Sağlık

Op. Dr. Meydanoğlu: ‘Glokom, tedavi edilmezse körlüğe neden olabilir’

Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fatih Meydanoğlu, halk arasında göz tansiyonu ve karasu adlarıyla bilinen glokom hastalığının tedavi edilmezse körlüğe neden olabileceğini söyledi.

Op. Dr. Meydanoğlu: ‘Glokom, tedavi edilmezse körlüğe neden olabilir’
23-11-2016 14:47

İstanbul Cerrahi Fulya Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü uzmanlarından Op. Dr. Fatih Meydanoğlu, halk arasında göz tansiyonu veya karasu hastalığı olarak da bilinen glokom ile ilgili açıklamada bulundu. Glokomun göz içi basıncının yüksek seyretmesiyle göz sinir liflerinde tahribat oluşması ve sonucunda görme kaybına yol açan bir hastalık olduğunu belirten Meydanoğlu, sonucunda tedavi edilmediği takdirde körlüğe kadar giden ciddi bir rahatsızlık olduğunu söyledi. Göz tansiyonunu anlayabilmek için gözün yapısını kısaca bilmek gerektiğinin altını çizen Meydanoğlu, "Gözün en dış tabakası kornea dediğimiz saydam camsı tabakadır. Işık buradan gözümüze girer, gözün ön odacığını ve daha sonra göz merceğini geçerek arka odacığa geçer. Arka odacıkta odacığın içini döşeyen sinir lifleri tarafından algılanır. Bu sinir lifleri daha sonra gelen ışığı görüntü haline getirip beyne iletir. Bu görme sinirleri tarafından yapılır. Asıl görme olayı beynin görme merkezinde gerçekleşir. Burada gözümüz sadece bir kamera görevi görür. Göze gelen ışık gözden geçerken kesintiye uğramadan geçmesi gerekmektedir. Yani gözümüzün dış tabakası olan kornea ve lensimizde herhangi bir bozukluk olmaması gerekir veya bu dokularda herhangi bir damar olmaması gereklidir" dedi.

Glokom rahatsızlığını daha çok 40 yaşından yukarı şahıslarda görüldüğünü kaydeden Op. Dr. Fatih Meydanoğlu, ancak yenidoğan ve gençlerde de seyrek olarak görüldüğünü söyledi. Daha çok ailesinde birinci ve ikinci dereceden akrabalarında göz tansiyonu yüksekliği olan kişilerde daha sık görüldüğünü belirten Meydanoğlu; yüksek hipermetroplarda, yüksek miyoplarda üveyit denilen göz içi iltihaplanmalarında kontrol altında olmayan yüksek tansiyonlu veya düşük tansiyonlu şahıslarda, migreni olanlarda, göz tümörlerinde, uzun süreli steroid tedavisi yani kortizon tedavisi alanlarda daha sık görüldüğünü açıkladı.

Glokomun açık açılı ve dar açılı olmak üzere iki tip olduğunu söyleyen Meydanoğlu, "Açık açılı glokom genellikle pek fazla belirti vermez. Ancak nadir olarak sabahları hissedilen göz ve baş ağrısı, gece ışıkların etrafında hareler görme veya bulanık görme gibi nadir belirtiler verebilir. Ancak ilerleyen açık açılı glokomlarda görme alanlarında kör noktalar oluşur. Ayrıca daha da ilerlediğinde ise şahıs sanki bir borunun içinden bakıyormuşçasına cisimleri etrafındakileri görmeden algılar. Dar açılı glokomlarda ise belirtiler iris kökünün göz içi sıvısı boşaltım kanalının ağzını tıkamasıyla beraber tansiyon yükselmesiyle akut glokom krizi dediğimiz göz içi basıncının 40 -50 mm/civanın üstüne çıkması durumu hasıl olabilir. Burada çok şiddetli göz ve baş ağrısı, bulantı, kusma ve görme bulanıklığı olur. Bu durumun acilen tedavi edilmesi gereklidir" ifadelerini kullandı.

Glokom tanısı ve erken tanının önemi Glokom tanısının göz içi basıncı ölçümleriyle konulduğunu kaydeden Meydanoğlu, "Bunun için de herkesin yıllık rutin kontrole gelmesi gereklidir. Bu kontroller esnasında yapılan göz içi basıncı ölçümlerinde hastanın tansiyonu 10-20 mm civa arasında değil ise, 20 mm'den yüksek ise göz tansiyonu açısından takip edilmeli ve gerektiğinde tedavisi yapılmalıdır. Ayrıca görme siniri başının tomografik incelemeleri yapılabilir. Ön kamera açısı incelemesi yapılır, kornea kalınlığı incelemesi yapılır. Bunlarla göz tansiyonu tanısı konulur" diye konuştu.

İstanbul Cerrahi Fulya Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü uzmanı Op. Dr. Fatih Meydanoğlu, glokom tedavisinin üç şekilde yapıldığını belirterek tedavi yöntemlerini şöyle açıkladı: "Birincisi ilaçla tedavi, burada daha çok göz damlalarını kullanıyoruz. Bu damlalar iki şekilde glokomu (göz tansiyonu) düşürüyor. Birinci şekilde, göz içi sıvısı boşaltım kanallarını genişleten damlalar, ikinci şekilde göz içi sıvısının üretimini azaltan damlalardır. Bu damlalar her gün damlatılır. Belli periyotlarla gün içerisinde kullanılır ve hayat boyu kullanılmalıdır. Diğer bir lazer tedavisi de ECP dediğimiz siliyer cisime göz içi sıvısını üreten cisme yapılan lazerle tahribat tedavileridir. Bu doku tahrip edilerek daha fazla sıvı salgılanması engellenir. Ayrıca kriyoterapi dediğimiz dondurarak veya diyatermi dediğimiz yakarak siliyer cisim tahribatı ve göz içi sıvısının salgılanmasının azalması sağlanır. Üçüncü tedavi yöntemi ise cerrahi tedavidir. Burada göz içi sıvısının dışarı akımı yeni bir göz içi sıvı boşaltım kanalı yapılarak sağlanır trabekülektomi dediğimiz ameliyatlardır. İlk iki tedavide yani ilaç ve lazer ile göz içi basıncını düşüremiyorsak ve görme azalması devam ediyorsa mutlaka cerrahi tedaviye geçmek gerekir".

Glokom tedavisinde baÅŸarı oranının oldukça yüksek olduÄŸunu bildiren Op. Dr. MeydanoÄŸlu, eÄŸer hasta erken dönemde yakalanırsa, hiçbir zaman tam görme kaybı oluÅŸmadan hatta görme kaybına neden olmadan hastayı iyileÅŸtirebildiklerini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı: "Glokom tedavisinde teknolojik geliÅŸmeler lazerlerle gelmiÅŸtir. SLT dediÄŸimiz göz içi sıvısı boÅŸaltım kanalının tıkanmış olan bölümlerinin bu lazerle açılması saÄŸlanabilir. Ä°kinci olarak yaÄŸ lazer iridotomi yapılabilir. ECP dediÄŸimiz siliyer cisim yani göz içi sıvısını üreten organın tahrip edilerek sıvının az üretilmesi saÄŸlanır. Sonuç olarak göz tansiyonu tedavi edilmediÄŸi takdirde körlük getiren ciddi bir rahatsızlıktır. Genellikle sinsi bir hastalıktır. Belirti vermeden görmeyi bozabilir. Herkesin senede bir kez rutin göz muayenesine gelip göz tansiyonunu ölçtürmesi gereklidir. Yapılan tedaviler sonuçta baÅŸarılıdır ve göz tansiyonuna baÄŸlı görme kayıpları oluÅŸmadan kiÅŸiyi tedavi etmek mümkündür".  

Kaynak: IHA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÃœRKÄ°YE GÃœNDEMÄ°
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER