Politika

"Niye gittin, neden geri çekildin?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Irak arasında yaşanan gerginlik nedeniyle hükümeti suçladı. Kılıçdaroğlu, Başika kampındaki askerlerden bir kısmının çekilmesiyle ilgili, "Niye gittin, neden geri çekildin?" dedi....

"Niye gittin, neden geri çekildin?"
15-12-2015 17:13
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Irak arasında yaşanan gerginlik nedeniyle hükümeti suçladı. Kılıçdaroğlu, Başika kampındaki askerlerden bir kısmının çekilmesiyle ilgili, "Niye gittin, neden geri çekildin?" dedi.
TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Irak arasında Musul’a asker gönderilmesi nedeniyle yaşanan gerginliğe ilişkin hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçladı. Türk askerinin Musul’a gittiğinde kahramanlık edebiyatları yapıldığını, şimdi ise Türk askerinin geri çekildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi” dedi.

“TBMM BU OLAYA DUYARLILIK GÖSTERMEYİP HANGİ OLAYA GÖSTERECEK”
Suruç saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarının da izlediği grup toplantısında olaya ilişkin konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “Konuyu büyük bir duyarlılıkla izledik ve hemen arkasından TBMM’yi olağanüstü toplanması için çağrıda bulunduk. Ama bu gerçekleşmedi. AKP ve MHP’li milletvekilleri parlamentonun olağanüstü toplanmasına uygun bakmadı. Sizin seçtiğiniz milletvekilleri sizin dertlerinizi çözmek için Meclisi toplamayacaklar da Allah aşkına ne için toplanacak. 33 çocuğumuz hayatını kaybetti. Bir terör eylemi sonunda hayatını kaybetti. Bu olaya TBMM duyarlılık göstermeyecek hangi olaya gösterecek?” dedi.

“SEVGİLİ AZİZ SANCAR SENİ ÇOK SEVİYORUZ”
Aziz Sancar’ın Nobel ödülüne layık görülmesine olağanüstü sevindiğini belirten Kılıçdaroğlu, Sancar’ın aldığı ödülü “Çığır açacak bir ödül” olarak nitelendirerek, “O bir Cumhuriyet çocuğu. Mardin’de zor koşullarda okudu ve bugün dünyanın en prestijli ödülünü aldı. Sevgili Aziz Sancar seni çok seviyoruz, bize mutluluk yaşattığın için. Aziz Sancar’ın başka bir özelliği Mustafa Kemal’e hayranlığı. Bir kez daha Mustafa Kemal’i haklı çıkarttılar. ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir’ diyor. Aziz Sancar, ‘bu ödül Atamız sayesinde alınmıştır’ diyor. Ödülünü 19 Mayıs’ta Türkiye’ye gelerek Anıtkabir’de Atatürk’e sunacağını söyledi. Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerinden farklı kılan Mustafa Kemal’in öngörüsüdür” ifadelerini kullandı.

“SİZ DARBE DÖNEMİNİ ARATMAYACAK BİR SÜREÇLE GAZETECİLERİ HAPSE ATIYORSUNUZ”
Tutuklu gazetecilere ilişkin yaptığı açıklamada hükümeti suçlayan Kılıçdaroğlu, toplumun bilgi alma kanallarının tıkandığını kaydederek, “Hafta sonu Silivri’ye gittim. Keşke herhangi bir gazeteye gidip sabah kahvaltısı yapabilseydim. İki gazeteci arkadaşımızı ziyarete gittim. Uzun uzun konuştuk. Eğer demokrasi diyorsak, özgürlük diyorsak bunun mihenk taşı basındır. Basının özgür olmadığı bir ülkede toplum özgür değildir" dedi.
Toplumun bilgi edinme kanallarının tıkandığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Gazeteci kendisine otosansür uyguluyorsa, yazdığı haberden dolayı hapse atılıyorsa, haber yaptığı için işinden atılıyorsa oturup hep beraber düşünmemiz lazım. Bu işin sağı solu yok. İnsani gelişmişlik endeksi yayınlandı, eskiden 69. sıradaydık, geriledik 72. sıraya geldik. Lübnan, Kosta Rika ve İran bizim önümüze geçti. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürdü. Bir diktatör bozuntusu, bunun hesabını vereceksin. Hiç kimsenin Türkiye’nin onuru ile oynamaya hakkı yoktur."
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin acılar, gözyaşları ile şekillendiğini çok iyi bildiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Aydınların bedel ödediğini çok iyi biliyoruz. Bedel ödemenin bazen onur olduğunu da çok iyi biliyoruz. Bedelin 78 milyon için ödendiğini biliyoruz. 32 gazetecimiz hapiste. ‘Sizin ülkenizde gazeteciler neden hapiste’, bu soru ile Başbakan ve Cumhurbaşkanının muhatap olması Türkiye için en büyük ayıp bunun farkında değiller. Biz yargılanmasınlar demiyoruz, yargılansın. Bir yargıç mahkum ederken, bir başka yargıç mektup yazıp haksızlığa dikkat çekiyorsa o ülkede umut da vardır. Türkiye’yi bulunduğu bu noktadan daha yüksek bir çıtaya hepimizin çekmesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanı gazetecilerle geliyor uçakta; her şey soruluyor, bir gazetecinin aklına gelip de şu gazetecilerin tutukluluğunu sormuyor. Korkuyorsanız o uçağa niye biniyorsunuz, gazetecilik yapacaksanız bu soruyu niye sormuyorsunuz. Dünyanın sorduğu soruyu sormaktan korkuyorlar. Gazeteciler bütün dünyada korunur, haber yapma özgürlükleri güvence altına alınmıştır. Ama siz darbe dönemlerini aratmayacak bir süreç ile gazetecileri hapse atıyorsunuz.”

“ASKERİ GÖNDERDİK, ARKADAN BİR DE KAHRAMANLIK EDEBİYATI YAPTIK”
Türkiye ile Irak arasında yaşanan krizi değerlendiren, Musul’a askerin gitmesinden sonra kahramanlık edebiyatı yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Irak Merkezi Yönetiminden izin alırsınız, askerinizi gönderirsiniz. Ne için? Türkiye’nin güvenliği için, Peşmergeyi eğitmek için, IŞİD terör örgütü ile mücadele için olabilir. Kimsenin itiraz ettiği yok. Siz bir hukuk devletiyseniz evrensel hukuku da bilmeniz gerekiyor. BM gibi bir örgüt var, NATO gibi bir kuruluş var, AB var, AİHM var. Asker gönderiyorsanız Dışişleri Bakanını ya da herhangi bir yetkiliyi Irak’a, ‘biz daha önce asker göndermiştik, şu gerekçelerle sayıyı artırmak istiyoruz’ dersiniz, ikna edersiniz, kabul ederler gönderirsiniz. Bunu yapmıyorlar. Askeri, tankları gönderdik, arkadan birde kahramanlık edebiyatı yaptık, ‘kimse geri gönderemez, onlardan mı izin alacağız biz.’ Benzerini daha önce yaşadık. Eski Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 4 Aralık 2012’de biniyor GAP uçağına ‘Erbil’e gideceğiz’ diyor. Kalkıyorlar, uçak bir süre sonra Kayseri’ye iniyor. Niye Kayseri’ye indin, ‘Merkezi Hükümet izin vermiyor.’ Kardeşim neden daha önce izin almıyorsun, Türkiye’yi niye rezil ediyorsun. Şimdi aynı şey, gönderdik diye, efelendiler, kahramanlık edebiyatı yaptılar şimdi geri çekiliyorlar. Türkiye’nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, bölgesinde saygınlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Havuz medyasında tık yok."
Bağdat ve Basra’da Türkiye aleyhine gösteriler yapıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Oysa bizim o topraklarla kadim bir dostluğumuz vardı. Açıkça Türk halkına yalan söylediler, ‘biz oraya davetli olarak gittik’ dediler. Irak’ın Başbakanı ‘biz davet etmedik’ diyor. Sizi kim davet etti oraya? Diyecekler ki yine ‘bizi kandırdılar.’ Sen çocuk musun? Bir başka çelişki, ‘onlardan mı izin alacağız, biz gideriz.’ İyi de Rus uçağını niye düşürdün o zaman. Şimdi sen onların toprağını işgal ediyorsun. Bu çifte standardı dünya görmez mi? ABD, ‘Irak topraklarına hükümetin rızası olmadan asker konuşlandırmayı desteklemiyoruz’ dedi. Irak yönetimi, ‘ben gideceğim BM Güvenlik Konseyine başvuracağım’ dedi. Araya bir sürü insan girdi ve Türkiye geri çekildi. Türkiye’nin onuru ile oynama hakkını size kim verdi. ‘Ben istediğim yere giderim.’ sanki Trabzon’a, Rize’ye asker gönderiyor. Niye gittin, neden geri çekildin? Önceden heyetin gitmesi gerekirken sonra heyet gönderdiler. Karşılıklı mutabakat sağlandı diye açıklama var. O zaman mutabakat sağlandıysa niye geri çekildiniz. Sayın Erdoğan ‘geri çekilmeyeceğiz’ diyordu, şimdi niye geri çekiliyorsun? Türkiye Cumhuriyeti Devletini küçük düşüren ben değil, siz küçük düşürüyorsunuz” ifadelerini kullandı.

“HENDEKLERİ KAZANLAR ŞUNU UNUTMASIN, TÜRKİYE’YE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ SİZ YAPIYORSUNUZ”
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin hiçbir komşusunun kalmadığını, bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin içeride de çok ciddi sorunlar yaşadığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Kentler Lübnan gibi. Belli bölgelere girilmiyor, hendekler kazılmış. Hendekleri kazanlar şunu unutmasın, Türkiye’ye en büyük kötülüğü siz yapıyorsunuz. O hendekleri orada yaşayan vatandaşlara zorla kazıttılar. Güvenlik güçleri bir kentin sokaklarında gezmeyecek de kim gezecek. O bölgenin insanları şimdi Suriyeli mülteciler gibi göç etmeye başladı. İki arada bir derede kalmışlar. 78 milyon vatandaşıma şu soruyu soruyorum, Türkiye’yi bu hale kim getirdi? 2002’de hükümet oldular, terör yoktu, nasıl oldu da bu hele geldi? Bildiklerini yaptılar ve Türkiye’yi bu hale getirdiler. Bu çözüm süreci denen süreç içinde terör örgütünün kentlerde yuvalanması ve kentleri silah deposuna dönüştürmesi kimin zamanında oldu? Valilere, güvenlik güçlerine talimat verdiniz dokunmayın diye. Onlar da silahlandılar."
Türkiye’yi yeniden bir terör batağının içine sürükleyen bir iktidarın sorunları çözme kapasitesinin bittiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Kendisi sorun olan bir iktidar Türkiye’yi yönetemiyor. İçeride ve dışarıda çuvallayan bir yönetim var. İnsanlar göç etmeye başladı, nereye kadar gidecek? Acaba siyasi iktidar bunun sorumluluğunu üstleniyor mu? İktidar, ‘Esat, Irak, PKK bizi kandırdı’ diyor, sizi kim kandırmadı? Bildiğini okudu ve Türkiye’yi bu noktaya getirdi” ifadelerini kullandı.

“FABRİKA BİR MAFYA LİDERİNİN ELİNE DÜŞÜYOR”
Sivas Demir Çelik Fabrikasında eylem yapan işçilere kimsenin sahip çıkmadığını, sadece CHP’nin işçilerin yanında olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, sendika başkanlarına şöyle seslendi:
“Sıcak koltuklarında oturan, lüks arabalarla işçilerin paraları ile gezen sendika ağalarına soruyorum, işçiler eylem yapıyor. Hiçbir partinin yapmadığını biz yaptık, işçilere biz sahip çıktık. Arkadaşlarımızı görevlendirdik, her kesimle görüştüler ve bir rapor hazırladılar. 40 bin dönüm arazide kurulan bir fabrika. 115 aile ve bekar lojmanı var. Açıldığında 747 çalışanı vardı, 360 milyon dolara mal olmuştu bu kamu fabrikası. Özelleştirildi yaklaşık 10 milyon dolara. Tam bir felaket ve sonunda fabrika bir mafya liderinin eline düşüyor. İşçiler son 12 yılda ancak iki yıl düzenli maaş aldı. Bayram geliyor ufak bir harçlık veriyorlar. Vali ve Defterdar kayyum tayin ediliyor, kimse yönetmiyor. Gidiyorlar AKP milletvekillerine, ‘bizim gücümüz mafya liderine yetmiyor’ diyorlar. Senin gücün ona yetmiyor da niye gariban işçiye yetiyor. Onun oturduğu lojmanın elektriğini niye kesiyorsun, onların çocukları okula giderken servis arabalarını niye yasaklıyorsun? İşçiye gelince gücün yetiyor, mafya liderine gelince gücün yetmiyor, sen o mafya lideri ile kardeşsin, sorun orada zaten. Orada çalışan işçinin sorunuyla ilgilenmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi, devlet değil, hükümet. Her sorunun çözüm adresi CHP’dir. Bu sorunun çözümü çok kolay. 6183 sayılı Kanun var, bu kanuna göre eğer bir işveren devlete büyük borç takmışsa, devlet o fabrikaya el koyar. Yani gidersiniz fabrikayı devletleştirirsiniz. Örneği var, geçmişte Adana’da yapıldı. Sivas Valisine iki çağrı, lojmanların elektriğini kestin o insanlar ısınamıyor, bunu yapmaman lazım. Çocukların okula gitmeleri için gereken servis araçlarını aldın, devlet olarak bunu sağlamalısın. Aksi taktirde biz bunu her dönem senin beceriksizliğin yüzünden dile getiririz. Bunların ikisini de sağlayın.”
17-25 Aralık’ın aynı zamanda yolsuzlukları anma haftası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Birileri sanıyor ki, biz yolsuzlukları unutacağız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak bizim namus borcumuzdur. Onun hesabını sormadan bizim bu işin arkasını bırakmamız mümkün değil. Yolsuzluk yapanlar hangi mevkide olursa olsun bunun hesabını sormak her yurtseverin boynunun borcudur.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER