İSTANBUL (AA) - Edebiyatçı, siyaset ve devlet adamı Hamdullah Suphi Tanrıöver, vefatının 53. yılında yad ediliyor.
Tanzimat dönemi devlet adamlarından olan Tanrıöver, ilk Maarif Nazırı Abdurrahman Sami Paşa'nın torunu, Maarif Nazırı Abdüllatif Suphi Paşa'nın oğlu olarak 1885'te İstanbul'da dünyaya geldi.
Tanrıöver, çocukluk yıllarını büyükbabasının Çamlıca'daki köşkünde ve babasının Fatih Horhor'daki konağında geçirirken, "Tanrıöver" soyadını kendisine "Hamdullah"ın karşılığı olarak Mustafa Kemal Atatürk verdi.
Aynı zamanda yazar Samipaşazade Sezai'nin yeğeni olan ve Altunizade ile Numune-i Terakki idadilerinde eğitim gören Tanrıöver, ilk şiirlerini yazarak edebiyata başladığı Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ni 1904'te bitirdi.
Hamdullah Suphi, gençlik yıllarında daha çok Namık Kemal'in etkisi altında hamasi manzumeler kaleme alırken, ilk şiiri Jön Türkler'in Paris'te çıkardığı "Şura-yı Ümmet" dergisinde yayımlandı.
Çeşitli mecmualarda şiir, hikaye, makale ve edebi tenkitleri yayımlanan Tanrıöver, 1909'da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı ve bu dönemde daha çok Tevfik Fikret ile Cenab Şahabeddin'in etkisinde çoğu aşk ve tabiat konulu şiirler yazdı.
Tanrıöver, mizaha olan yatkınlığını da birçoğu "Davul" mecmuasında olmak üzere "Toplu İğne", "Yutmaz", "Hasad", "Keçiboynuzu", "İstanbulin" ve "Münekkid" gibi takma adlarla yayımladığı manzume ve yazılarda gösterdi.
"Genç Kalemler" dergisinin yazı kadrosuna Celal Sahir'le birlikte katılan ve bu tarihten itibaren milli edebiyat akımı içinde yer alan Tanrıöver, aruzu terk edip hece vezniyle ve sade bir dil kullanarak şiirler yazmaya başladı.
Hamdullah Suphi, bir süre Reji İdaresi Tercüme Kalemi ile Şehremaneti Tercüme Odası'nda çalıştı ve ardından Ayasofya Rüşdiyesi, Darülmuallimin ve Darülfünun Edebiyat Fakültesinde Fransızca, Osmanlıca, Türk edebiyatı, fenn-i terbiye ve Türk-İslam güzel sanatları tarihi gibi çeşitli dersler verdi.
Siyaset ve devlet adamı Hamdullah SuphiBalkan Savaşı'ndan sonra elden çıkan Edirne ve Trakya topraklarının Osmanlı Devleti'nde kalması için teşkil edilen komisyonla birlikte 1913'te Berlin ve Petersburg'a giden Tanrıöver, 2. Meşrutiyet'in ardından kurulan Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti, Türk Ocağı ve Türk Bilgi Derneği gibi kuruluşların faaliyetlerine katıldı ve uzun süre Türk Ocakları başkanlığını yaptı.
Tanrıöver, son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Saruhan milletvekili olarak yer alırken, 23 Nisan 1920'de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de Antalya milletvekili olarak girdi ve aynı yıl Maarif vekilliğine getirildi.
Mücadeleci tavrı ve hitabetiyle dikkatleri çeken Hamdullah Suphi, halk arasında ve meclis ortamında yaptığı güçlü ve etkili konuşmaları ile "milli hatip" ve "cumhuriyet hatibi" olarak anıldı.
Tanrıöver, milli marş yazılması için duyuru yapıldığında, karşılığında ödül olduğu için yarışmaya katılmayan Mehmet Akif Ersoy'u bizzat ikna etti.
Hamdullah Suphi, hakikatleri söylemeye tahsis edilmiş olan Millet Meclisi kürsüsünde şiirin yer bulamayacağı yönünde fikirler olsa da Ersoy'un yolladığı "İstiklal Marşı"nı Balıkesir mebusu Beşir Bey'in teklifiyle Meclis kürsüsünde büyük bir heyecanla okudu.
Milletvekilleri, Mehmet Akif'in milli mücadeleyi anlatan bu şiirini ayakta dinleyip coşkuyla alkışlarken, Hamdullah Suphi, İsmail Fazıl Paşa'nın teklifi üzerine şiiri bir de Meclis başkanının bulunduğu yerden okudu.
Mehmet Akif Ersoy'un, şiiri toplamda dört defa okuyan Tanrıöver'e tepkisi, "Ben biraz güzel yazdım mı bilmem fakat sen çok güzel okudun, onu bilirim." şeklinde oldu.
Tanrıöver, Anadolu mücadelesinin önemli bir sayfası olarak gördüğü "İstiklal Marşı"nın TBMM'de milli marş kabul edilmesi için özel bir çaba sarf ederken, 1923'te kurulan ikinci Meclise İstanbul milletvekili olarak girdi.
İstanbul'da Türk Ocakları'nı tekrar faaliyete geçiren Tanrıöver, Ankara'da Etnografya Müzesi'ni kurmanın yanında 1931-1943'te Romanya Bükreş'te büyükelçilik görevinde bulundu ve orada da Türklerle yakında ilgilendi.
Hamdullah Suphi, 1944'te İçel'den 7. dönem, 1946'da İstanbul'dan 8. dönem milletvekili seçilirken, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız Manisa milletvekili, 1954'te yine Demokrat Parti'den İstanbul milletvekili oldu.
Son olarak 1957'de Hürriyet Partisi adayı olarak girdiği seçimi kaybeden siyaset adamı Tanrıöver, politikadan ayrılıp Horhor'daki Suphi Paşa Konağı'na çekildi.
"Türk nezaket ve terbiyesinin son temsilcisiydi"Türk Ocağı'na büyük emeği geçen ve kurucularından Yusuf Akçura, Türk Ocağı'nın aralıksız devam etmesinde borçlu olunduğunu belirttiği Hamdullah Suphi için, "Kendi hayat ve istikbalini Ocağa katmış olan Hamdullah Suphi Bey, enerjisi, fikir takibi, ruh aşinalığı ve işi zor bulunur tertipleyiciliği sayesinde Türk Ocağını Milli Türk Devleti'nin kuruluşuna kadar getirebildi." ifadelerini kullandı.
Munis Faik Ozansoy de Tanrıöver'in ölümü üzerine "Hisar" dergisinde kaleme aldığını yazısında şu değerlendirmede bulundu:
"Siyaset ve idare tarihimize ünlü adlar yetiştirmiş köklü bir ailedendir. Soyundan ve tarihimizden tevarüs ettiği değer hükümlerini, küçük yaşta başladığı Batılı öğrenim ve eğitim içinde kaybetmemiştir. O da Halide Edip gibi yerli geleneklerimizle Batı medeniyetini uzlaştıran bir terkibi kafasında ve kalbinde kolayca yapabilmiştir. Bu vasfıyla Hamdullah Suphi Tanrıöver, yurt dışında elçi olarak yalnız devleti değil bütün soylu gelenekleriyle Türk kültürünü de haysiyetle temsil etmiştir. Zarif adamdı. Türk nezaket ve terbiyesinin belki de aramızdaki son temsilcisi olmuştur. Güzeli, iyiyi, doğruyu söylemeye alışık ağzından, kaba değil, ahenksiz bir kelimenin çıkabilmiş olacağına ihtimal veremem."
İzah ettiği fikirleriyle dinleyicilerini etkilemeyi çok iyi başaran Hamdullah Suphi Tanrıöver, 10 Haziran 1966'da vefat etti ve cenazesi Merkezefendi'deki aile kabristanına defnedildi.
Tanrıöver'in bazı eserleri şöyle:
"Namık Kemal Bey Magosa'da", "La question armenienne et un point de vue Turque, "Dağ Yolu", "Günebakan", "Anadolu Milli Mücadelesi."
Muhabir: Salih Şeref