ANKARA
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi tarafından kurulan ve Başbakanlığını merhum Necmettin Erbakan'ın yaptığı Refah-Yol hükümetine 28 Şubat 1997'de toplanan MGK'de tavsiye kararları alındı.
"Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı çağ dışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş." şeklindeki ifadelerin de yer aldığı tavsiye kararları özellikle Refah-Yol hükümetinin yıkılmasının ardından bir dizi anti demokratik uygulamaya zemin oluşturdu.
Etkilerinin uzun süre yaşanacağı iddialarıyla "demokrasiye balans ayarı" yapılmasının ardından hem tavsiye kararlarına hem de sonrasındaki uygulamalara toplumda da büyük tepki meydana geldi.
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"
Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara gelmesiyle yeni bir dönem başladı. "Bugünden sonra Türkiye'mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." sözü de Erdoğan'ın yapmayı planladığı icraatlarının bir habercisi gibiydi.
Kasım 2002'de iktidara gelen AK Parti halen sürdürdüğü iktidarı döneminde altyapı yatırımları ve ekonomik hamlelerin yanı sıra 28 Şubat kalıntısı uygulamaları da yürürlükten kaldırmak için mücadele etti.
Kur'an öğreniminde ilköğretim mezuniyeti şartı kaldırıldı
28 Şubat sürecinin vatandaşları rahatsız eden uygulamalarından biri Kur'an-ı Kerim öğrenimine ilişkindi. Uygulamaya göre, bu eğitimi almak için ilköğretimi bitirme gerekliliği getirilmiş, 12 yaş öncesi çocukların Kur'an-ı Kerim öğrenimi eğitimi alması yasaklanmıştı.
AK Parti bu yasağa bir nokta koyarak 2011'de Kur'an kursları için yaş sınırlaması getiren düzenlemeyi kaldırdı.
Parti kapatmak zorlaştı
"Post modern darbe" sürecinde Refah Partisi ve daha sonra kurulan Fazilet Partisi kapatılmıştı. Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen partilerin kapatılması yönündeki kararlar o dönemde büyük tepkilere neden olmuştu.
Kendisi de kapatma davasıyla karşılaşan AK Parti bu konuyu da gündemine alarak demokratikleşme yolunda önemli bir adım daha attı. Anayasa'nın 149'uncu maddesinde 2010 yılında değişikliğe gidildi.
Buna göre, Anayasa Mahkemesinin Anayasa değişikliğinin iptali ile siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına toplantıya katılan üyelerin üçte ikisinin oyuyla karar vermesi sağlandı. Böylece parti kapatma zorlaştırıldı.
28 Şubat'ın kanayan yarasına neşter
28 Şubat kararlarının etkisiyle hayata geçirilen, çok sayıda gencin üniversite hayallerinin son bulmasına neden olan ve en çok tepki alan uygulamalardan birisi de eğitim konusunda gerçekleşti.
1999'dan itibaren meslek lisesi mezunlarına, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) puanlarını düşük katsayıyla hesaplama uygulaması başlatıldı.
Böylece genel liselerin yerleştirme puanları 0,8 katsayıyla meslek liselerinin ise 0,3 katsayıyla hesaplanmaya başlandı. İmam hatiplerin ortaokul kısımları da kapatıldı.
İmam hatip okullarının tercih edilmemesi için yapılan bu uygulama, sadece imam hatiplerin değil hemen tüm meslek liselerinin ikinci plana atılmasına neden oldu. Kararın çıktığı dönemde imam hatiplerde ve diğer meslek liselerinde okuyan çok sayıda öğrenci çok iyi netler yapmalarına rağmen üniversiteye yerleşmeyi başaramadı.
Bu sıkıntıya da çare arayan AK Parti iktidarı, ilk olarak 2009'da farklı katsayı uygulamasına son verdi daha sonra da 2012'de yasal düzenlemeyle imam hatiplerin ortaokul kısımlarının yeniden açılmasını sağladı.
"Kamusal alan"da başörtüsü yasağı
28 Şubat sürecinin en çok tepki çeken uygulamalarından biri de başörtüsüyle ilgili oldu. "Kamusal alan" ifadesiyle eğitim kurumları ve kamu kuruluşlarının birçoğunda, başörtülü kadınların temel hakları ellerinden alındı.
Kurulan "ikna odaları" ile inançları gereği başlarını örten öğrenciler başörtülerini çıkarmaya zorlandı. Yasakçı zihniyete karşı yapılan protesto yürüyüşlerinde polis aldığı emir gereği sert müdahalelerde bulundu.
Yasağa ilişkin zirve noktası ise TBMM'de yaşandı. Daha sonra kapatılacak olan Fazilet Partisinden 1999'da İstanbul milletvekili seçilen Merve Kavakcı'nın yemin etmesi engellendi.
"Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz"
Kavakcı'nın yemin etmek üzere TBMM Genel Kuruluna gelmesi üzerine Başbakan Bülent Ecevit, kürsüye gelerek "Türkiye’de hanımların giyim kuşamına, başörtüsüne özel yaşamlarında hiç kimse karışmıyor ancak burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir.
Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına, geleneklerine uymak zorundadırlar.
Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz." demiş, bu sözler üzerine bazı milletvekilleri de Kavakcı'ya yönelik "Dışarı, dışarı" şeklinde tempo tutmuşlardı.
Halk tarafından verilen oylarla seçilen Kavakcı'nın yemin edememesi ile zirve noktasına ulaşan başörtüsü yasağı konusunda da AK Parti hükümeti döneminde çalışmalar yapıldı.
İlk etapta üniversitelerde başörtüsü yasağı uygulamasını kaldıran AK Parti, ikinci adımı ise "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik"te değişikliğe giderek attı.
8 Ekim 2013'te Resmi Gazete'de değişikliğin yayımlanmasıyla kamuda çalışan kadınlara yönelik başörtüsü yasağı da son buldu. Başbakan Erdoğan, "Bu kısıtlamanın kalkması sadece ve sadece normalleşmedir.
Benim başı açık kardeşim de başı örtülü kardeşim de rahat rahat birlikte çalışmanın hazzına, mutluluğuna ereceklerdir." ifadelerini kullandı.
Kamu çalışanı kadınların işlerine başörtüleriyle gitmeye başlamalarının ardından bir gelişme de TBMM'de yaşandı. AK Parti'li milletvekilleri Gülay Samancı, Sevda Bayazıt Kaçar, Nurcan Dalbudak ve Gönül Bekin Şahkulubey 31 Ekim 2013'te TBMM Genel Kurulu çalışmalarına başörtülü olarak katıldı.
Başörtüsü yasağındaki bir diğer adım ise yapılan bir düzenlemeyle 2014'te ortaokul ve liselerde başörtüsü yasağının kaldırılması oldu.
Tarihler 2017'yi gösterdiğinde ise Milli Savunma Bakanlığınca yapılan düzenleme kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinde Genelkurmay Karargahı, kuvvet komutanlıkları ve bağlı birliklerde görev yapan kadın subay ve astsubayların başörtüsüyle görev yapmalarının önü açıldı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com