İstanbul
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Çocuk Diş Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Günseli Güven Polat, daimi dişlenme döneminde bir veya birden fazla birinci büyük azı dişinin ve genellikle kesici dişlerin etkilendiği gelişimsel mine bozukluğu olan büyük azı keser hipomineralizasyonunun (BAKH) tedavisinde erken teşhisin önemli olduğunu vurgulayarak, çocukların birinci büyük azı dişlerinin çıktığı 6 yaşında mutlaka diş hekimi kontrolüne götürülmesi gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Güven Polat, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2000'lerin başında tanımlanan BAKH'nın, bugün erken teşhis edilmesi gereken, dişlerin kaybına kadar gidecek sonuçları bulunan önemli bir sağlık problemi olduğunu söyledi.
Diş minesinin insan vücudundaki en sert doku olduğunu ancak oluşumunun kolaylıkla negatif yönde etkilenebildiğini anlatan Polat, hipomineralize olan mine dokusunun sağlam mine dokusuna göre daha az mineral içerdiğini, bu durum sonucunda dişlerin çıkmasının ardından doku kaybı, hızlı ilerleyen çürükler ve beyaz-kremden sarı-kahverengiye kadar değişebilen renklenmelerin görüldüğünü belirtti.
Bu mine bozukluklarının hem süt hem de daimi dişlenme dönemlerinde görülebildiğini aktaran Polat, büyük azı keser hipomineralizasyonunu, "daimi dişlenme döneminde bir veya birden fazla birinci büyük azı dişinin ve genellikle kesici dişlerin etkilendiği gelişimsel mine bozukluğu" şeklinde tanımladı.
Görülme sıklığı yüzde 2,4 ile yüzde 40,2 arasında
Prof. Dr. Polat, gelişimsel bir bozukluk olduğu için BAKH'nın daimi dişlerin çıkmasıyla birlikte 6-7 yaşından sonra klinik olarak kendini gösterdiğini ifade etti.
Son yıllarda farklı toplumlarda yapılan çalışmalarda görülme sıklığı yüzde 2,4 ile yüzde 40,2 arasında olan BAKH'nın İstanbul'daki araştırmalarda ise görülme sıklığının yüzde 9 ile yüzde 24 arasında saptandığını belirten Polat, oluşum nedeni tam olarak bilinmeyen bu anomaliye genetik faktörlerin yanı sıra, doğum öncesinden doğum sonrası mine oluşumunun tamamlanmasına kadar geçen süreçte çocuğun karşılaştığı çeşitli sistemik, tıbbi ve çevresel faktörlerin yol açabileceğinin düşünüldüğünü aktardı.
Polat, 3 yaşına kadar geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları, bronşit ve zatürre gibi hastalıkların da BAKH'a neden gösterilebildiğini, ayrıca yapılan bazı araştırmalarda beslenme eksikliği, beyin hasarı, diyabet gibi birçok sistemik rahatsızlığa sahip çocuklarda da görülme sıklığının daha yüksek olduğunun gözlemlendiğini dile getirdi.
Birinci büyük azı dişlerinin çıktığı 6 yaşında diş hekimi kontrolü şart
Prof. Dr. Günseli Güven Polat, BAKH'nın tedavisinde erken teşhisin önemli olduğunu belirterek, "Bu sebeple, çocuklar birinci büyük azı dişlerinin çıktığı 6 yaşında mutlaka diş hekimi kontrolüne götürülmelidir. Erken teşhis ile yapılabilecek uygulamalar, hastalığın yönetimi açısından büyük önem taşımaktadır." dedi.
Tanı aşamasında diş yüzeylerinin dikkatle temizlendiğini, daha sonra daimi birinci büyük azı ve kesici dişlerde beyaz opaklıktan sarı ve kahverengiye kadar değişebilen renk farklılıkları, diş sürmesi sonrası meydana gelen kırılmalar ve bunu takiben çürüklerin oluşmasının değerlendirildiğini anlatan Polat, "Bu hastalarda minede çürük gelişimi riski yüksektir ve dolguların dişe bağlanmasında sıklıkla başarısızlıklar yaşanmaktadır. Diş çürükleriyle birlikte artmış hassasiyet, anestezinin zor sağlanması da göz önüne alınması gereken faktörlerdir." diye konuştu.
Daimi dişlenme döneminden önce süt dişlerinde hipomineralizasyon teşhis edilmişse bunun daimi dişlerde de görülme ihtimalinin çok yüksek olduğunun bilinmesi gerektiğini söyleyen Polat, ailelere bu sorunu yaşayan çocuklarını daimi birinci azı dişlerinin sürdüğü dönemde mutlaka uzman bir diş hekimine götürmelerini tavsiye etti.
Tekrarlayan tedavilerin önlenmesinde erken teşhis önem taşıyor
Prof. Dr. Polat, BAKH'nın koruyucu tedavilerden diş çekimine kadar farklı tedavi seçenekleri gerektiren ciddi bir klinik problem olduğunun altını çizerek, tedavi içeriklerine ilişkin şu bilgileri paylaştı:
"Etkilenen dişteki defektin büyüklüğü ve şiddetine göre hastanın şikayetleri ve estetik beklentisi de göz önünde bulundurularak kapsamlı tedavi planları oluşturulmaktadır. Özellikle dişlerde meydana gelebilecek hızlı yıkımlar ile tekrarlayan tedavilerin önlenmesi için erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir. Birinci daimi büyük azılar sürdüğü zaman, hipomineralize alanlar çürük ve erozyona karşı oldukça dayanaksızdır. Bu sebeple çocuğun çürük önleyici bir beslenme programına uyması, her ana öğün sonrası dişlerini fırçalaması, ara öğünlerde atıştırmaları kesmesi, çürük yapıcı ve şekerli gıdalardan kaçınması, şeker içerikli asitli içecekleri tüketmemesi gerekmektedir. Probiyotik gıdaların tüketilmesi, kalsiyum içermeleri ve tükürükteki çürüğe neden olan mikroorganizmaların seviyelerini düşürmeleri nedeniyle önerilebilmektedir. Bu gibi diyet önerileri ve hijyen motivasyonunun yanında klinikte uyguladığımız fissür örtücü ve fluorid uygulamaları gibi koruyucu yaklaşımlarla daha girişimsel tedavilere gereksinim kalmadan hastaların yaşam kalitesinde iyileşme sağlanabilmektedir."
"Ön dişlerdeki lekelenmeler estetik kaygı yaratıyor"
Prof. Dr. Polat, dişte kalıcı hasar olma durumunun hipomineralizasyonun derecesine göre farklılık gösterdiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Hafif vakalarda büyük azıda beyaz opak lekelenmelerden sarı-kahverengiye uzanan renklenmeler görülebilmektedir. Kırılmaya bağlı mine kayıpları ve hassasiyet ise görülmemektedir. Kesici dişler genellikle daha hafif etkilenmekte yani estetik şikayet ile daha az karşılaşılmaktadır. Şiddetli vakalarda sürme sonrası yıkım vardır. Bu yıkım özellikle dişler çıkarken meydana gelmektedir. Minede de geniş kayıplar sonucu sarı-kahverengi renklenmeler gözlemlenmektedir. Özellikle ön dişlerdeki bu lekelenmeler çocuklar ve aileler için estetik kaygı yaratır. Fakat dişlerde sadece opak beyaz lekelenmeler olsa bile minede kırılma yaşanma ihtimaline karşı düzenli takip gerekir."
Hasarın çok ileri olduğu durumlarda, diş çekiminin önerilebildiğine değinen Polat, ancak diş çekiminin, dişin gerisinde bulunan ikinci büyük azı dişinin boşluk bırakmadan sürebilmesini sağlamak amacıyla belli yaş aralığında yapılması gerektiğini, bu sebeple hastaların yönetiminde, özellikle dişlerin ilk sürdüğü dönemde çocuk diş hekimine yapılacak ziyaretin önem teşkil ettiğini vurguladı.
Ağızda ilk süren daimi diş olan birinci büyük azı dişlerinin çiğneme fonksiyonunun temelini oluşturduğunu hatırlatan Polat, "Çiğneme kuvvetlerine ve olası çürük atağına bağlı olarak dişler sürdükten sonra hipomineralize mine kırılabilir. Çıkma sonrası mine kaybı görülen dişlerde ve bazen mine kaybı olmayan dişlerde de sıcaklık ve mekanik uyaranlara karşı hastalar ciddi hassasiyet problemi yaşar. Bu hassasiyet yeme içme eylemlerini kısıtlayabileceği gibi basit bir işlem olan diş fırçalamaktan dahi kaçınmaya neden olabilir. Bu durum plak birikimine yol açarak çürük gelişimini hızlandırır ve diş eti sağlığını da bozar." diye konuştu.
Çocuğun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebiliyor
BAKH'dan muzdarip hastaların özgüvenlerini artırmak ve psikolojik gelişimlerini desteklemek adına estetik tedavi yaptırabileceklerini ifade eden Polat, bu tedavi yöntemlerini şöyle sıraladı:
"Etkilenen ön dişlerin klinik yönetimi, CPP-ACP içeren kremlerin kullanılması, rezin infiltrasyon tekniği, diş beyazlatma teknikleri, aşındırma teknikleri ve bu tedavilerin kombine kullanılması gibi daha minimal girişimsel yaklaşımlara doğru kaymaktadır. Ciddi vakalarda kompozit restorasyonlar ve kaplamalar içeren tedavi seçenekleri ön dişlerin estetiğini iyileştirmek için tercih edilmektedir. Kompozit veneer uygulamaları estetik başarıyı artıran bir seçenek olmasına rağmen porselen veneer uygulamalarının dişlerin tamamen sürdüğü ve diş eti konturunun tamamen şekillendiği geç ergenlik dönemine kadar ertelenmesi tavsiye edilmektedir."
Hipomineralizasyon görülen dişlerin tedavisinde en sık karşılaştıkları problemin dişlerin kırılması ya da yaptıkları restorasyon ile diş arasındaki uyumun bozulması olduğuna değinen Polat, mevcut restorasyonların genişliğinden ve çiğneme sırasında stresin azı dişlerine gelmesinden dolayı bu stresi karşılayabilecek uygun restoratif materyallerin araştırılmasına devam edildiğini, yeni materyallerin güvenilirliğini ve etkinliğini kanıtlamak için de klinik çalışmaların sürdüğünü dile getirdi.
SBÜ Çocuk Diş Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Günseli Güven Polat, süt ile daimi dişlerdeki hipomineralizasyon varlığının diş çürüğü, hassasiyet, ağrı, estetik kaygı ve diş yüzeyi kaybına neden olarak çocuğun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebildiğini belirterek, erken teşhis ve tedavi için çocukların ilk dişinin çıkmasının ardından düzenli diş hekimi kontrolünde olmasının bu şikayetlerin azaltılmasında önem taşıdığını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com