İSTANBUL - ANDAÇ HONGUR
Nefes Koçluğu Federasyonu gönüllüleri, proje kapsamında MS hastalarına ayda 2 kez nefes terapisi yapıyor. 2 yılda ortalama 100'ün üzerinde hastayla nefes terapisi uygulanırken, hastalardan gelen olumlu bildirimler üzerine Bursa ve Türkiye Multipl Skleroz Derneği Ankara Şubesi'nde de nefes terapileri başladı.
Türkiye Multipl Skleroz Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Serkan Demir, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, 20-40 yaş arasındaki genç popülasyonu etkileyen MS hastalığını, "beyin ve omurilikte çok sayıda plakların oluşmasıyla ortaya çıkan bir hastalık" şeklinde tanımladı.
Hastaların yürüme bozukluğu, denge bozukluğu, görme bozukluğu gibi şikayetlerle geldiğine değinen Demir, "Belirgin bir şikayeti olmasa da biz biliyoruz ki MS hastalarının yüzde 90'ında bitkinlik ana problemdir. MS, multidisipliner yaklaşım gerektiren bir hastalık. Verdiğimiz medikal tedavilerin de fizyoterapinin de etkisi var. Nefes terapisinin de etkisi olduğunu ve bu yapbozun bir parçası olması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü nefesini iyi kullanamayan bir kişinin fizik tedavi kapasitesi ne kadar olur? Nefes terapisiyle fizik tedavi kapasitesini yükseltiyorsunuz. Her yönden tamamlayıcı." diye konuştu.
MS ataklarını "enfeksiyonlar", "loğusalık" ve "stres"in tetiklediğini anlatan Demir, şöyle devam etti:
"Stresin net bir şekilde MS ataklarını tetiklediğini biliyoruz. Nefes terapisine giren hastalardaki rahatlama, dinginlik de bizim istediğimiz bir şey. 'Nefes terapisini deneyelim.' diyenler ikinci seansa randevusunu alıyor. Hem terapiye katılan üyelerimizden aldığımız geri bildirimler hem de bizim hekim olarak gözlemlerimiz şu, nefesin iyi kullanılması kesinlikle hastaların dinamizmini artırıyor. Bir relaksasyon yöntemi de olduğu için bu terapilerin hastaların motivasyonlarını, kendilerine güvenlerini artırıcı yönleri de mevcut. Aslında hasta nefes terapisine girdiğinde sadece nefesini kullanmayı öğrenmiyor, nefesin hayatına getirdiği artılar da var. Bu hastalar güçlerini daha iyi kullanıyor, dengeleri daha iyi, bitkinlikleri azalmış ve motiveler. Hastalarımızın bacaklarda katılık, kuvvetsizlik, yürüme bozuklukları şikayetlerinin ağrı getirisi de var. Terapilerle ağrılarıyla başa çıkmayı da öğreniyorlar. Hastalarımızın çoğunda uyku bozukluğu da var. Nefes terapisiyle uyku kalitesinde artış olduğunu, daha derin uyuduklarını ve daha dinç kalktıklarını geri bildirimlerden öğreniyoruz.
Hastalardan, 'Yılda 4 atak geçirirken 2 atak geçiriyorum', 'Eskiden 100 adım yürürken şimdi 250 adım yürüyebiliyorum', 'Eskiden 4 saat uyurken şimdi 8 saat uyuyabiliyorum' şeklinde geri bildirimler alıyoruz. Anne olmak isteyen, kariyer planlaması yapan, terfi bekleyen, iş kuran, yeni iş kurmuş insanlar var MS hastası olan. Bu insanların hayata kazandırılması gerekiyor. İyi ki böyle bir terapiyi biz hastalarımıza sunuyoruz çünkü bu tarz terapilere ulaşmak kolay olmayabiliyor, kolay olmasını istiyoruz, onun için çabalıyoruz."
"MS'le mücadele ne kadar erken başlarsa o kadar iyi"Demir, MS'te herkesin hastalığının kendine özgü olduğunu belirterek, "Her hasta için yapılabilecek bir şey mutlaka var hem tıbben hem de nefes koçluğu açısından. Kiminin sadece bitkinliğine çare olmak, hastalığın getirdiği depresyonun, moral çökkünlüğünün sınırlandırdığı kapasiteyi ortaya çıkarmak önemli. MS'le mücadele hekim kontrolleri, uygun egzersizler, uygun psikolog desteği, uygun nefes terapileri gibi her anlamda ne kadar erken başlarsa o kadar iyi." dedi.
Dr. Serkan Demir, dernek bünyesinde nefes terapisini hastaların hizmetine sunmanın hasta yararına olduğunu ifade ederek, terapiye talep ve katılımın arttığını, seans sayılarını da çoğaltacaklarını söyledi.
"Buz kütlesine sıcak su dökülmesi gibi çözülüyor"Nefes Koçluğu Federasyonu Genel Sekreteri ve nefes koçu Şule Kocadölü, federasyona kayıtlı aktif 400 civarında nefes koçu bulunduğunu kaydederek, özellikle hasta olduğu için nefes terapisi alamayan kişilere ulaşmak için gönüllü olarak çalışmaya başladıklarını dile getirdi.
Türkiye Multipl Skleroz Derneği ile 2 yıldır proje yürüttüklerini ifade eden Kocadölü, "Ayda 2 kez nefes terapisi yapıyoruz hastalarımıza. 2 yılda ortalama 100'ün üzerinde hastayla nefes terapisi yapıldı." dedi.
Kocadölü, bebekliğinde herkesin doğru şekilde nefes aldığını ancak her bir üzücü olay, duygusal yaşanmışlıkların nefes tutma eğilimi doğurduğunu anlatırken, "İnsan nefesini tutulmaya başlayınca, doğal nefes alışverişini yitirdiğinde de kapasite azalıyor. Doğru nefes alıp oksijen doğru noktalara gittiğinde oradaki hastalıklı hücreler ölmeye ve yeni hücreler çıkmaya başlıyor." diye konuştu.
Kişilerin MS tanısı aldıktan sonra hayata küstüğünü belirten Kocadölü, şöyle devam etti:
"Bir insanın yüzde 100 nefes alma kapasitesine çıkabilmesi için nefes koçunun yaptığı birtakım teknikler var. Nefes açılmaya başladığında, hasta, buz kütlesine sıcak su dökülmesi gibi çözülüyor. Daha fazla nefes aldığınızda kandaki oksijen oranı artıyor. Yaptığımız çalışmalar kandaki oksijen oranının artmasıyla ilgili. Oksijen oranını yüzde 100'e çıkardığımızda doğal bir iyileşme kendiliğinden geliyor. İnsanlar doğal nefes alsın, limitli nefes değil, 'Ne kadar nefes alırsak o kadar yaşıyoruz.' diyoruz. Bir hasta en fazla 10 seansta kendi kendine nefesi kullanabilir hale geliyor. Psikolog, tıp doktoru nefes koçlarımız var. Yaşam koçluğu ve nefes koçluğu yapıyoruz, günlük hayatlarında kalıcı olarak kullanacakları teknikleri de öğretiyoruz."
Şule Kocadölü, ABD'de bazı tedavilerin nefes terapileriyle desteklendiğine değinirken, hasta yakınlarına yönelik nefes seansları düzenlediklerini de ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com