KüçüklüÄŸünde, okulda ders dinlerken defterine, sıralara yaptığı karalamalarla sanat yolculuÄŸunun ilk adımlarını atan Banu Öztürk, Milli EÄŸitim Bakanlığının ilk mandala eÄŸitmeni olarak, bu sanatı Türkiye'ye akademik anlamda tanıtmaya çalışıyor.
Banu Öztürk, çocukluÄŸunda anlamsız karalamalar olarak tanımladığı çizimlerine ABD'li sanatçı Maria Thomas'ın "zentangle" adını verdiÄŸini öÄŸrendi. Zentangle çizimlerinden sonra farklı bir teknik olan "mandala"ya yönelen Öztürk, bir yıl önce Zentangle ve Mandala EÄŸitim Sanat Akademi'yi kurdu.
Gezip gördüÄŸü yerlerde etkilendiÄŸi desenleri tasarımlarına aktaran Öztürk, her biri birbirinden farklı stil olan mandala, zentangle ve doodle çizimlerini geliÅŸtirdi.
Milli EÄŸitim Bakanlığının ilk mandala eÄŸitmeni olan Öztürk, okullarda mandala eÄŸitiminin yaygınlaÅŸtırılması için de bir müfredat oluÅŸturdu, bu kapsamda öÄŸretmenlere de hizmet içi kursu vermeye baÅŸladı.
ÖnceliÄŸi sanatını icra etmek olan Öztürk'ün bir diÄŸer hedefi ise bu sanatı Türkiye'ye akademik anlamda tanıtmak.
Çok iyi mandalalar yapmak için sabır gerektiÄŸini vurgulayan Öztürk, o sabrın mandalayla oluÅŸabildiÄŸini, mandalanın sabrını da eÄŸitim aÅŸamasında öÄŸrettiklerini belirtiyor.
"Sanatsal olarak yapılan mandalanın felsefesi yok"Mandala ile arasındaki bağı "aÅŸk" olarak nitelendiren Öztürk, sanatına iliÅŸkin çalışmalarını ve hedeflerini AA muhabirine anlattı.
Öztürk, mandalanın Türkiye'ye bir felsefe olarak girdiÄŸini ama mandala felsefesinin sonradan uydurulmuÅŸ bir felsefe olduÄŸunu söyledi.
Sanatsal olarak yapılan mandalanın bir felsefesinin olmadığını dile getiren Öztürk, "Mandalayı terim olarak kullandığınız zaman Budizm tapınaklarında kumla yapılan bir ayin ÅŸekli. Budizm tapınağının dışına çıktığınız zaman mandalanın ismini çoÄŸu insan bilmez. Budizm tapınağında bu desene, rangoli derler. Afrika'ya gidersiniz orada ismi ubuntu olur. Bizim topraklarımızda tezhip olur. BaÅŸka bir ülkeye gittiÄŸiniz zaman ottoman olur. Aslında ben mandala ismini terim olarak kullanıyorum." diye konuÅŸtu.
Mandalaya lotus mandala ile baÅŸlandığını, ilerleyen süreçte bu çalışmanın sanatsal beslenme istediÄŸini belirten Öztürk, "Mandalanın en büyük sırrı merkezden baÅŸlanması. Ä°nsana rahatlık veren, dikkatini toparlayan, o içten baÅŸlama. Orada iradenle yüzleÅŸiyorsun. Ä°radeni tanıyorsun. Annelerimizin yaptığı dantel sistemi gibi o sabır ve iradeyle birleÅŸtirme, bir ürün çıkartma."
"Zentangle Türkiye'de yeni bir sanat dalı"Zentangle'ın ise Türkiye'de yeni bir sanat dalı olduÄŸunu anlatan Öztürk, "Ben zentangle sanatçısı olarak bu iÅŸe baÅŸladım. Ä°nanılmaz zevk aldığım ve öÄŸretmek istediÄŸim bir ÅŸey. Zentangle, toplantı karalaması ya da rahatlamak için çizdiÄŸimiz ÅŸeylerin ismi. Google'da arapsaçı diye çıkıyor. ABD'de Maria Thomas adlı bir kadın bu ismi bulmuÅŸ. Herkes zentangle yapıyor, sadece onu sanatsal olarak kağıda dökmüyor." dedi.
Bunların yanında bir de Doodle çizimlerinin olduÄŸunu, bu tarzın iyi yapılması için bir resim öÄŸretmeninden eÄŸitim almak gerektiÄŸini aktaran Öztürk, "Üç çizimi birleÅŸtiren dünyadaki tek kiÅŸiyim. Kursiyerler derslerime mandalayı öÄŸrenmek için geliyor ama her insan mandalayı sevmeyebilir, orada zentangle'ı yakalayabilir. Bu çok tecrübe ettiÄŸim bir ÅŸey." diye konuÅŸtu.
Dünyada tezhip mandala tarzı ile tanınıyor
Dünyada mandala yapan sanatçılar arasında "tezhip mandala" tarzı ile bilindiÄŸini belirten Öztürk, sözlerine ÅŸöyle devam etti:
"Benim tarzım tezhip mandala. Fas'tan, Ä°ran'dan ve kendi ülkemin dizaynından etkilendiÄŸim bir tarz bu. Dünyada mandala sanatçılarının içinde yer aldığım tarzım bu. Benim Türkiye'deki çıkış noktam da bu. Ben kendi sanatımı doodle ve zentangle ile birleÅŸtirdim ve bir mandalanın içine yansıttım. Bu da insanların dikkatini çekti. Herkes Avrupa'nın sanatına önem verirken, ben daha çok Fas'ta, Ä°ran'da gezmekten, daha çok caminin kubbesine bakmaktan, onlardan beslenmekten daha zevk alıyorum.
Bu sanatla var olmak isteyen kiÅŸilere de o seçeneÄŸi sunuyorum. Mandalada belirli desenler içinde kalarak bir yerden sonra sıkılacaklar. Ciddi bir eÄŸitim almışlarsa, bu aÅŸka düÅŸmüÅŸlerse bir yerde yaratıcılıkları oynamaya baÅŸlayacak. Dürtüleri diyecek ki 'Seviye atlaman gerekiyor.' Sonra baÅŸka sanatları içine sokmaya çalışacak, gördüÄŸü ÅŸeyi yansıtmaya çalışacak. Yaratıcılığının dürtülmesi gerekiyor. O da görselle olur. Bir ÅŸeyleri görerek, bir ÅŸeylere bakarak olur. EÄŸer kiÅŸi mandalasında artık yaratıcılık istiyorsa, diÄŸer sanat türleriyle birleÅŸtirebilmesi gerekiyor. Ben bunun akımını yaptım Türkiye'de. Diyorum ki bu bir sanat türü. Bu sanat ile diÄŸer sanatları birleÅŸtirdiÄŸiniz zaman kendinize özgü sanat eserleriniz çıkacak."
"Yaptığım sanatta Budizm felsefesini reddediyorum"Kendisinin de çizimlerini geliÅŸtirmek adına yurt dışındaki eÄŸitim kamplarına gittiÄŸini belirten Öztürk, "Ben hiçbir dinin, hiçbir felsefenin altında kalmayarak hepsinin birleÅŸimiyle bir sanat ürünü çıkartıyorum." dedi.
Tarzının ağır olması nedeniyle, bazı kurslara insanların gitmek istemediÄŸini, mandala kurslarına da Türkiye'ye girme ÅŸeklinden dolayı kendisi gibi gitmek istemeyenlerin olduÄŸunu ifade eden Öztürk, "Baktım ki sanattan çok felsefe anlatılınca, benim onunla iÅŸim yok. Çünkü 'Boya olarak, fırça efekti olarak ne katabilirim?' derken ben anladım ki benim gibi düÅŸünen insan çok fazlaymış. Kimse bir ÅŸeye dokunmak ya da bir ÅŸeyin altına girmek istemiyor, oturup sanatını yapmak istiyor. Ä°lla bir felsefenin ya da dini inancın altında yapmak mecburiyetinde deÄŸil. Herkes bireysel, özgün, kendiyle, kimsenin yadırgamayacağı, kimsenin eleÅŸtirmeyeceÄŸi bir ürün çıkartmak istiyor. Böyle bir mutluluk yok." diye konuÅŸtu.
"Ülkeme bir kez daha aşık oldum"Farklı desenler keÅŸfetmek için eskiden ülke ülke gezdiÄŸini ancak son yıllarda Türkiye'de faydalanabileceÄŸi daha çok desen gördüÄŸünü ifade eden Öztürk, "Topkapı Sarayı'nı, Çini Müzesi'ni gezdim ve ülkeme bir kez daha aşık oldum. 'Ben boÅŸuna Fas'larda arıyormuÅŸum desenlerimi, cennet burasıymış' dedim kendi kendime. Hayatım boyunca anlamını bilmeden çizdiÄŸim bir desenin, Osmanlı döneminde 'yaÅŸam çiçeÄŸi' olduÄŸunu öÄŸrenince tüylerim diken diken olmuÅŸtu. Ben sanatımda sembolizmden uzağım. Bu çizimi içgüdüsel olarak yapıyorum. Onun bir sembol olduÄŸunu öÄŸrenince çok mutlu oldum. Saraylarımızı daha çok ziyaret edeceÄŸim. Çünkü bu sanatı yaparken desene ve o ruha ihtiyacımız var." deÄŸerlendirmesini yaptı.
Çini üzerine çalışmalar yaparak, eÄŸitmen yetiÅŸtirmek istediÄŸini belirten Öztürk, "Çünkü biz, dünyada çini ile tanınıyoruz. Dünyada atak yapmamız için kesinlikle çiniye eÄŸilmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.
Milli EÄŸitim Bakanlığı'na bir proje sunarak eÄŸitmen eÄŸitimine baÅŸladığını ve bir müfredat oluÅŸturduÄŸunu anlatan Öztürk, sözlerini ÅŸöyle tamamladı:
"Hazırladığım müfredat, bir öÄŸretmen kurulu gözetiminde yaÅŸ kategorilerine göre ayrılacak. Mandala ve zentangle sanatının halk eÄŸitim merkezlerinde, okullarda öÄŸretmenlerin öÄŸretmesi için hizmet içi kursu verdim. Er ya da geç mandala ve zentangle Türkiye'deki okullara müfredat olarak girecek."