Ekonomi

Mutlak karanlıktan aydınlığa çıkarılan milli servet: Kara elmas

Uzun Mehmet'in 8 Kasım 1829'da kömürü bulmasının ardından 1848'den bu yana Zonguldak'ta üretimi yapılan ve "kara elmas" olarak adlandırılan taş kömürü, ülke ekonomisinin yanı sıra kentin kültür ve sanat hayatına da yön veriyor.

Mutlak karanlıktan aydınlığa çıkarılan milli servet: Kara elmas
12-03-2020 15:22
Zonguldak

Uzun Mehmet'in, Neyren köyü civarında bulduğu ''siyah taşlar''ın ocakta yandığını fark ettiği günden bu yana taş kömürü üretilirken, 1848'de yapılan inceleme ve düzenlemeler sonucunda, Ereğli-Amasra arasında taş kömürü rezervinin bulunduğu yerler, havzanın sınırları olarak ilk kez tanımlandı.

Bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasında belirleyici güç olan taş kömürünün işlendiği, önceki ismiyle Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ) olan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), havzada önemli lokomotif görevi üstlendi.

TTK'ye bağlı Armutçuk, Kozlu, Karadon, Amasra ve Üzülmez müessese müdürlüklerinin yanı sıra özel maden ocaklarında çalışan işçilerin kazısıyla ya da hava basınçlı kazıcılarla çıkarılan kömür, bölgede bulunan ERDEMİR ve KARDEMİR gibi demir-çelik fabrikalarının yanı sıra termik santrallere de ham madde kaynağı oluşturuyor.

TTK'nin yanı sıra kömür üreten rödovanslı saha işletmelerinde çalışan yaklaşık 10 bin maden işçisi, yılda ortalama 1 milyon 800 bin ton kömür üretimi gerçekleştirerek ülke ekonomisine katkı sağlıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla geçen yıl TTK'de işbaşı yapan 1500 yer altı üretim işçisinin yanı sıra mekanizasyon sistemiyle de üretimin günden güne artırılması hedefleniyor.

Taş kömürünün izleri kentin kültürüne de yansıyor

Kömür izinin şehrin kültürüne de yansıdığı Zonguldak'ta, heykeller ve anıtların yanı sıra yaklaşık 3,5 yıl önce açılan ve "Yaşayan Müze" olarak adlandırılan Türkiye'nin ilk taş kömürü müzesi de maden tarihine ışık tutuyor.

Yeraltındaki kömür üretimine dair şartların yansıtıldığı "Maden Müzesi" yerli ve yabancı turistleri maden tarihinde yolculuğa çıkarıyor. 1840'tan bu yana kömür üretiminde kullanılan kazma, baret, fener, maske, çizme ve haberleşme cihazları gibi araç gereçler ile kömürün oluşumuyla ilgili görsel ve yazılı materyallerin yer aldığı müzede, yeraltı madenleri ve yer üstü tesisleriyle madenciliğin üretimini anlatan ödüllü maket de bulunuyor.

Kentin ve bölgenin turizm lokomotifi olma yolunda ilerleyen müzede, maden işçilerinin polyesterden yapılan heykelleri, dijital simülasyonlar, resim ve film gibi materyaller de ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.

Öte yandan yeraltının zorlu koşullarında üretimde bulunan maden işçilerinden oluşan ve Türkiye'de ilk olma özelliği taşıyan "Madenci Korosu" da verdiği konserlerle emeği ve alın terini sahneye taşıyor.

Alüminyum ve pirinçten yapılan minyatür madenci heykelleri ise yerin metrelerce altındaki madencilerin hayatlarından kesitleri tasvir ederek, kente gelen misafirlere hediyelik eşya olarak takdim ediliyor.

Uzun Mehmet'in öyküsü

Çeşitli kaynaklara göre, Uzun Mehmet ve kömürün bulunuşuyla ilgili öykü, 1820-1829 yıllarında geçiyor.

Kaynaklarda, Uzun Mehmet'in hikayesi şöyle anlatılıyor:

"Uzun Mehmet, Ereğli'ye bağlı Kestaneci köyündendir. 1820'li yıllarda Ereğli'nin belli başlı ailelerinden Karamahmutzadeler sülalesinden olduğu bilinir. Uzun Mehmet, askerliğini bahriye eri olarak yapmıştır. Terhis olurken kendisine subayları tarafından kömür numunesi gösterilmiş ve memleketine dönünce siyah taşlardan araması istenmiştir.

Uzun Mehmet, bir gün Neyren köyü civarındaki değirmene gider. Hasat sonu olduğu için değirmen tamamen doludur. Uzun Mehmet, dere kenarında dolaştığı sırada siyah taşlar bulur. Bir anda askerde kendisine gösterilen siyah taş (yanan taş) aklına gelir.

Bunlardan biraz toplayarak değirmende yanan ocağa atar. Taşların yandığını görünce çok sevinir. Ertesi gün aynı yere gizlice giderek daha geniş arama yapar. Bazı yerleri kazan Uzun Mehmet, çuvala koyduğu kömür numunelerini İstanbul'a götürür. Padişah 2. Mahmut, kömürün bulunuşuna sevinerek, Uzun Mehmet'i 50 altınla ödüllendirir. Böylece kömürün bulunuşu 8 Kasım 1829 olarak tarihe geçer.

Dönemin Ereğli Ayanı Hacı İsmail Ağa, Uzun Mehmet'in kömürü bulmasını hazmedemez. İstanbul'a Fen Heyetine gitmek için yola çıkan Uzun Mehmet'i Leblebici Hanı'nda öldürtür."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER