Nablus kentindeki kutsal kabul ettikleri Gerizim Dağı'na geleneksel beyaz elbiseleriyle çıkan Samiriler, burada gün doğumuna kadar ibadet etti
SÂMİRÎLER
Arapça’da Sâmire veya Sâmiriyyûn şeklinde isimlendirilen Sâmirîler’in gerek adı gerekse kökeni hususunda biri yahudi, diğeri Sâmirî kaynaklarına dayanan iki farklı görüş mevcuttur. Yahudiler bu grubu, Filistin topraklarının kuzeyindeki Sâmiriye şehri ve çevresi için kullanılan İbrânîce Şomron kelimesine nisbetle Şomronim diye adlandırır.
Şomronim ismi Eski Ahid’de dinî ve etnik açıdan karışık bir topluluğu ifade etmek üzere bir yerde geçer (II. Krallar, 17/29). Şamerim (Şomerim) ismini benimseyen Sâmirîler ise kendilerini olumsuz çağrışımı olan Şomronim ile ilişkilendirmeyip İsrâil (Yûsuf ve Levi) soyundan gelen ve kohenliği devam ettiren bir topluluk diye kabul eder. İbrânîce’de şamerim “gözetenler, koruyucular” mânasına gelir.
“Tanrı ile yapılan ahdin ve hakikatin muhafızları” anlamında kullanılan kelime bu anlamıyla diğer İsrâiloğulları’nın ahdi korumadaki gevşekliği imasını da içerir.
Sâmirî kaynaklarına göre İsrâiloğulları, Ken‘ân topraklarına yerleştikten sonra üç yüzyıl boyunca kuzeydeki Şekem bölgesinde (bugünkü Nablus’un doğusu) bir yer olan Gerzîm dağını kutsal mekân kabul etmiş ve takdimelerini burada sunmuştur. Fakat başkohen Uzzi döneminde yaşayan Eli isimli bir kohen İsrâiloğulları’ndan bir kısmını Şilo’ya göçmeye ikna etmiş ve burada yeni bir sunak kurmuştur (M. Kürd Ali, VI, 214; Mustafa Murâd ed-Debbâğ, II, 250-251). Bu anlayışa göre İsrâiloğulları’nın ana gövdesini Sâmirîler temsil etmekte olup Asurlular’ın kuzeydeki İsrâil Krallığı’nı ele geçirmesinin ardından buradaki varlıklarını devam ettirmişlerdir. Kohen Eli’ye uyup ayrılık çıkaranlar daha sonra yahudi diye isimlendirilen topluluğu oluşturmuştur.
Sâmirîler’in kökeniyle ilgili yahudi kaynaklarında yer alan görüş ise II. Krallar kitabındaki pasaja dayanır (17/24-41). Buna göre Asur Kralı II. Sargon kuzeydeki İsrâil Krallığı’nı ele geçirince buradan sürdüğü İsrâil kabileleri yerine Bâbil, Kuta, Ava, Hamat ve Sefarvayim’den getirdiği grupları Sâmiriye diye bilinen bu bölgeye yerleştirdi.
İsrâil Tanrısı’na tapınmadıkları için Tanrı bu karışık grup üzerine aslanlar göndererek bazılarını yok etti. Ardından Asur kralının isteğiyle sürgün edilen kohenlerden biri gelip bu topluluğa Tanrı’ya nasıl ibadet edeceklerini öğretti, böylece aslanların saldırısından kurtuldular. Fakat eski politeist inançlarını gizlice uygulamayı sürdürdüler.
Yahudi telakkisinde Sâmirîler bu topluluğun devamı sayılmış ve sürgün sonrasında mâbedin tekrar inşasını engellemeye çalışan Ezra kitabındaki (bab 4) ayrılıkçı grupla özdeşleştirilmiştir. Rabbânî literatürde Sâmirîler, Bâbil tanrısı Nergal’e tapınma merkezi olan Kuta’ya nisbetle Kutim diye isimlendirilmiştir
(Baba Kamma, 38b; Sanhedrin, 85b). Sâmirîler ile yahudiler arasındaki ayrılık ve hizipleşmenin ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekte, arkeolojik kazılar, Gerzîm dağında milâttan önce IV. yüzyılda inşa edilen ve milâttan önce II. yüzyılda yıkılan bir Sâmirî mâbedinin varlığına işaret etmektedir.
İslâm kaynaklarından Makdisî, Şehristânî ve Kalkaşendî, Sâmirîler’i yahudilerin bir grubu olarak değerlendirir. Kalkaşendî Karâîler’in ve Rabbânî yahudilerin Sâmirîler’i yahudi saymadıklarını kaydeder (Ṣubḥu’l-aʿşâ, XIII, 270-271). Makdisî, Sâmirîler’in yahudi şeriatının büyük bir kısmını ve Yeşû’dan sonra gelen peygamberleri Tevrat’ta yer almadıkları gerekçesiyle kabul etmediklerini belirtir (el-Bedʾ ve’t-târîḫ, IV, 34).
( Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/samiriler )
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com