Gündem

'Safların netleştiği döneme giriyoruz'

Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dal, "Çok taraflılığın krizde olduğu ve Trump karşısında özellikle Batı ve Batı dışı güçlerin de saflarını netleştirdiği bir döneme giriyoruz." dedi.

'Safların netleştiği döneme giriyoruz'
25-09-2018 19:27

İSTANBUL - Elif Selin Çalık Muhasiloviç

Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Parlar Dal, New York'ta düzenlenen 73. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ile ilgili AA muhabirinin sorularını cevapladı.

Dal'a yöneltilen sorular ve değerlendirmeleri şöyle:

Soru: Bu yılki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun konusu "Barışçıl, Adil ve Sürdürülebilir Toplumlar İçin Küresel Liderlik ve Ortak Sorumluluklar." Bu temayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dal: Bu yılki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun teması oldukça kapsamlı. Bu başlık geçtiğimiz dönem dikkate alındığında esasen hem anlamlı hem de düşündürücü. Çünkü Amerika son dönemde BM'ye karşı "yapıcı" olmaktan uzak, kısmen "yıkıcı" bir tavır sergiliyor. Barışa, adalete ve sürdürülebilirliğe olan vurgu da BM'nin bundan sonraki dönemde bu değerler ve hedefler doğrultusunda politikalarını öncelemeye devam edeceğini gösteriyor. Esasen bütün bu değerler de BM'nin bir anlamda varlık sebebi. Bu seneki BM Genel Kurulu çatısı altında, 25 Eylül'de geçen sene mart ayında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in deklare ettiği BM Barışı Gücü'nün reforme edilmesine, yeni prensipler ve taahhütler çerçevesinde revizyon edilmesine olanak sağlayacak. Neticede bu taahhüdü kabul eden devletlerin imzasına açılan "Barışı Koruma Planı" ile ilgili geniş katılımlı bir toplantı düzenlenecek.

Genel Sekreter Guterres göreve geldiği günden beri BM Barış Gücü'nün mevcut sorunlarının ve örgüte olan finansal yükünün farkında. Bu doğrultuda "sürdürülebilir barış" konsepti çerçevesinde birtakım reform faaliyetleri içerisinde. BM Barış Gücü'ne ülkelerin hem personel katılımını artırmaya hem de barışı koruma misyonunu daha yapısal hale getirmeye çalışıyor. Esasen bu yıl BM'nin gündeminde, barışın sürdürülebilir olması için esasen Barış Gücü'ne personel gönderen, yani sahada olan devletler başta olmak üzere BM üyelerine çatışma çözümü konularında ve özellikle arabuluculuk alanında yeni misyonların verilmesi var. Guterres çatışmaların olduğu bölgelerde BM Barış Gücü askeri olan ve bulundukları bölgelerde yerel halkın güvenini kazanmış devletlerin arabuluculuğunun çok önemli olduğunun altını çiziyor. Bu nedenle, bu mevzuyu 2019 gündeminin başlıca hedefi olarak görüyor. Bu seneki toplantıda BM reformu ile ilgili ezber bozacak yeni bir girişim pek beklemiyorum. Keza uluslararası konjonktür buna elverişli bir ortam sunmuyor. Çok taraflılığın krizde olduğu ve Trump karşısında özellikle Batı ve Batı dışı güçlerin de saflarını netleştirdiği bir dönemde BMGK reformunun dile gelmesi mümkün gözükmüyor. Bu yılki zirvede mevcut statükonun devamı istenecektir.

BM'de reform çağrısı

Soru: Geçen yıl Genel Kurul'da BM'nin reforma ihtiyacı olduğu çağrısında bulunulmuştu. Bu çağrı bu yıl da yinelenir mi?

Dal: Bu seneki toplantıda da ABD Başkanı Donald Trump'ın geçen seneki gibi BM'de reform çağrısı yapması elbette beklenebilir. Burada, yanlış anlaşılmasın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu reformundan bahsetmiyorum. Guterres, BM'yi finanse etmek ile ilgili reform isteyebilir. Keza kendisinin sürekli dile getirdiği en büyük sıkıntısı bu yönde. BM'ye yüzde 20'den fazla finansal katkı yapan en büyük devlet hala Amerika. Dolayısıyla hem para verdiğini düşünüyor hem de küresel anlamda düdüğü çalamadığını. ABD'nin BM'yi fonlama ile ilgili bazı konularda haklı olduğu taraflar da yok değil. Çok sayıda fon, kurum ve kuruluş var. Bunların bir kısmı çok da işlevsel değil ve etkisi yok.

Esasen BM'nin her alanda "yeni" bir ruh ve yapıya ihtiyacı var. Güçlü ve reform edilmiş bir BM, inanınırlılık ve BM'nin algısı ile ilgili problemleri de çözebilir. Bundan dolayı hem Batılı hem de Batı dışındaki gelişmekte olan devletlere önemli roller düşüyor. Sadece söylemsel çıkışlarla değil, BM'de reform gruplarında aktif rol oynayarak, yeni inisiyatifler önererek yapıcı roller üstlenmeleri lazım. Örneğin, Çin son 2-3 yıldır barışı korumada "kahraman" olmak isteyen bir tavır çiziyor. Bu alanda barışçı güç imajını güçlendirerek öne çıkmak istiyor.

Türkiye'nin de benzer girişimlerinin daha etkili olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'nin tek başına bir BM stratejisi hazırlama gücü var. Bu stratejiyi BM'ye sunması Filistin gibi önemli konularda karar almasını güçlendirecektir. Küresel anlamda iyi imaj çizemeyen devletlerin kendi bölgelerinde önemli bir devlet olması da mümkün değil. Bu nedenle Türkiye'nin örgütsel güç yaratması önemli. Diğer yükselen güçlerle mukayese edildiğinde Türkiye çok az sayıda örgüte üye ya da gözlemci. Dolayısıyla bu az sayının kısa vadede artması mümkün olmadığına göre olan üyeliklerimizin söz konusu örgütte etkili ve aktif bir aktöre dönüşmemize hizmet etmesi gerekir. Türkiye yükselen bir güç olarak mülteciler, kalkınma, sağlık, kadın-çocuk, eğitim ve çevre ile ilgili alanlarda BM'de oluşturacağı orta ve uzun vadeli bir stratejilerle öne çıkabilir.

Trump'ın İran yaptırımlarının Genel Kurul'a yansımaları

Soru: Bu yılki Genel Kurul'da Trump'ın vurgulayacağı konulardan birinin İran'a yaptırım kararlarının olması bekleniyor. İran-Trump çekişmesi Genel Kurul'a nasıl yansıyacak?

Dal: Genel Kurul'dan İran'a yeniden yaptırım kararının çıkması söz konusu olmadığı için Trump P5+1 nükleer anlaşmasından çekilmesini haklı ve meşru göstermek sebebiyle Genel Kurul'da bu yönde bir etki yaratmaya çalışacaktır. Dolayısıyla Amerika, İran konusunda aldığı yaptırımlara destek için ikili görüşmelere ağırlık veriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan İran Eylem Grubu, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların etkinliğini artırmak için Avrupalı ve Asyalı müttefikleriyle ikna görüşmeleri yapıyor. Özellikle Güney Kore, Japonya gibi Amerika müttefiki ülkeler İran yaptırımlarına uyacaklarını açıkladı. Trump'ın Genel Kurul'da yaptırımların uluslararası meşruiyetini sağlamak için birebir görüşmelere ağırlık vereceğini, politik ve ekonomik baskı yoluna gideceğini söyleyebiliriz. Ayrıca İran-Trump çekişmesinde özellikle Batılı güçlerin nükleer anlaşmasının devamından yana tavır alacağını öngörebiliriz. Kasım ayında ABD'nin İran'a uygulayacağı yaptırımların yeni halkası devreye giriyor. Bu nedenle, Amerika Genel Kurul'da İran yaptırımları için ülkeleri ikna diplomasisini sürdürecek.

"Genel Kurul, Arakanlı Müslümanlar için bir fırsat"

Soru: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Arakanlılara işlenen insanlık suçu nasıl ele alınacak?

Dal: Geçtiğimiz yıl Genel Kurul'da Arakanlı Müslümanlara yönelik sistematik insan hakları ihlallerine ve askeri operasyonlara son verilme çağrısı yapan karar kabul edilmişti. Geçtiğimiz ay ise BM bir Myanmar raporu hazırladı. BM'nin en sert açıklamalarının yer aldığı bu rapora göre Myanmarlı askeri yöneticilerin soykırım suçundan yargılanmaları gerektiği vurgulandı. Aynı raporda Rohingya Kurtuluş Ordusu'nun da insan hakları ihlallerinde bulunduğu vurgulanıyor. Bu yıl birçok ülke de Arakanlı Müslümanlara yönelik katliamları Genel Kurul'a taşıyacağını belirtti. Bu yılki Genel Kurul, dünya liderlerinin Myanmar'daki soykırım ve insan hakları ihlallerine yönelik çağrı yapmaları için bir fırsat. Genel Kurul vesilesiyle Rohingya krizi son BM Raporu çerçevesinde değerlendirilerek, buradaki insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla yeniden uluslararası topluma bir çağrı yapılacağını düşünüyorum.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun dünkü görüşmelerinde İngiliz ve Fransız mevkidaşlarıyla Arakanlı Müslümanların durumunu değerlendirmesi Türkiye'nin BRICS ülkeleri ile mukayese edildiğinde Avrupa Birliği ülkeleri ile küresel meselelerde ortak duruş sergileyebildiğinin kanıtıdır.

UNWRA ve Filistin

Soru: Amerika, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu'ndan (UNWRA) desteğini çektiğini açıklamıştı. Trump, Filistinlilerden çektiği yardımı Genel Kurul'da nasıl savunacak?

Dal: Öncelikle, bu mevzuda altını çizmemiz gereken en önemli şey; Trump'ın desteğini çekmesini açıklamasının ardından Türkiye'nin desteğini dört katına çıkarmasıdır. Bu uluslararası topluma çok önemli bir mesaj.

Trump, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bu politikasının arkasında duracak ve aynı suçlamaları devam ettirecek. Aksini beklemek mantıklı değil. Çünkü karar sonrası oluşacak tepkileri düşünmeden bu kararı alması mümkün değil. Başkan Trump, Amerika'ya karı olmadığını düşündüğü her türlü kurum, kuruluş ve fondan çekilmeye devam edecektir. Bu bir stratejik tercih. Zaten, geçtiğimiz günlerde Trump'ın kıdemli danışmanı ve damadı Jared Kushner'in de UNRWA'nın "yolsuz, verimsiz ve barışa yardım etmediğini" ve Filistinli mültecilerin geri dönme hakkına verdiği desteği eleştiren bir e-postası sızmıştı. Kushner'in bu olayı, Büyükelçiliğin Kudüs'e aktarılması ve UNESCO'dan Filistin'e pozitif ayrımcılık yapıldığını öne sürerek çekilmek, bütün bunlar stratejik tercihlerin bir yansıması. Amerika, BM'ye olan finansal katkısını azaltmak ve bunu kendi ekonomisine aktarmak istiyor. Özellikle finansal katkı bağlamında herkes taşın altına elini koysun istiyor. Bu nedenle, Amerika, UNWRA ile ilgili duruşunu bozmayacaktır. Yani, Trump'ın UNWRA'nın 217 milyon dolar açığını kapatmak için daha çok maddi desteğe ihtiyacının olmasını pek önemsediğini söyleyemeyiz.

Birleşik Krallık da aynı şekilde UNWRA'nın öneminin altını çizdi ve bu kuruma olan desteğinin devam edeceğini açıkladı. AB'den de benzer açıklamalar geldi. Böylesine kritik önem arz eden ABD'nin Filistinli mültecilerden yardımını çekmesi "Dünya ABD'den büyüktür." söylemini öne çıkaracaktır. ABD uzun vadeli ve geleceği öngören "çok taraflılık politikası" izleyemiyor. Bütün bu kararlar ABD'nin "örgütsel gücü" ile beraber "yumuşak gücü"ne de zarar veriyor. Uluslararası örgütleri ve onların kurumlarını eleştirmek ve yapıcı tavır takınarak reform istemek Amerika için daha karlı olurdu. Bana faydası yok diyerek çekilmek Amerika'nın dış politikasında rasyonel tercihler yapamadığını gösteriyor. Böylece, günü kurtaran ve iç politikaya dönük tercihler ABD'nin uluslararası toplum tarafından kabul edilen/içselleşmiş olan statüsünü zedeliyor.

"Kuzey Kore Lideri: 'Roket adam'lıktan iyi çocuğa"

Soru: Kuzey Kore ile ilgili mevzu geçen yılki toplantıya göre 180 derece değişti. Bu yıl silahsızlanma konusunda Kuzey Kore vurgusu yapılır mı?

Dal: Geçen seneki hafızalara kazınan "roket adam" çıkışından beri Kuzey Kore ile ilgili çok önemli ve genel olarak olumlu seyirde ilerleyen gelişmeler yaşandı. Hatta bir anda "iyi çocuğa" bürünen Kuzey Kore Lideri ile Singapur'da tarihi bir zirve gerçekleştirildi. Başkan Trump'ın bu seneki Birleşmiş Milletler Genel Kurul konuşmasında Kuzey Kore'nin nükleersizleşmesi yolunda atmış olduğu adımları ve Güney Kore yakınlaşmasıyla ilgili katedilen mesafeyi öne çıkaran ve bundan duymuş olduğu memnuniyeti belirten ifadeler kullanacağını düşünüyorum. Trump, Kuzey Kore meselesini gerek iç politikada gerekse dış politikada hanesine başarı olarak yazdırmak için Genel Kurul konuşmasında bu konuya ağırlık verecektir.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER