Türkülere konu olmuş, Osmanlı hanım sultanlarının saraylarında baş tacı edilmiş Kandilli Yazmaları, “Kandilli Yazmaları İhya Projesi Uygulama Merkezi” ile geleceğe taşınıyor. İstanbul’un Boğaziçi semtlerinden biri olan Kandilli, yalıları, koruları ve sokaklarıyla olduğu kadar geçmişi 18. yüzyıla dayanan yazmalarıyla da meşhur. Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Adile Sultan ve kızı Cemile Sultan’ın Kandilli ’de ki saraylarında da kullanılan yazmaların genç kuşakla buluşturulması için hazırlanan merkez ile ustalar çırakları eğitecek ve gelenekte devamlılık sağlanacak.
Üsküdar Belediyesi’nin Kandilli ’de tahsis ettiği binada çalışmaların yürütüleceği “Kandilli Yazmaları İhya Projesi Uygulama Merkezi” 21 Nisan 2016’da açıldı. Açılışta konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Üsküdar’ın her sokağının bir tarih ve kültür barındırdığını, Kandilli Yazmalarının da bu zenginliğe önemli katkı sunduğunu dile getirerek; “Saraylarda da kullanılmış Kandilli Yazmasını yaşatmak için açılan bu merkez, Üsküdar ve kültür dünyamız için çok önemli işlevler görecek. Merkez fikrini ortaya koyan Kandilli Derneği’ne, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’ne ve işin mihmandarı Hüsrev Subaşı Hocamıza teşekkür ederiz” dedi.
YAZMACILIK GELENEĞİ İSTANBUL’DA YAŞATILACAK
Kandilli Yazmasının konu olduğu anonim bir türkü sayesinde Kandilli sevdasının başladığını söyleyen Kandilli Derneği Başkanı Aykut Taluy, “Kandilli yazmasını kültürel miras olarak değerlendirdik ve hayata geçirmenin yollarını aradık. Bu süreçte Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Üsküdar Belediyesi’nden büyük destek aldık ve merkezimizi hayata geçirdik. Merkezde eğitim verecek ustamız Nedim Yapar, yazmacılık geleneğinin İstanbul’daki son temsilcilerinden biri. Ustamızla birlikte güzel işler yapmak için yola çıktık” diye konuştu.
FSMVÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüsrev Subaşı, Kandilli ’de eğitim vermenin ayrı bir sorumluluğu olduğunu belirterek, “Üsküdar’da eğitim veren bir kurumuz dolayısıyla bulunduğumuz semte adını veren yazmanın kaybolmasına gönlümüz razı olmadı. Üniversite olarak değerlerimize sahip çıkmak gibi bir misyonumuz var. Kandilli Derneği ve Üsküdar Belediyesi işbirliğiyle bu küçük mekânda büyük bir tohumu ekmek için buradayız. Kandilli semtinde unutulmuş bir zanaatı tekrar ayağa kaldıracağız” ifadelerinde bulundu.
ANADOLU’NUN CENGÂVER KADINLARINA ADANMIŞ BİR SERGİ: “BÂCIYAN-I RÛM YAZMALARI”
Merkez açılışının ardından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğr. Gör. S. Senem Uğurlu’nun “Bâcıyan-ı Rûm Yazmaları” ismini verdiği, aile yadigârı yazmalardan oluşan koleksiyonu, FSMVÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Anadolu Selçukluları ve Osmanlı’nın kuruluş dönemlerinde erkeklerin savaşta olduğu anlarda cephe gerisinde Oğuz töresinin devamını sağlayan ve Anadolu’nun İslamlaşmasına katkı sunan cengâver kadınlara saygı göstergesi olarak sergiye bu ismi verdiğini söyleyen S. Senem Uğurlu, misafirlerle sergiyi gezerek koleksiyon hakkında bilgi verdi.
Açılış programının son ayağında FSMVÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Öğr. Üye. Prof. Dr. Aydın Uğurlu ile Öğr. Gör. Akın Oktay, Sanatçı Rahmi Eyüboğlu ve Veliye Martı ile Yazma Ustası Nedim Yapar, yazmacılığın dünü, bugünü ve geleceği hakkında değerlendirmelerde bulundular ve geleneğin yaşatılması için her daim çalışacaklarını ifade ettiler.
YAZMACILIK
Halk sanatı olarak doğan ve gelişen yazmacılık, giysi ve mekân süslemelerinde kullanılmış; çeyizlerin en değerlilerinden olmuş ve çeyiz sergilerinde görücüye çıkmıştır. Yazmacının adı yazılarak basılan yazmaların en güzel örnekleri 17, 18 ve 19. yüzyılda İstanbul’un Boğaziçi semtlerinden Bebek, Arnavutköy ve Kandilli’de verilmiştir. Genellikle Ermeni ve Rum ustalarınca çizilip oyulan ahşap yazma ve yemeni kalıpları, “yazmacı”, “mavici” denilen ustalar tarafından; “tülbent”, “mermerşahi” ve “şile bezi” denilen pamuk bezlere basılırdı. Geleneksel Türk sanatlarının bir örneği olan yazmalar; başörtüsü, bohça ve yorgan yüzü olarak kullanılıyor.
dikGAZETE.com