Ressam Orhan Çelik, ‘Kuşlar’ serisinin çıkış hikayesini dikGAZETE’ye anlattı…
Orhan Çelik, “Şapka Devrimi” ismini verdiği resimleriyle sanat tarihimizin genç kuşak temsilcisi. Orhan Çelik, her Salı günü Beykent TV’de yayımlanan “Portre” isimli programı hazırlayıp sunuyor; program, sanat dünyasından insanların portrelerini ekranlara getiriyor.
Sanatçı, bu yıl ise metal kuşlar ile yarattığı üç boyutlu işleriyle sanatseverlerin karşısına çıktı. Farklı malzemeleri sanatla birleştirerek resmin dışına geçiş yapan ressam Orhan Çelik, yeni serisi “The Birds”i üretmeye başladı.
“KİMSENİN DOĞRU DÜRÜST KULLANMADIĞI HATTA NE İŞE YARADIĞINI BİLE BİLMEDİĞİ BİR KIRTASİYE NESNESİ SANATA DÖNÜŞMEK İÇİN BEKLİYORDU”
- The Birds- Kuşlar isimli serinin çıkış hikayesini bize anlatabilir misin?
- Doğada yaşama isteği vardı içimde. Birkaç yıldır yarı zamanla İstanbul’a çok yakın bir yerde ormanlık bir ilçede yaşıyorum. Şehir beni kötü yapıyor. Bir de pentür dışında çalışmalar yapmak istiyordum; yani resmin dışına çıkmak. Bunun için de malzemeye ihtiyacım vardı.
Ben mesela hiç yolumun düşmeyeceği bir ilçeye gitmek durumunda kaldım; resmi evrak veyahut devlet hastanesinden bir rapor için. Diyelim evrakı almak için 1-2 saat bekleyeceğim. Ne yapıyorum? O ilçede bulunan eskiden bir milyoncu diye tabir edilen zücaciye dükkanlarını keşfedip geziyorum.
İşte bu dükkanlarda aslında o ilçenin neyi arz talep ettiği ortaya çıkıyor. Bambaşka nesnelerle karşılaşıyorsunuz.
İlçeden ilçeye de fiyatlar değişiyor. İşte böyle bir gün de o dükkanlardan birinde gezerken metal gereç keşfettim ve kullanırım belki diyerek aldım.
Kafamda kuşlarla ilgili çalışma yapma hayali vardı ve o metal gereçlere kuş formu vererek tuval üzerine farklı boyutlarda işlemeye başladım ve “The Birds” isimli serim ortaya çıktı.
-The Birds (1)-
Kuşlar özgürlüğü temsil etti hep. Bu sanatta özgürlük olarak da algılanabilir. Ülkece özgürlük olarak da algılanabilir. Gökyüzü herkesin neticede. Bir de kuş figürü sanatta hep yer almıştır. Özel bir yeri vardır.
- İlk yaptığınız eserde istediğiniz etkiyi yakalayabildiniz mi?
- İlk başta kağıtları kesip form verip işliyordum. Ancak kağıdın yapısından dolayı istediğim etkiyi alamıyordum açıkçası. Ama metal işin içerisine girince istediğim etkiyi yakaladım.
Yıllardır belki de kimsenin doğru dürüst kullanmadığı hatta ne işe yaradığını bile bilmediği bir kırtasiye nesnesi sanata dönüşmek için bekliyordu.
Bu metal raptiye gereci sanat eseri üretmek için biçilmiş bir kaftandı. Tesadüf eseri karşıma çıktı ve kafamda kurduğum kompozisyona uydu, çünkü eser üç boyutluluğa ulaştı.
- Eseri oluşturma pratiğin nasıl işliyor? Renkleri nasıl belirliyorsun?
- Metaller altın ya da gri renkte oluyor. Bu nesnelere göre tuvali hangi renge boyayacağını seçiyorum. Yani kuşları ekarte etmemeli renk.
Önce fon rengini seçiyorum Şapka Devrimi resimlerimde olduğu gibi. Sonra metallere kuş formuna büründürüyorum, bazen kesiyorum boylarını ayarlamak için, sonra da tek tek tuvale yapıştırıyorum.
Bazı yerleri çok dolu yapıyorum, bazı yerlerde boşluk bırakıyorum. Bunu hem gözü yormaması, hem de belli bir düzen içinde olması için yapıyorum. Eser içinde boşluk ve doluluk da ön plana çıkıyor bu sayede.
- Tuval dışında mesela başka yüzeye işlenebilir mi bu kuşlar?
-The Birds (2)-
- Her yüzeye oluyor. O kadar kullanışlı bir malzeme ki. Ahşaba, tuvale, mermere, cama... Gerçekten bu malzemeyi keşfedip kullandığım için çok şanslıyım.
- Genelde kaç adet kuş oluyor? Sayıyor musun?
- Bazen sayıyorum. Mesela diyelim yüzeyde üç yüz adet metal kuş kullandım. Resmin adı üç yüz kuş oluyor. Bazense saymıyorum, sadece estetik değeri yakalamaya çalışıyorum.
- Bu eserlerini nasıl tanımlıyorsun?
-The Birds (3)-
-Üç boyutlu işler diyorum ben. Soyut kuşlar. Ama heykel de denir. Neden denmesin? Sanatta her şey geçerlidir.
“İKİ YILDA BİR SERİ ÇIKARIP, SANATIMI YENİLEYEYİM GİBİ BİR DERDİM ve TAVRIM YOK!”
- Serinin ilk çalışması şair Cemal Süreya’ya ait. İkinci eser ise yönetmen Alfred Hitchcock’a. Bu iki isme ithaf yapma fikrin nasıl gelişti?
- Cemal Süreya, “İkinci Yeni” akımının önemli şairi. “Hayat kısa kuşlar uçuyor” dizesi, herkes tarafından bilinip sosyal medyada bolca paylaşılıyor. Ben de önce bizim ülkemizden değerli bir kişiye selam vermek istedim.
Hitchcock ise korku sinemasının önemli bir senaristi ve yönetmeni. Hatta sinema derslerinde Sapık filmi analiz ettirilir. The Birds isimli filmi ise harikadır; 1963 yılında nasıl çekmişler mesela şaşırıyorum. Bu iki isim de yapıtlarıyla insana hayal kurdurabiliyor. Onları anmadan olmazdı.
-Sanatçı sanatını yenilemeli sözü vardır. Bu serinle sanatın yenilendi mi?
-Şapka Devrimi eseri-
- “Şapka Devrimi” isimli resimlerime devam ediyorum. O serimden kopmam imkansız. Sanatı yenilemek sözünü bilemiyorum. Yıllardır istikrarlı bir şekilde sanatına devam eden sanatçılar var ve çok da başarılılar.
Ben sadece doğa ile ilgili çalışmak istiyordum ve malzeme de önüme çıkınca üretmek istedim. Yoksa iki yılda bir seri çıkarıp sanatımı yenileyeyim gibi bir derdim ve tavrım yok.
Sanatçılar öyle oturup ‘ne yapmalıyım’ diye sürekli düşünen insanlar değil.
Sanat deneme yanılma olayıdır, tesadüfen ortaya çıkıyor. Bu seride kullandığım malzeme bana denk geldi. Şanslıyım.
“THE BİRDS – KUŞLAR SERİM İLK KEZ ANKARA’DAKİ ART ANKARA FUARINDA GAMA GALLERY TARARINDAN SERGİLENECEK”
- Mesela ‘Ressamın Fırçası’ isimli resminiz de üç boyutlu. Şapkalı figürünüzün yanında fırçanızı eklemişsin. Ya da ‘I am not contemporary art’ yazılı resminde silgi var. ‘Modern Köleler’ isimli işinde ise mikro fiber bez var. Bu işlerinizden bahsedebilir misin?
- Zaman zaman “Şapka Devrimi” serimdeki resimlere yazılar ekliyorum. Bu yazılar varlık sorununu ele alıp izleyici düşünmeye sevk eden yazılar. Bazen yazılar resmi daha anlaşır kılıyor.
-Ressamın Fırçası eseri-
“Ressamın Fırçası” işimde o fırçaya oraya koymam hem otobiyografik olması hem de yapanın emeğini göstermekti.
“I am not contemporary art - Ben çağdaş sanat değilim” çalışması da eser içindeki zıtlığı ele alıyor. Çünkü çağdaş sanat artık dünyamızda çokça önümüzde ve özellikle ”Z kuşağı” tarafından daha çok anlaşılıyor.
-I am not contemporary art-
Çağdaş sanat sözü belki artık insanları bıktırdı. “Modern Köleler” ise günümüze gönderme. Mikro fiber bezi silikonla soyut form verip tuval üzerine de figürlerimi ekleyerek üç boyuta çevirdim. Mikro fiber bezlerinin renkleri çok hoşuma gidiyor. Tuvaldeki fon rengiyle birleşince güzel bir kompozisyon ortaya çıkıyor.
Bez, burada emeği simgeliyor aslında ama asilliği ile. Çünkü bez deyip geçmemek lazım en kullanışlı bir nesne. Zaman zaman bu tarz işler yapıyorum eğer bir düşünce gelirse.
“BENİM İŞLERİMİ HER KİTLE SEVİYOR”
-Şapka Devrimi’ndeki figürlerinizi üç boyutlu çevirmeye düşünmüyor musunuz?
-Modern Köleler-
- Düşünüyorum. Şapkalı figürlerim her malzeme ile üç boyuta çevrilebilir, ama ben poliüretan kullanarak yapacağım tuval üstlerine. Malzeme yine burada önem taşıyor. Poliüretan yani sıvı köpük malzemesi şapkalı figürlerime estetik değer katan bir malzeme mesela.
- İzleyici yorumları nasıl peki? Ne yorumlar yapılıyor?
- “Şapka Devrimi” resimlerim seviliyor. Ama renkleri dışında her kitleye hitap etmiyor. “Kuşlar” ana akıma hitap ediyor bunu fark ettim. Yani bir Arap da seviyor, mesela bir Hintli de.
Burada izleyici, “sanatçı burada ne anlatmak istemiştir” algısına girmiyor. Şapka Devrimi serim de izleyici bu algıya giriyor isminden dolayı. Ama her siyasi ve ideolojiye sahip görüşten insan profilini göz önünde bulundurunca benim işlerimi her kitle seviyor. Çünkü dediğim gibi renklerim etkiliyor. Ben rengi özgürce kullanabiliyorum.
- Şapka Devrimi seriniz ile sanat dünyasında tanınmaya başladınız. Ancak sizin ilk çıkışınız Organik Eylem ismini verdiğiniz ağlayan figürlü resimleriniz. Şapka Devrimi serinin sevildiğini ve benimsediğini düşünüyorum ben de.
- “Organik Eylem” pek sevilmedi gibi görünüyor, değil mi? Doğru. Zaten öyle koleksiyonlarda çokça bulunan çalışmalar değil. Çünkü oradaki figürlerim ağlıyordu.
-Organik Eylem-
Ben, ağlamanın canlının en uzvi ve organik bir eylemi olduğunu göstermek istemiştim. Sevinince ağlıyoruz, üzülünce ağlıyoruz, vesaire.
Çok çeşitli ve ağlamak toplumumuzda tabu sayılan bir eylem. İnsanlar ağlamayı, sadece dram ile bağdaştırdığı için ağlayan figürler onlara itici gelmiş olabilir.
Oysa sanat tarihimizde ağlayan figürlü resimler istikrarlı şekilde üretilmiş mi? Şapka Devrimi daha eğlenceli ve karikatüristik gelmiş olabilir. O seri benimle daha çok bağdaştı tabii.
Kişisel sergim Şapka Devrimi ile çıkış yaptım. O seriyi orada gösterdim. Düşünsenize “Şapka Devrimi”nden yola çıkarak üretiyorum. Arkasında tarihi bir olgu var. Kim bilir, belki şimdi de “Kuşlar” serim, Şapka Devrimi resimlerimi anlatmak için yola koyuldular. (Gülüyor.)
- Eleştiriler ne yönde?
- Benim şöyle bir huyum var açıkçası, ben eleştirileri hep dinlerim mesela ama dikkate almam. Burada belki bir ego sezilebilir bu tavrımdan dolayı ama inan yok. Resim yapmayan, resim/malzeme tekniği bilmeyen biri eser üzerine eleştiri yapamaz ki.
Mesela eserlerimin eleştirilecek tarafı yok, analiz edilecek tarafları var bana göre. Çünkü bir eser bu şekilde yapıldı ve bitti, bir dahakine aynı serideki eseri eleştiriye göre yapamaz ki sanatçı.
Bir de gerçek sanatçılar eleştiri yapmaz. Ya beğenirsiniz, ya da beğenmezseniz eseri. Bu en önemli geri dönüşümdür. Kaldı ki, beğeni durumu da sizin görsel algınızla ve duygu durumlarınızla ilgilidir. Ben bu konuda çok ciddiyim.
Bizim ülkemizde herkes eleştiriyor her şeyi. Ancak bu eleştiriler kaotiklik yaratıyor. Tabii burada da eleştiri yapan kişi eleştiri yaptığı için kendini bilgi sahibi zannediyor, bir nevi caka satmak. Psikolojiksel durum bu. Altta kalmak istemiyor çünkü.
Gerçekten iyi niyetle söylüyorum bunları. Eleştirilere açığım ama pratiğime giremez. Ben yine bildiğimi okurum herkes gibi.
Düşünsenize, bir şaire siz; “şu dizedeki kelimeyi şu kelime ile değiştir” diyebilir misiniz? O dizeyi sadece beğenmezsiniz olur bitir. Eleştiriye bu gözle bakıyorum açıkçası.
- Peki, Kuşlar çalışmalarınız ile farklı işler yapacak mısınız?
-Ressam Orhan Çelik-
-“Kuşlar”ı, “Şapka Devrimi” ile birleştirmeyi düşünüyorum. İki serim tek seri haline gelecek. Ölçüler büyüyor. Ölçü büyüyünce de işi ortaya çıkarmak zaman alıyor.
“Ressam aforizmaları” isimli kitabım çıkacak ama tarihi halen netleşmedi. Yeni bir solo sergim gelecek, sanırım baharda olacak.
Bu sergimde üç farklı serimden eserler yer alacak. Mini erken retrospektif gibi. “Kuşlar” serim Mart ayında ilk kez Ankara’daki “Art Ankara” fuarında Gama Gallery tararından sergilenecek.
Bir yandan “Portre” isimli televizyon programıma devam ediyorum. Çekimleri çok zaman alıyor. Kalan zamanlarımda eserlerimi üretmeye devam ediyorum.
.
Burcu Denizsay, dikGAZETE.com
*
Ressam Orhan Çelik’in ‘Portre’ isimli yeni TV programı yayında