Gündem

'Poyrazköy davası'na bakan 48 eski hakim ve savcı hakkında iddianame hazırlandı

Kamuoyunda "Poyrazköy davası" olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında, 83 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.

'Poyrazköy davası'na bakan 48 eski hakim ve savcı hakkında iddianame hazırlandı
02-06-2022 15:17
İstanbul

Kamuoyunda "Poyrazköy davası" olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında "gizliliği ihlal", "iftira", "suç delillerini yok etme", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek", "resmi belgede sahtecilik", "suçluyu kayırma", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 83 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 45 sayfalık iddianamede, aralarında vefat eden Ali Tatar'ın ailesi ile Poyrazköy davasında yargılanan Ali Türkşen'in de bulunduğu 89 kişi ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Merkez İktisadi İşletmesi, İstanbul ve Tekirdağ valilikleri müşteki olarak yer aldı.

İddianamede, kamuoyunda "Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Çağdaş Eğitim Vakfı soruşturması", "Amirallere suikast soruşturması", "Kafes Operasyonu Eylem Planı soruşturması", "2. Poyrazköy soruşturması" ile "2. Amirallere suikast soruşturması" adlarıyla anılan soruşturmaların, kapatılan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirildiği hatırlatıldı.

Kamuoyunda "Poyrazköy davası" olarak bilinen dava dosyasının bu mahkeme kapandıktan sonra Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği belirtilen iddianamede, bu mahkemenin ise delillerin kanuna aykırı şekilde elde edilmesi, verilerle oynanması, taleplerin kanuna uygun gösterilmeden reddedilmesi, soruşturma ile kovuşturma makamında görev alanların belli bir grup ya da yapı adına hareket ettiklerine dair kuvvetli şüphelerin bulunması nedenleriyle yaptığı suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldığı kaydedildi.

İddianamede, şüphelilerin, "Poyrazköy davası" kapsamında haksız yere gözaltı kararı, yakalama, adli kontrol ve tutuklama gibi koruma tedbirleri aldıkları, buna gerekçe olarak da mevzuat, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kriterlerine aykırı olarak yasa maddesini gösterdikleri aktarıldı.

Yine şüphelilerin, hukuki ve fiili hiçbir olgu ortaya koymadan soyut, basmakalıp cümlelerle, toptancı bir anlayışla gözaltı, yakalama, adli kontrol, tutuklama ve tutukluluk halinin gözden geçirilmesi kararları verdikleri ifade edilen iddianamede, bu kararlara yönelik tahliye talebi ve itirazların reddedilerek hürriyetlerin hukuka aykırı şekilde kısıtlandığı vurgulandı.

"Adil yargılama haklarına müdahale ettiler"

İddianamede, aralarında FETÖ firarileri Fikret Seçen ve Zekeriya Öz'ün de bulunduğu 19 eski hakim ve savcının kamuoyunda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Çağdaş Eğitim Vakfı soruşturması ve davada aralarında Türkan Saylan'ın da bulunduğu vakfın mensupları ile tüzel kişiliklerine karşı üst akıl tarafından ortak bir merkezde hazırlanan kumpasın hayata geçirilmesi için kendileriyle aynı illegal yapıya mensup kolluk görevleriyle hareket ettikleri belirtildi.

Bu şekilde şüphelilerin, sistematik olarak sahte ihbar mektupları ve dijital verilere müdahale ederek sahte deliller üretmek suretiyle hukuka aykırı iş ve işlemler yaptıkları anlatılan iddianamede, kişilerin özel hayatına müdahale eden ve özgürlüklerini kısıtlayan şüphelilerin adil yargılanma hakkına da müdahalede bulundukları bildirildi.

Şüphelilerin, kamuoyunda "Kafes Eylem Planı davası" olarak bilinen davada Kurmay Albay Ali Türkşen'in yapma imkanı olmayan telefon görüşmesine istinaden haksız yere hakkında iddianame düzenleyerek dava açtıkları aktarılan iddianamede, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde amiral, subay, astsubay ve işçi olarak görev yapanların bu soruşturmaya kasıtlı olarak dahil edilerek bir kısmının terfilerinin engellendiği, bazılarının ise görevlerinden ayrılmak zorunda bırakıldıkları kaydedildi.

İddianamede, askeri casusluk soruşturmasında da şüphelilerin dosyada yaptıkları hukuka aykırı işlemler ve üretilen sahte delillerle kamuoyunda "2. Amirallere suikast soruşturması" olarak bilinen soruşturmanın başlatılmasını sağladıkları belirtildi.

Amirallere suikast davasında eski hakim ve savcı olan şüphelilerin, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde sahte ihbar ve delillerle gerçeğe aykırı dijital veriler kullandıkları vurgulanan iddianamede, bu şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına karşı üst akıl tarafından ortak bir merkezde hazırlanan kumpasın hayata geçirilmesi için kendileriyle aynı illegal yapıya mensup kolluk güçleriyle hareket ettikleri aktarıldı.

İddianamede, şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin caydırıcılığının zafiyete uğramasına, müştekilerin hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin engellenmesine, çalıştıkları kurumdan ayrılmalarına neden oldukları gibi sistematik şekilde hukuka aykırı kararlar vererek haksız uygulamalar yaptıkları kaydedildi.

"Algı yarattılar"

İddianamede, şüphelilerin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde amiral, subay, astsubay ve işçi olarak görev yapan müştekiler ile sivil toplum kuruluşu yöneticisi ve üyesi olan müştekilere yönelik hazırlanan kumpasın hayata geçirilmesi için terör örgütü FETÖ/PDY'ye mensup kolluk görevlileri ve kişilerle fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri, planlı ve sistematik şekilde yürütülen organizasyonun parçası olarak mesleğin şeref ve onurunu bozan, mesleğe genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemlerde bulundukları vurgulandı.

Şüphelilerin gerçekte olmayan örgütlenmenin bulunduğuna dair algı yarattıkları, hukuka aykırı elde edilen ve kişileri suçlamak için üretilen sahte delilerle yeterli inceleme yapmadıkları, kasıtlı hazırlanan ve adli işlemi meşrulaştıran sahte raporlar kullandıkları anlatılan iddianamede, şüphelilerin maddi gerçeği araştırmadıkları gibi araştırılması yönündeki talepleri görmezden geldikleri ifade edildi.

"Devletin caydırıcılığının zafiyete uğramasına sebebiyet verdiler"

İddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Şüpheliler, dosyada kısıtlama kararı bulunduğundan bahisle şüpheli müdafilerinin dosyayı inceleme hakkını kısıtlayıp savunmaları engellemişledir. Soruşturmalardaki ihbar ve bilgileri örgütle irtibatlı basın ve yayın organı çalışanlarına sızdırıp ifşa eden şüphelilerin, müştekilere olan güven duygusunu sarsıp onları itibarsızlaştırdıkları anlaşılmıştır. Şüphelilerin, müştekileri komplo soruşturmalar ve kovuşturmalara dahil ederek hürriyetlerini kısıtladıkları, iftira attıkları ve terfilerini engelledikleri, çalıştıkları kurumdan ayrılmak zorunda bıraktıkları tespit edilmiştir. Bu şekilde şüpheliler, örgütün amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik, devletin yargı gücünü bir silah olarak kullanarak hukuk güvenliğini ortadan kaldıran, daha önceden kurgulanmış soruşturmaları ve kovuşturmaları yürütmüşlerdir. Bunun sonucunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığının üst düzey subaylarının tasfiye edilerek yerlerine FETÖ/PDY terör örgütü üyesi subayların yerleştirilmesine, bu subayların da 15 Temmuz 2016'da anayasal düzen ve meşru hükümete karşı darbe girişiminde bulunmalarına ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin caydırıcılığının zafiyete uğramasına sebebiyet vermişlerdir."

İddianamede, şüphelilerin, yaptıkları yargısal faaliyetlerde Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaate göre karar vermedikleri belirtilerek, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak şekilde FETÖ/PDY yapılanmasının içine girerek örgüt hiyerarşisi ve ideolojik bağlılık duygularıyla fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri anlatıldı.

İddianamede, örgütün amaçları doğrultusunda hareket eden şüphelilerin maddi gerçeğin ortaya çıkmasına çalışmadıkları kaydedildi.

Ceza istemleri

İddianamede, şüphelilerden eski savcılar Zekeriya Öz, Ercan Şafak, Fikret Seçen ve Mehmet Murat Yönder'in "özel hayatın gizliliğini ihlal etme", "gizliliğin ihlali", "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme", "iftira", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "suçluyu kayırma", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "görevi kötüye kullanma" suçlarından 22 yıl 4'er aydan 83'er yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Diğer şüpheliler Adnan Çimen, Ali Haydar, Ali Efendi Peksak, Aytekin Özanlı, Bilal Bayraktar, Birol Bilen, Davut Bedir, Dursun Ali Gündoğdu, Fatih Mehmet Uslu, Gökmen Demircan, Hadi Çağdır, Hakan Karaali, Hasan Hüseyin Özese, Hikmet Şen, Hüseyin Aksoy, Hüseyin Ayar, İbrahim Balık, İdris Asan, Mehmet Berk, Mehmet Ekinci, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Mehmet Karababa, Mehmet Ali Pekgüzel, Mehmet Ali Uysal, Metin Özçelik, Murat Üründü, Mustafa Boz, Muzaffer İren, Nalan Can, Nihat Taşkın, Nurullah Çınar, Osman Kaya, Ömer Diken, Resul Çakır, Rüstem Eryılmaz, Sadrettin Sarıkaya, Salim Duran, Savaş Çelik, Sedat Sami Haşıloğlu, Süleyman Pehlivan, Ümit Zafer Çolak, Vedat Dalda ve Yakup Hakan Günay hakkında "görevi kötüye kullanma", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçlarından 2 yıl 6'şar aydan 32 yıl 6'şar aya kadar değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Davanın iddianamesi, son soruşturmanın açılmasına karar verilmesi için Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Son soruşturmanın açılması kararı verilmesi durumunda şüpheliler, görev aldıkları dönemde birinci sınıf hakim ve savcı oldukları için yargılamaları Yargıtay'da yapılacak.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER