İstanbul Aydın Üniversitesi Hürriyet ve Adalet Kulübü’nün düzenlediği “Kaostan Ne Çıkacak” başlıklı bir konferans vermek üzere üniversitenin konuğu olan AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, dünya siyasetinin gidişatı ve Türkiye’nin küresel politikada konumu üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
“Dünya yeniden yapılanma sürecinde”
Gelecek yüz yıl içinde dünya siyasetinin güç merkezinin doğuya kayacağını ileri süren Külünk, “Dünya, tıpkı 20’nci yüzyılın başlarında olduğu gibi bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Çünkü 20’nci yüzyıl başında biçilen elbise, 21’inci yüzyıl başında insanlığa dar gelmeye başladı. Bu süreçlerde dünyanın güç merkezi önce İstanbul’dan Londra’ya, sonra da Londra’dan Washington’a kaydı. Şimdiyse bu güç merkezi yine doğuya doğru kaymakta. Bu süreçte aktif rol alanlar gelecek yüzyılları planlama kudretine sahip olacaklardır. Bu dönemde Türkiye olarak biz, binyıllardır sürüp giden ve artık genlerimize işlemiş olan ‘aleme nizam verme’ davası nedeniyle, daha aktif bir pozisyon almak durumundayız. Türkiye, devlet ve millet olarak güçlü olabilmek için ilerici olmak zorunda. Yapay zekayı ve robotik devrimi anlamadan ileriyi göremeyiz. Zamanın ve geleceğin ruhunu doğru kavramalıyız. Bugün karar alıcı merkez ülkeler arasında bulunmamamızın en önemli sebebi de, Osmanlı’nın son dönemlerinde zamanın ruhunu ve bilginin evrimini yakalayamamasından kaynaklanmaktadır” şeklinde konuştu.
“Modern İpek Yolu Projesi’ne dikkat!”
Türkiye’nin sorumluluğunun evrensel olduğunun altını çizen Külünk, “İslam dünyasının liderliğini yapan Türkiye’den bir Google’ın, bir Facebook’un çıkmamış olması üzücüdür. Batı’ya gelişme konusunda temel teşkil etmiş olan Doğu’nun akli galibiyeti tekrar eline alması gerekir. Bunu yapacak olanlar da gençler olarak sizlersiniz” diye konuştu. Mevcut 100 yıllık düzenin tüm kurumlarıyla çöktüğünü iddia eden Külünk, “Konferansa konu başlığı olarak seçtiğimiz kaos da bu çöküşten kaynaklanıyor ve öyle kolayca da sona ermeyecek. Çünkü dünyanın güç merkezi doğuya kayıyor ve batı da bunu engelleme çabası içinde” ifadelerini kullandı. “Pekin’nden Londra’ya Modern İpek Yolu” projesinin gelecek 50 yıl boyunca en çok konuşulacak konu olacağını söyleyen Külünk, “Dolayısıyla önümüzdeki 50 yılda en önemli terör saldırıları da bu hat üstünde gerçekleşecek. Türkiye de altyapı yatırımlarıyla bu dev projeye hazırlanıyor. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi, Yüksek Hızlı Tren projeleri gibi çalışmalar bunun altyapısıdır” dedi.
“Dünyayı Çin istilası bekliyor!”
Güç merkezinin doğuya kaymasıyla en çok dikkat edilmesi gereken ülkelerin başında Çin’in geldiğini iddia eden Külünk, “Yeni yüzyılı doğru okuyup anlamak için Yeni Çin İmparatorluğu vizyonunu ve Çin’in Batı’ya olan yürüyüşünü doğru anlamak gerekir. ABD ve Batı şu an bu üstünlüğünü kaybetme telaşı içinde ve Çin’i nasıl durdururum düşüncesiyle durmadan İslam dünyasını parçalamak için uğraşıyor. Çin’i böyle durdurabileceğini düşünüyor. Oysa gelişen konjonktür sonucu dünyayı bir Çin istilasının beklediğini düşünüyorum. Bu istilaya Batı tek başına karşı koyamaz. Bu istilayı durdurmanın tek yolu, İslam dünyasının bir bütün haliyle Batı’yla geliştireceği bir ittifak yapısıdır. Batı, bu konuda sergilediği hatalı tutumdan vazgeçmezse en geç 100 yıl içinde edilgen bir yapıya dönüşecek ve üstünlüğünü yitirecek” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’ye tehdit doğudan değil batıdan geliyor!”
Süregelen bu kaos sürecinden en güçlü çıkacak ülkenin Türkiye olacağını ileri süren Külünk, “Coğrafya milletin kaderidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya da Türkiye’ye belirleyici ülke olma kaderini çizmiştir. Örneğin 2’nci Dünya Savaşı sonrası dünyanın şekillenişini Türkiye’nin Sovyet kampında değil, Batı kampında olması belirlemiştir. Bugün dahi, bu bölgede Türkiye’ye rağmen hiçbir şey yapılamaz. Bugün Suriye’de yaşananlar da bu durumun somut göstergesidir. Türkiye, Rusya ve İran’ın ağırlık koymasıyla Barzani, bölgeyi bambaşka bir kaosa sürükleyecek adımından vazgeçmek zorunda kaldı. Ve hiç kimse merak etmesin, vakti geldiğinde de o Afrin, o PKK’nın kafasına geçirilir” dedi. Türkiye’nin 1991 yılındaki ilk Körfez Savaşı’ndan sonra Batı’yla çıkarlarının örtüşmediğini gördüğünü ifade eden Külünk, “Türkiye, bu tarihten itibaren 1919’da Paris Barış Konferansı’nda masaya yatırılan o haritanın rafa kalkmadığını, Batı’nın kendisi için bir tehdit unsuru olduğunu, tehdidin doğudan değil batıdan geldiğini gördü. 15 Temmuz’da yaşananlar da bunun somut bir göstergesiydi” diye konuştu.