İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, bireysel olarak koronavirüsten korunmanın yollarını, vatandaşların nasıl hareket etmesi gerektiğini ve virüsün dünya genelinde yayılmasıyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Koronavirüsün insana adapte olmuş bir virüs hastalığı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Öztürk, 2002’de Sars koronavirüsü, 2012'de Mers koronavirüsü ve 2019’un sonu itibarıyla da KOVID-19 olarak karşımıza çıktığını söyledi.
"Virüsün bazı koşullarda 9 güne kadar yaşadığı durumlar var"COVID-19'un 2 metre öteye gidebilen öksürük ve aksırık yoluyla havaya saçılan, damlacık adı verilen partiküllerle bulaştığını ifade eden Öztürk, "2 metre içinde bir hasta varsa, bu, solunum yolundan açığa çıkan damlacıklarla bulaşabiliyor. Özellikle ağızdan ve burundan girerek bulaşıyor. İkinci bir bulaşma yolu da temastır. Damlacıklar çevreye bulaşıyor. Virüsün, bazı koşullarda saatlerce, bazı koşullarda 9 güne kadar yaşadığı dönemler var. Biz buraya dokunduğumuzda, ellerimizi ağzımıza, burnumuza, gözümüze değdirdiğimizde bulaşabiliyor." diye konuştu.
Prof. Dr. Recep Öztürk, koronavirüs enfeksiyonunun şu anda Türkiye'de olmadığını net olarak bildiklerini, Sağlık Bakanlığının bütün araştırmalarını şüpheli vaka bulmaya odakladığını söyledi.
Hastalığın duyulmasıyla birlikte Sağlık Bakanlığının virüsün ülkeye girmemesi için bütün tedbirleri aldığını hatırlatan Öztürk, "Dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde, İtalya’da, Amerika’da, İngiltere’de, İsviçre’de vakalar olduğunu biliyoruz. Sayın Bakan da en son Bilim Kurulu toplantısında ifade etti. Bulaşıcı bir hastalık, çok farklı kanallar kullanarak geliyor." diye konuştu.
"COVID-19'un herhangi bir ilde görülmesi durumunda kişi yetkili hastanelerde izlenecek, temas edenler de izolasyona alınacak" diyen Öztürk, "Başka insanlara ve başka illere yayılmaması için elden gelen bütün gayret gösterilecek. Hasta odaklı bir çalışma yapılacak. Sağlık kuruluşlarının üzerine düşeni tek başına yapmasıyla sorun çözülmüyor. Devlet-vatandaş iş birliğini burada mükemmel şekilde kurabiliriz ki bundan önceki salgınlarda hep başarıldı." ifadelerini kullandı.
"Hasta, tam olarak iyileşene kadar dışarı çıkmamalı"Öztürk, hastalığın Türkiye'de görülmesi durumunda vatandaşların nasıl davranması gerektiğini şöyle anlattı:
"Olgular belli bir süre evlerde izlenmek zorunda kalacak. Her şeyden önce hastalık dönemlerinde kendilerine özel, havalandırması sağlanan bir odada kalacaklar. O odadan dışarıya elden geldiğince çıkmayacaklar. Kendilerine bir bakıcı görevlendirilmiş olabilir. Bu kişi de bakım için odaya girişte maske takacak. Hasta da maske takacak. Hasta ve bakım verenler sık sık ellerini yıkayacaklar. Bakım için eldivenlerini giyecek. Alkol bazlı bir el antiseptiği de bu amaçla kullanılabilir."
Hasta olan kişinin kullandığı eşyaların bir başkası tarafından kullanılmaması gerektiğine dikkati çeken Öztürk, "Çamaşır suyuyla hastanın dokunma olasılığı olan tuvaletler, komodinler, hastanın elinin ulaştığı her yer günde en az bir kere genel olarak ve temas sonrası silinmesi gerekiyor. Bu hastalar tam olarak iyileşene kadar da kesinlikle dışarıya çıkmamalı." dedi.
"Çocuklarda neredeyse hiç görülmüyor"Öztürk, virüsün ileri yaştaki hastaları daha fazla etkilediğini belirterek şu bilgileri verdi:
"Çok net görülüyor ki virüs 50 yaşından sonra öldürmeye başlıyor. Esas öldürücü etkisini de 70 yaşından sonra gösteriyor. Böbrek yetmezliği gibi kronik hastalıklar, kalp hastalığı, diyabet, şeker hastalığı gibi bir hastalık durumu varsa ağır seyrediyor. Çocuklarda zaten neredeyse hiç görülmüyor. 50 yaşın altında ölüm çok düşük."
"İran'da bir kontrolsüzlük olduğunu söyleyebiliriz"Devlet-vatandaş iş birliğiyle 2002 yılında Sars virüsünün Türkiye'de görülmediğini, Mers virüsünün ise sadece bir vakayla görüldüğünü hatırlatan Öztürk, Türkiye'nin COVID-19 konusunda sağlık alt yapısının ve koruyucu ekipmanların hazır olduğunu ve yol haritasının belirlendiğini ifade ederek "Türkiye’de kötü bir senaryonun gerçekleşmeyeceğine inanıyorum, virüsün Türkiye girmesi durumunda birkaç ilde lokal vaka olarak kalacağını düşünüyorum." dedi.
Hastalığın görülmesi durumunda paniğe düşülmemesi gerektiği uyarısında bulunan Öztürk, "Güney Kore’de birden arttı. İran’da arttı ama özellikle İran için konuşursak orada belli bir kontrolsüzlük olduğunu söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.
İran'da ölüm oranının yüzde 20 ile başladığını hatırlatan Öztürk, "Bu hastalıkta ölüm oranı şu anda yüzde 3 dolaylarındadır. Bakıldığında İran’da en az 6 kat daha fazla saptanmamış olgu var diye düşünebiliyorsunuz. Şu anda bu doğrulanıyor. Vaka ölüm oranları yüzde 10’lara kadar düştü. Bu giderek azalacak. Tespit edilmemiş vakalar var." dedi.
Çin'in salgınla birlikte şeffaf davranmasının pozitif bir politika olduğunu dile getiren Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çin’in, bu son salgında, koskoca bir eyaleti karantinaya alma cesareti olmasaydı hastalık şu anda çok daha fazla yayılırdı. Kişilerin her yönüne dokunabilen kararlar almak zorundasınız. Devletlerin politikasında temel davranış değişikliklerine neden olacak kararlar olmazsa yayılım riski yüksek oluyor."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com