Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'ne açıklamalarda bulunan YDÜ Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Sevda Diker, “Multipl skleroz (MS) hastalığı beyin, omurilik ve göz sinirlerinin tutulumuna bağlı belirtiler ile kendini gösterir” dedi.
Dr. Diker açıklamalarına şöyle devam etti;
“Bağışıklık sisteminin tam olarak bilinmeyen bir sebeble yanlış programlanması sonucu bağışıklık hücreleri kendinden olanı yabancı gibi algılamaya başlar. Savunma hücreleri ‘Myelin’ dediğimiz sinir hücrelerinde düzgün ve hızlı iletimi sağlayan tabakaya saldırır ve doku zedelenmesi olur. Zedelenen dokunun yerine göre hastalık belirtileri ortaya çıkar.”
“HASTALIK EN SIK 20 – 40 YAŞLAR ARASINDA BAŞLAR”
“Hastalık, hayatın erken dönemlerinde ortaya çıkan ve yaşam boyu sürüyor” diyen Dr. Diker, “Bu hastalık ölümcül ya da bulaşıcı değildir. Mutlaka özürlülük yaratacak, ilerleyici gidecek bir hastalık da değildir. Klinik açıdan belli standartları yoktur. Kişiden kişiye gerek belirtilerin sıklığı ve şiddeti, gerekse hastalık gidişatı açısından çok büyük farklılıklar gösterir. Bazı hastalarda belirtiler hafif, kısa süreli ve geri dönüşümlü olabilirken, bazılarında daha ilerleyici olup özürlülüğe yol açabilir” ifadelerinde bulundu.
“HASTALIĞIN SEYRİ 3 FARKLI TİPTE OLABİLİR”
MS’in en sık belirtilerini, görme bulanıklığı, çift görme, dengesizlik, uyuşma, karıncalanma, ağrı gibi duyusal belirtiler, duyu ve kuvvet kayıpları, idrar sorunları ve normal dışı aşırı yorgunluk şeklinde belirten Dr. Diker, “Bu belirtilerin MS açısından anlamlı olabilmesi için en az 24 saat aralıksız sürmesi gerekir. Hastalığın seyri temelde 3 farklı tipte olabilmektedir. En sık gözlediğimiz ‘alevlenme - atak ve düzelmelerle seyreden’, ataklar arasında hastanın tamamen normale döndüğü tiptir. Daha az gördüğümüz ‘ikincil ilerleyici’ tip ise atakların yanısıra, ataksız dönemde de ilerleyici seyir gösterir. Hastaların sadece %10 kadarında izlediğimiz ‘birincil ilerleyici’ MS ise atakların olmadığı, özürlülük derecesinin de yavaş yavaş arttığı seyir şeklidir. Bu grupta hastalığın ortaya çıkışı sıklıkla 40’lı yaşlardır” dedi.
“HİÇBİR TANI YÖNTEMİ TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİLDİR”
“Hiçbir tanı yöntemi tek başına yeterli değildir” diyen Dr. Diken, “Tanı için en önemli veriler hastalık öyküsü ve muayene bulgularından elde edilir. Beyin MRG görüntülemesinin çok büyük katkısı vardır. Ek olarak bel bölgesinden alınan beyin omirilik sıvısı incelemesi, kan tetkikleri ve görme yollarına yönelik özel testler yapılabilir. Bu tetkikler ile MS tanısı desteklenir, MS’i taklit edebilecek hastalıklar da dışlanır” ifadelerinde bulundu.
“MS HASTALIĞI YOKTUR, MS HASTASI VARDIR”
Dr. Diken, “Tedavide her hasta için bireysel yaklaşım gerekmektedir. MS hastalığı yoktur, MS hastası vardır. MS klinik araştırmaların sürdüğü, tedavi seçeneklerinin her geçen gün arttığı bir nöroloji alanıdır. Atak döneminde damardan verilen kortizon tedavisi dışında, sık atak geçiren hastalarda ataksız dönemde kullanılan, hastalığın seyrini değiştiren ilaçlar vardır. 1990’larda kullanılmaya başlanan, değişik sıklıklarda cilt altına ya da kas içine uygulanan enjeksiyon şeklindeki ilaçlar bu gruptandır. Bu ilaçların özürlülük üzerine etkileri net olmamakla birlikte, atakların sıklığını ve şiddetini azalttıkları bilinmektedir. Atak sıklığını azaltmaya yönelik son dönemlerde kullanılmaya başlanan ağızdan alınan ilaçlar da vardır. Bunun dışında daha ilerleyici bir hastalık seyri varsa bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılabilmektedir. Bağışıklık sistemine yönelik ilaçlar dışında yürümeyi destekleyen ilaçlar, yorgunluk ve idrar problemlerine yönelik ilaçlar gibi birçok medikal tedavi de vardır. Fizyoterapi, ihtiyacı olan tüm hastalara uygulanmalıdır, sağlayacağı katkı çok büyüktür” dedi.
“MS ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK DEĞİLDİR”
Dr. Diken son olarak, “Tüm bu seçenekler göz önüne alındığında her hasta için hastaya özel tedavi planı çizmenin en uygun olduğu aşikârdır. Hastalığının özellikleri ve gidişatı, klinik ve MRG takipleri, hastanın öncelikleri ve tercihleri, hepsi tedavi kararı vermede önemlidir. Hastanın hekimle bir takım halinde, yakın takip ve işbirliği içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Unutmayalım, MS ölümcül bir hastalık değildir. Özürlülük bırakacak diye bir şart yoktur. Hatta hastaların büyük çoğunluğunun günlük yaşamını etkileyecek herhangi bir fiziksel kısıtlılığı da yoktur. Tedavinin en önemli kısımlarından biri moral, hayatın içinde yer almak, hedefler koymak ve pozitif düşünmektir” diyerek sözlerini tamamladı.
dikGAZETE.com