AK Parti Gaziantep Milletvekili ve Gazeteci Şamil Tayyar, bir televizyon kanalındaki "Son Söz" isimli programda yaptığı değerlendirmede çarpıcı iddiada bulundu. Cumhurbaşkanlığı külliyesinde bile cemaatçilerin olduğunu söyleyen Tayyar, “Beştepe’de çok sayıda cemaatçi çıkar. Biliniyor bu isimler. Tehlike de arz ediyor. Benim ısrarla Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızdan da talebim, bilgi kaynaklarının çeşitlenmesi gerekir” dedi.
“BEŞTEPE STERİL EDİLMELİ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde en yakın koruma müdürünün de paralelci çıktığını vurgulayan Tayyar, “Cumhurbaşkanımız, başbakan olduğu dönemde, bana cep telefonu numarasını verdi. Telefonun gündüz koruma müdürü Zeki’de, akşam da kendisinde kaldığını belirtti. Acil bir şey olursa, akşamları telefonundan aramasını istedi. Zeki dediği kişi, en yakın koruma müdürüydü. Peki o koruma müdürüne ne oldu? Paralel Yapı soruşturmasında gözaltına alındı, bırakıldı ve yargılanıyor. O böcekler var ya, dinlemeler, ondan dolayı. En yakın koruma müdürü, düşünün yaklaşık 20 saat başbakanımızın cep telefonunu elinde tutan adam. O yüzden kritiktir” dedi.
Tayyar, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere bakanlıklar ve HSYK’nın da paralele karşı steril hale getirilmesini istedi. Tayyar, “Mutfaktaki aşçısına kadar hafife alınacak, kimse olmaz. Beştepe’nin daha steril hala getirilmesi lazım. Bu aynı zamanda başbakanlık için geçerli. İçişleri, Adalet Bakanlığı için geçerli. HSYK için geçerli. Beştepe’de bilgi akışıyla ilgili mekanizmanın kurulması gerektiğini düşünüyorum. Halk vatandaş, görevli, bilgileri oraya aktarmalı. Burada farklı kanallardan teyit edildikten sonra üzerine gidilmeli, yanlışların ayıklanmalı ve filtre sistemi kurulabilir. Çünkü paralel Yapı ile mücadele Tayyip Erdoğan kadar hassas ben ikinci bir ismi görmedi” dedi.
“KİMSENİN PARALELLE MÜCADELE DERDİ YOK”
Cemaatçilerin halen emniyet ve MİT, HSYK gibi kurumlarda bulunduğunu savunan Tayyar, cemaatçi, bürokrat ve siyasetçilerin de henüz temizlenmediğini söyledi. Paralel yapı ile tek mücadele eden kişinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu kaydeden Tayyar, “Eğer Tayyip bey, bu konuda şöyle bir hafif sendelese, geri çekilse, ve-leddalin, Amin. Hiçbir şey olmaz. Yani şuanda devleti yöneten kadroların, önemli bir kısmının paralel yapı ile mücadele diye bir derdi yok. Sadece bu mücadeleyi kendi yandaşlarına kadro açmak için kullanıyorlar. O kadroları açarken de devşirilmiş paralelcileri de araya sıkıştırabiliyorlar. Çok var. HSYK’da var. Emniyette var. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün üst kademe yöneticilerinden var, hala cemaatçi. Soruyorsunuz, falanca şahıs cemaatin çok önemli adamlarından biriydi, niye işlem yapmıyorsunuz’ diye. Bir bakıyorsunuz, onun arkasında siyasetçi, bürokrat, istihbaratçı çıkıyor. Sayısız adamlar çıkıyor. Ben biraz endişeliyim. Devlet içerisinde küçük küçük iktidar kantonları oluşmaya başladı. Bu konuda bana göre endişelenmek gerekir. Çünkü bunun nerede duracağını bilmiyoruz. MİT şuanda çok parça hale geldi. Emniyet karmakarışık. Emniyette halen aktif olarak görev yapan cemaatçiler var. Ama onlara arka çıkanlar var. Destek olanlar var. Onlar haklı çıkıyorlar” ifadelerine yer verdi.
AK PARTİLİLER TAFİYE EDİLDİ
Polis akademilerine sınavla alınan 7 bin polis hakkında da konuşan Tayyar, sonraki süreçte de AK Partili polis adayların tasfiye edildiğini söyledi. Tayyar, “Polis Akademilerinden 1800 çocuk atıldı. Önemli bir kısmı cemaatçi değildi, AK Partilileri tasfiye ettiler. O çocukları cemaat yurtlarına getiren adamları da okullarda bıraktılar. Eğer sizin bir hassasiyetiniz varsa, falancaya selam verdi, yandan geçti, ikin gün falanca yere gitti diye o adamları okuldan tasfiye ederken, bizatihi o çocukları cemaat yurtlarına götürenleri niye bıraktınız” dedi.
“PARALELİN EN GÜÇLÜ OLDUĞU KURUM TSK”
Milletvekili Tayyar, paralel yapının en güçlü olduğu yerlerin başında Genelkurmay Karargahı geldiğini ileri sürdü. Tayyar, “Şuanda paralel yapının en güçlü olduğu yerlerden biri, Türk silahlı Kuvvetleri, Genel Kurmay Karargahı. Maalesef paralel yapıyla mücadelenin en zayıf yürütüldüğü üç kurum sayın deyin, birinci sıraya Türk Silahlı Kuvvetleri derim. Genel Kurmay Başkanı Davet etsin kendisine hepsini anlatayım. Ben bildiğini düşünüyorum. Bilmemek mümkün mü bunları, hele askerde. Muharrem Köse diye bir akli müşavir vardı. 3 ay önce görevden aldıydılar, hala yerinde duruyor. Bir masadan aldılar, öbür masaya verdiler. Adam duruyor aynı yerinde” konuştu.
"ASKERİ YARGI DA PARALELİN ELİNDE"
Askeri yargının da paralel yapının elinde olduğunu ileri süren Tayyar, ”Bu Türk Silahlı Kuvvetleri, geçmişte pantolonun dizine bakarak, bu namaz kılıyor, bu mülteci diyerek, paldır küldür adam atıyordu. Şimdi niye atamıyorsunuz. Şuanda Askeri yargı var ya, hem idare mahkemesi hem diğer mahkemenin büyük çoğunluğu paralel yapımın elinde. Askeri mahkemeler, onların etki alanında. Niye değiştirme konusunda çaba harcamıyoruz” dedi.
Paralel yapı döneminde askeri okullara alınan bir çok öğrencinin de rütbe almaya başladığını belirten Tayyar, askerler konusunda başka büyük bir tehlikenin ülkeyi beklediğini ifade etti. Tayyar, “Tehlikeli bir şey daha var, Türk Silahlı kuvvetlerde. Bir dönem çalınmış sorularla giren öğrenciler var, geliyorlar alttan. Kuleli askeri lisesinden, Işıklar’dan, Harp Okulu’ndan gelen öğrenciler var. Alttan gelen belli rütbelerde. Türk silahlı kuvvetlerde de herkes çok biliyor zaten. Bu kuşak tamamen ele geçirirse, artık kontrol de edemezsiniz” şeklinde konuştu.
MİLLİ TAKIMIN ÇEK ZAFERİ
Tayyar, Türk Milli takımın Çek zaferi ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Bu zafere imza atan teknik heyeti ve futbolcularımızı kutluyoruz. Güzel bir gece oldu. Ayyıldız’ın gecesi oldu. Malum, 2 maçta yenilgi olunca linç edilmişlerdi. Zaman zaman bizim de canımızı sıkan, bizim de tepkimize neden olan sonuçlar olunca, o kadar aşağılıkça işler yapıldı ki, Fatih Terim futbolcuların eşlerine, çocuklarına varıncaya kadar ağza alınmayacak laflar söylendi. Bu memlekette, bu ihanet çizgisindeki insanlar hangi ara yetişti, serpildi. Hakikaten üzerinde doktora tezi yazılması gereken bir konu diye düşünüyor. Bu gece güzel bir zafer oldu. Zaferin tadını çıkarmak gerek. Herkesin çok iyi bildiği iki alan var, biri futbol, diğeri siyaset. Herkesin çok rahat ahkam kestiği konulardır. Benim bir miktar da, çok alt düzeyde olsa da futbol geçmişim var. İnşallah üst tura çıkar. Çıkmasa da dert değil. Sonuçta herkes alın teri döktü, emeğini ortaya koydu” ifadelerini kullandı.
“GOLÜ DE Mİ TAYYİP BEY ATACAK”
Tayyar, Milli takımın üst üste oynadığı 2 maçtan mağlubiyetle ayrılmasının bile hükümet karşıtı kampanyanın parçası haline getirildiğini kaydetti. Tüm takımlar için statlar bile yapıldığını kaydeden Tayyar, “ Milli maçta alınan 2 yenilgi bile neredeyse hükümet, Cumhurbaşkanı karşıtı bir kampanyaya düştü. Bu hükümet, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış statlar, sahalar yapılmış. İmkanlar yapılmış. O sahaya çıkıp Tayyip Bey’mi oynayacak. Ne yapacak. Golü de mi O atacak yahu. Allah’dan korkun. Bu bile hükümet karşıtı bir kampanyanın parçası haline getirildi. Buna ilişkin çok ciddi hazırlıklar var. Medya ayağı hazır göreve. Buna ilişkin çok ciddi finansman da sağlanıyor. Fitili ateşlenecek bir olay da her yerden patlatılabilir.
MHP’DEKİ GELİŞMELER
Tayyar, MHP’deki gelişmeler ilgili yaptığı konuşmasında ise durumun MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kontrolünden çıktığını, sorunu mahkemelerin çözeceğini ifade etti. Tayyar, “Milliyetçi Hareket Partisi’ni bu duruma düşürmek son derece ayıplı bir durum, siyaseten. İş kontrolden çıktı. Yine karakolda bitecek herhalde. Son tüzük kurultaya baktığımızda birbirinden farklı açıklamalar var. Noterin açıklaması farklı, çağrı heyetinin açıklaması farklı. Kamuoyuna deklare edilen, sayılar farklı. MHP iç tüzüğüne baktığımız zaman, ilgili hükümleri değerlendirdiğimizde, kongreyi toplamak için yeter sayısının olduğunu, tüzük değişikliği için yeter sayının olmadığını görüyoruz. Bu tartışmalar yine mahkemeye taşınacak gibi görünüyor. Buradaki İtilafı yine mahkeme çözecek. Tüzük değişikliğini yapabilecek çoğunluk sağlanabildi mi? Kurultayın toplanması için geçerli olan ve açıklanan sayı doğru mu? Sahte imzalar var mı konularında da çok sayıda spekülasyon var. Tüm bunları sonuçlandıracak olan yargı gibi gözüküyor” dedi.
“BAHÇELİ’NİN KARİZMASI ÇİZİLDİ”
Devlet Bahçeli’nin bundan sonraki süreçte işinin kolay olmamasına rağmen kongreden galip çıkacağını savunan Tayyar, “Sayın Bahçeli’nin işinin kolay olmadığı, çok açık gözüküyor. Muhalifler içerisinde de Meral Akşener önde gözüküyor. Meral Akşener’in öne çıkması diğer adayları rahatsız ediyor ama divan başkanlığı seçimde de gözüktü. Meral Akşener, diğerleri ile arasındaki mesafeyi açmış. Onlar da önemsemiyor zaten. Akıllarını başlarına toplamazsa, tasfiye olurlar, gider. Meral Akşener mesafeyi açtı. Diğer üç ismin Akşener’e alternatif olması kolay gözükmüyor. O Kurultay’daki dağılıma baktığımızda, aralarındaki mesafeye rağmen Bahçeli’yi alt edebilecek bir sayı da henüz ortada yok. Bir 400 civarında Meral Akşener’e yakın oy gözüküyor. Bu yeterli bir sayı değil ama o kurultaya katılmayan, Bahçeli’nin çağrısı üzerine yapılacak kurultaya katılacak delegeler, tavır, oylarının rengini değiştirirler mi bilemeyiz. Aşağıdan yukarıya hızla yükselen bir dalga var. Bu nasıl absorbe edilebilir, MHP bunu iyi değerlendirmesi lazım. Kararı, başlangıçta delegeler, nihai olarak da mahkeme verecek gibi görünüyor” ifadelerine yer verdi.
Devlet Bahçeli’nin kongreden yeniden galibiyetle çıksa bile partide ömrünün uzun olmayacağını belirterek, “Bahçeli’nin yeniden çok az bir oy farkıyla da çıksa, kalacağına ilişkin senaryolar daha güçlü gözüküyor. Bahçeli bu şekilde kalsa bile, artık o partide, bana göre karizması çizildi. Çok uzun ömürlü olacağını düşünmüyorum” dedi.
“İSTİHBARAT KİRLİ İŞTİR”
Tayyar, Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede, Emniyet içerisinde Milli Damar Grubu isimli bir suç örgütünün olduğu, paralel yapıyı taklit ettiği ve KÖZ’cüler grubu ile ilgili iddiaları da değerlendirdi.
İstihbaratın kirli bir iş olduğunu vurgulayan Tayyar, “İstihbarat kirli bir iştir. Kim içerisinde yer almışsa, o kirli suda yüzmüş ve nihayetinde, kendisi de kirlenmiştir. Buna bütün istihbaratçıları ekleyebilirsiniz. Çünkü istihbarat sadece enformatik değildir. Yani enformasyon amacıyla toplanmaz aynı zamanda dezenformasyon da istihbaratçının işidir. Yani doğru bilgi kadar kirli bilgi de var. Bir tarafa bilgilendirmek kadar, bir başka tarafı yanıltmak da istihbaratçının işidir. Bu kadar dezenformasyon ve formasyon arasında gidip gelen yapının temiz kalması, çok kolay bir şey değil. İstihbarat insanların egosunu, enaniyetini de arttırır. Düşünün ki çok özel adamların, yetkililerin, devlet görevlilerin tüm özel arşivi gözünüzün önünden geçiyor. Bir süre sonra her şeyi yapabileceğinize, her şeye muktedir olduğunuza inanmaya başlıyorsunuz. Onun için de istihbaratçıların egosu çok yüksek olur. Kolay kolay pozisyonlarını bırakmak istemezler. Bu nedenle tarih boyunca istihbaratçılar birbirleriyle atışmış, çatışmış ve hep kavga etmişlerdir. Çünkü istihbarat iktidar savaşının en önemli enstrümanlarından bir tanesidir” şeklinde konuştu.
“HANEFİ AVCI, CEMATTEKİ İKTİDAR SAVAŞINI KAYBETTİ”
Tayyar, Hanefi Avcı’nın da diğer istihbaratçılardan farklı olmadığını vurgulayarak, Avcı’nın cemaat içerisindeki iktidar savaşını kaybettiğini kaydetti. Tayyar, Hanefi Avcı ve Kemalettin Özdemir hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hanefi Avcı, dinleme işini kurumsallaştıran isimlerden birisidir. Bugün gayri hukuku diye düşündüğümüz, paralel yapıya atfettiğimiz bir çok dinlemenin benzeri, Hanifi Avcı’nın görevli olduğu dönemlerde de söz konusudur. Benzer işlere Hanifi Avcı’da imza atmıştır. Hanifi Avcı’nın da diğer istihbaratçılardan farklı olmadığını görüyorum. Aynı zamanda Cemaatin bir dönem en önemli isimlerinden birisiydi. Cemaatin içerisinde bir iktidar savaşı vardı. O iktidar savaşını Hanifi Avcı kaybetti. O ayrışma öyle başladı, zaten. Cemaatin içerisinde eski kuşak istihbaratçıdır. KÖZ diye tırnak içerisinde söylediğimiz Kemalettin Özdemir’dir. Cemaatin emniyet imamıdır. Alttan gelen yeni nesil istihbaratçılar Hanifi Avcı’yı alt ettiler. Bugün cezaevinde olan Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek gibi o şöhretli istihbaratçılar. Onlar günün konjektürel şartları içerisinde o savaşı kazandılar. Hanifi Avcı, savaşı kaybettiği andan itibaren bunlarla çatışmaya girdi. Kendisini cezaevinde buldu. Hanifi Avcı geçmişten bu yana istihbarat savaşları içerisinde her zaman bir hizmi merkezi haline gelmiştir. Bunun göz ardı edilmemesi lazımdır. İlginçtir hiç konuşmadığı soruşturma süreci Ergenokon sürecine aittir. Ergenekon soruşturması kapsamında Zekeriye Öz, Hanifi Avcı’nın da ifadesine başvurdu. Hanifi Avcı Ergenokon ile ilgili tek satır bir şey söylemedi.
“AMAÇ PARAL MÜCADELESİ İLE BOŞALAN KADROLARI DOLDURMAK”
Tayyar, Hanefi Avcı’nın da bahsettiği tüm grupların, paralel yapı ile mücadelede boşalan kadroları doldurmak için savaş verdiğini anlattı. Avcı’nın niyetinin de kendi kadroları ile boşluğu doldurmak olabileceğini savunan Tayyar, “Paralel yapı ile mücadele hızlı bir şekilde sürerken, emniyette, MİT’te jandarmada, askerde, devletin farklı kurumlarında yeni kadrolar açılmaya başlandı. Bu kadrolar atamalar yapılırken, neredeyse bir savaş hali söz konusu. Herkes kendisine ait ve kendinden yada kendisine yakın isimleri, bu kadrolara atamaya çalışıyor. Herkes Paral yapıdan doğan boşluğu doldurmaya çalışıyor. Sadece o gruplar değil, Hanifi Avcı’nın kendisi de var, o işin içerisinde. Devlette etkin, güçlü, söz sahibi olmak isteyen kadrolar bir mücadele veriyor” dedi.
HANEFİ AVCI’NIN VERDİĞİ İSİMLER
Hanefi Avcı’nın şikayet dilekçesinde yer alan ve basına yansıyan isimleri de değerlendiren Tayyar, buradaki amacın yakın zamanda beklenen geniş kapsamlı kararname olabileceğini savundu. Tayyar, “Basına 15-20 isim yansıdı, dilekçe de anladığım kadar 200’e kadar isim var. İsimlere de birebir baktığımda, kendi aralarında birbirlerine benzemeyenler de var. Burada farklı bir manipülasyon olduğunu da düşünüyorum. Önümüzde ki dönemde bir kararname çıkacak. Hem Emniyet genel müdürlüğünde, hem de çok sayıda ilde emniyet kadrolarında çok ciddi değişiklik olacak. Buraya bazı isimlerin eklenmesi, yazılması, çıkarılması, biraz da bu kararnameyi etkilemeye yönelik gibi geldi bana. Mustafa Gülcü Emniyet Genel Müdür Yardımcısı aynı zamanda personelden sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı. Personel Daire Başkanı da Eyüp Kınacı. İkisinin ilişkilerinin çok iyi olmadığını biliyorum. Cumhurbaşkanlığı koruma müdürü Ramazan Bal ile Personel dairesi Başkanı arkadaşlar. Kanka gibi arkadaşlar. Diğer taraftan Hanifi Avcı tanık gösteriyor. Bu durum çok ciddi mahkeme konusu olacak” değerlendirmesinde bulundu.
“HANEFİ AVCI’NIN GÖZÜ MİT MÜSTEŞARLIĞINDA”
Tayyar, Hanifi Avcı’yla ilgili kulislerde dile getirilen yaygın söylentinin ise MİT müsteşarı olmayı çok istediği yönünde olduğunu ifade etti. Tayyar, “MİT müsteşarlığının Geçmişten beri O’na kırmızı elma gibi gözüktüğü söylenir. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da ismi sık geçiyor. Görevden alınacak, alındı, gidecek gibi. Bu süreçten Hakan Fidan gidecekse, ve oraya bir isim aranıyorsa, olabilir mi, veya bazı arkadaşlarını korumak için olabilir. Emniyetteki operasyonda bu isimlerden bir kısmının yeniden olmayacağını düşünüyorum. Bir şeyleri kesmek için mi bu yapılıyor. Çok senaryo yazılabilir” dedi.
Tayyar, sulandırılan Ergenekon ve Balyoz soruşturması sanıkları gibi paralel yapı mensuplarının da aklanabileceği tehdidine dikkat çekti. Tayyar, “Şuanda paralel yapı ile mücadele, tıpkı Ergenekon ile mücadele gibi olmaya başladı. Bir torba davaya dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya. Böyle devam ederse, nasıl ki Ergenekoncular, Balyozcular, bu sulandırma nedeniyle, 5-6 yıl sonra sözüm ona aklandılarsa, 5 yıl sonra paralelcilerin tamamı aklanır. Paralel yapı ile mücadele ediliyormuş gibi gözükürken, araya birileri katılıyor, birbirleriyle ilintisi, bağlantısı olmayan hadiseler, aynı torba içerisinde görülmeye, değerlendirmeye başlıyor. Sayı hızla artıyor. Böylesine büyük bir problemle de karşı karşıya kalabiliriz. Neredeyse paralel yapı, Türklerin 1071’deki Malazgirt savaşı ile Anadolu’ya girdiği tarihten başlamış gibi sunmaya başlandı. Kalkmışlar, böyle bir şey olmadı, hepsini aklama yoluna gidiyorlar. Paralel yapı, şuanda ciddi bir darbe yedi. Devlet içerisindeki, en azından operasyonal kabiliyeti olan unsurları büyük ölçüde temizlendi. Yatay bir şekilde devam eden unsurları var. Yeniden bir yapılanma süreci var. Bu süreci ıskalarsak, paralel yapı, farklı bünyede kendisine hayat bularak, hortlayabilir. Ayrıca Ergenekon, balyoz gibi eski derin devlet artıkları da yeniden hortlayabilir. Hatta Ak Parti düşmanlığında birleşip, birlikte saf tutup, ittifak dahi yapabilirler. Bu süreci ıskalamamız gerekiyor. Ben siyaseten bu sürecin iyi algılanmadığı kanaatindeyim” diye konuştu.
“İNSANLARI SOKAĞA DÖKEBİLECEK HER ARGÜMANI KULLANACAKLAR”
Tayyar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taksim’e cami ihtiyacı olduğu ve Gezi parkına kışla yapılacağını yönündeki söylemlere tepki gösterenlerin amacın insanları sokağa dökmek olduğuna işaret etti. Tayyar, “Hükümetimizi etkisizleştirme, Cumhurbaşkanımızı itibarsızlaştırmak, AK Parti’nin iktidardaki ömrünü azaltmak için bir işbirliği var. 2019’a bırakmama niyetindeler. Bunu başarabilirseler. Bunun için Taksim’e cami, Topçu kışlasının yapılması gibi projelere de gerek yok. Kullanabilecekleri, insanları sokağa dökebilecekleri her argümana atlayacaklar. Hızlı bir şekilde siyasetin tansiyonunu arttıracaklar, gerginliği arttıracaklar. Siyasetteki görüş ayrılıklarını derinleştirip, çatışmayı hızlandıracaklar. Bununla ilgili çok ciddi çalışmalar var. Finansman aktarılıyor, planlar yapılıyor. Her türlü provokasyona, zemin hazırlayacaklar. Böyle bir riskli bir süreçten geçtiğimizi söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
“HEDEF YENİ BİR SİYASİ PARTİ KURMAK
Tayyar, son dönemlerdeki çatışma ortamlarının oluşturulmasındaki hedefin ise yeni bir siyasi parti kurmak olduğunu belirtti. Gergin ortamın yeni parti kurulana kadar süreceğini anlatan Tayyar, süreçte kalkan her dokunulmazlık dosyasının da kullanılabileceğini kaydetti. Her dosyanın bir canlı bomba etkisi oluşturabileceğini söyleyen Tayyar, “Bunun sonucunda neyi başarabilirler? Gezi olaylarını denediler olmadı, farklı darbe senaryolarını hayata geçirmeye çalıştılar olmadı. Neyi başarabilecekler. Yeni siyasi parti kurulmasına kadar, akla gelebilecek her enstrümanı bunlar kullanacaklar. Karşıda yeni bir strateji, yeni bir planlama söz konusuysa, Ak Parti’nin buna hazırlıklı olması, buna uygun olarak hareket etmesi, buna ilişkin tavır almamız gerektiğini düşünüyorum. Biz bu süreci en iyi şekilde yürütmeliyiz. Süreç iyi yönetilemezse, her dosya bir canlı bomba haline gelebilir. MHP’deki hadise gibi. Bu kadar savcı yada hakimi kontrol edebilir misiniz. Yarın en kritik zamanda bir savcı yada bir mahkeme heyeti, siyasi tansiyonu arttırmak için, tartışmalar alevlendirmek için pat diye bir karar verebilir. Ne yapacaksınız, gergin atmosferi nasıl absorbe edebileceksiniz. Bizim iktidarın, dikkatli olması gerekiyor. Sicilimiz çok temiz gözükmüyor. Her türlü tedbirin alınması gerekiyor” dedi.
KILIÇDAROĞLU DA PLANLAMALARIN PARÇASI
Tayyar, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’lilerin de planın parçası olduğu için son dönemlerde gergin açıklamalar ve tahrik eden üslup kullandığını iddia etti. Tayyar, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaseti gerginleştirici açıklamaları da bu planlamanın parçasıdır. Sürekli O’nun ve CHP’li milletvekillerinin ağza alınmayacak laflarla, tahrik edici bir uslüple konuşmaları, gündemi gerginleştirmeleri, kavga için bir sebep aramaları bundan bağımsız değil” diye konuştu.