Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olan paralel devlet yapılanması, şu anda bunlar bölücü terör örgütüyle beraber hareket ediyorlar. Bu konuda öylesine gözlerini hırs bürümüş durumda ki alçaklıkta sınır tanımıyorlar" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 13’üncüsü düzenlenen Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, "Bizim milletimize sözümüz var. Biz, bu yola makam mevki için çıkmadık, bu şekilde çıkmış olanlar zaten bir süre sonra yollarını kaybettiler, kendi akıbetlerine doğru yürüdüler. Bizim davamız hakka ve halka hizmet davasıdır. Onun için Pir Sultan Abdal ne diyor biz de onu söylüyoruz, ’Koyun beni hak aşına yanayım, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan, yolumdan dönüp mahrum kalayım, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.’ Değerli kardeşlerim biz dönmeyiz yolumuzdan. Bu bakımdan 1 Kasım seçimleri hayati öneme sahiptir. Türkiye, 7 Haziran’da tehlikeye düşen istikrar ve güven ortamını 1 Kasım’da yeniden ve daha güçlü şekilde tesis ederek yola devam etmelidir. Buna işadamımızın ne kadar ihtiyacı varsa, işçimiz ve tüm halkımızın da o kadar ihtiyacı var. Buna İstanbul’daki, Yozgat’taki, Diyarbakır’daki, Hakkari’deki kardeşimin de ihtiyacı var. Daha dün, Hakkari Şemdinli’de hastaneyi ne hale getirdiler gördünüz değil mi? Karakolu, çevredeki okulları ne hale getirdiler gördünüz değil mi?" diye sordu.
"Hakkari’ye Selahaddin-i Eyyübi Havalimanı’nı yaptık. Geçen gün, terminal binasını taradılar" diyen Erdoğan, "Tüm bölge halkına, Kürt kardeşlerime sesleniyorum, ’barış diyenler, Batı’ya geldiklerinde sohbetlerinde, konuşmalarında ’barış’ diyenler, acaba Şemdinli’deki bu hastaneyi, karakolları, camiyi, havaalanını bombalayanlar değil mi? Bir taraftan barış diyeceksin, öbür taraftan sırtını dayadığın PKK terör örgütüyle her tarafta terör estireceksin. Sesleniyorum, tüm bölge halkına da milletime de sesleniyorum, sırtını bu terör örgütüne dayayanlara karşı kardeşlerim 1 Kasım’da gereken dersi vermeyeceksiniz de ne zaman vereceksiniz? Millet olmak işte bunu gerektiriyor. Şunu çok iyi bilmemiz lazım, ortada bir gerçek var, göreve geldiğim ilk günden itibaren Başbakanlığımı söylüyorum şu ana kadar 2 bin 500 hastane yaptık. Bunlarla ilgili olarak görev yapan bir sivil toplum kuruluşu bu terör örgütleri bu hastanelerde bu eylemleri yaparken bir gün kalkıp da terör örgütünü lanetlememiştir. Daha önce bu hastanelerin hali ortadaydı. Ne bir hijyenik yapısı vardı, ne bir doğru dürüst hastaneye benziyordu, biz size modern hastaneler inşa ettik. Odalarda iki kişi, refakatçisi beraber, tuvaleti banyosu olan hastaneler inşa ettik. Hakkari’de aynı gün ben iki hastane açılışı yaptım, 150’şer yataklı. Terör örgütü ve desteklediği siyasi parti oraya kimse gelmesin diye tehdit ettiler. Bütün gerçekler ortada. Hala bu adamlar barış diyorlar ya, sizin barıştan ne anladığınız çok ortada, siz barıştan kan anlıyorsunuz kan" şeklinde konuştu.
"BUNLAR HANGİ YÜZLE BARIŞTAN BAHSEDİYORLAR, BUNLAR TEHDİTLE BU ÜLKEDE OY ALIYORLAR"
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "O gün iki hadise yaşadık. Bir bayan doktorumuz yanıma geldi, Sayın Başbakanım biz sürekli tehdit altındayız’ dedi, çok modern biz hastane yaptınız ama ne olur bizi şehirdeki evlerde kalmaya mahkum etmeyin, çünkü korkarak evlerimize gidiyoruz, bize şurada lojmanlar yaparsanız çok daha rahat hizmet veririz’, döndüm talimatı verdim ve oralara lojmanları yaptık. Aynı şekilde, şehirdeki hastanenin açılışına geldim, hamile bir bayan kardeşim, polis eşi, ’Başbakanım’ dedi, ’bu gece beni taciz ettiler’ dedi, ’beyim nöbetteydi, evimizi bastılar’ dedi ve ’bu halimle bana tekme tokat taciz. Ne olur bize lojman’ dedi. Bunlar hangi yüzle barıştan bahsediyorlar? Bunlar tehditle bu ülkede oy alıyorlar. Batının buraya göndermiş olduğu, AGİT temsilcileri vesaire onlar bunları görmüyorlar, görüyorlar görmemezlikten geliyorlar ve sıkılmadan da raporlarını sanki böyle her şey gayet güzelmiş gibi de veriyorlar. Onlar da desteklerini bu şekilde vermeye devam ediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz, rotamızı onların ağzına göre belirlemeyeceğiz, milletimizin dirayetine göre belirleyeceğiz. İstikrar ve güven ortamının güçlendirilmesine emeklilerimizin ne kadar ihtiyacı varsa işçimizin, öğrencilerimizin, ev hanımlarımızın da ihtiyacı var. Çünkü, biz hep birlikte Türkiye’yiz. Bunun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız ve Türkiye olacağız."
"Bu bakımdan muhtarlarımıza önemli görevler düşüyor" diyen Erdoğan, "Türkiye’nin yeniden istikrar ve güven iklimine kavuşabilmesi için beraberce çok çalışmamız lazım. Siz, bu ülkede belirleyici güçsünüz. 50 bin muhtar en büyük güçtür ve sizler halkın iradesiyle geldiniz, halkın birinci planda tanıdığı, sizin de o mahallede, o sokakta, o köyde kim var kim yok en iyi bilen sizsiniz. Bütün mesele dirayet ve iradenizdir. Bunu ortaya tam koymanız lazım. Bu gerçekleri mahalledeki her bir kardeşime anlatmanız, tereddütte olanlar varsa onları ikna etmeniz lazım, çünkü biz hep birlikte milletiz. Bu bayrak hepimizin, bu vatan hepimizin, bu devlet hepimizin. Geçmişimiz bir olduğu gibi geleceğimiz de bir. Bu konuda en küçük bir yorgunluğa, yılgınlığa, gerilemeye izin veremeyiz" ifadelerini kullandı.
"İSTİKAMETİNİ KAYBETMİŞ OLAN SİYASİLER, AYDIN GÖZÜKEN KARANLIKLAR VAR"
Erdoğan, "Çevremizde yaşanan hadiseleri biliyoruz. Afganistan’ın 1979 yılından beri, Irak’ın 1990 yılından beri yaşadıklarını biliyorsunuz. Şu anda İngiltere’nin eski Başbakanı Irak olaylarından biz sorumluyuz, özür diliyorum dedi. Bu,çok enteresan. Şimdi bunu söylüyor ama tabii iş işten geçti, atı alan Üsküdar’ı geçti, şimdi Irak yeniden ayağa kalkamıyor. Aynı şey, Suriye için geçerli, 370 bin insan öldürüldü Suriye’de. Nerede Batı? Irak ve Suriye’den 2 milyon 200 bin Suriye, 300 bin Irak olmak üzere biz ülkemizde ağırlıyoruz değil mi? Batı ne yapıyor? Batı seyrediyor, kapılarını kapatmış. Bize de ’Çok başarılısınız, hakikaten çok büyük gayretler sarf ediyorsunuz, size de bizim yardımımız lazım.’ Tamam neredesiniz? Biz tabii ensar kültürüyle yetiştik, biz muhaciri de ensarı da biliriz. Onu iyi bildiğimiz için biz ensar kültürüyle o bombalardan kaçan Suriyeli kardeşlerimize kapılarımızı açtık. Niye geliyorsunuz demedik. Irak’tan kaçanlara kapılarımızı açtık, niye geliyorsun demedik. Hangi mezheptensin, hangi ırktansın demedik, Arap’ına da Kürt’üne de kapıyı açtık, Hristiyan’ına da açtık, Müslüman’ına da, hiçbirisine niye geliyorsun demedik ve aşlarımızı onlarla paylaştık. Giyim elbiselerine, bakımlarına, hastanelerde tedavisine kadar her şeyi yaptık. Dünyada şu anda bunun örneği yok. Geliyorlar bize güzel güzel kelam ediyorlar, biz gittiğimizde bize güzel şeyler söylüyorlar. Hadi dediğimiz zaman kesenin ağzını açmıyorlar ama bakıyorsun diyelim ki bir komşuya 400 milyar Euro kredi hibe veriyorlar. Hadi gel, bak biz şu ana kadar sadece kamplarda olanlara 8 milyar dolar harcadık. Sadece İstanbul’da bugün 500 bin Suriyeli var. Sadece İstanbul’u söylüyorum, diğer illeri söylemiyorum. Bütün bunlara göğüs geren şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletidir, hükümetidir ama bunu bile eleştiren, istikametini kaybetmiş olan siyasiler, aydın gözüken karanlıklar var. Niye Suriye işine girmişiz, dış politikamız yanlışmış. Ne olacaktı? Aynen batı gibi biz de onların ölümünü mü bekleyecektik, ona seyirci mi kalacaktık? Yarın, aynı şeyler bizim de başımıza gelebilir" ifadelerini kullandı.
PARALEL DEVLET YAPILANMASIYLA MÜCADELEDE KARARLILIK VURGUSU
"Birileri, Türkiye’yi aynı kaosa, aynı kargaşaya sürüklemek için çalışıyor" diyen Erdoğan, "Maalesef içimizden bazıları da buna destek veriyor. Vesayet odaklarının yıllarca milletin bağrına sapladıkları hançerler bunun içindi. Türkiye’yi darbelere götüren süreçlerin gerisinde bu vardı. Menderes’i bunun için idam ettiler, Özal’a onca zulmü bunun için yaptılar. Sultan 2. Abdülhamit Han’ı diktatör ilan ettiler, ondan sonra da hal ettiler. 33 yıl bu toprakları zerre kayba uğratmadan idare eden bu Sultanı öyle hal ettiler. Geçtiğimiz 13 yıldır attığımız her adımda önümüze bunun için engeller çıkardılar. Şahsıma da diktatör dediler. Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin ve son olarak yeniden hortlayan bölücü terörün gerisinde aynı amaç vardı. Şimdi, paralel devlet yapılanması denilen, hani tanımlıyorum ya, son günlerde açıkça söyledim, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olan paralel devlet yapılanması. Şu anda bunlar bölücü terör örgütüyle beraber hareket ediyorlar, çok enteresandır. Bu konuda öylesine gözlerini hırs bürümüş durumda ki alçaklıkta sınır tanımıyorlar. Bütün bunlara rağmen, ne yaparlarsa yapsınlar, biz bu tarihi dönemde kimin ne söylediğini, kimin nasıl bir tavır takındığını, nasıl hareket ettiğini görüyor, mahşeri vicdana kaydediyoruz. Vakti saati günü geldiğinde, herkes terör karşısında tutumunun hesabını hem vicdanlara hem hukuka hem de tarihe verecektir, bu hesaptan kaçış yok. Bu dünyada kaçsanız bile ebedi alemde kaçış yok" ifadelerini kullandı.
(İHA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 13’üncüsü düzenlenen Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, "Bizim milletimize sözümüz var. Biz, bu yola makam mevki için çıkmadık, bu şekilde çıkmış olanlar zaten bir süre sonra yollarını kaybettiler, kendi akıbetlerine doğru yürüdüler. Bizim davamız hakka ve halka hizmet davasıdır. Onun için Pir Sultan Abdal ne diyor biz de onu söylüyoruz, ’Koyun beni hak aşına yanayım, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan, yolumdan dönüp mahrum kalayım, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.’ Değerli kardeşlerim biz dönmeyiz yolumuzdan. Bu bakımdan 1 Kasım seçimleri hayati öneme sahiptir. Türkiye, 7 Haziran’da tehlikeye düşen istikrar ve güven ortamını 1 Kasım’da yeniden ve daha güçlü şekilde tesis ederek yola devam etmelidir. Buna işadamımızın ne kadar ihtiyacı varsa, işçimiz ve tüm halkımızın da o kadar ihtiyacı var. Buna İstanbul’daki, Yozgat’taki, Diyarbakır’daki, Hakkari’deki kardeşimin de ihtiyacı var. Daha dün, Hakkari Şemdinli’de hastaneyi ne hale getirdiler gördünüz değil mi? Karakolu, çevredeki okulları ne hale getirdiler gördünüz değil mi?" diye sordu.
"Hakkari’ye Selahaddin-i Eyyübi Havalimanı’nı yaptık. Geçen gün, terminal binasını taradılar" diyen Erdoğan, "Tüm bölge halkına, Kürt kardeşlerime sesleniyorum, ’barış diyenler, Batı’ya geldiklerinde sohbetlerinde, konuşmalarında ’barış’ diyenler, acaba Şemdinli’deki bu hastaneyi, karakolları, camiyi, havaalanını bombalayanlar değil mi? Bir taraftan barış diyeceksin, öbür taraftan sırtını dayadığın PKK terör örgütüyle her tarafta terör estireceksin. Sesleniyorum, tüm bölge halkına da milletime de sesleniyorum, sırtını bu terör örgütüne dayayanlara karşı kardeşlerim 1 Kasım’da gereken dersi vermeyeceksiniz de ne zaman vereceksiniz? Millet olmak işte bunu gerektiriyor. Şunu çok iyi bilmemiz lazım, ortada bir gerçek var, göreve geldiğim ilk günden itibaren Başbakanlığımı söylüyorum şu ana kadar 2 bin 500 hastane yaptık. Bunlarla ilgili olarak görev yapan bir sivil toplum kuruluşu bu terör örgütleri bu hastanelerde bu eylemleri yaparken bir gün kalkıp da terör örgütünü lanetlememiştir. Daha önce bu hastanelerin hali ortadaydı. Ne bir hijyenik yapısı vardı, ne bir doğru dürüst hastaneye benziyordu, biz size modern hastaneler inşa ettik. Odalarda iki kişi, refakatçisi beraber, tuvaleti banyosu olan hastaneler inşa ettik. Hakkari’de aynı gün ben iki hastane açılışı yaptım, 150’şer yataklı. Terör örgütü ve desteklediği siyasi parti oraya kimse gelmesin diye tehdit ettiler. Bütün gerçekler ortada. Hala bu adamlar barış diyorlar ya, sizin barıştan ne anladığınız çok ortada, siz barıştan kan anlıyorsunuz kan" şeklinde konuştu.
"BUNLAR HANGİ YÜZLE BARIŞTAN BAHSEDİYORLAR, BUNLAR TEHDİTLE BU ÜLKEDE OY ALIYORLAR"
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "O gün iki hadise yaşadık. Bir bayan doktorumuz yanıma geldi, Sayın Başbakanım biz sürekli tehdit altındayız’ dedi, çok modern biz hastane yaptınız ama ne olur bizi şehirdeki evlerde kalmaya mahkum etmeyin, çünkü korkarak evlerimize gidiyoruz, bize şurada lojmanlar yaparsanız çok daha rahat hizmet veririz’, döndüm talimatı verdim ve oralara lojmanları yaptık. Aynı şekilde, şehirdeki hastanenin açılışına geldim, hamile bir bayan kardeşim, polis eşi, ’Başbakanım’ dedi, ’bu gece beni taciz ettiler’ dedi, ’beyim nöbetteydi, evimizi bastılar’ dedi ve ’bu halimle bana tekme tokat taciz. Ne olur bize lojman’ dedi. Bunlar hangi yüzle barıştan bahsediyorlar? Bunlar tehditle bu ülkede oy alıyorlar. Batının buraya göndermiş olduğu, AGİT temsilcileri vesaire onlar bunları görmüyorlar, görüyorlar görmemezlikten geliyorlar ve sıkılmadan da raporlarını sanki böyle her şey gayet güzelmiş gibi de veriyorlar. Onlar da desteklerini bu şekilde vermeye devam ediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz, rotamızı onların ağzına göre belirlemeyeceğiz, milletimizin dirayetine göre belirleyeceğiz. İstikrar ve güven ortamının güçlendirilmesine emeklilerimizin ne kadar ihtiyacı varsa işçimizin, öğrencilerimizin, ev hanımlarımızın da ihtiyacı var. Çünkü, biz hep birlikte Türkiye’yiz. Bunun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız ve Türkiye olacağız."
"Bu bakımdan muhtarlarımıza önemli görevler düşüyor" diyen Erdoğan, "Türkiye’nin yeniden istikrar ve güven iklimine kavuşabilmesi için beraberce çok çalışmamız lazım. Siz, bu ülkede belirleyici güçsünüz. 50 bin muhtar en büyük güçtür ve sizler halkın iradesiyle geldiniz, halkın birinci planda tanıdığı, sizin de o mahallede, o sokakta, o köyde kim var kim yok en iyi bilen sizsiniz. Bütün mesele dirayet ve iradenizdir. Bunu ortaya tam koymanız lazım. Bu gerçekleri mahalledeki her bir kardeşime anlatmanız, tereddütte olanlar varsa onları ikna etmeniz lazım, çünkü biz hep birlikte milletiz. Bu bayrak hepimizin, bu vatan hepimizin, bu devlet hepimizin. Geçmişimiz bir olduğu gibi geleceğimiz de bir. Bu konuda en küçük bir yorgunluğa, yılgınlığa, gerilemeye izin veremeyiz" ifadelerini kullandı.
"İSTİKAMETİNİ KAYBETMİŞ OLAN SİYASİLER, AYDIN GÖZÜKEN KARANLIKLAR VAR"
Erdoğan, "Çevremizde yaşanan hadiseleri biliyoruz. Afganistan’ın 1979 yılından beri, Irak’ın 1990 yılından beri yaşadıklarını biliyorsunuz. Şu anda İngiltere’nin eski Başbakanı Irak olaylarından biz sorumluyuz, özür diliyorum dedi. Bu,çok enteresan. Şimdi bunu söylüyor ama tabii iş işten geçti, atı alan Üsküdar’ı geçti, şimdi Irak yeniden ayağa kalkamıyor. Aynı şey, Suriye için geçerli, 370 bin insan öldürüldü Suriye’de. Nerede Batı? Irak ve Suriye’den 2 milyon 200 bin Suriye, 300 bin Irak olmak üzere biz ülkemizde ağırlıyoruz değil mi? Batı ne yapıyor? Batı seyrediyor, kapılarını kapatmış. Bize de ’Çok başarılısınız, hakikaten çok büyük gayretler sarf ediyorsunuz, size de bizim yardımımız lazım.’ Tamam neredesiniz? Biz tabii ensar kültürüyle yetiştik, biz muhaciri de ensarı da biliriz. Onu iyi bildiğimiz için biz ensar kültürüyle o bombalardan kaçan Suriyeli kardeşlerimize kapılarımızı açtık. Niye geliyorsunuz demedik. Irak’tan kaçanlara kapılarımızı açtık, niye geliyorsun demedik. Hangi mezheptensin, hangi ırktansın demedik, Arap’ına da Kürt’üne de kapıyı açtık, Hristiyan’ına da açtık, Müslüman’ına da, hiçbirisine niye geliyorsun demedik ve aşlarımızı onlarla paylaştık. Giyim elbiselerine, bakımlarına, hastanelerde tedavisine kadar her şeyi yaptık. Dünyada şu anda bunun örneği yok. Geliyorlar bize güzel güzel kelam ediyorlar, biz gittiğimizde bize güzel şeyler söylüyorlar. Hadi dediğimiz zaman kesenin ağzını açmıyorlar ama bakıyorsun diyelim ki bir komşuya 400 milyar Euro kredi hibe veriyorlar. Hadi gel, bak biz şu ana kadar sadece kamplarda olanlara 8 milyar dolar harcadık. Sadece İstanbul’da bugün 500 bin Suriyeli var. Sadece İstanbul’u söylüyorum, diğer illeri söylemiyorum. Bütün bunlara göğüs geren şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletidir, hükümetidir ama bunu bile eleştiren, istikametini kaybetmiş olan siyasiler, aydın gözüken karanlıklar var. Niye Suriye işine girmişiz, dış politikamız yanlışmış. Ne olacaktı? Aynen batı gibi biz de onların ölümünü mü bekleyecektik, ona seyirci mi kalacaktık? Yarın, aynı şeyler bizim de başımıza gelebilir" ifadelerini kullandı.
PARALEL DEVLET YAPILANMASIYLA MÜCADELEDE KARARLILIK VURGUSU
"Birileri, Türkiye’yi aynı kaosa, aynı kargaşaya sürüklemek için çalışıyor" diyen Erdoğan, "Maalesef içimizden bazıları da buna destek veriyor. Vesayet odaklarının yıllarca milletin bağrına sapladıkları hançerler bunun içindi. Türkiye’yi darbelere götüren süreçlerin gerisinde bu vardı. Menderes’i bunun için idam ettiler, Özal’a onca zulmü bunun için yaptılar. Sultan 2. Abdülhamit Han’ı diktatör ilan ettiler, ondan sonra da hal ettiler. 33 yıl bu toprakları zerre kayba uğratmadan idare eden bu Sultanı öyle hal ettiler. Geçtiğimiz 13 yıldır attığımız her adımda önümüze bunun için engeller çıkardılar. Şahsıma da diktatör dediler. Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin ve son olarak yeniden hortlayan bölücü terörün gerisinde aynı amaç vardı. Şimdi, paralel devlet yapılanması denilen, hani tanımlıyorum ya, son günlerde açıkça söyledim, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olan paralel devlet yapılanması. Şu anda bunlar bölücü terör örgütüyle beraber hareket ediyorlar, çok enteresandır. Bu konuda öylesine gözlerini hırs bürümüş durumda ki alçaklıkta sınır tanımıyorlar. Bütün bunlara rağmen, ne yaparlarsa yapsınlar, biz bu tarihi dönemde kimin ne söylediğini, kimin nasıl bir tavır takındığını, nasıl hareket ettiğini görüyor, mahşeri vicdana kaydediyoruz. Vakti saati günü geldiğinde, herkes terör karşısında tutumunun hesabını hem vicdanlara hem hukuka hem de tarihe verecektir, bu hesaptan kaçış yok. Bu dünyada kaçsanız bile ebedi alemde kaçış yok" ifadelerini kullandı.
(İHA)