Uzmanlar, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) liberal dünya düzeninde süregelen krizi derinleştirerek daha da belirgin hale getirebileceğini ve en fazla en az gelişmiş ülkelerin salgından etkileneceğini belirtiyor.
Exeter Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Gregorio Bettiza, AA muhabirine yaptığı açıklamada, salgının mevcut uluslararası sistemi muhtemelen yeniden şekillendireceğini ve liberal düzendeki süregelen krizi hızlandıracağını söyledi.
Bettiza, bu değişimin, salgın ile ortaya çıkan dinamiklerin, son yıllarda mevcut liberal düzeni istikrarsızlaştırmakta olan güçlerle (finansal ve ekonomik kriz, Batı'dan Doğu'ya devam eden güç değişimleri ve bölge çapında popülist, milliyetçi ve otoriter siyasetin yükselişi) etkileşime girmesi ve bunları daha da belirginleştirmesiyle gerçekleşebileceğini dile getirdi.
Liberal değerlerin ve kurumların büyük stres altında olduğunu belirten Bettiza, "Başta Batılı olanlar olmak üzere demokrasilerin Kovid-19'u uzak tutmaya çalışırken yetersiz ve kargaşa içinde olduğu görüldü. Ekonomik kriz popülizmi besledikçe, dünya daha fazla demokratik bozulma görebilir." değerlendirmesinde bulundu.
Bettiza, akademik çevrede, özellikle Batı'nın pandemiyle başa çıkmakta zorlanmasının Doğu'ya ve Çin'e belirgin bir güç kaymasını temsil edip etmediği, Avrupa projesi ve AB içinde salgından en çok etkilenen ülkelere finansal olarak nasıl yardım edileceği gibi konularda çeşitli tartışmaların olduğunu söyledi.
En zengin bölgelerin en ağır darbeyi alması tesadüf değilBettiza, uluslararası hareketliliğin ve ekonomik bağımlılığın, virüsün Çin sınırlarının dışına hızla yayılmasına katkıda bulunduğunu aktardı. Bettiza, şöyle devam etti:
"İster İtalya'da Lombardiya, ister İngiltere'de Londra, ister ABD'de New York olsun, en açık, zengin ve küresel bağlantılı bölgelerin ve şehirlerin bir kısmının en ağır darbeye maruz kalması bir tesadüf değil. Neoliberal kemer sıkma, özelleştirme ve geçicileşme döneminde sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin geri döndürülmesi, toplumların ve devletlerin yeterli tepki verme kapasitesini zayıflatmıştır."
Bu süreçte küresel iş birliğinin eksikliğine vurgu yapan Bettiza, Schengen Bölgesi'nde dahi sınırların hızla kapatıldığını ve Avrupa kurumlarının virüsün neden olduğu duruma ayak uyduramadığını, yavaş ve bölünmüş kaldığını aktardı.
Bettiza, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı artarken ülkelerin tıbbi malzeme, makine ve patent almak için birbiriyle yarıştığına dikkati çekti. Bettiza, "Kuzey ve Güney Avrupa ülkeleri arasındaki iltihaplı bölünme, özellikle devam eden Eurobond tartışması bağlamında, hızla yeniden açıldı ve genişledi. Amerikan ve Çin küresel rekabeti daha da arttı." dedi.
"En çok zarar gören ABD-Çin ilişkisidir"Bettiza, ABD'nin bugün yalnızca sağlık açısından değil, aynı zamanda politik ve ekonomik olarak da derin bir krizin ortasında olduğunu söyledi.
Trump yönetiminin yetersizliğinin herkes tarafından görülebildiğine dikkati çeken Bettiza, şu değerlendirmelerde bulundu:
"En sorunlu olan şey, Trump'ın (Önce Amerika sloganıyla) çok taraflılık ve küresel yönetişimi küçümsemesi. Bu, küresel iş birliğinde daha fazla zayıflamaya yol açıyor. Süreçte en çok zarar gören ilişki (Trump'ın gelişinden bu yana zaten oldukça çatışan) ABD-Çin ilişkisi ancak Transatlantik ilişki de zarar görmekte. Koronavirüs için bir aşı arayışında Avrupalılar ve Amerikalılar arasında iş birliği değil, rekabet önemli."
Bettiza, koronavirüsün ardından sağlık ve araştırmaya daha büyük yatırımların yapıldığı, yenilenmiş bir bağımlılık ve dayanışma duygusunun olduğu ve daha az Batı merkezli olan uluslararası bir sistemi içeren başka bir geleceğin mümkün olduğunu vurguladı.
"Orta Doğu'da en fazla az gelişmiş ülkeler etkilenecek"Exeter Üniversitesi Strateji ve Güvenlik Enstitüsünde araştırmacı Tallha Abdulrazaq ise mevcut uluslararası sistemdeki gelişmelerin yanı sıra salgın sonrasında Orta Doğu coğrafyasında halk sağlığı ve ekonomi gibi konuların önem kazanacağını söyledi.
Abdulrazaq, hizmet sektörünü neredeyse tamamen durduran ve enerji ihracatı sekteye uğrayan Birleşik Arap Emirlikleri gibi varlıklı devletlerin de salgından ciddi şekilde etkilendiğini dile getirdi. Abdulrazaq, aynı durumun Orta Doğu genelinde hakim olduğunu vurguladı.
Salgının Orta Doğu'daki etkilerinde ülkelerin nüfus yoğunluğunun ve sağlık sektörünün belirleyici olacağını kaydeden Abdulrazaq, "Daha küçük ülkeler veya daha az gelişmiş ülkeler, tıbbi yeterliğe sahip olacak ancak kapasiteleri olmayacak ya da her ikisinden de yoksun kalacakları sorunlarla karşılaşacaklar. Irak gibi nesiller boyu savaştan etkilenen ülkeler için bu felaket olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Abdulrazaq, ayrıca koronavirüsün Orta Doğu'daki sıcak çatışma bölgelerine etkisinin az olduğunu, virüsün bölgedeki aktörlerin stratejik olarak sürdürdüğü çatışmaları engelleyemeyeceğini dile getirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com