Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, çözüm süreciyle ilgili, "Terör örgütüne diyorsunuz ki ’silahları bırakın’, ’Ortadoğu bu kadar karışıkken nasıl silahları bırakayım. Türkiye’de artık silahları kullanmayabilirim ama dışarıda elimde silah olsun’ diyor" dedi.
TGRT Haber’de "Neler Oluyor?" programına, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş konuk oldu. İstanbul Adalet Sarayı’nda uğradığı terörist saldırıda şehit olan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın Eyüp Sultan Camii’nde düzenlenen ve kendisinin de katıldığı cenaze töreninde yaşananları aktaran Kurtulmuş, "Bütün milletimiz için zor bir tablo, orada kendimizi zor tuttuk. Ailesinin o perişan halini, genç bir savcı kardeşimiz hayatının baharında, daha yapacağı çok iş varken maalesef çok hain, cani bir şekilde, gaddarca öldürülüyor. Babasının, amcasının, kardeşlerinin, eşinin gerçekten neredeyse donmuş halleri, hem metin hem öfkeli halleri, bakıyorsunuz yüzlerindeki, gözlerindeki yaşlardan daha çok içlerine, kalplerine gözyaşlarının aktığını hissediyorsunuz. Son derece hazin, acı bir tablo" ifadelerini kullandı.
"BİRİLERİ DÜĞMEYE BASTI"
"Biliyoruz ki birileri düğmeye bastı" diyen Kurtulmuş, "Zaten bu memlekette birilerinin elinde bu terör düğmesi hep oldu, yıllardır oldu. Türkiye ne zaman güçlense, ne zaman ileriye doğru bir atak yapsa, ne zaman Türkiye kendi içindeki sorunları aşıp dünyanın birçok yeriyle ilgilenmeye başlasa, yeni bir ufuk ve vizyon sahibi olmaya başlasa, birileri maalesef bir takım taşeron örgütleri, terör örgütlerini devreye sokuyor, Türkiye’nin ayaklarına çelme takmaya çalışıyor" diye konuştu.
"BABASINA YAPILAN BU HAİNCE SALDIRIYI HAYATI BOYUNCA UNUTMAYACAK"
Şehit Savcı Kiraz’ın Eyüp Sultan Camii’nde düzenlenen cenaze törenine oğlunun da katıldığını belirten Kurtulmuş, "Şehit Savcı Kiraz’ın küçük oğlu yani çocukcağız çok metin görünüyor. Belki işin sıcaklığı içerisinde durumu tam anlayamamış olabilir ama yarın sabahtan itibaren hayatı boyunca hep içinin bir tarafında hep baba acısını, özlemini yaşayacak ve hep babasına karşı yapılan bu haince saldırıyı hayatı boyunca unutmayacak" dedi.
Şehidin geride kalan bütün aile fertlerinin Türkiye’ye bir miras olduğunu belirten Kurtulmuş, "Ne yaparsanız yapın, ne eşinin ölmesinin acısını unutturabilirsiniz ne anasına, babasına evlatlarının öldüğünü bir şekilde unutturabilirsiniz hele hele evladına baba özlemini hiçbir şekilde veremezsiniz ama hiç olmazsa bu namertlerin yapmış olduğu bu hain saldırının insani tarafını mümkün olduğu kadar azaltıp bütün aile fertlerini sahiplenmek bütün Türkiye’nin boynunun borcudur" ifadelerini kullandı.
"BU ÇOK AYIP, SON DERECE KÖTÜ BİR GÖRÜNTÜ"
Kurtulmuş, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alan teröristlerin sosyal paylaşım sitesi twitter üzerinden yayınladığı söz konusu fotoğrafın bazı televizyon kanalları ve gazeteler tarafından sorumsuzca kullanılmasını eleştirdi.
"Bakın görüyor musunuz işte Berkin Elvan’ın da intikamı alındı" üslubuyla işi Berkin Elvan olayının intikamı gibi görmeye hatta bundan dolayı "eylemci" tabirini kullanarak mazur görmeye çalışanların olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Maalesef böyle bir algıyla buradan bir mesele ortaya çıkarmaya çalıştılar, buradan siyaset üretmeye kalkanlar oldu. Bunlar bırakın günahı münahı ayıptır. Bu tür hazin olaylar üzerinden, insanların ölümü üzerinden, bu tür vahşet üzerinden hiçbir şekilde bir ayrılık, farklı bir siyaset diliyle ayrışma üretmemek gerekir. Geneline baktığınız zaman Türk toplumunun büyük çoğunluğu sağduyuyla davrandı. Bu tür marjinaller ya da marjinallere özenen, onları koruyup kollama görevini kendisine görev kabul eden çevreler olur, Türkiye’de her zaman oldu bunlar, geçmişte de terör örgütlerine övgü yağdıranlar olduğunu biliyoruz, isim verdirmeyin bana. Bu çok ayıp, son derece kötü bir görüntü."
"ÖZDEMİR SABANCI SUİKASTİNİ HATIRLATIYOR"
Berkin Elvan olayının gerçekleşmiş olmasının çok hazin olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Bir baba olarak, Türkiye’yi seven insanlar olarak hepimizi derinden sarstı. Sayın Savcımız için, evladı, anası, babası için söyledik, onlar nasıl acı içerisindelerse Berkin Elvan’ın da annesi, babası, ailesi, yakınları büyük, derin bir acıyı yaşadılar. Gencecik bir çocuk, evladımız vefat etmiş oldu. Ama sonuçta Berkin Elvan’ın ölümü üzerinden siyaset üretmek, bu olay üzerinden sokakları karıştırmak, Türkiye’nin birçok şehrini tarumar etmek, bunun üzerinden yıkıcı bir takım faaliyetlerin içerisinde olmak gerçekten anlaşılır gibi değil. İşin ilginci, Berkin Elvan olayının aydınlatılmasını isteyen çevrelerle paralel giden bir terör örgütünün, Berkin Elvan olayını, oradaki polislerin rolünü aydınlatmak üzere ahdetmiş olan bir savcıyı şehit etmesi son derece düşündürücüdür. İşin belki en hassas, anahtar noktası burası. Yansıdığı kadarıyla üzerine gidildikçe sonuç ortaya çıkarılacak... Açıkçası Özdemir Sabancı suikastini hatırlatıyor, çok benzerlikler var. Kullanılan argümanlar, oluş şekli ve sonra o olayın arkasında nelerin olduğu Türkiye kamuoyu tarafından görülecek" açıklamalarında bulundu.
"SON DERECE KASITLI BİR DEĞERLENDİRME"
Savcı ve hakimlerin korumalarının olaydan 10 gün önce geri çekildiği ve bu nedenle güvenlik zaafı oluştuğu iddialarına da açıklık getiren Kurtulmuş, "Bu son derece kasıtlı bir değerlendirmedir. İstanbul Barosu Birliği Başkanı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve bazı siyasetçilerin devreye girdiği ve son ana kadar bu terör örgütü militanlarıyla müzakere zemininin açık tutulduğu hatta onları ürkütecek herhangi bir şeyin yapılmamaya başlandığı bir ortamda, bütün bu görüşmelerin sürdürüldüğü bir ortamda silahla başından ve göğsünden vurarak öldürüyorlar. Bu silah sesi duyulması üzerine zaten operasyon yapılıyor" dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Paralel yapının emniyet teşkilatı içerisinden ya da bazı birimlerden temizlenmesi ’bu arkadaşlar burada artık çok durdular, biraz başka yerlere geçsinler’ diye tesadüfen verilmiş bir karar değildir. Paralel yapının içinde bulunan insanların özellikle istihbarat birimlerinden elde ettikleri bilgilerin acaba nerelerde, kimlere peşkeş çekildiğini biliyor muyuz. Kozmik Oda Soruşturması ortadadır. Hiç unutmuyorum, Kozmik Oda Soruşturması çıktığı zaman eşimle televizyonu seyrediyorduk ’eyvah, şimdi bunun arkasından bir şey çıkacak’ dedim. Şimdi ne olduğu ortaya çıktı. Acaba paralel polisler tarafından elde edilen bilgiler nerede, kimlerin elinde ve kimlere servis edildi bilmiyoruz. Tam da şehit haberinin arkasından kalkıp bu tür tweetler atmak, Allah akıl fikir versin."
"KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ OLSAYDI ÇOK GÜZEL BİR TABLO OLURDU"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cenaze töreninde bulunmamasını değerlendiren Kurtulmuş, "Keşke olsalardı çok güzel bir tablo olurdu. Bu çünkü siyaset üstü bir mesele" dedi.
Türkiye’nin 30 yıl PKK terör örgüt nedeniyle silahlı bir çalışma ortamını, 1970’li yıllarda ise sağ-sol dönemlerini yaşadığını hatırlatan Kurtulmuş, "Allah muhafaza silahların ateşlendiği, toplumun bölündüğü, terör örgütlerinin cirit attığı bir ülke haline gelmesi ne CHP ne MHP ne de HDP’ye yarar. Dolayısıyla gerçekten siyaset yapmak istiyorlarsa herkesin demokratik siyaset anlayışı çerçevesinde önce teröre, silaha, baskıya, insanların öldürülmesine, insanların gerçekten tehdit altında tutulmasına karşı yek vücut olması, omuz omuza olması lazım" diyerek, birlik ve beraberlik mesajı verdi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Keşke bugün orada bütün partilerin katıldığı bir cenaze töreni olmuş olsaydı. Teröre karşı duyarlılığı toplum olarak bir kez daha ilan etmiş olsaydık" dedi.
"DHKP-C, EL-KAİDE VE DAEŞ GİBİ ÖRGÜTLERİ ARKASINDA BİR TAKIM DESTEKLER VAR"
Dünyanın hiçbir yerinde terör örgütlerinin dış destek olmadan herhangi bir terör faaliyetinde bulunamayacağını belirten Kurtulmuş, "Dün Çağlayan’da olan olay, bunun ismi şu ya da bu olabilir. Bu örgütü tek başına zannetmeyin. Mutlaka bu örgütün, El-Kaide’nin, DAEŞ gibi örgütlerin arkasına gittiğiniz zaman bir takım destekler vardır; silah desteğinden siyasi, ekonomik, medya ve lojistik desteklere kadar. Bunu bilmemiz lazım" şeklinde konuştu.
Terörü kullananların aynı odağa hizmet ettiklerine dikkat çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"O da nedir? Dünyada kaoslar, krizler yaratmak, bunlar üzerinden kendilerince sorunları çözme gücünü elde etmek için terörü kullananlar var. Türkiye’de yaşadığımız bir örneği verelim: 11 Eylül gününe kadar her gün İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum ve Diyarbakır’da Türkiye’nin her tarafında insanlar ellerinde silahlar, bombalarla birbirlerini öldürüyor, her gün onlarca cenazeyi kaldırıyorduk ne oldu da 12 Eylül günü bıçakla keser Türkiye’de teröre gibi sona erdi. Çok açık bir şekilde gördük ki terörü o zamanlar kullananlar, sağdan soldan gencecik çocukların toprağa düşmesine göz yumanlar aslında Türkiye’de ihtilalin kapısını aralamak isteyen dış güçlerdi. Dolayısıyla bu Türkiye’nin test etmiş olduğu, sonuçlarını bütünüyle görmüş olduğu bir süreçtir. Aynı şekilde mesela PKK üzerinden Türkiye’nin 30 yılının bloke edilmesi, 1.2 trilyon dolar gücünün terörle mücadeleye verilmesi, bununla ilgili yıllardır Türkiye’de süren devlet-millet uyumsuzluğu ortaya çıkaranlara baktığınız zaman hiçbirisinin tesadüf olmadığını çok net görüyoruz. Eğer Türkiye teröre harcadığı kaynağı diyelim ki ekonomik gelişmeye harcasaydı 20 bin dolar seviyesinde bir milli gelire sahip olacaktı. Türkiye örneğin orta gelir tuzağı riskiyle karşı karşıya olmayan, Süper Lig’e çıkmış olan bir Türkiye olacaktı... Şablonun bütününe baktığınız zaman birileri bütün bu savaşlar, bu terör saldırıları olurken elini ovuşturuyor, adamlar her türlü keyifle hareket ediyorlar ve bütün bu terörden bir tek çevre kazanıyor. O çevrede dünyada kaostan, krizden para kazanan, silah satan, askeri endüstriyel kompleksi harekete geçiren, silahlarını, bombalarını satan ve ülkelerin istikrarsız, kararsız ülkeler haline dönmesini sağlayarak siyasi hedeflerini bu ülkeye zorla empoze etmeye çalışan çevrelerin bu işten kazançlı çıktığını görüyoruz."
"ADRES BELLİ, ÇOK AÇIK"
"Adres belli, çok açık" diye konuşan Kurtulmuş, "Ortadoğu’daki karışıklıktan silah tüccarları, tefeciler kazanıyor. Bütün bunların arkasında İsrail kazanıyor. İsrail şu anda Ortadoğu’da kendisine karşı tehlikeli rakip kalmamış bir ülke haline geliyor. Ama bunun yanında düzenden yana olanlar Batı dünyasında da var, Doğu’da da İslam dünyasında da var" ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, terörün aslında devam eden küresel bir savaşın araçlarından birisi olduğunu vurguladı.
KEMAL DERVİŞ’TEN CHP’YE ÜSTÜ KAPALI ’HAYIR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun emeklilere iki maaş ikramiye taahhütnamesi ve Kemal Derviş’e başbakan yardımcılığı teklif etmesine yönelik de konuşan Kurtulmuş, "İki maaş ikramiye üzerinde durmaya bile değmez, çok popülist söylenmiş bir sözdür. Ancak Sayın Kemal Derviş’i tekrar ekonominin başına getireceğiz’ lafı Türk halkıyla dalga geçmektir" dedi.
Kurtulmuş, Türkiye’nin 2000’li yılların başında ekonomik krize girdiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Krizden çıkışın bir yolu olarak da Sayın Kemal Derviş ’teknokrat bir kurtarıcı’ olarak Türkiye’ye getirildi. Allah rahmet eylesin, Sayın Ecevit, Kemal Derviş’i ekonomiden sorumlu bakan olarak atamadan evvel kendi yakın bakan arkadaşlarıyla beraber -ben o arkadaşlardan aldığım bilgiyle bunu söylüyorum- yaptığı toplantıda gece geç vakte kadar konuşuyor, ’Kemal Derviş’i getirmeyeceğiz’ diyor. Ama ertesi sabah yaptığı basın toplantısıyla Kemal Derviş’i getirdi... Uluslararası tecrübesi de Sayın Derviş’e şunu söylüyor, Türkiye siyasetinin içinde seçilerek, bu kafayla gelinecek bir yer yok. Dolayısıyla diyor ki ’ben öyle seçilerek, seçim mücadelesine gelerek, demokrasinin içerisinde bir kavga, gürültüyle değil eğer atarsanız, gelirim, olurum. Burada da bir de şart koşuyor, ’CHP’nin iktidar olması.’ Sayın Derviş de biliyor ki bu koşullarda CHP’nin iktidar olması mümkün değil, bir yerde de Derviş’in ’hayır’ cevabı demektir bu."
"BÖYLE BİR TEHLİKE OLABİLİR"
"Terör örgütü DHKP-C’nin taşeron olarak kullanılması PKK’nın da tekrar sahaya sürülmesi tehlikesini oluşturur mu?" sorusuna cevap veren Kurtulmuş, "Böyle bir tehlike olabilir ama ben PKK’nın da artık bunca yıllık tecrübesinden sonra tekrar bir silahlı çatışma ortamına dönmeyeceği kanaatindeyim. Başından beri sürecin en kritik virajlara girdiği ’acaba duruyor mu, acaba vaz mı geçiliyor’ denildiği durumlarda bile örneğin 6-7 Ekim olaylarından sonra da ben iyimserliğimi hep korudum. Şundan dolayı korudum: Çözüm süreci tesadüfen ortaya çıkmış bir süreç değildir. Bu bir takım iradeleri gerektirir. Bu iradeye karşı çıkanlar olacak, Türkiye’de tekrar silahların ateşlenmesini, bir Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmasını da körüklemek isteyenler olacak ve var. Bunları biliyoruz. Bunlar var diye çözüm süreci devam etmeyecek değildir" dedi.
"ÇÖZÜM SÜRECİYLE İLGİLİ İŞİN KOLAY KISMI BİTTİ"
Çözüm sürecine yönelik önemli açıklamalar yapan Kurtulmuş, "Ne olursa olsun, kim ne provokasyon yaparsa yapsın biz bu sorunu çözmeye hazırız, sorunu çözmek istiyoruz. Bu irade buradadır. Terör örgütünün de aynı şekilde, ciddi bir şekilde artık silah bırakmak istediğini, elinde silah olanların bu silahı büyük oranda... Evet, içerisinde silahlı çatışma devam etsin’ diyenler olabilir, onların da silah bırakmak istediği görülüyor. Daha da önemlisi Türkiye kamuoyu, en son kamuoyu araştırması yüzde 68’i gösteriyor. Türkiye kamuoyu da ’artık bu iş bitsin’ diyor" ifadelerini kullandı.
"Çözüm süreciyle ilgili işin kolay kısmı bitti, şimdi daha zor kısmı var" diyen Kurtulmuş, "Çok az bir kısmı var ama zor. Sayın Cumhurbaşkanımızın uyarısı aslında bir siyasi mesaj içeriyordu. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye kamuoyuna ’sakın endişelenmeyin, merak etmeyin bu işin garantisi biziz. Devlet, Cumhurbaşkanlığı ve hükümet olarak Türkiye’nin birliği, dirliği ve bölünmez bütünlüğünün garantisiyiz’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi mesajını okumak gerekirse mesajı buydu... Keşke çözüm sürecinde atılan adımları 4 sene evvel atabilseydik. Bu adımlar o zaman atılmış olsaydı, bugün daha ileri noktaya gelinmiş olsaydı örneğin bölgede IŞİD terörünün olmadığı, Kobani meselesinin ortaya çıkmadığı, Kuzey Suriye’de kantonların oluşmamış, Habur provokasyonu yapılmamış, orada gerçekten adımlar bitirilebilmiş olsaydı belki Suriye meselesi böyle olmayacaktır. Dolayısıyla bölgedeki siyaset çözüm sürecini dış şartlar bakımından zorlayan bir siyaset haline geliyor. Terör örgütüne diyorsunuz ki ’silahları bırakın’, ’Ortadoğu bu kadar karışıkken nasıl silahları bırakayım. Türkiye’de artık silahları kullanmayabilirim ama dışarıda elimde bu silah olsun’ diyor. Hakikaten parça pinçik edilmiş bir Suriye’den bahsediyoruz, Irak’ta halen düzenin sağlanamadığı, siyasal istikrarsızlığın sürdüğü bir Irak coğrafyadan bahsediyoruz. Dolayısıyla bizim bir an evvel Türkiye’de geniş kitlelerin kabul edeceği şekilde tamamlama mecburiyetimiz var. Bu sadece Türkiye’nin kendi birliğini, beraberliğini sağlaması, sadece Türkiye’nin daha ileriye doğru koşar adım yürümesini sağlayacak bir unsur değil bunun üstünde bir şey."
"IRAK ÜÇE, SURİYE OTUZ ÜÇE BÖLÜNMÜŞ DURUMDA"
Çözüm sürecinin değerinin bittiği zaman daha fazla anlaşılacağını söyleyen Kurtulmuş, "Çözüm sürecinin aslında uluslararası bir örneklik teşkil ettiğini görmemiz lazım. Demin saydığım bütün coğrafya bölünüyor. Irak üçe bölünmüş, Suriye otuz üçe bölünmüş belki parça parça olmuş, Somali ikiye bölünmüş, Yemen ikiye bölünde, Ukrayna Libya fiilen ikiye bölündü, Mısır siyaseten ikiye bölünmüş durumda. Bütün bölge ülkeleri bölünmüş vaziyette. Biz dünyaya dönüp diyeceğiz ki ’ey insanlar, ey bölge halkları 2015 yılında bu işi bütünüyle bitiririz, 2015 yılında biz 30 yıllık çatışmanın sonucunda, 90 yıllık siyasi bir süreci çözdük, birlikte barış içinde, kardeşçe yaşayacak bir ortamı sağladık" dedi.
PKK’YA SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI
Çözüm sürecinde 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimi öncesi ve sonrası atılacak adımlara ilişkin ipuçları veren Kurtulmuş, "Seçim her şeyin sonu da değil başlangıcı da değil ama seçime kadar en azından demokratik siyasetle ilgili açıklamaların olması, silahların bırakılacağına, silahların toprağa gömüleceğine ilişkin tek bir iradenin ortaya konulmasını açıkçası bekliyoruz. Bu hem işleri kolaylaştırıcı bir unsur olacaktır hem bundan sonra atılan adımların daha sağlıklı bir şekilde atılmasının önünü açacaktır. Dolayısıyla seçim bakımından silahların bırakıldığı iradesinin tekrar ilan edilmesinin ne faydası var? Her seçim ortamı zaten en azından siyasi mücadele ortamıdır. Silahların olmadığı, terörün olmadığı, tartışma olacak, bu anlamda siyasi mücadele olacak, herkes fikirleriyle projeleriyle rakibimiz, HDP, MHP, CHP siyasi olarak rakibimiz. Kim seçime giriyorsa herkes yarışacak, adaylar yarışacak. Barut kokularıyla sandık, silah sesleriyle seçim sonuçlarının zafer çığlıkları bir arada olmaz. Dolayısıyla silahları, barutları, bombaları bırakmak mecburiyetindeyiz ki seçim süreci sağlıklı işlesin, herkes özgürce sandığa gitsin. Korku siyaseti olursa demokratik siyaset olmaz. Korkunun olduğu yerde de demokrasi olmaz" ifadelerini kullandı.
(İHA)