Sağlık

MS'de hasta ve hasta yakınları ile sağlıklı iletişim önem taşıyor

Hacettepe Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Multipl Skleroz ve Klinik Nöroimmünoloji Birimi yöneticisi Prof. Dr. Rana Karabudak, MS hastalığında hasta ve hasta yakınları ile sağlıklı bir iletişimin şart olduğunu söyledi.

MS'de hasta ve hasta yakınları ile sağlıklı iletişim önem taşıyor
11-06-2016 14:47

MS, kronik giden, zor, çok farklı ilerleyiş şekilleri olan uzun soluklu bir hastalık olarak tanımlanıyor. “Tedavi sürecini yönetebilmek için hastayı çok iyi tanımak ve onun özellikleri çerçevesinde bir plan ve en iyi anlayışı oluşturmak gerekiyor” diyen MS hekimleri, “Hastanın tedaviye uyumu açısından bu çok büyük önem taşıyor” görüşünde birleşiyor. Hasta-hekim ilişkisinde zamanın çok kıymetli olduğunu söyleyen Hacettepe Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Multipl Skleroz ve Klinik Nöroimmünoloji Birimi yöneticisi Prof. Dr. Rana Karabudak, “Sistem, çok az zamanda çok sayıda hasta görmenizi istiyor. 

MS hastalığında ilk görüşmeler çok önemli oluyor. Çünkü hastalar çok yanlış bilgilerle dolup gelebiliyor. Öncelikle bu hastaların yanlış bilgilerden kurtulmasını sağlıyor ve yeniden doğru bilgileri aktarıyoruz. İlk görüşmede hasta anlatılanların ancak yüzde 10-15’ini, daha dikkatli ise yüzde 20-25’ini anlayabiliyor. Heyecan olabiliyor, bazı hastalarda şok durumu olabiliyor. Bunlar anlamayı engelleyebiliyor” dedi.

“POZİTİF KOALİSYON YAPIYORUZ”

Hekimler açısından hastaya ayrılacak sınırlı sürede “hasta-hekim-hasta yakını işbirliğinin” önemini vurgulayan Prof. Dr. Karabudak, şunları söyledi:

“Pozitif bir koalisyon olması gerektiğini düşünüyorum. Olumlu düşünenlerle ve sizi daha iyi anlayabilenlerle iş birliği yapmak, hastaya yardımcı olabilecek olanı aralarından seçmek çok önemli. Hekim olarak da hasta olarak da yargılayıcı olmamak gerekiyor. Ana fikir yargılamadan anlamak olmalı. Bu toplantıda bu hastaları tedavi eden hekimlerimize vermek istediğimiz mesaj; zamana yenilmeden, hastayla iletişimi nasıl sağlıklı yöne çekebileceğimizdir. Çünkü zamanımızın olmadığı, hasta sayısının çokluğu, hasta yakınlarının agresif tutumları gibi konulardaki şikayetlerle bir yere varamıyoruz. Bu şartlar altında en iyiyi yakalamayı hedeflememiz gerekiyor.”

“MS tedavi programı, hastanın üzerine göre dikilmiş bir elbise gibi düşünülüyor, birebir hastaya uyumlu olması gerekiyor” diyen Prof. Dr. Karabudak, “Çünkü her hastada hastalığın seyri farklı işliyor. Tek ataklı olabiliyor, yüksek riskli olmadığında bir süre izleniyor. 5-10 yıl çok iyi huylu devam edebiliyor, bu hastalar ilaçsız takip edilebiliyor. Sık atak geçiren hastalar, koruyucu birinci basamak tedaviler olarak tanımlanan enjeksiyon tedavileriyle takip ediliyor. Daha yüksek risk taşıyan hastalar, etkinliği yüksek ama yan etki profili de yüksek olabilen ilaçlarla çok yakın takip ediliyor. Tedaviyi bir bütün olarak düşünmek gerekiyor; zaman zaman hasta, psikolog veya psikiyatriste yönlendiriliyor, üroloji desteği alması gerekiyor” diye konuştu.

FİZYOTERAPİST EŞLİĞİNDE YOGA VE PİLATES

Prof. Dr. Rana Karabudak, “Uzun vadeli tedavi derken sadece medikal tedaviden bahsetmiyoruz. Denge ve koordinasyon fizyoterapisi veriyoruz. Kas sertliği ile ilgili çalışmalarımız var. Sporun da devrede olması gerektiğini söylüyoruz. Ama bu konuda uzmanlaşmış, MS hastalarını tanıyan ve onlara yönelik yoga, pilates veren merkezler de olabiliyor. Onu iyi seçmek gerek çünkü sakatlanmalar, yanlış uygulamalar olabiliyor. Hastalarımızda omurilik tutulumu da olduğu ve omurilikte iltihabi odaklar yerleştiği için zorlanmaması gereken durumlar var. Hastanın yaşam biçimini de düzenlememiz gerekiyor. Hastanın obezite hastası olması, çok tuz tüketmesi, D vitamini eksikliği gibi etkenler, tedaviyi olumsuz yönde etkileyebiliyor. Tedavi süreci multidisipliner bir programlama gerektirebiliyor” dedi.

“MS HEKİMLERİ OLARAK KENDİMİZİ MASAYA YATIRIYORUZ”

Hekimlerin öncelikle iyi bir dinleyici olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Karabudak, “Biz MS hekimleri, tedavi sürecini doğru yönetmek açısından hasta ve hasta yakını ile iletişim yöntemlerimizi paylaşıp masaya yatırıyoruz. Hastayı iyi tanımalı, hasta özelliklerini öğrenip iyi bir profil çıkarmalıyız. Bazı hastalar, iyi olduğunu ve yapabileceğini söylememizi duymak ve destekleyici olmamızı ister. Bazı hastaların kendi pozitif noktaları öne çıkarılır. Bazı hastaları hobilerle zenginleştirebiliriz. Burada asıl nokta, kişiyi hastalık havasından çıkarmak,

 iyi hissetmesini sağlamaktır. Hastanın aciz ve çaresiz hissetmesini, neden bu hastalığın kendisinin başına geldiğini düşünmesini engellemeyi amaçlıyoruz. Hasta, durumu kabullenip bununla baş edebileceğini düşünmeli, hekiminin ve gerektiği noktalarda psikoterapistinin ve fizyoterapistinin kendisine yardımcı olacağını bilmeli, yalnız olmadığını ve kendisine yardımcı olacak bir ekibin var olduğunu hissetmelidir” şeklinde konuştu.

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER