"Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder/ Dante gibi ortasındayız ömrün/ Delikanlı çağımızdaki cevher,/ Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,/ Gözünün yaşına bakmadan gider./ dizeleriyle Türk şiirinin unutulmazları arasına giren şair ve yazar Cahit Sıtkı Tarancı, vefatının 63'üncü yılında anılıyor.
Tarancı, Diyarbakır'da ticaret ve ziraatle uğraşan Pirinççizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey ile annesi Arife Hanım'ın oğlu olarak 4 Ekim 1910 yılında dünyaya geldi. Ailesi tarafından kendisine ilk olarak "Hüseyin Cahit" adı konuldu.
Soyadı Kanunu çıktığı yıl akrabaları "Pirinççioğlu" soyadını aldığı halde, o dönem pirinç ekiminden çok zarara uğrayan şairin babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak "Pirinççioğlu" yerine "çiftçi" anlamına gelen "Tarancı" soyadını aldı.
İlk okulu Diyarbakır'da okuyan Tarancı, orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne, ardından Galatasaray Lisesi'ne devam etti.
İlk şiir kitabı "Ömrümde Sükut" 1933'te yayınladıLise yıllarında şiir yazmaya başlayan Tarancı'nın ilk eserleri Galatasaray Lisesi'nin çıkardığı "Akademi" ile dönemin ünlü "Servet-i Fünun" dergilerinde yayımlandı. Tarancı, Fransızcayı ilerleterek, Stephane Mallarme, Charles Baudelaire ve Arthur Rimbaud gibi Fransız şairlerin eserlerini okumaya başladı.
Garip akımından etkilenen ve bu dönem serbest şiir denemeleri yapan Tarancı, Cumhuriyet döneminin önemli şair ve yazarlarından Ziya Osman Saba ile 1928 yılında tanışarak yakın dost oldu. İki şairin arasında Türk edebiyatını etkileyen yazışmalar, Tarancı'nın vefatına dek sürdü.
Cahit Sıtkı Tarancı, 1931'de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atılınca, eğitimine Yüksek Ticaret Okulu'nda devam etti ancak memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank'ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrıldı.
"Ömrümde Sükut" adlı ilk şiir kitabını ise henüz Mülkiye Mektebi'nde 1933'te iken yayımlayan Tarancı, Karabük'e atanması üzerine Sümerbank'taki memuriyetten ayrıldı ve öykülerini yayımladığı Cumhuriyet gazetesinde çalışmalarını sürdürdü. Aynı yıllarda Peyami Safa ile tanışan usta şair, Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ve Doğan Nadi'nin desteğiyle üniversite öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti. Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği de yapan Tarancı, 1938-1940 arasında Sciences Politiques'te yüksek lisans yaptı. Paris'teki yaşamı sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.
Askerdeyken "Haydi Abbas"ı kaleme aldıİkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Paris'ten bisikletle kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye dönen Tarancı, 1941-1943 yıllarında askerliğini Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde yaptı. Ayrıca askerliği sırasında Türk şiirinin önemli örneklerinden biri olan "Haydi Abbas" eserini kaleme aldı.
Askerliğini bitirdikten sonra, İstanbul'a yerleşen ailesinin yanına gelen Tarancı, kısa bir süre babasının iş yerinde çalıştı. Cahit Sıtkı Tarancı, daha sonra Ankara'ya taşınarak, Anadolu Ajansı'nda ve Çalışma Bakanlığı'nda görev yaptı.
Türk şiirinin klasikleri arasında yer alan "Otuz Beş Yaş" şiirine imza atan Tarancı, 1946'da bu eseriyle Cumhuriyet Halk Partisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında birincilik elde etti ve yurt çapında tanınan bir şair haline geldi.
Tarancı, 1951'de Cavidan Tınaz ile evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini "Düşten Güzel" adlı kitapta bir araya getiren usta şair, 1953'te geçirdiği bir kriz neticesinde felç oldu. Tarancı, yatağa bağlı ve yarı bilinçli olarak İstanbul ve Ankara'da çeşitli hastanelerde tedavi gördü. Bir yıl kadar Diyarbakır'daki baba evinde bakıldı.
Tedavi için devlet tarafından 1956'da Avrupa'ya götürülen şair Tarancı, zatülcenp hastalığına yakalanarak 13 Ekim 1956'da Viyana'da 46 yaşındayken vefat etti. Cenazesi Ankara'da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi.
Ailesinin Diyarbakır'daki evi 1973'te "Cahit Sıtkı Müze Evi" olarak da ziyarete açıldı.
"Sanat için sanat" ilkesiyle şiirlerini yazdıCahit Sıtkı Tarancı, vezin ve uyaktan kopmayarak, kurallar çerçevesinde şiire farklı bir boyut kazandırdı. Dönemin şairleri arasında yaşanan "Sanat, sanat için mi yapılır, yoksa toplum için mi yapılır ?" tartışmasına Tarancı, "sanat, sanat için yapılır" cevabıyla dahil oldu.
Usta şair, "Sanat için sanat" ilkesiyle yazdığı şiirlerinde, yaşama sevinci, aşk gibi konuların yanı sıra ölüm temasına fazlaca yer verirken yalnızlık ve çocukluğuna duyduğu özlemi de şiirlerinde ele aldı. "Yaş 35" şiirinin yanı sıra edebiyat dünyasında ilgi uyandıran "Memleket İsterim" adlı ünlü eserini de 1946'da kaleme alan usta şair, bu eserinde ise barış, sevgi ve huzur dolu bir memleket isteğini anlattı.
"Varlık", "Kültür Haftası", "Yücel", "İnsan", "Ülkü" ve "Pınar" adlı dergilerde de eserleri yayımlanan ve şiirin kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı olduğunu belirten Tarancı, Türk edebiyatında "saf şiir" anlayışının önemli temsilcilerinden biri olarak görüldü.
Şiirlerinde eşya-insan arasında kurduğu ilişki edebiyat incelemelerine konu olan Tarancı'nın yine şiir üzerine yaptığı, "Şiir, ulaşmak istediğim esas mefkuredir. Şekilsizlik içinde güzellik avına çıkanlar, kendi kendilerini avutmaktan başka bir şey yapmazlar. Şiirdeki esas rol, kelimelerin istifidir." açıklamaları uzun yıllar edebiyat dünyasında merak uyandırdı.
İlk şiirlerinde hece ölçüsünün alışılmış kalıplarının dışına çıkan biçemiyle edebiyat çevrelerinde dikkati çeken Tarancı, eserlerinde genellikle açık ve sade bir üslup kullandı. Yaşamı boyunca birçok esere imza atan Tarancı, 1933'te "Ömrümde Sükut", 1946'da "Otuz Beş Yaş", 1952'de "Düşten Güzel" adlı kitapları okuyucuyla buluşturdu.
Tarancı'nın vefatından sonra, kitaplarında yayınlanmayan şiirler, şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar "Sonrası" adlı kitapta toplanarak 1957'de yayımlandı. Arkadaşı Ziya Osman Saba'ya yazdığı mektuplar da aynı yıl, "Ziya’ya Mektuplar" adlı kitapta toplandı.
Gazetelerde çıkan 22 öyküsü ise Selahattin Öner tarafından 1976'da "Cahit Sıtıkı Tarancı'nın Hikayeciliği ve Hikayeleri" adlı eserde bir araya getirildi. Daha sonra usta şairin vefatının 50. yıl dönümünde gazetelerde çıkan öykülerinin önemli bir kısmı Can Yayınları tarafından "Gün Eksilmesin Penceremden" başlığıyla edebiyatseverlerin beğenisine sunuldu.
Usta şairin yaşamı boyunca kaleme aldığı şiirlerden bazıları şunlar:
"Abbas", "Aşk Vakti", "Batan Gemi", "Ben Aşk Adamıyım", "Bir Umut", "Bir Kapı Açıp Gitsem", "Bugün Hava Güzel", "Can Yoldaşı", "Çilingir Sonrası", "Gidiyorum", "Hatıralar", "Hepimize Dair", "İlk Aşklar", "İki Ses", "Gündüz", "Hergünkü Ölüm" ve "Gün Eksilmesin Penceremden"
Kaynak: AA
dikGAZETE.com