Dünyada yaklaşık 125 milyon insan sedef hastalığıyla mücadele ediyor .Hastalık son dört yılda iki kat arttı.Sedef hastalığı hakkında yanlış bilinenler, hastaların sosyal hayatını olumsuz etkiliyor. 29 Ekim Dünya Sedef Günü nedeni ile Psoriasis Derneği tarafından 25 Ekim’de Shangri-La Bosphorus İstanbul Otel’ de düzenlenen basın toplantısında hasta gözünden sedef hastalığı değerlendirilirken, konuşmacı hekimler tarafından güncel tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verilirdi. Toplumda yanlış algı nedeni ile hasta ve hasta yakınlarının yaşadıkları sosyolojik ve psikolojik sorunlar gündeme getirildi, özellikle sedef hastalığının bulaşıcı olmadığına dikkat çekildi. Toplantıya Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Serap Öztürkcan, Karadeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Savaş Yaylı, Türkiye Sedef Hastaları Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Yıldırım, çok sayıda doktor ve davetli katıldı.
Sedef hastalığı deride kızartı ve kepek ile seyreden, yalnız deride olmayıp bütün organizmayı ilgilendiren ve yaşam boyu devam eden problem bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, ’’Son yıllarda da sıklığı giderek artıyor. Yapılan çalışmalarda dünyada yüzde 1-2 olduğu değerlendiriliyor. Toplumda yaşayan her 100 kişiden 1’i sedef hastası. Ülkemiz açısından değerlendirecek olursak en az 700 bin değişik derecede sedef hastası olduğunu söyleyebiliriz’’ dedi.
’’Sedef asla bulaşıcı değil’’
Bu hastalık genetik yatkınlığı olan hastalıktır diyen Prof. Dr. Gürer, ’’Annesinde ya da babasında sedef hastalığı olan kişilerde sedef hastalığı görülme riski daha yüksek. İlla olacak diye bir kural yok. Araya bir takım tetikleyiciler giriyor. Bu tetikleyiciler bu problemli hastalığın başlamasına neden oluyor. En önemli tetikleyici stres. Bunun yanında bazı ilaçlar ve enfeksiyonlar tetikleyici faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Asla bulaşıcı bir hastalık değil. Hastanın yalnızca kendisine ait bir hastalık.Toplumda bulaşıcı olma ihtimali kanısı, hastaların damgalanmasına yol açıyor. Psiko-sosyal problemler, özgüven azalması, kendini çekici bulmama ve intihar eğilimi gibi problemlere yol açıyor’’ şeklinde konuştu.
’’Hastalar şarlatanların oyununa gelmesinler’’
Alternatif tıpa konusuna şiddetle karşı çıkan Prof. Dr. Gürer , ’’Sedef hastalığı dermatoloji uzmanları tarafından tedavi edilmelidir. Asla alternatif tıp yöntemleri tercih edilmemelidir. Biz ona ’Şarlatan’ diyoruz. Şarlatanların oyununa gelmesinler. Bunu fırsat bilenleri oyununa gelmesinler. Dermatoloji uzmanlarına başvurup, gerçek uygun tedaviyi elde etsinler’’ diye konuştu.
’’Doğru adreste ve dermatoloji uzmanları ile tedavi’’
Toplantıda bulunan ve sedefin tedavisi hakkında bilgi veren Doç. Dr. Savaş Yaylı, ’’Sedef, tüm dünyada yüzde 2 civarında görülen bir hastalık. Düzgün adreslerde, dermatoloji uzmanlarının ellerinde tedavi ile kontrol altında giden bir hastalık. Psoriasis Derneği ve Türk dermatologları olarak önemli hedefimiz; Sedef hastalığının kontrol altında tutulabilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu vurgulamaktır. Topikal dediğimiz sedef döküntüler üzerinde kullandığımız kremler bu hastalığın başlangıç tedavisidir. Sadece bunla yeterli kalmayıp, özellikle daha yaygın olan döküntüleri olan hastalarda sistemik ilaçlar dediğimiz tabletler, cilt altına yapılan enjeksiyonlar ve serum şeklindeki ilaçlarla çok rahatlıkla hastalığı kontrol altında tutabiliyoruz. Sedef, uzun sürmüş, yalnızca krem ve melhemler üzerinden yürüyen tedaviler ile yetersiz bir tedavi sunabiliyor. Hastalarımız bundan önemli oranda mutsuz. Doğru adreste, dermatoloji uzmanların eliyle tedavilerini iyi bir şekilde yönetebilirler. Bunun için özellikle sedef hastalığı poliklinikleri olan, üniversite hastanelerimizin cilt hastalıkları ve dermatoloji bölümlerini takip etmeleri gerekiyor’’ dedi.
’’ Sedef sadece deri hastalığı değil’’
Sedef hastalığının sadece deri ile sınırlı olmayan sistemik bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Serap Öztürkcan, ’’Sedef hastalığı kişileri psikolojik, sosyal ve fiziksel anlamda etkileyen, yaşam kalitesini çok bozan hastalık. Artık deri ile sınırlı değil sistemik bir hastalık olduğunu biliyoruz. Bu nedenle hastalarımıza bu bulgularla yaklaşmamız ve sadece deriyi değil, birlikte eşlik eden sistemik hastalıkları da tedavi etmemiz gerekiyor. Sedef hastalığı ile birlikte eklem tutulumu, bağırsak hastalıkları, psikiyatrik hastalıklar, kalp hastalıkları, tansiyon, obezite gibi şikayetler çok sıkla oluyor. Hastaların bu yönde araştırılması, tedavileri planlanırken de multidisipliner çalışmamız gerekiyor. Psikolojik sorunlar oldukça fazla. Hastaların yüzde 80’inde depresyon gözüküyor. Bu hastaların sosyal ilişkileri kısıtlı, toplum tarafından damgalanmış, bulaşıcı olduğu düşünülen hastalar. Halbuki böyle bir durum söz konusu değil. Hastalar psikolojik yönde destek olmak, yaşam kalitelerinin yüksek şekilde yaşamlarını sağmak gerekiyor. Bunun için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz’’ ifadelerini kullandı.
Sedef hastası ve Türkiye Sedef Hastaları Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Yıldırım, yaşadığı sorunları şöyle dile getirdi: ’’40 yıldır sedefle yaşıyorum. Sedef hastalığı ile ilgili bir çok sorunlar yaşıyoruz. Sosyal hayat, beslenmede ve aile yaşantımızda sıkıntılar yaşıyoruz. İş kaybı, eş kaybı gibi durumlar yaşıyoruz. Toplum bu hastalığı yanlış biliyor. Sedef kötü bir hastalık değil, hastalığın kötü bir görünümü var. Bulaşıcı bir hastalık değil, toplum bunu bilmiyor. Kamu önünde bu konu doktor, hasta ve devlet tarafında tartışılma ve anlatılmalı. Eğitim merkezleri olmalı.’’
Kaynak: IHA
dikGAZETE.com