Gündem

Orgeneral Güler'in eski koruma subayı hakim karşısında

FETÖ üyesi olduğunu kabul ederek etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in eski koruma subayı yüzbaşı Burak Akın'ın yargılanmasına başlandı.

Orgeneral Güler'in eski koruma subayı hakim karşısında
04-05-2018 01:27

ANKARA

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğunu kabul ederek etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in eski koruma subayı yüzbaşı Burak Akın ile Akın'ın ifadeleri doğrultusunda gözaltına alınan 4 kişinin "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan yargılanmasına başlandı.

Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuksuz sanıklar Burak Akın, Fuat Söylemez, Ayşe Söylemez, Mustafa Çopuroğlu ve Hüseyin Çetinkaya ile avukatları katıldı.

Burak Akın, savunmasında, FETÖ ile 1996'da ortaokul yıllarında Adana'nın Seyhan ilçesinde Ali isimli bir üniversite öğrencisinin okul önüne gelip "Derslerinize ücretsiz yardım edebiliriz." demesi üzerine tanıştığını söyledi.

Daha sonra o dönem üniversite öğrencisi olan sanıklardan Mustafa Çopuroğlu'nun kendileriyle ilgilendiğini belirten Akın, Kuleli Askeri Lisesini kazandıktan sonra da Çopuroğlu'nun ayda bir kez Adana'dan İstanbul'a gelip bir örgüt evinde kendisiyle dini konularda sohbet ettiğini, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyup vaazlarını dinlediklerini anlattı.

Daha sonra sanık Hüseyin Çetinkaya'nın kendilerinden sorumlu olduğunu dile getiren Akın, Çetinkaya'nın askeri okulda devresi olan Serdar Tekin'den de sorumlu olduğunu belirterek, "Tekin'i 1997'den beri tanımama rağmen FETÖ/PDY mensubu olduğunu 2005'te Çetinkaya'nın sorumluluğunda aynı grupta yer alınca öğrendim. Birlikte İstanbul'un Kartal ilçesinde ev kiraladık. Burada 2 haftada bir sohbetler düzenleniyordu. Daha sonra Fuat Söylemez bize dahil oldu. Kuleli Askeri Lisesinde aynı kısımdaydık. Samimi arkadaşımdı. Buna rağmen bu yapıdan olduğunu bilmiyorum." diye konuştu.

Örgütle 2010-2011 yıllarında irtibatını kopardığını dile getiren Akın, şöyle devam etti:

"Özel Kuvvetler Komutanlığına geçtim. Örgütle irtibatımı kopardım. Bir şekilde yine karşıma çıktılar ve üstü kapalı şekilde mesleğimi kaybetmeyle tehdit ettiler. Bu yapıdan olmadığı için eşimle boşanmamı dahi istiyorlardı. Bu yapıda kaldığım sürece anladım ki ne yaparsan yap kurtulamıyorsun. Kaç kez telefonumu değiştirdim. Bir şekilde size ulaşıyorlar. Özel kuvvetlerde çalıştığım dönemde çok sevdiğim bu görevden alınma korkusu ile devam ettim.

Darbede gerçek yüzlerini gördüm. Darbeden 4-5 ay sonra devrem Abdülkadir Koçyiğit aracılığıyla bana ulaşmak istediler. Koçyiğit bana yapının benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de görüşmek istemediğimi belirttim. Bunun dışında başka görüşmem olmadım. WhatsApp üzerinden Almanya numarasıyla arandım. Telefondaki sesin benden sorumlu Serkan isimli kişi olduğunu fark ettim. Bana, 'Kusura bakma, seninle ilgilenemedik, hakkını helal et.' dedi. Daha fazla konuşmasına müsaade etmeden telefonu kapattım. Üzülerek söylüyorum, TSK'da bu yapıyla alakalı kişiler hala çıkar, çıkacaktır. Bu örgütün kullanmadığı başka şifreli programlar veya yöntemler vardır ama benim şu an bildiğim bir kişi yok. Söyleyeceğim tek şey, samimi itirafçılık teşvik edilsin."

İtirafçı olması

Akın, amiriyle konuşarak, "geçmişte bir dönem bu yapı içerisinde bulunduğunu ancak kendisinin FETÖ'cü olmadığını" söylediğini ifade etti.

Akın, şöyle konuştu:

"Bu yapının ağına 13 yaşında düştüğümü, bildiklerimi savcılık makamına anlatmak istediğimi beyan ettim. Beni buna sevk eden sebep, Başçavuş Hüseyin Gürler ile tanışmamdır. Geçmişte onun da bir dönem bu yapıda bulunduğunu, darbe girişiminden sonra resmi makamlara giderek bildiklerini anlattığını öğrendim. 'Neden ben yapmıyorum' diye kendimi sorguladım. Ben bilerek ve isteyerek FETÖ/PDY içinde bulunmadım. Tamamen dini duygularla, bize yardımcı olmaları adına bulundum. Evet, yaptığım bir hatadır."

Akın, darbe girişiminden haberdar olmadığını kaydederek, "Komutanı korumak adına görev yapmaya çalışırken vuruldum. Bu yapı beni soyutlamasaydı, öyle ya da böyle bir şekilde benim de haberim olurdu. Adnan Arıkan tarafından, yakın mesafeden, öldürmek amacıyla ateş edildi. Mermi başımı sıyırarak dizime saplandı" diye konuştu.

Vurulma anı

Darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın koruma ekibinde bulunduğunu anımsatan Akın, Genelkurmay Karargahına ulaştıklarında, silahlar patladığı sırada hiçbir yere saklanmadığını, koşmaya başladığını, bu sırada kendisine ve makam aracına arkadan ateş edildiğini söyledi.

Akın, şöyle devam etti:

"Bana arkadan ateş eden şahıs da muhtemelen Adnan Arıkan'dı. 'Kuvvet komutanımıza ne yapıyorsunuz.' demem üzerine bir itiş kakış yaşandı. Halit Kazancı ilk başta uzaklaştı. Daha sonra yanıma gelirken, tabancasını tam dolduruşa getirdi. Ramazan Gözel müdahale talimatı verdi. Beni öldürmeme kastıyla ateş ettiyse, sıyırma amacıyla neden bacağımın dış kısmına ateş etmiyor? Yaralarımı inceleyen doktor, iki santim yana mermi saplansaydı, atar damarın zarar göreceğini ve kan kaybından 5 dakikada öleceğimi söyledi. Kendisi bana ateş ettiğini dahi kabul etmiyor. Adnan Arıkan da etmiyor."

Yapı içerisinde yer aldığı dönemde ByLock veya başka bir kriptolu telefon kullanmadığını, Bank Asya'ya para yatırmadığını anlatan Akın, "Bu yapının terör örgütü olduğunu bilseydim, MİT Müsteşarlığına giden O.K. gibi bildiklerimi anlatırdım. Bu yapının hiçbir zaman terörist bir eylemde bulunacağını düşünmemiştim. Ta ki 15 Temmuz'a kadar. O zaman bu yapının terörist bir yapı olduğunu anladım. Bu yapının içinde bulunduğuma pişmanım. Keşke daha önce gidip, adli mercilere yardımda bulunsaydım." dedi.

Diğer sanıkların savunmaları

Sanık Ayşe Söylemez de FETÖ ile üniversiteye hazırlandığı sıralarda tanıştığını, üniversite döneminde de örgütün Eskişehir'deki bir yurdunda kaldığını anlattı.

2015' başlarında örgüt ile bağını kopardığını öne süren Söylemez, "Örgüt içerisinde en son görüştüğümüz 'Recai' olarak bildiğim kişi ve onun eşi, dini konulardan çok siyasi konulardan konuşmaya başladı. Hükümeti kötüleyen konuşmalar yapmaya başlamışlardı. Bundan dolayı biz yavaş yavaş soğumaya başlamıştık. Eşimle birlikte örgüt ile bir daha görüşmeme kararı aldık ve bir daha görüşmedik." diye konuştu.

Mahkeme Başkanının "Eşinle katalog yöntemiyle evlendiğiniz belirtiliyor. Evliliğiniz nasıl oldu?" diye sorduğu sanık Ayşe Söylemez, "Eskişehir'de okuduğum sıralarda örgüt içinde tanıştığım bir kişinin yönlendirmesiyle eşim (Sanıklardan) Fuat Söylemez ile tanıştım. Bana eşimin fotoğrafı gösterilmedi. Eskişehir'deki kişi, Ankara'da bulunan Melek adlı bir kişinin numarasını verdi. O kişi bana eşimden bahsetti, bizi tanıştırmak istediklerini, evlilik düşüncem varsa bunu değerlendirebileceklerini söylediler. Bu şekilde tanıştık ve 1 yıl sonra da evlendik. Bizi tanıştıranlar eşimin örgüt içerisinde olduğunu söylediler." dedi.

Örgüt içerisinde bulunmasını bir "hata" olarak nitelendiren Söylemez, kendisini ve eşini "örgüt" noktasında suçlu bulmadığını söyledi. Söylemez, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgütün eşi ile irtibata geçmeye çalıştığını, örgüt mensubu kişilerin birkaç kez eşini aradığını bildiğini anlattı.

Mahkeme başkanından sanığa tepki

Sanık Fuat Söylemez de savunmasında, Tokat'ın Turhal ilçesinde 1996'da Anadolu Lisesinde öğrenciyken arkadaşı vasıtasıyla, derslerine yardımcı olacağını söyleyen bir kişiyle pastanede tanıştığını, ailesiyle görüşmesinin ardından bu kişinin yanında ders çalışmaya gittiğini söyledi.

1997'de askeri lise sınavlarını kazandığını, askeri lise döneminde kendisini ders çalıştıran kişiyle irtibatının sürdüğünü anlatan Söylemez, harp okuluna başladığı zaman bu kişinin kendisini başka bir kişiye devrettiğini bildirdi. 3. sınıfta Ümitköy'deki bir örgüt evine gidip Gaziosmanpaşa Üniversitesinde öğrenci olan bir kişinin sohbetine katıldıklarını bildiren Söylemez, örgüt içinde Serdar Tekin ve Burak Akın ile aynı sohbet grubunda yer aldıklarını anlattı ve bu döneme ilişkin bilgi verdi.

Sanık, eşiyle örgüt içi katalog evliliği yaptığını belirterek, "Üsteğmenliğimin son döneminde örgüt mensuplarının aracılığıyla görüştük ve evlendik. İkimizin de aynı cemaat içinde yer aldığı hususu kabul gördü ve evliliğimize karşı çıkılmadı." dedi.

Söylemez, 2015'te örgütle bağlantısını kopardığını, kendisini arayan Recai kod adlı kişiye bu durumu açık biçimde beyan ettiğini söyledi.

Mahkeme Başkanının, "Burak Akın itirafçı olmadan önce neden adalete teslim olmayı düşünmedin?" diye sorduğu Söylemez, "Hatalarım oldu. Bu örgütün ne olduğunu daha önceden fark etmem gerekiyordu. Görüşme sıklığımız görev yoğunluğu dolayısıyla çok azdı. Görüşmemiz sık olsaydı belki daha önceden fark ederdik. Burak Akın'ın ifade verdiğini medyadan duydum. Irak'ın kuzeyindeydim. Art niyetli biri olsam kaçardım, kaçmadım. Çantamı hazırladım ve beni teslim almalarını bekledim. Adalete güveniyorum. Darbeden haberdar değildim. Biz bağımızı kesmiştik. Hatalıyım, kabul ediyorum ama ben tam anlamıyla onlardan olduğumu değerlendirmiyordum." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan, Söylemez'in başka bir "örgüt ağabeyine" bağlanmasına sürekli "devretti" ifadesini kullanmasına tepki gösterdi. Başkan Sarıdoğan, "Bu devretti kelimesi de nedir? Nasıl bir jargon bu? Mal mı devrediyorsun?" dedi. Sanık, Mahkeme Başkanına, bunun örgüt içi bir tabir olduğunu söyledi.

"Benim gözetimimde çocuklar diye düşündüm"

Sanıklardan Mustafa Çopuroğlu da üniversite yıllarında örgüt ile tanıştığını belirterek, "Adana'da makina mühendisliği okuyordum. Devlet yurdunda kalıyordum. Örgütle 1995 yılında devlet yurdundan arkadaşlar vasıtasıyla tanıştım. Yemek var diye bizi bir yurda götürdüler. Yurdu beğendim. Kalmak istediğimi söyledim. Beni bir eve yönlendirdiler. Evde kalmaya başladım. Ortaokul öğrencilerine ders anlatmam istendi. Abdülkadir Koçyiğit ve Burak Akın'a ders anlattım. Bunlar benim gözetimimde çocuklar diye düşündüm. Aileleriyle aynı samimiyetle görüştük. Askeri sınavlara girdiler, kazandılar. 2. sınıfa kadar çocukların yanına İstanbul'a gittim. 3'üncü sınıfta derslerim kötüydü. Bana ev sorumluluğu da teklif etmişlerdi. Kabul etmedim. Teyzemin yanına çıktım. Çocukları Hüseyin Çetinkaya'ya devrettim ve ayrıldım. Daha sonra iş hayatına atıldım. Örgütle bir bağlantım kalmadı." diye konuştu.

Sanık Hüseyin Çetinkaya da maddi imkansızlıklar nedeniyle örgüte ait bir okulda eğitim gördüğünü, üniversite yıllarında Abdülkadir Koçyiğit ve Burak Akın'dan sorumlu olduğunu anlattı.

Mezun olduktan sonra örgüte bağlı kurumlarda öğretmenlik yaptığını belirten Çetinkaya, bu dönemde örgütteki görevleri ve örgüt mensubu olduğunu bildiği kişiler hakkında bilgi verdi.

Muhabir: Serdar Açıl

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÃœRKÄ°YE GÃœNDEMÄ°
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER