Gündem

'Pentagon'da pişirilen planlar suya düştü'

SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Duran, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine düzenlediği harekatlarla ilişkin, "Pentagon'da pişirilen planların da suya düştüğünü gördük." dedi.

'Pentagon'da pişirilen planlar suya düştü'
24-11-2019 15:12
Ankara

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Türkiye'nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşmasını engellediğini vurgulayarak "Aynı zamanda Pentagon'da pişirilen planların da suya düştüğünü gördük." dedi.

SETA Genel Koordinatörü Duran, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine ilişkin ABD ve Rusya ile vardığı mutabakatlardaki son durumu ve DEAŞ ve YPG/PKK gibi terör örgütleriyle mücadele kararlılığını AA muhabirine değerlendirdi.

DEAŞ'ın, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine düzenlediği operasyondan ve ABD'nin bölgeden kısmi çekilme planından istifade ettiği yönünde yayımlanan ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) raporuna dikkati çeken Duran, "Pentagon raporu aslında Başkan Trump'ın Suriye'nin kuzeyinden ABD askerlerini bir anlamda Türkiye'nin zoruyla çekmiş olmasına verilen bir tepki olarak görülmeli." diye konuştu.

"Türkiye'nin harekatları Pentagon'da pişen planları suya düşürdü"

ABD'de Obama yönetiminin bir terör örgütüne karşı başka bir terör örgütüyle mücadele etmenin bölgeye verdiği büyük zararı önemsemediğini söyleyen Duran, şöyle devam etti:

"Bu, bir miras olarak Trump'a da kaldı. Trump en baştan 'Ben devletlerle de çalışacağım, devlet altı aktörlerle çalışmayacağım' demiş olmasına rağmen, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) komutanları uzun süre onun da YPG'yi desteklemesini sağladı. İş öyle bir yere geldi ki 'Acaba biz YPG ile olan taktik ilişkimizi stratejik boyuta geçirebilir miyiz, YPG/PKK'yı acaba İran'a karşı kullanabilir miyiz ya da bu bölgede bir devletimsi yapı olursa ABD çıkarları daha mı iyi korunur?' düzlemine geldiler."

Türkiye'nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile Suriye'de bir terör koridoru oluşmasını engellediğini vurgulayan Duran, "Aynı zamanda Pentagon'da pişirilen planların da suya düştüğünü gördük. Şimdi Pentagon, bu raporuyla buna tepki veriyor. Türkiye'nin bu oyunu bozmuş olmasından duyduğu rahatsızlığı, Trump'ın böyle bir alanı Başkan Erdoğan'a tanımış olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor ve en bildik malzeme: DEAŞ." değerlendirmesinde bulundu.

"YPG aracılığıyla yapılacak mücadele DEAŞ'ı bitirmez"

DEAŞ'ın hala bir tehdit olduğuna işaret eden Duran, Türkiye'nin düzenlediği harekatların, Pentagon raporunun aksine bölgede DEAŞ'ın altyapısını ortadan kaldıracak bir düzenleme olduğunun altını çizdi.

Duran, DEAŞ'ın, ABD'nin 2003'te Irak'ı işgalinden sonra ABD işgali altındaki hapishanelerden çıktığını ve Irak'tan Suriye'ye geçtiğini hatırlatarak "ABD'nin tam kontrolü altındayken bile DEAŞ ortaya çıkıyorsa YPG ile kontrol edilen bir bölgede ne tür DEAŞ'lar ortaya çıkar? Başka hangi tür tehlikeler ortaya çıkar, bunu hayal edin." ifadelerini kullandı.

DEAŞ ile mücadelenin, Türkiye'nin aktif katılımıyla yapılması gerektiğini vurgulayan Duran, "Devletlerin katıldığı bir mücadele olarak yapılması lazım. YPG türü terör örgütleri aracılığıyla yapılacak bir mücadele asla DEAŞ'ı bitirmez. Aksine onun tabanını daha canlı tutar." dedi.

ABD ve Rusya ile Suriye'nin kuzeyine ilişkin mutabakatlar

Duran, Türkiye'nin 9 ve 22 Ekim'de ABD ve Rusya ile Suriye'nin kuzeyine ilişkin vardığı mutabakatları mümkün kılanın, Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı olduğunu söyledi.

Harekatın, Suriye'deki denklemi değiştirdiğini söyleyen Duran, "Pentagon raporunun da aslında ifade ettiği budur. 'DEAŞ tehdidinden sonra Suriye'de işler bizim kontrolümüzden çıktı' denmek isteniyor." şeklinde konuştu.

Duran, Türkiye'nin iki büyük devletle yaptığı mutabakatın, terör örgütü YPG/PYD ile mücadelesinde ilk aşamayı tamamladığını gösterdiğini ancak bu mücadelenin tamamen bittiğinin söylenemeyeceğini belirterek "Rasulayn ve Tel Abyad bölgesinden temizlendi ama bizim 32 kilometrelik o sınırda Suriye sınırının tamamında, 444 kilometrelik alanın tamamında Rusya ve ABD tarafından bu güçlerin çıkarılması gerekiyor." dedi.

"Suriye'nin petrolünün YPG/PKK'ya verilmesi suçtur"

ABD'nin YPG'yi tümüyle tasfiye etme niyetinin olmadığının altını çizen Duran, "Biliyorsunuz, 32 kilometrenin altında zaten YPG'yi korumaya devam ediyorlar ve mazeretleri de petrolü korumak." dedi.

Duran, petrolün terör örgütü YPG/PKK'ya verilecek olmasının terörü desteklemek anlamına geldiğini dile getirerek "Uluslararası hukuk açısından da bir suçtur. Hem Suriye devletinin egemenliğini ihlal etmek açısından hem de bir terör örgütüne açık yardım yapma açısından." ifadelerini kullandı.

Rusya'nın ise varılan mutabakatı korumaya çalıştığı yönündeki açıklamalarına dikkati çeken Duran, "İşin fiiliyatında Türkiye bunu baskılamaya devam etmeli. Sahada hem ABD'yi hem Rusya'yı, YPG'yi takip ederek baskılamamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin bu konuları diyalog ile çözmekten yana olduğunu ancak birincil tehdit olarak gördüğü terör örgütlerine karşı adım atmaktan çekinmeyeceğini vurgulayan Duran, "Türkiye, Rusya ve ABD ile yaptığı mutabakatın uygulanmasını istiyor ve gerekirse Rusya ya da ABD kontrolünde olduğu düşünülen bölgede de operasyon yapabilir." dedi.

"Türkiye, ABD ve Rusya arasında bir denge politikası yürütüyor"

Duran, Türkiye'nin ABD ve Rusya arasında bir denge politikası yürüttüğünü söyleyerek "Bu denge, Türkiye'nin milli menfaatlerini merkez alan bir yaklaşımdır." ifadelerini kullandı.

İlişkilerde "lider diplomasisinin" öne çıktığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ve Rusya liderleriyle yürüttüğü ikili görüşmelerden sonuç alındığını belirten Duran, bu durumun Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde üç operasyon yapmasını mümkün kıldığını ve YPG/PKK ile mücadelesine çok katkısı olduğunu kaydetti.

Duran, Türkiye'nin Rusya ile turizm, ticaret, enerji gibi alanların yanı sıra S-400'lerin de dahil olduğu savunma sanayisi alanındaki iş birliğinin, ABD'yi rahatsız ettiğinin açıkça görüldüğünü ifade ederek "Bugün belki çok gündeme getirilmiyor ama ilerde Türk Akımı ve nükleer enerji meselesini de (ABD'nin) gündeme getirebileceklerini varsaymak lazım. (İlişkilerin) Gelip kitlendiği yer ise S-400 gibi görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 13 Kasım'daki ABD ziyaretinin ikili ilişkilerde bir toparlama olduğunu söyleyen Duran, "Sözde Ermeni soykırım iddiası tasarısı ve yaptırımlar durduruldu ama işin kilit noktası yine S-400'ler gibi görünüyor." dedi.

"Türkiye ikilemde kalmak istemiyor"

Duran, dünyada ittifakların ve devletler arası ilişkilerin mahiyetinin değiştiğini, NATO'nun ve diğer ülkelerin tehdit algısının eskisi gibi olmadığını, terörizmle mücadele konseptinin de artık belli ölçüde etkisini kaybettiğini anlattı.

Diğer yandan Trump'ın mali yükümlülüklerin karşılanması konusuna odaklanmasını, (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel) Macron'un bir Avrupa savunması oluşturulması isteğini örnek veren Duran, NATO'nun da bir kimlik krizi yaşadığını da vurguladı.

ABD'nin hala Türkiye'ye asimetrik bir ilişkiyle baktığını ancak bunun değişmesi gerektiğini söyleyen Duran, "Bu asimetrik ilişki, buyurgan ve Türkiye'nin çıkarlarını görmeyen tavır, stratejik ortaklık ya da NATO adı altında Türkiye'ye dayatılamaz." dedi.

Duran ayrıca "İşin Rusya tarafına baktığımızda, Rusya da Türkiye'nin Suriye'de bir şekilde sıkı çalıştığını düşünerek ya da NATO içerisinde bir çatlak çıkararak Türkiye'yi kullanmayı çalışması bir sonuç üretmeyecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Burhanettin Duran, Türkiye'nin bir ikilemde kalmak istemediğinin ve bunu aşacak enstrümanlara her zaman sahip olduğunun altını çizdi.

Dünyada ittifakların ve devletler arası ilişkilerin mahiyetinin değiştiğini vurgulayan Duran, NATO'nun ve diğer ülkelerin tehdit algısının eskisi gibi olmadığını, terörizmle mücadele konseptinin de artık belli ölçüde etkisini kaybettiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER