Sağlık

“Parkinson hastalığının önce fark edilen başlangıç belirtisi; istirahat titremesi“

- Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Turan Atay: - "(Parkinson hastalığı) İstirahat titremesi en sık rastlanılan, hasta ve hasta yakınları tarafından en önce fark edilen başlangıç belirtisidir. Genellikle bir taraf el-koldan başlayıp hastalık ilerledikçe o taraf bacağa ve daha sonra da karşı taraf ekstremitelere yayılır. Çenede ve dudaklarda da gözlenebilir" - "Titreme hareket edince, bir cismi tutunca veya dikkati o ekstremite üzerine yoğunlaştırınca yatışır. Ancak uzun süre aynı hareket sürdürüldüğünde veya aynı pozisyonda ayakta durunca tekrar ortaya çıkabilir. Yürüme ve denge bozuklukları da hastalığın önemli belirtilerindendir" - "Parkinson hastalığında en önemli risk faktörü yaştır. Ortalama tanı konma yaşı 60 civarındadır. Yaş arttıkça hastalığın görülme sıklığı da artmaktadır" - "Nadir de olsa 20 yaş altında da ortaya çıkar ama bunlar genellikle ailesel Parkinson olgularıdır. Hastalığın mekanizması ile ilgili bilgilerimiz arttıkça, eskiye göre ilaç seçenekleri de artıyor"

“Parkinson hastalığının önce fark edilen başlangıç belirtisi; istirahat titremesi“
19-02-2019 19:33

İSTANBUL (AA) - Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Turan Atay, Parkinson hastalığına ilişkin, "İstirahat titremesi en sık rastlanılan, hasta ve hasta yakınları tarafından en önce fark edilen başlangıç belirtisidir. Genellikle bir taraf el-koldan başlayıp hastalık ilerledikçe o taraf bacağa ve daha sonra da karşı taraf ekstremitelere yayılır. Çenede ve dudaklarda da gözlenebilir." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Turan Atay, yaptığı yazılı açıklamada, Parkinson hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Parkinson hastalığının, hareketle ilgili kronik ve ilerleyici bir hastalık olduğunu aktaran Atay, hastalığın, beynin hareketle ilgili bir bölümünde yer alan ve özellikle dopamin üreten özel bir grup beyin hücresinin (nöronların) dejenerasyonu ve kaybı sonucunda ortaya çıktığını kaydetti.

Atay, hastalığın ana belirtilerinin hareketlerin yavaşlaması (bradikinezi), kaslarda katılık (rijidite), özellikle ekstremitelerde istirahat sırasında (hareket halinde değilken, örneğin otururken) ortaya çıkan titreme (tremor) ve yürüme-denge sorunlarından oluştuğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bradikinezi, kendini değişik şekillerde belli eder. Yüzdeki mimik kaslarının yavaşlaması (bradimimi), yüz ifadesinin donuklaşmasına, bakışların canlılığını yitirmesine ve 'maske yüz' diye tabir edilen bir görüntüye neden olur. Göz kırpma sayısı azalır. Konuşma da yavaşlar, ses tonu monotonlaşır, sesin şiddeti (volümü) azalır. Kol ve bacaklardaki yavaşlama, başlangıçta kendini halsizlik, çabuk yorulma, hareketlerde beceriksizlik şeklinde belli edebilir.

Düğmelerini iliklemekte, ellerini hızlı açıp kapamada, alet veya yemek yerken bıçak kullanmada, diş fırçalamakta, tıraş olmakta vesaire güçlük çekerler. Hastalık bir koldan başlamışsa, yürürken o kolun diğer tarafa göre daha az sallandığı ya da hiç sallanmadığı dikkati çekebilir. Bacaklar da tutulmuşsa, yürürken hastanın o taraftaki ya da her iki ayağının yere süründüğü fark edilecektir. Hastanın yazısının değişmesi ve özellikle harflerin küçülmesi de önemli bir belirtidir."

- "Yürüme ve denge bozuklukları da hastalığın önemli belirtilerindendir"

Prof. Dr. Turan Atay, kaslardaki rijidite (katılık), birbirine karşıt işlevi olan kasların uyumsuz çalışması nedeniyle ortaya çıktığını belirterek, "Örneğin, dirseğimizi bükmek istediğimizde bükücü kasların kasılması, buna karşılık kolu düz (dirsek eklemini açık) duruma getiren kasların ise gevşemesi gerekir. Parkinson hastalığında kasların bu koordinasyonu bozulur." ifadelerini kullandı.

Atay, rijidite muayenesi sırasında hekimin, hastaya kendisini serbest bırakmasını söyleyip hastanın eklemlerini hareket ettirmeye çalıştığında dirençle karşılaştığını, hatta hastanın eklemlerinin "dişli çark fenomeni" denilen biçimde kademeli biçimde açıldığını aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İstirahat titremesi en sık rastlanılan, hasta ve hasta yakınları tarafından en önce fark edilen başlangıç belirtisidir. Genellikle bir taraf el-koldan başlayıp hastalık ilerledikçe o taraf bacağa ve daha sonra da karşı taraf ekstremitelere yayılır.

Çenede ve dudaklarda da gözlenebilir. Titreme hareket edince, bir cismi tutunca veya dikkati o ekstremite üzerine yoğunlaştırınca yatışır. Ancak uzun süre aynı hareket sürdürüldüğünde veya aynı pozisyonda ayakta durunca tekrar ortaya çıkabilir. Yürüme ve denge bozuklukları da hastalığın önemli belirtilerindendir.

Hastalık ilerledikçe yürüme bozulur. Adım atmaya başlamada güçlük, duraklamalar, baş ve gövde öne eğik biçimde yavaş, kısa adımlarla, ayakları sürüyerek ve kolları sallamadan yürüme, klinik tablonun iyice oturduğu ileri evrelerde hastanın tipik görüntüsünü oluşturur.

Bazen de hasta yürümeyi durduramaz, sanki arkadan itilmiş gibi hızlanarak devam eder. Hastanın dengesini korumaya yönelik refleksleri de zayıfladığından, en ufak bir itme veya çekmeyle dengelerini yitirip devrilebilirler. Bu yürüme ve denge bozuklukları, hastalığın ileri devrelerinde sık sık düşmelere neden olabilir."

- "Genetik ve çevresel faktörler rol oynar"

Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Atay, hastalığın neden başladığının hala kesin olarak bilinemediğini belirterek, "Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir.

Parkinson olgularının büyük bölümü genetik kökenli değildir ancak hastaların yüzde 15’i Parkinson’lu bir yakını olduğunu belirtir. Özellikle hastalığı genç yaşlarda başlayan kişilerde genetik faktörler daha ön planda olabilir ve klinik tablo da tipik Parkinson hastalığından farklı seyir özellikleri gösterir." ifadelerini kullandı.

Genetik nedenlere bağlı Parkinson hastalarında saptanan genlerin, oluşum mekanizmalarının anlaşılmasına katkılar sağladığını vurgulayan Atay, şu bilgileri verdi:

"Bu da doğal olarak kısa bir gelecekte tedaviye yönelik bazı gelişmeleri beraberinde getirecektir. Parkinson hastalığında en önemli risk faktörü yaştır. Ortalama tanı konma yaşı 60 civarındadır. Yaş arttıkça hastalığın görülme sıklığı da artmaktadır.

Çalışmalar, hastalığın oluşumunda bazı çevresel faktörlerin de rol oynayabildiğini göstermektedir. Bunların arasından üzerinde anlaşılmış olanlar; kırsal alanda yaşıyor olmak, bazı tarım ilaçlarına uzun süre maruz kalmak ve kuyu suyu kullanmaktır. Ancak bu faktörler, sadece risk artışına neden olmaktadır; yani bu şartlara maruz kalan herkeste Parkinson hastalığı gelişmemektedir.

Kaza veya kafa travması geçiren ya da aşırı stres altındaki bazı kişilerde Parkinson hastalığının görülmesi, bunların da etiyolojide rol oynadığını düşündürmüşse de çalışmalar kesin bir ilişkiyi kanıtlamamıştır. En uygun açıklama, bu bireylerin olasılıkla zaten henüz fark edilmemiş hafif belirtilerinin bulunduğu ve bu olaylar sonrasında tablonun belirginleşmiş olabileceğidir."

- "Parkinson hastalığı ileri yaşları tehdit ediyor"

Prof. Dr. Turan Atalay, Parkinson hastalığının, genel olarak bir ileri yaş hastalığı olduğunu, 65 yaş üstü bireylerde yüzde 1 görüldüğünü ve 85 yaş üstünde bu oranın yüzde 5’lere kadar ulaştığını bildirdi.

Parkinson hastalarının sadece yüzde 5-10’unda başlama yaşının 50’nin altında olduğuna dikkati çeken Atalay, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Nadir de olsa 20 yaş altında da ortaya çıkar ama bunlar genellikle ailesel Parkinson olgularıdır. Hastalığın mekanizması ile ilgili bilgilerimiz arttıkça, eskiye göre ilaç seçenekleri de artıyor.

Belirtileri hafifletmek ve ileri evrelere ulaşmadan hastaları uzun yıllar boyunca işlevsel durumda tutmak mümkün. Günümüzde hastalığın ilerlemesi önemli ölçüde yavaşlatılabilse de hastalığı durduracak veya tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi henüz bulunamamıştır. Parkinson'un en önemli özelliği her bireyde farklı bir seyre sahip olmasıdır.

Bu nedenle her hasta için ayrı bir tedavi düzenlenmesi gerekir. Klinik duruma göre, aynı ilaç bir hastada başka diğer hastada başka dozlarda, hatta farklı doz aralıklarına bölünmüş olarak verilebilir. Tedavide, hekim ve hasta/hasta yakını iş birliği çok önemlidir."

- "Dopamin hareketlerin koordinasyonunda ve kontrolünde rol oynar"

Verilen bilgiye göre, dopamin, mesaj ileticisi bir kimyasal madde olup hareketlerin koordinasyonunda ve kontrolünde rol oynar. Hastalık, dopamin üreten bu hücrelerin ancak yüzde 80-90’ı kaybedildikten sonra belirti vermeye başlar.

Dopamin azalınca beyinden vücuttaki çizgili kaslara, nasıl ve ne zaman hareket edeceklerine ilişkin mesajlar doğru bir şekilde iletilemez. Sonuçta kişi hareketleri başlatmakta ve kontrol etmekte güçlük çeker.

Yıllar içinde dopamin üreten bu nöronların sayısı, dolayısıyla beynin bu bölgesindeki dopamin miktarı daha da azalır ve hastalık belirtileri de artar, hareketler iyice zorlaşır.
 

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER