Mısır'daki Rabia Meydanı katliamının tanıklarından Gazeteci ve Akademisyen Hiba Zekeriya, olayların yaşandığı gün (14 Ağustos 2013) meydan yakınlarındaki bir sahra hastanesinde görevli olduğunu belirterek, "Rabia Meydanında ilk önce toplumun en seçkinlerini öldürmeye başladılar. Sanki birileri özellikle bunu istiyordu." dedi.
Rabia Meydanı'ndaki katliamdan sonra sığındığı camide gözaltına alınan Gazeteci Hiba Zekeriya, o günlerde yaşadıklarını anlattı.
Gazeteci olarak tüm gelişmeleri takip ettiğini söyleyen Zekeriya, Mısır'da karşıt görüşlü insanların o günlerde farklı meydanlarda toplandığını belirterek, "Ordu destekçileri başka meydanlarda toplanırken, Mursi destekçileri partilerinin çağrısıyla Rabia Meydanı'nda toplanıyordu. Askeri darbenin işaretleri verilmiş gibiydi bu tarihlerde. İnsanlar darbe gerçekleşmesin diye orada toplanıyordu. Darbe sadece Mısır'ın değil tüm bölgenin geleceğini değiştirmek için planlandı." diye konuştu.
Mısır'daki askeri darbenin arkasında büyük güçler olduğuna dikkati çeken Zekeriya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı ülkelerin darbeye destek verdiğini, bazı batılı ülkeler ile Mısır'daki derin devlet ve Hüsnü Mübarek rejimiyle bağlantılı iş adamlarının da darbeyi desteklediklerini söyledi.
Hiba Zekeriya, 29 yıllık Mübarek rejiminin devrilmesine destek veren ancak Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin de mensubu olduğu Müslüman Kardeşler (İhvan) grubunu eleştiren demokrasi taraftarı insanların, oy kullanma haklarına sahip çıkmak, seçilmiş cumhurbaşkanına destek vermek ve ülkenin geleceği için darbeyi engellemek amacıyla Rabia Meydanı'nda toplandığını anlattı.
2013 yılında gösterilerin başladığı temmuz ayından ağustos ayına kadar toplumun her katmanından insanların Rabia Meydanı'nda toplandığını hatırlatan Zekeriya, o dönem o alanda yaşanan atmosferi şöyle anlattı:
"Katliamdan önce çok farklı kesimlerden insanlar, yüksek eğitimliler, işçiler, kadınlar, erkekler, çocuklar Rabia Meydanı'ndaydı. Bazı insanların bir rüyası vardı, bu rüyaları gerçekleşmişti ve bu rüyalarını korumak istiyordu. Ama hiç kimse ne olacağını tahmin edemiyordu 14 Ağustos'ta. Onlar, burada kalarak 'Darbeyi durdurabiliriz' diye düşünüyorlardı. Fakat o gün aniden sivilleri öldürmeye başladılar. Adım, adım şiddeti artırdılar. İlk olarak 5 Temmuz'da bazı insanları öldürmeye başladılar. 27 Temmuz'da bir halk bahçesinde 200 insan öldürüldü. İlk gün meydan yakınlarıdaki sahra hastanesindeyim. Ölenleri kefenleyip üzerlerine sadece adları ve meslekleri yazılıyordu. Kefenlerin üstünde şunu görüyorduk: Mühendis, doktor, öğrenci. Rabia Meydanı'nda ilk önce toplumun en seçkinlerini öldürmeye başladılar. Sanki birileri özellikle bunu istiyordu. Meydanın boşalması ve insanların oradan gitmesi için hiçbir şey yapmadılar. Direkt öldürdüler. Başlarından, yüzlerinden vurdular. "
"Helikopterden bize ateş açanı görebiliyorduk"Meydanda gazetecilerin de gerçekleri aktarmak için çok zor şartlarda çalıştıklarını dile getiren Zekeriya, şöyle devam etti:
"14 Ağustos çok hassas bir gündü. Kendini korumak veya bir gazeteci olarak gerçeği korumak çok zordu. Bazen kendini korumak önemliydi bazen de ikisini birden yapmak önemliydi. Seçmek zorundaydın yani. Etrafımızdaki herkesi yaraladılar. Rabia'da ölümden kaçamazdın, ateşten kaçamazdın o dönemde. Her taraf ateş altındaydı. O zaman gerçeği belgelemek için çok odaklandık. Sadece ben değil oradaki tüm gazeteciler kurbanların haklarını korumak için çok mücadele verdiler. Gazetecilere ve insanlara ateş ediliyordu. Helikopterden bize ateş açanı görebiliyorduk. Çok yakındı bize. Üçüncü kat yüksekliği gibi. Hiçbir yere gidemiyorduk, kaçamıyorduk. O sırada çektiğim bazı fotoğrafları başka bir hafıza kartına kopyalayıp meydana attım. Çünkü ölme veya tutuklanma ihtimalimiz vardı. Belki birisi bu kartı bulur gerçeği görür, kurbanların adlarını ve isimlerini bilsin diye meydana attım."
Rabia Meydanı'nda çıktıktan sonra yakınlardaki Fetih Camisi'ne gittiğini belirten Zekeriya, caddelerden insan cesetlerinin camiye getirildiğini ve çoğunun ya kafasından ya da yüzünden vurulduğunu gördüğünü aktardı.
"Şimdi çoğu insan durumu daha gerçekçi değerlendirmeye başladı"Mısırlıların zaman içinde darbenin gerçek amacına ilişkin durumu daha gerçekçi değerlendirmeye başladıklarını anlatan Zekeriya, "Askeri darbenin başlangıcında insanların zihinlerinde bir bulut vardı. Bazı insanlar doğru düşünemiyordu. Medyanın da rolü nedeniyle Mısır insanları arasında bölünmüşlük vardı. Şimdi çoğu insan durumu değerlendirmeye başladı. İnsanların düşüncelerinin nasıl değiştiğini görebiliyoruz. Şimdi insanlar, problemin Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler olmadığını fark edebiliyor. Bölgenin geleceğine yönelik bir savaş vardı. Darbeden sonra ülkemizdeki birçok insan ekonomik olarak zor şartlarda yaşıyor. Biz her şeyimizi kaybettik. Ekonomik ve politik olarak, insanlar özgürlüğünü kaybetti. Durum çok zor. Her şey geriye gitti." şeklinde konuştu.
Ne olmuştu?Mısır’ın demokratik yollardan seçilen ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz 2013'te askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılmasının ardından darbe karşıtları ve demokrasi taraftarları, başkent Kahire'deki Rabia Meydanı'nda oturma eylemi başlatmıştı.
Mısır güvenlik güçleri, yaklaşık bir buçuk ay süren eylemi sonlandırmak için 14 Ağustos 2013 sabahı saat 06.30'da Rabia Meydanı'na dört koldan müdahale etmişti. Polis ve ordunun ortaklaşa müdahalesinde Nil'in batı yakasında yer alan Kahire Üniversitesinin önündeki Nahda Meydanı da vardı. Buraya da aynı anda baskın yapılmıştı.
Resmi verilere göre, Rabia Meydanı’nın boşaltılması esnasında 8'i polis 632 kişi hayatını kaybetti, 2 bine yakın kişi yaralandı. Aynı gün 800 eylemci gözaltına alındı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com