ANKARA
Mamak 28. Mekanize Tugayı'ndan çıkan zırhlı araçlarla Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı belirtilen 38 sanığın, Mesut Yağan'ın şehit edilmesinin de aralarında bulunduğu eylemlerden yargılandığı davada, sanık savunmalarına devam edildi.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunma yapan sanık eski Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu, Genelkurmay Başkanlığı karargahında kendilerine engel olmaya çalışan halkı uzaklaştırmak için ateş ettiğini kabul etti.
Koçoğlu, 15 Temmuz'da evde bulunduğu sırada Bölük Komutanı Üsteğmen Serhat Savcı'nın kendisini arayarak, Tabur Komutanı Yarbay Ertuğrul Terzi'nin karargaha gelmesini söylediğini aktardı. Emrinde bulunan askerlerin de karargaha gelmesi için emir aldığını belirten Koçoğlu, bunun üzerine takımında görevli uzman çavuşları aradığını anlattı.
Karargaha geldiğinde büyük bir terör saldırısı ihtimaline yönelik çalışmalar yapıldığına şahit olduğunu anlatan Koçoğlu, "PKK ve IŞİD terör örgütlerinin kamu binalarını işgal edeceklerine dair yoğun istihbarat geliyordu, bunun üzerine bir şartlanmışlık vardı. Beylik tabancalarımızı taşımamız emredilmişti. Terör saldırısına karşı paranoya bir duruma gelmişti. O günkü yaşanılanları da bu çerçevede yorumladım." diye konuştu.
Üsteğmen Savcı'nın herkesin zırhlı personel taşıyıcılara (ZPT) binmesi için emir verdiğini belirterek, o gece kışladan çıkışlarının askeri nizamlara göre yapıldığını savunan Koçoğlu, "Bana bu emri veren birinci sicil amirim Üsteğmen Savcı'dır. Herkesin aracının başına geçerek tabur önünde yol düzeni almamızı emretti. Bana Meclise saldırı olabileceğini söyleyerek yanımdan uzaklaştı." ifadelerini kullandı.
Nizamiye çıkışında halkın kendilerini alkışladığını iddia eden Koçoğlu, Ulus'a geldiklerinde tablonun aniden değiştiğini, halkın kendilerine aşırı tepki gösterdiğini söyledi.
Koçoğlu, "Olumsuz bir durum yaşanmaması için halkı araçlardan uzaklaştırmak adına havaya birkaç el ateş ettim. Şok olmuştuk. Kendim ve araçtaki erlerin canını kurtarmaktan başka bir şey düşünmedim." savunmasını yaptı.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahına geldiklerinde dışarıda kargaşa ve çatışmanın hakim olduğunu kaydeden Koçoğlu, nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla omuzundan yaralandığı söyledi. ZPT'deki askerlerin kendisine ilk müdahaleyi yaptığını belirten sanık Koçoğlu, "Askerlerime ve halka zarar gelmesin diye havaya ateş ettim. İçinde bir sivilin olduğu aracı tank sürükledi. Biz de bu vatandaşı içerden çıkararak karargahın dışına çıkmasını sağladık." dedi.
Polatlı Ziraat Odası Başkanlığından telefonuna sabaha karşı gelen mesajla darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ileri süren Koçoğlu, şöyle devam etti:
"Ondan sonra kimsenin ateş etmeyeceğini, ateş eden olursa ilk önce beni vurması gerektiğini söyledim. Birkaç kez karargahtan çıkmaya çalıştık ama tanklarla girişleri kapatmışlardı. Oradan çıkabilmek için polisi de aramıştık. Halka ateş etmedik. Tatbikat diye çıkmadık, 'terör saldırısı var' diye çıktık. Halka ateş etmiş olsaydık biz katliam yapmış olurduk. Biz halkın ve kendi can güvenliğimizi sağlamaya çalıştık."
"Bir el ateş ettim"
O gece Genelkurmay Başkanlığı karargahında şehit edilen Mesut Yağan'ın kendisi tarafından vurulduğu iddialarını kabul etmeyen Koçoğlu, "Maktulün beni omzumdan yaralayan kurşun gibi bir kurşunla vurulduğunu düşünüyorum. Ben ateş ettiğim sırada bir şahıs, aracın içindeki şoför Emrah Ersever'i dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Namlunun ucunu net bir şekilde görüyordum, havaya ateş ettim. Ersever'i dışarı çıkarmaya çalışan şahsa benim ateşim isabet etmedi. Söz konusu şahsın yüzünü görmedim. Bir el ateş ettim, benim aracımda başka birinin ateş ettiğini görmedim." ifadelerini kullandı.
İddianamede kardeşinin FETÖ üyesi bazı isimlerle görüştüğüne dair bilgilere yer verildiğini de hatırlatan Koçoğlu, "Onun yaptığı eylemler beni bağlamaz. Bir başkası silsile yolu ile suçlanamaz. Ben FETÖ üyesi değilim, bunu kanıtlayacak tek bir delil iddianamede yer almamaktadır." diyerek savunmasını tamamladı.
"Genelkurmay'a saldırı var"
Sanıklardan eski Binbaşı Fatih Efe, 15 Temmuz öncesi NATO plan subayı olarak görevli olduğunu, darbe girişiminden önceden haberi olmadığını ifade etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da, Devlet Mahallesi'ndeki lojmanda oturma süresi dolduğu için Etimesgut'taki lojmanlara bakmaya gittiğini ifade eden Efe, saat 22.00 sularında yanındaki karacı subayın birliğinden aranması üzerine kendisi de Kara Kuvvetleri personeli olduğu için birliğe gitme kararı aldığını beyan etti.
Sanık Efe, 28. Mekanize Tugayı'na gittikten sonra bir albayın "Genelkurmay'a saldırı var" dediğini, emir vermesi üzerine askeri araçlarla kışladan çıktıklarını iddia etti.
Yaşanan askeri hareketlilikten darbe girişimini anlamadığını öne süren Efe, "Genelkurmay'a gittikten sonra bir süre askeri araçta bekledim. Etrafta askeri araçların ve bazı askerlerin olduğunu gördüm. Araçtan çıkarak neler olduğunu öğrenmek için yanlarına gitmek istedim. Giderken, helikopterden açılan ateşle omzumdan yaralandım. Revirde pansuman yapılırken televizyonlardan darbe girişimini öğrendim." ifadelerini kullandı.
Araçta bulunduğu sürede hiçbir erin silah kullanmadığını ve erlerin yaşanan olaylardan sorumlu tutulamayacağını ifade eden sanık Efe, sanıklardan bazılarının savunmalarında yer alan "topu hazırlayın" şeklinde bir emrinin olmadığını da söyledi.
Bazı sanıkların "darbe olduğunu söylediği" yönündeki beyanlarını da kabul etmeyen Efe, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Muhabir: Tanju Özkaya, İsmet Karakaş
dikGAZETE.com