Politika

Neden başkanlık sistemi! Ömer Çelik anlattı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Başkanlık sisteminin Türkiye’deki kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını, insan hakları düzenini, temel hak ve hürriyetlerini daha çok garanti altına alacağını, özgürlükçü...

Neden başkanlık sistemi! Ömer Çelik anlattı
04-02-2016 17:30
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Başkanlık sisteminin Türkiye’deki kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını, insan hakları düzenini, temel hak ve hürriyetlerini daha çok garanti altına alacağını, özgürlükçü bir laikliği tesis edeceğini düşünüyoruz" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yeni anayasa çalışmalarına değinerek, "Yeni anayasa yapılması meselesi Türkiye’nin en stratejik en büyük meselesidir diyebiliriz. Bir takım kavramların dikkatli kullanılması gerekiyor. Bugün uzlaşma komisyonu toplantısı başlarken bir muhalefet sözcüsü, ’Bizim yeni anayasa diye bir gündemimiz yok. Anayasasının yenilenmesi diye bir gündemimiz var’ dedi. Uzlaşma komisyonunun kurulma mantığı Türkiye’nin uzun süredir sürdürdüğü tartışma anayasa değişikliği anlamına gelebilecek bir anayasanın yenilenmesi süreci değildir. Anayasa değişikliği anlamına gelecek bir anayasanın yenilenmesi süreci söz konusu değildir. Türkiye’nin gündemi sıfırdan millete dayanan, sivil siyasetçilerin inşa ettiği yepyeni bir anayasa yapmaktır. Bir diğer muhalefet sözcüsü, ’Türkiye’nin yeni anayasa yapmak gibi bir gündemi yok. Bizim buradaki gündemimiz darbe hukukunun temizlenmesi’ dedi. Kuşkusuz darbe hukukunun temizlenmesi çok önemlidir. Bununla ilgili bizim elimizde çok detaylı bir çalışma var. Hakikaten darbe hukukunu oluşturan siyasi fikriyatın, felsefenin ve normların ortadan kaldırılması, darbe hukukunun kaynağı olan normların ortadan kaldırılması, bunun anayasadaki izlerinin ve darbe sonrası oluşturulan anayasa mantığının ortadan kaldırılması en köklü çözümdür. Yeni anayasa meselesi zaten doğal olarak darbe hukukunun temizlenmesini içeren bir meseledir. Taktik meseleleri, stratejik bir bakış içerisinde çözmek durumundayız. Darbe hukukunun temizlenmesinin Türkiye’nin ortak meselesi olduğunu düşünüyoruz. Bütün bu taktik meseleleri aşacak en büyük mesele yeni anayasanın yapılmasıdır. Yeni anayasa, Türkiye’deki darbe hukukun temizlenmesinden toplumsal barışın güçlendirilmesine, kuvvetleri ayrılığının tam olarak temin edilmesinden yargı bağımsızlığının temin edilmesine, insan hakları düzeninin tam olarak kurulmasına, hukuk devletinin güçlenmesine ve özgürlükçü bir laikliğin tesis edilmesine dönük olarak bütün bunları kapsayacak bir mantıkla ele alınmalıdır. Bu tartışmalar maalesef çok yüzeysel bir şekilde yapılıyor” diye konuştu.

“BAŞKANLIK SİSTEMİ PARLAMENTER SİSTEM GİBİ MEŞRU BİR SİSTEMDİR”
Bir muhalefet sözcüsünün çıkıp "Başkanlık sistemi gündeme gelmemelidir" dediğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
“Etiketler üzerinden bir tartışma yürütmenin anlamı yok. İçerik üzerinden, siyasi akıl ile bir tartışma yürütmek gerekir. Başkanlık sistemi, parlamenter sistem gibi meşru bir sistemdir. Bütün bunlara bakarken birisi eğer ben parlamenter sistemi esas alıp, diğerlerini kategorik olarak reddediyorum ya da başkanlık sistemini esas aldığım için diğerlerini gayrimeşru sayıyorum gibisinden bir yaklaşımla bu yürümez. Buradaki mesele herkes kendi tercihini ortaya koyacak. Biz bir takım sistemleri negatifleyerek bir tartışma yürütmenin siyasi açıdan olgun bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz. Bizim iddiamız başkanlık sisteminin Türkiye’deki kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını, insan hakları düzenini, temel hak ve hürriyetlerini daha çok garanti altına alacağını, özgürlükçü bir laikliği tesis edeceğini düşünüyoruz. Tartışmalar otokrasi üzerinden yapılıyor. Burada açık ve özgüvenle bir tartışma yapmak lazım. AK Parti’nin bu teziyle, iddiasıyla bu süreç içerisinde uzlaşma komisyonuna vereceği teklifler arasında bir çelişki mi var, bir uyum mu var buna bakalım. Diğer partilerin iddialarıyla bir çelişki mi var, uyum mu var buna bakalım. Denenmemiş bir sisteme otokrasi referansı veriliyor. Tartışmaların etiketler üzerinden değil, içerik üzerinden yürümesi lazım.”
Son günlerde yine Türkiye’nin eski bir hastalığının nüksettiğini kaydeden Çelik, “Sistem tartışmasını sanki rejim tartışması gibi sunmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin rejimiyle bir sorunu yok. Tartışmadığımız şey bir sistem tartışmasıdır. Dolayısıyla tartışmanın yürümesi gereken ana eksen, kuvvetler ayrılığından yargı bağımsızlığına, hukuk devletinden özgürlükçü laikliğe kadar bu çerçevede bir zemin içerisine oturtulması gerekiyor. Bu vesileyle uzlaşma komisyonuna başarılar diliyoruz. İnşallah Türkiye için verimli bir tartışma sürecinin önü açılır” dedi.

“SEYAHATLERE DÖNÜK VİZENİN EKİM 2016’DA KALDIRILMASINI BEKLİYORUZ”
“Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin canlanması bizim açımızdan son derece önemli” diyen Çelik, “Schengen alanında yapılacak bu seyahatlere dönük vizenin Ekim 2016’da kaldırılmasını bekliyoruz. AB ile yapılacak ikili zirvelerin canlanması bizim açımızdan önemli. 15, 23, 24, 26’ıncı ve 31’inci fasılların öncelikle açılmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye-AB ilişkilerinin sadece mülteci meselesi, göçmen krizi üzerinden tanımlanıyormuş gibi olduğunu aktaran Çelik, “Bu fevkalade yanlış olur. Türkiye açısından kabul edilemeyecek bir yaklaşım olduğu gibi AB açısından da dünyaya ve bölgemize verilmiş çok yanlış bir mesaj olur. Sadece göçmen krizi üzerinden canlandırılmış bir ilişki biçimi AB’nin değerler mantığına da, Türkiye’nin tam üyelik müzakeresi yürüten bir ülke olarak pozisyonuna da aykırıdır. Bunun en geniş çerçevede ele alınması, göçmen meselesine indirgenmiş bir yaklaşımın ortaya çıkmaması gerekir” ifadelerini kullandı.

“BİRİLERİNİN CENAZELERİ VE YARALILARI TERÖRİST FAALİYETLERİN LOJİSTİK DESTEĞİ HALİNE GETİRMESİNE ASLA MÜSAADE ETMEYİZ”
Terörle mücadele bağlamında yaralılarla ilgili tartışmaya değinen Çelik, şöyle konuştu:
“Bununla ilgili bizleri kim arıyorsa telefonlarına çıkıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde statüsü, kimliği, hukuki durumu ne olursa olsun hiç kimsenin sağlık hizmeti alması engellenemez. Bu yaralıların da kimliğine, kim olduğuna bakmaksızın sağlık hizmeti almaları için gerekli girişimlerde bulunuyoruz. Sorunlu bir tablo var önümüzde. Cenazeler konusunda da önümüze geliyor. Belli yerlerden cenazelerin alınmasıyla ilgili girişimler olduğunda bunların kolaylaştırılması için elimizden geleni yapıyoruz. Biz sahayı çok iyi takip ediyoruz. Gerek cenazelerin defnedilmesi konusunda, gerekse yaralıların tedavisi konusunda son derece hassasız. Mardin ile ilgili gündeme gelen tartışmadaysa oraya defalarca ambulanslar gidiyor. Fakat ne oradan bir yaralılar çıkıp ambulanslara geliyor ne de oradaki teröristler buna müsaade ediyorlar. Sürekli olarak ateş açılıyor. Oradaki barikat ve hendeklerin sınırına kadar yaklaşıyorlar ya üzerine ateş açılıyor ya da ortam uygunsa da yaralı gelip bu ambulanslarda tedavi görmek üzere buraya yaklaşmıyor. Şöyle bir tablo var; birilerinin cenazeleri ve yaralıları terörist faaliyetlerin lojistik desteği haline getirmesine asla müsaade etmeyiz. Cenazeler ve yaralılar insani, vicdani bir durumdur. Buna karşı en yüksek vicdani hassasiyetle yaklaşmak gerekir. Belli siyasilerin ve odakların cenazeleri ve yaralıları bile bir politikaya dönüştürüp terör eylemlerinin lojistik unsuru haline getirmeye çalıştığını görüyoruz. Bunu reddediyoruz ve kınıyoruz.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER