Politika

"Mevcut anayasa ruhunu teslim ederse..."

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Mustafa Şentop, Türkiye’de mevcut Anayasa’nın ruhunu teslim etmesi halinde Anayasa ile ilgili sorununun çözüleceğini söyledi. Canik Belediyesi tarafından “Yeni Türkiye...

"Mevcut anayasa ruhunu teslim ederse..."
07-02-2016 02:01
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Mustafa Şentop, Türkiye’de mevcut Anayasa’nın ruhunu teslim etmesi halinde Anayasa ile ilgili sorununun çözüleceğini söyledi.
Canik Belediyesi tarafından “Yeni Türkiye Yolunda Yeni Anayasa” konulu konferans düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen konferansa TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Şentop konuşmacı olarak katıldı. Konferansa AK Parti Samsun Milletvekilleri Fuat Köktaş, İbrahim Sarıcalı, AK Parti İl Başkanı Muharrem Göksel, Canik Belediye Başkanı Osman Genç, İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok, Terme Belediye Başkanı Şenol Kul, Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, AK Parti ilçe başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Konferans öncesi açılış konuşmasını yapan Canik Belediye Başkanı Osman Genç, “Belediyeler sadece taş, park, bahçe yapan kurumlar değil, ülkenin gelişim ve dönüşümüne katkı sağlayan önemli kurumlardır. Dolayısıyla biz yeni bir milli anayasanın yapılmasına aynı zamanda yeni milli bir sistemin geçişine katkı sağlamak amacıyla bu konferanslarımızın serisini başlattık” dedi.

ŞENTOP: “MEVCUT ANAYASA RUHUNU TESLİM EDERSE TÜRKİYE’NİN ANAYASA SORUNU ÇÖZÜLÜR”
Anayasa’da 17 tane değişiklik yaptıklarını belirten TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Mustafa Şentop, “Birisi başörtüsü ile ilgili değişiklik. Bunu Anayasa bütünüyle iptal etti. Bu 17 değişiklikten 16’sı yürürlüktedir. Anayasa’nın madde bazlı olarak yüzde 65’i, yüzde 70’i hüküm bazlı olarak değişmiş. Halbuki Türkiye’nin Anayasa ile ilgili sorunu çözülmemiş. Birçok mesafe alındığı düşünülüyor. Çok önemli değişiklikler var. Mesela bizim dönemimizde yapılan 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinde insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşme hükümleriyle ‘Türkiye’deki kanunların hükümleri birbiriyle çelişirse kanun hükmü uygulanmaz, sözleşme hükmü uygulanır’ gibi değişiklik yapmışız. Yani Avrupa İnsan Sözleşmesine aykırı bir kanun hükmü varsa kanunu uygulamıyorsun, sözleşme hükmünü uyguluyorsun. Bunu Türkiye’de insan hakları sözleşmelerine aykırı olan bütün kanun hükümlerinin geçersiz hale getirilmesi anlamı taşıyor. Bu 2004 yılında bir devrim mahiyetinde düzenlemeydi. Uygulamaya bakarsak ciddi bir mesafe almadık, alamadık. Birçok değişiklik yapıldı, birçok hüküm değişti ama Anayasa ile ilgili sorunu değişmedi. Çünkü biz Anayasa’nın sadece sözünde değişiklik yapıyoruz, ruhunda değişiklik yapmıyoruz. Anayasa’nın ruhu ifadesi bir anayasa hükmüdür, bir anayasa kavramıdır. Anayasa’nın bir başlangıç kısmı var. Bu başlangıç kısmının sonlarına doğru bir yerde çok önemli bir ifade var. Derki, ‘bu anayasa sözüne ve ruhuna sadakatle anlaşılır ve uygulanır’. Bizim yaptığımız bütün değişiklikler Anayasa’nın sözüyle ilgili değişiklikler. Bir de ruhu var. Onun ne olduğunu bizim bilmemiz mümkün değil. O ruhu çağırıp ona soran, onun ne olduğunu açıklayan kurumlar var. Anayasa Mahkemesi en önemli kurumdur. Anayasa’nın ruh çağırıcısıdır. Onün için Abdullah Gül aday olduğunda 101. maddeyi farklı yorumluyor. Daha önce başka cumhurbaşkanları aday olmuş, seçilmiş bir maddeye göre sorun yok ama konjonktüre göre ruh farklı bir telkinde bulunuyor. Türkiye’de Anayasa ile ilgili temel sorunumuz bu ruhla, bu paradigmayla. Türkiye dolayısıyla Anayasa değişiklikleriyle değil ancak bu mevcut Anayasayı terk ederek yerine yeni bir anayasa yaparak anayasa sorununu çözebilir. Yeni mevcut Anayasa ruhunu teslim ettiği takdirde Türkiye’nin Anayasayla ilgili sorunu çözülecektir. Bunun için biz başından beri, parti programında da yeni anayasa vurgusunu devamlı yapıyoruz. Türkiye’nin gerçek manada sivilleşebilmesi için, Türkiye’nin bu vesayetçi anlayıştan, bürokratik holigarşiden kurtulması, millet iradesinin gerçek manada hakim olabilmesi için Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var. Biz üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakmak için anayasa değişikliği yaparken, şimdi hiçbir değişiklik yapmadan serbest hale gelebiliyor. Ne değişti? Bu paradigmada, zihniyette bir değişiklik meydana geldi. Bu siyasetin inisiyatif almasıyla oldu” dedi.

TÜRKİYE’NİN BİR ANAYASASI YOK
Türkiye’nin bir Anayasası olmadığını ve onun için bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu ifade eden Şentop, “Türkiye’nin niye Yeni Anayasa’ya ihtiyacı var? Türkiye’nin bir Anayasası yok. Onun için ihtiyacı var diyorum. Yazılı metin olarak bir Anayasa var ama artık bu Anayasa’yı var eden bu Anayasa’nın kurmuş olduğu paradigma çöktü Türkiye’de. Bir muallak gibi boşlukta duruyor bu Anayasa. Onun için Türkiye’de Anayasa değişmediği halde birçok değişebiliyor. Bugüne kadar anayasaları devlet yapmış. Askerler darbe yapmış, anayasa yapmışlar. 12 Eylül ve 27 Mayıs’ta anayasa yapmışlar. Devlet anayasa yaparken kendisini sınırlama için anayasa yapmıyor. Milleti zapturapt altına almak için anayasa yapıyor. Artık tablo değişti, millet devleti zapturapt altına almak için, devleti sınırlamak için bir anayasa yapacak duruma geldi. Yeni Anayasa’nın eski anayasalardan farkı bu. Artık Anayasa’yı millet adına seçilenler yapacak. Bu anayasa milleti değil devleti düzenleyecek” diye konuştu.
Şentop şöyle devam etti: "Yeni Anayasa tartışmaları içindeki en önemli konunun başkanlık sistemi konusudur. Başbakanlık sistemi meselesi bu Türkiye’de devletin yeniden inşası sürecinin bir üst başlığıdır. Nasıl yeni Anayasa Türkiye’de büyük değişimi ifade eden kavramsa, devletin milletin hizmetine yeniden inşa edildiğinin üst başlığı ise başkanlık sistemidir. Teknik olarak bakarsanız Türkiye’de parlamenter sistem kalmamıştır. Özellikle Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinden itibaren yok. Başkanlık değil ama yarı başkanlık sistemi midir? Bu tartışılabilir. Fransa’da bu yarı başkanlık sistemidir. Şuan bizdeki sistemin Fransa’dan iki temel farkı var. Birincisi Cumhurbaşkanı Fransa’da aynı zamanda kabinenin başıdır. Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık eder. Biz de böyle bir kural yok. Ama Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü zaman Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırabilir. Biz de Cumhurbaşkanı olmadan Bakanlar Kurulu toplantısı yapılabilir. Fransa’da yapılamaz. İkinci fark ise, Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü dönemlerde kararname çıkarma yetkisi var. Biz de böyle bir şey yok ama şöyle bir var: Olağanüstü durumda Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder ve kanun hükmünde kararname çıkartır. Tek başına değil, toplantıya çağırdığı Bakanlar Kurulu ile yapar. Bunun dışında Fransa’daki başkanlık sistemiyle başka bir fark yok. Türkiye’de parlamenter sistem işlemiyor. Dolayısıyla bir sistem arayışı zaruretten ortaya çıkıyor. Parlamenter sistem Türkiye’de darbecilerin iktidara el koyabileceği, siyaseten yönlendirebileceği, hükümet kurdurabileceği ve hükümet düşürebileceği bir imkanı sunuyor” şeklinde konuştu.
Başkanlık sisteminde 2 dönem sınırlaması getireceklerini belirten Şentop sözlerini şöyle tamamladı: “Bu şahsa özel bir düzenleme değil. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da buna ihtiyacı yok. Başkanlıkla, yarı başkanlıkla siyasetin gündeminde kalmış bir isim değil sonuçta. Başkanlık sistemi Türkiye’de istikrarı garanti etmek için, devleti inşa etmek için gerekli bir sistem. Bazıları Türkiye’nin başkanlık sistemi ile bölüneceğini söylüyorlar. ’Türkiye’de federasyon olur’ diyorlar. Bu doğru değil. Bu tamamen bir yalandan ibarettir. Bizim Meclis’e önerdiğimiz bir başkanlık sistemi var. Madde madde yazdığımız ve Anayasa Uzlaşma Kurulu’na verdiğimiz bir teklif. Bizim başkanlık sistemi ile söylediklerimiz kitaplarda yazan teorik bilgiler değil, resmi metindir. Madde madde yazmış olduğumuz bir metin var. Başkanlık sistemi üniter devlet modeli ile beraber yürütülecek. Yeni federasyon değil, üniter olacak. ABD’de Başkanlık var, federasyon olabilir. Ülke şartları öyle. Almanya’da parlamenter sistem var ama federasyon var. Bizde parlamenter sistem var üniter devlet var. Her ülkenin şartları ve tarihi geçmişi, siyaset ortamı, toplumsal yapısı devlet şekli ile ilgili tabloyu ortaya koyuyor. Türkiye üniter bir devlet modeliyle yönetilmiştir, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren. Tek ve merkezi yasa ve yürütme merkezi var. Türkiye’de ‘başkanlık sistemi ile federasyon sistemi gelir üniter devlet yapısı ortadan kalkar’ demek bu sistemi hiç bilmemek anlamına gelir. Başkanlık sistemin bir tek tehlikesi var. Bu tehlike devlet için değil, millet için değil, bugünkü siyasi parti liderleri içindir. Muhalefet partileri için var. Çünkü 7 Haziran ortaya bir tablo çıktı. CHP, MHP ve HDP’nin bir araya gelmesi durumunda hükümette yer alma durumu ortaya çıktı. Ama başkanlık sistemine geçersek bu partilerin hükümette yer alma ihtimalleri sıfır. Niye, çünkü başkanlık sisteminde bir partinin yüzde 50 oy alması gerekir. Onların derdi bu bakımdan Türkiye değil. Eğer başkanlık sistemi olursa bu zihniyetteki partiler hükümette kıyamete kadar yer alamayacaklar.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER