ANKARA
Geleneksel Mevlevi sufi müziğinin dünyaca ünlü ustası, neyzen Kudsi Erguner, tasavvuf musikisinin tam olarak doğru bilinmediğine ve yanlış kullanıldığına işaret ederek, Batılılaşmak için medeniyetin terk edildiğini ve ithal edilen medeniyet arasında bir denge kurulamadığını söyledi.
1973'ten beri Fransa'da yaşayan ünlü neyzen Kudsi Erguner ve duayen kanun sanatçısı Tahir Aydoğdu, Institut Français organizasyonu kapsamında Divan Çukurhan'da sanatseverlere konser verdi.
Erguner, konser öncesi tasavvuf musikisi ve dünyada değişen müzik zevklerine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Tasavvuf musikisinin anlamının ne olduğunun tam olarak bilinmediğine işaret eden Erguner, bunun insanın zevk alarak dinlediği bir müzik türü olduğunu söyledi.
Erguner, tasavvufun, eski zamanlarda varlığını gösteren tekkelerde, dergahlarda yaşayan insanların zevkiyle gelişmiş bir müzik repertuvarı olduğunu, ayrıca "Mevlevi ayini" diye bir müzik formatının da bulunduğunu anlattı.
"İçinde ney olan müzik, tasavvuf müziği olmak zorunda değildir"
Kudsi Erguner, tasavvuf ve Mevlevi musikisine ilişkin şunları kaydetti:
"Bu müzik formu 14'üncü yüzyıldan beri Hazreti Mevlana'nın torununun oğlu zamanında Mevlevi ayini kodifiye olmuş. Önce peşrev, ardından ney taksimi yapılacak sonra birinci, ikinci, üçüncü selam olacak ve bu böyle devam edecek. Bu bir repertuvardır.
Öncelikle bir müziğin tasavvuf damgası yemesi için mutasavvıf dediğimiz tasavvuf dünyası içinde yaşadığımız zevki gerekir. Bu yok bugün, ben olmadığı kanisindeyim. Ama manevi neşesi olan insanlar vardır.
Bunun yanında dergahlarda Yunus'un, Aziz Mahmud Hüdayi'nin ve nicelerinin şiirleri tekkelerde bestelenmiş ve okunur olmuş. Tasavvuf müziği repertuvarı budur.
Bugün maalesef biraz dini içerikli, içinde ney varsa hemen tasavvuf damgasını yiyor. Hele önünde bir de dönen biri varsa anlamlı, anlamsız bu da Mevlevi semahı oluyor. Bunlar yanlıştır.
Bu global kültürün, kapitalizmin hoyratça her şeyi kendine göre kullanmasından, bir tüketim toplumunun müziği de, tasavvufu da, dini de her şeyi istediği gibi kullanmasından ortaya çıkan bir rezalettir.
İçinde ney olan müzik, tasavvuf müziği olmak zorunda değildir. Bu belli bir repertuvardır. Yeni müzik türlerine de karşı değilim. Bir diskjokeyin neyi kullanarak, tasavvuf müziği adı altında bir şeyler yapmasına karşı değilim ama adını tasavvuf müziği koymamak lazım."
"Tasavvuf insana Allah'tan razı olmayı öğreten bir gelenek"
Tasavvufun felsefe değil, İslam yolunda temiz, riyadan uzak yaşama şekli olduğunu belirten Erguner, Hazreti Muhammed'den Mevlana'ya gelene kadar önemli zatların yetiştiğini ve kitapların yazıldığını, bugün tasavvufla ilgilenenlerin önemli eserlerle ilgili olmadıklarını söyledi.
Erguner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz doğu kültürü ile ilgilenmiyoruz. Tasavvuftan bahseden insanlar bir Feridüddin Attar'ın bir eserini okumuş değiller. Eserleri literatürdür. Bunları bilmiyorsunuz, takkeli bir adam görüyorsunuz şeyh diyorsunuz, tasavvuf oluyor.
Tasavvuf bir araya gelip, zikir çekmekle olmuyor. Bu bir eğitim meselesi. Mevlevilerde 'çile' denir, doğrusu 'çille'dir. Bir insanın bir kenara çekilip, 40 gün her anını Allah ile geçirmesi demektir.
Kur'an-ı Kerim'de bir ayette Allah diyor ki, 'Siz benden razı, ben sizden razı olarak cennetime gelin.' diyor. Kulun Allah'tan razı olması, Allah'ın kuldan razı olmasından daha önde. Tasavvuf insana, Allah'tan razı olmayı öğreten bir gelenek."
"Mirası, yaşayan kültüre çevirme çabası yanlıştır"
Türk insanının kültürel hüviyet sorunu olduğunu ve sorunun halen çözülemediğini belirten Erguner, pek çok ülkenin Batılılaşma adı altında medeniyet değiştirmeye çalıştığını, Türkiye'nin de bir asırdan fazladır medeniyet değiştirmek için uğraştığını söyledi.
Erguner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz terk ettiğimiz medeniyetle ithal ettiğimiz medeniyet arasında bir denge kuramadık hala. Bence sorunun temeli budur. Musiki ve edebiyat, medeniyetin dışa vuruşudur. Siz o medeniyeti kaybettiğiniz vakit, siz bugünün şartlarına o eski, terk ettiğiniz medeniyetin mirasını uydurmaya kalkarsanız o zaman olmaz.
Müziğimiz, kültürümüz üzerimize kalmış bir mirastır. Mirasımızı korumamız lazımdır. Mirası yaşayan kültüre çevirme çabası bence yanlıştır. Mevlevi ayinini terk mi edelim, etmeyelim? Hiç olmazsa kendi kodları içerisinde yaşatmamız, tutmamız lazım. Yaşatacağım diye dejenere etmememiz de lazım."
"Bu sanat bir kültür ufkudur"
Türkiye'de çağdaşlaşmak için yürütülen Batılılaşma hamleleri dolayısıyla 1976'ya kadar alaturka musikinin öğretilmediğini ve teşvik edilmediğini vurgulayan Erguner, "Bunları düşünürsek buraya kadar gelmemiz bir mucize, benim neyzen olarak yetişmem de bir mucize. Bu bir realite. Çağdaş olmak için Mozart'ın eserlerini dinliyoruz, peki devri devam mı ediyor? Beethoven'ın, Bach'ın devri devam mı ediyor? Hayır. Ama Batı dünyasının Avrupa merkezli bir dünya görüşü var. Diyorlar ki, 'Biz medeniyetimizle iftihar ediyoruz.' Bunu da devam ettirebilmek ve prestij olarak sunabilmek için kurumlar, orkestralar kurmuşlar. Bizim musikimizin de kurumlara ihtiyaçları var. Denilecek ki; devlet koroları, toplulukları var. Ama korolardaki arkadaşlar maaşlarını almak için orada çalıyorlar. Bu sanat, bir kültür ufkudur. Bizim müzisyen arkadaşlarımızın böyle bir ufku yok" dedi.
"Korolarda herkes maaşa bağlandı ama kimse bir şey üretmiyor"
"Dünyaya müziğimizi tanıtmamız için öncelikle Türk müziğini korumamız gerekir." diyen usta sanatçı, maalesef Türkiye'nin müziğini koruma konusunda başarılı olamadığını ifade etti.
Erguner, "Devlet 'Ben koro kurdum.' diyor. İzmir, Diyarbakır devlet korosu var. Herkes maaşa bağlandı ama kimse bir şey üretmiyor. Dön dolaş 50 tane şarkı, böyle gidiyor." dedi.
Batılıların, Türk müziğini ilgiyle takip ettiğini belirten usta neyzen, Rotterdam'da bir üniversitede 6-7 yıldır master class dersler verdiğini, her sene 40-50 öğrencisinden sadece 2-3'ünün Türk olduğunu ve bu durumdan üzüntü duyduğunu söyledi.
Yeni proje: "İstanbul'un Dini Müzikleri"
Pek çok kitap ve albüme imza atan Erguner son olarak "İstanbul'un Dini Müzikleri" ismindeki projesini, Singapur ve Venedik'te sanatseverlere sunduğunu anlattı.
Kudsi Erguner, proje kapsamında, 4 Türk sanatçının Türkçe, Rumca, Farsça, Arapça ve Ermenice 2'şer ilahiyi söyleyerek konser verdiğini, bu konseri Türkiye'de de yapmayı arzu ettiğini belirtti.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com