Suriyeli Elvani ailesinin, ölüm yolculuğuna açılmaya hazırlanırken tanıştıkları doktor çift sayesinde hayatları değişti.
Çocukların boğularak ölmesine izin vermek istemeyen Başcı çifti, aileyi yolculuktan vazgeçirerek çiftliklerine yerleştirdi. O gece Ege Denizi’nde batan bota binmekten son anda kurtularak okula başlayan dört çocuk ise takdir belgesi aldı.
Umuda yolculuk yapmak isteyen binlerce mültecinin soğuk ve karanlık sularda boğularak can vermesine rağmen tehlikeli yolculuğa çıkmaya hazırlanan Suriyeli Elvani Ailesi’nin hayatı, İzmirli hayırsever Başcı ailesini tanımalarıyla değişti. Altı ay önce adadığı kurban etini dağıtmak için Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Basmane semtine giden Doktor Bahar Başçı, Elvani ailesi ile karşılaştı.
BİNMEKTEN VAZGEÇTİKLERİ BOT BATTI, ARKADAŞLARI ÖLDÜ
Verdikleri adak ve yardım malzemelerini Elvani ailesinin kabul etmemesi üzerine sebebini merak eden Bahar Başçı, ailenin o gece bot ile Yunan adalarına geçmeye çalışacağını öğrendi. Hemen eşi Prof. Dr. Ali Başçı ile arkadaşı Doktor Hasan Omar’ı arayarak yanına çağıran Başçı, aileyi gitmekten vazgeçirerek Çamlıca mahallesindeki çiftliklerine yerleştirdi. O gece yeni bir hayata başlayan Suriyeli aile, binmekten son anda vazgeçtikleri botun Ege Denizi’nde battığını ve arkadaşlarının öldüğünü öğrendi. Soğuk sularda boğularak ölmekten son anda kurtulan dört çocuğunun okulda takdir belgesi aldığını söyleyen Suriyeli Anne Kevser Elvani, gece gündüz Başcı çifti için dua ettiklerini söyledi.
"BİZİMKİSİ DENİZDEN BİR KEPÇE SU ALMAK"
Çocukların o gün koluna ve eteğine tutunarak hüzünlü bakışlarını gördüğünü ve ölmelerine gönlünün razı olmadığını, Allah rızası için yardım eli uzattığını belirten Dr. Bahar Başçı, "Böyle bir bağ evimiz vardı. Hiç değilse cami avlusunda oturmaktan daha iyi olacağını düşündüm ve sordum, kabul ettiler. Çok fazla şeyler değil bunlar bizim için çünkü biz böyle bir aileyiz. Böyle gördük, milletçe de böyleyiz aslında, yardımseveriz. Dünya milletleri duysun. Biz ne kadar bir şey yapabildik ki bizimkisi denizden bir kepçe su almaya benziyor. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız da konuya çok duyarlılar. Çocukların aldıkları bu yardım ileriki yaşlarında farklı yansımaları olacak. Böyle yardıma muhtaç biri olduğunda ben eminim hepsi de öyle güzel yardımlar yapacaklar ki, öyle iyi yerlere gelecekler ki bizim bütün mutluluğumuz bu olacak" diye konuştu.
"TORUNUM YOKTU, ARTIK DÖRT TORUNUM VAR"
Hayırsever vatandaşlara da çağrıda bulunan Doktor Bahar Başçı, "İzmir’de de bazı kentlerde de boş duran yazlıklar, kullanılmayan evler vardır. Bu tamamen karşılıklı güven meselesiydi. Ben onların gözlerinde o ışığı gördüm. Eğer boşta duran evleri varsa dostlarımıza bunları açalım, el birliğiyle yardım edelim" ifadelerini kullandı.
Üç çocuğunun olduğunu ancak şu ana kadar torun sevinci tatmadığını belirten Prof. Dr. Ali Başçı ise "Torunumuz yoktu şimdi 4 tane torunlarımız oldu. Aileyi çok sevdik" dedi.
"DÖRT ÇOCUK DA TAKDİR ALDI"
Aileye maaş bağlamak ve çiftliklerine yerleştirmekle yetinmeyen Prof. Dr. Ali Başçı, Torbalı’da girişimlerde bulunarak dört çocuğun Korucuk İlköğretim Okulu’na yazdırılmasını sağladı. Çocukların okulda başarılı olmasıyla mutluluklarının katlandığını belirten Prof Dr. Ali Başçı, şöyle konuştu:
"Dördü birden takdir almışlar. Son derece güzel bir şey, okul da çocukları teşvik ediyor. Okulda da çocukları o kadar benimsediklerini gördük ki, öğretmenler diğer öğrencilerin eve götürmeleri için evden yemek getirip verdiklerini söyledi. Bu çok hoş, çocukların duyarlılığı beni çok duygulandırdı. Bayramda seyranda mesaj gönderiyorlar, Cuma tebriğinde bulunuyorlar. Giderek Türkçeleri daha iyi olarak mesajlar geliyor."
"DEVLETİN YETİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL, MİLLETÇE DE YAPMALIYIZ"
Türk milletinin misafirperver olduğunu, milletçe yardımlarda bulunmak gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye asırlardır bu işi yapıyor. 500 sene önce biz Yahudileri getirdik bu ülkeye, bizim Musevi vatandaşlarımız hep o insanların torunlarıdır aslında. Daha önce peşmergeleri aldık, hep aldık yani. Bu insanları orada ölüme bırakamazdık. Türkiye bu kadar insanı almak zorundaydı. Bu durum bu insanların kaderi olduğu kadar bizim de kaderimiz. Devlet bu iş için çaba gösteriyor ama insanların da biraz konuya sahip çıkmaları gerekiyor. 3 milyon misafirimiz var ve bu bizim milli geleneğimiz. Milletçe de bizim illa ki bir şeyler yapmamız lazım, yalnız her şeye devletin yetişmesi mümkün değil.”
"BORÇLARINI DOKTOR OLARAK ÖDEYECEKLER"
Suriyeli dört çocuğun doktor olmak istediğini dile getiren Başçı, kendilerine ve Türk milletine borçlarını doktor olarak ödemek istediklerini anlattı.
Botla denize açılmaktan ve ölmekten kurtulduklarını belirten evin en büyük çocuğu Suriyeli Elvan Elvani aileye minnetar olduklarını belirtti. İleride doktor olmak istediğini ifade eden Elvan Elvani, "Almanya’ya, Yunanistan’a gidecektik. Doktor geldi, ’Deniz yok gitmek yok’ dedi. Burada bize ev verdi. Ev çok güzel, ekmek var. Allah razı olsun inşallah. Okul güzel çok teşekkür ederim. Öğretmenim Mustafa Hocama, hepsine hepsine teşekkür ederim" diye konuştu.
Evlerine bombalar düştüğünü belirten ve zaman zaman gözleri dolan kardeşlerden 13 yaşındaki Muhammed Elvani de Doktor Bahar Başçı’yı çok sevdiğini söyledi.
"BEŞAR ESAD’DAN NEFRET EDİYORUZ"
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’dan nefret ettiklerini ve hayırsever çiftin yardımıyla yeniden hayata döndüklerini belirten Suriyeli Anne Kevser Elvani de şöyle konuştu:
"Görünce onları yeniden hayata dönmüş gibi olduk. Denize açılacaktık belki hayatta olmayacaktık ama önce Allah sonra onlar sayesinde hayattayız. Çok mutluyuz, Allah razı olsun. Korkunç, yardım ettiler, hiç beklemediğimiz bir şeyle karşılaştık. Böyle iyi insan görmedik. Tek ricamız çocuklarımızın geleceği ve eğitimleri, çok önemli bizim için. Onları iyi okutsunlar yeter bizim için."
"GEL, GEL NE OLURSAN OL, GEL"
Hayırsever ailenin 20 yıl önce annelerinden ev hediyesi olarak aldıkları ve o günden bu yana duvarda asılı olan Mevlana’nın ’Gel, gel ne olursan ol, gel. İster kafir, ister Mecusi ister puta tapan ol, gel. Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir. Yüz defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel’ yazısı ise tesadüf dedirtti.
(İHA)
Çocukların boğularak ölmesine izin vermek istemeyen Başcı çifti, aileyi yolculuktan vazgeçirerek çiftliklerine yerleştirdi. O gece Ege Denizi’nde batan bota binmekten son anda kurtularak okula başlayan dört çocuk ise takdir belgesi aldı.
Umuda yolculuk yapmak isteyen binlerce mültecinin soğuk ve karanlık sularda boğularak can vermesine rağmen tehlikeli yolculuğa çıkmaya hazırlanan Suriyeli Elvani Ailesi’nin hayatı, İzmirli hayırsever Başcı ailesini tanımalarıyla değişti. Altı ay önce adadığı kurban etini dağıtmak için Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Basmane semtine giden Doktor Bahar Başçı, Elvani ailesi ile karşılaştı.
BİNMEKTEN VAZGEÇTİKLERİ BOT BATTI, ARKADAŞLARI ÖLDÜ
Verdikleri adak ve yardım malzemelerini Elvani ailesinin kabul etmemesi üzerine sebebini merak eden Bahar Başçı, ailenin o gece bot ile Yunan adalarına geçmeye çalışacağını öğrendi. Hemen eşi Prof. Dr. Ali Başçı ile arkadaşı Doktor Hasan Omar’ı arayarak yanına çağıran Başçı, aileyi gitmekten vazgeçirerek Çamlıca mahallesindeki çiftliklerine yerleştirdi. O gece yeni bir hayata başlayan Suriyeli aile, binmekten son anda vazgeçtikleri botun Ege Denizi’nde battığını ve arkadaşlarının öldüğünü öğrendi. Soğuk sularda boğularak ölmekten son anda kurtulan dört çocuğunun okulda takdir belgesi aldığını söyleyen Suriyeli Anne Kevser Elvani, gece gündüz Başcı çifti için dua ettiklerini söyledi.
"BİZİMKİSİ DENİZDEN BİR KEPÇE SU ALMAK"
Çocukların o gün koluna ve eteğine tutunarak hüzünlü bakışlarını gördüğünü ve ölmelerine gönlünün razı olmadığını, Allah rızası için yardım eli uzattığını belirten Dr. Bahar Başçı, "Böyle bir bağ evimiz vardı. Hiç değilse cami avlusunda oturmaktan daha iyi olacağını düşündüm ve sordum, kabul ettiler. Çok fazla şeyler değil bunlar bizim için çünkü biz böyle bir aileyiz. Böyle gördük, milletçe de böyleyiz aslında, yardımseveriz. Dünya milletleri duysun. Biz ne kadar bir şey yapabildik ki bizimkisi denizden bir kepçe su almaya benziyor. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız da konuya çok duyarlılar. Çocukların aldıkları bu yardım ileriki yaşlarında farklı yansımaları olacak. Böyle yardıma muhtaç biri olduğunda ben eminim hepsi de öyle güzel yardımlar yapacaklar ki, öyle iyi yerlere gelecekler ki bizim bütün mutluluğumuz bu olacak" diye konuştu.
"TORUNUM YOKTU, ARTIK DÖRT TORUNUM VAR"
Hayırsever vatandaşlara da çağrıda bulunan Doktor Bahar Başçı, "İzmir’de de bazı kentlerde de boş duran yazlıklar, kullanılmayan evler vardır. Bu tamamen karşılıklı güven meselesiydi. Ben onların gözlerinde o ışığı gördüm. Eğer boşta duran evleri varsa dostlarımıza bunları açalım, el birliğiyle yardım edelim" ifadelerini kullandı.
Üç çocuğunun olduğunu ancak şu ana kadar torun sevinci tatmadığını belirten Prof. Dr. Ali Başçı ise "Torunumuz yoktu şimdi 4 tane torunlarımız oldu. Aileyi çok sevdik" dedi.
"DÖRT ÇOCUK DA TAKDİR ALDI"
Aileye maaş bağlamak ve çiftliklerine yerleştirmekle yetinmeyen Prof. Dr. Ali Başçı, Torbalı’da girişimlerde bulunarak dört çocuğun Korucuk İlköğretim Okulu’na yazdırılmasını sağladı. Çocukların okulda başarılı olmasıyla mutluluklarının katlandığını belirten Prof Dr. Ali Başçı, şöyle konuştu:
"Dördü birden takdir almışlar. Son derece güzel bir şey, okul da çocukları teşvik ediyor. Okulda da çocukları o kadar benimsediklerini gördük ki, öğretmenler diğer öğrencilerin eve götürmeleri için evden yemek getirip verdiklerini söyledi. Bu çok hoş, çocukların duyarlılığı beni çok duygulandırdı. Bayramda seyranda mesaj gönderiyorlar, Cuma tebriğinde bulunuyorlar. Giderek Türkçeleri daha iyi olarak mesajlar geliyor."
"DEVLETİN YETİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL, MİLLETÇE DE YAPMALIYIZ"
Türk milletinin misafirperver olduğunu, milletçe yardımlarda bulunmak gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye asırlardır bu işi yapıyor. 500 sene önce biz Yahudileri getirdik bu ülkeye, bizim Musevi vatandaşlarımız hep o insanların torunlarıdır aslında. Daha önce peşmergeleri aldık, hep aldık yani. Bu insanları orada ölüme bırakamazdık. Türkiye bu kadar insanı almak zorundaydı. Bu durum bu insanların kaderi olduğu kadar bizim de kaderimiz. Devlet bu iş için çaba gösteriyor ama insanların da biraz konuya sahip çıkmaları gerekiyor. 3 milyon misafirimiz var ve bu bizim milli geleneğimiz. Milletçe de bizim illa ki bir şeyler yapmamız lazım, yalnız her şeye devletin yetişmesi mümkün değil.”
"BORÇLARINI DOKTOR OLARAK ÖDEYECEKLER"
Suriyeli dört çocuğun doktor olmak istediğini dile getiren Başçı, kendilerine ve Türk milletine borçlarını doktor olarak ödemek istediklerini anlattı.
Botla denize açılmaktan ve ölmekten kurtulduklarını belirten evin en büyük çocuğu Suriyeli Elvan Elvani aileye minnetar olduklarını belirtti. İleride doktor olmak istediğini ifade eden Elvan Elvani, "Almanya’ya, Yunanistan’a gidecektik. Doktor geldi, ’Deniz yok gitmek yok’ dedi. Burada bize ev verdi. Ev çok güzel, ekmek var. Allah razı olsun inşallah. Okul güzel çok teşekkür ederim. Öğretmenim Mustafa Hocama, hepsine hepsine teşekkür ederim" diye konuştu.
Evlerine bombalar düştüğünü belirten ve zaman zaman gözleri dolan kardeşlerden 13 yaşındaki Muhammed Elvani de Doktor Bahar Başçı’yı çok sevdiğini söyledi.
"BEŞAR ESAD’DAN NEFRET EDİYORUZ"
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’dan nefret ettiklerini ve hayırsever çiftin yardımıyla yeniden hayata döndüklerini belirten Suriyeli Anne Kevser Elvani de şöyle konuştu:
"Görünce onları yeniden hayata dönmüş gibi olduk. Denize açılacaktık belki hayatta olmayacaktık ama önce Allah sonra onlar sayesinde hayattayız. Çok mutluyuz, Allah razı olsun. Korkunç, yardım ettiler, hiç beklemediğimiz bir şeyle karşılaştık. Böyle iyi insan görmedik. Tek ricamız çocuklarımızın geleceği ve eğitimleri, çok önemli bizim için. Onları iyi okutsunlar yeter bizim için."
"GEL, GEL NE OLURSAN OL, GEL"
Hayırsever ailenin 20 yıl önce annelerinden ev hediyesi olarak aldıkları ve o günden bu yana duvarda asılı olan Mevlana’nın ’Gel, gel ne olursan ol, gel. İster kafir, ister Mecusi ister puta tapan ol, gel. Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir. Yüz defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel’ yazısı ise tesadüf dedirtti.
(İHA)