Çevre-Hayat

Mavi At Kafe 10 yıldır şizofreni hastalarını topluma kazandırıyor

Şizofreni tedavisi gören bireylere toplumla bütünleşmeleri için iş ortamı sağlayan Mavi At Kafe, kitap okuma seansı, müzik dinletisi, sergi ve şizofreni seminerleri gibi etkinliklerle ilgi çekiyor.

13-12-2019 15:52

Ankara

Şizofreni hastalarının iş hayatına katıldığı, müşterilerin "Kendimi burada iyi hissediyorum." dediği Mavi At Kafe'de, şizofreniyle ilgili ön yargıların ortadan kaldırılması için de ortam sağlanıyor.

Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı Doç. Dr. Haldun Soygür, AA muhabirine, şizofreni hastalarını toplumla bütünleştirmek amacıyla 10 yıl önce kurulan Mavi At Kafe'nin hikayesini anlattı.

Soygür, 1990'lı yıllarda şizofreni tanısı alanlar ve yakınları, gönüllüler ile ruh sağlığı alanında çalışanların bir araya gelerek federasyon çatısı altında toplandığını söyledi. Soygür, "Şizofreni hastalarının çalışabileceğini, yeteneklerini yansıtabileceğini göstermek ve şizofreniyle ilgili damgalamayı, ayrımcılığı kırmak için Mavi At Kafe'yi kurduk. Şizofreniyle ilgili mitler, efsaneler daha kolay yıkılır diye yola çıktık. Yola çıkalı 10 sene oldu. Bu 10 yılda da çok güzel sonuçlar aldığımızı düşünüyoruz." dedi.

Kafeyi çekim merkezi haline getirebilmek için etkinlikler düzenlediklerini dile getiren Soygür, burada, kitap okuma seansı, müzik dinletisi, sergi ile şizofreni tanısı, tedavisi ve rehabilitasyonuyla ilgili toplantılar düzenlendiğini belirtti.

Kafenin girişinde de heykeli bulunan "Mavi At"ın kavramsal olarak kökenini 1970'li yıllardan aldığını anlatan Soygür, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün dünyada yerleşik olan, daha çok benimsenen düşünce, şizofreni ve benzeri hastalıkların tedavisinin toplum içinde yapılması. Çok eskiden akıl hastanelerine kapatmak gibi durumlar vardı.

Geçen yüzyılın sonlarına doğru 'Toplumda hep beraber yaşamalıyız.' gibi bir algı egemen oldu. O algının egemen olduğu yıllarda da dünyanın her tarafında büyük akıl hastaneleri kapatıldı, 'toplumda tedavi' anlayışı yerleşti. Onlardan biri İtalya'da Trieste'deki büyük akıl hastanesi.

Hastane kapandığında hastanenin yıkıldığı yere mavi tahtadan mavi at heykeli yapıldı. 'O mavi at, bu mavi at.' dedik. Orada koşuyordu, burada da koşsun düşüncesiyle bu ismi koyduk."

Soygür, Mavi At Kafe'de sınırlarını zorlayıp bir şeyler üretmenin, şizofreni hastalarını olumlu etkilediğini ifade etti.

Kendilerine güvenleri artan çalışanların, kamu kurumları ya da özel sektörde görev yapmak istediğini dile getiren Soygür, kafede çalıştıktan sonra farklı yerlerde işe girenlerin olduğunu kaydetti.

Soygür, "Mavi At Kafe, sadece bir kafe değil bir tür kültür yaşam ortamı, buluşma noktası. Bu rahatsızlıkla ilgili her şeyin konuşulduğu bir yer. İnsanların birbirlerine tanı etiketleriyle seslenmediği, sıcak ve içten bir atmosfer yaratmaya çalışıyoruz" dedi.

"Toplum damgalayıcı tutumla yaklaştığında tedavi aksıyor"

Çalışanlardan Yasemin Şenyurt, 2000'de kendisine şizofreni tanısı konulduğunu, kurulduğu günden itibaren kafede çalıştığını söyledi.

Kafede bulunduğu yıllar içinde hayatında olumlu anlamda çok şeyin değiştiğini ifade eden Şenyurt, "Tedavi sürecinde Mavi At Kafe'de çalışmak ve burada her şeyi beraber yapmak bana çok iyi geliyor. Sorumluluk aldıkça kendimizi özgür hissediyoruz. Bunun da iyileşmemize katkısı oluyor." dedi.

Şenyurt, kafede arkadaşlarıyla çay demlemeden temizliğe, organizasyondan fatura yatırmaya kadar her işi yaptıklarını belirtti.

Mavi At'ın en önemli ilkelerinin "karış karış yaşama" ve "damgalama anla" olduğunu vurgulayan Şenyurt, "En büyük hayalim yazar olmaktı. Şizofreni tanısı aldığımda yazar olamayacağımı, hayatımın uykudan ve ilaçlardan ibaret olacağını düşünüyordum. Ama bunun böyle olmadığını gördüm. Hem felsefe bölümünde yüksek lisans yaptım hem de kitaplarım yayımlandı" dedi.

En büyük sıkıntının tanıyı kabullenmek olduğuna işaret eden Şenyurt, bununla ilgili de topluma çok büyük rol düştüğünü dile getirdi. Şenyurt, toplumun damgalayıcı tutumla yaklaşması durumunda tedavinin aksadığını söyledi.

Şenyurt, "Herkesi Mavi At Kafe'ye davet ediyorum. Bu daveti sadece şizofreni tanısı alan bireylere ve ailelerine değil tüm topluma yapmak istiyorum. Burada imece usulüyle çalışıyoruz, gelenler ayrılmak istemiyor. Burası herkese iyi geliyor." dedi.

"Hedeflerim var, çevirmen olmak istiyorum..."

54 yaşındaki Zübeyir Karabay da 2009'dan beri çalıştığı kafeye, toplumun her kesiminin gelmesini istediklerini anlattı.

Şizofreniye karşı ön yargı olduğunu dile getiren Karabay, şöyle devam etti:

"Şizofreni dendiği zaman 'yıkıp döken, zarar veren insan' akıllara geliyor ama öyle değil. İnsanlar buraya gelip çayımızı içsinler, kendileri için güzel bir ortam. Annemle beraber önce derneği keşfetmiştik, o gün bugündür üyeyim.

Annem de burada çalışmamı destekliyordu. Evde hiç bulaşıklara dokunmazdım, burada tabağımı sudan geçirip makineye koyuyorum. Etrafımı temiz tutmaya çalışıyorum. Kafenin temizliğini yapıyoruz. Ziraat mühendisiyim, burada 'Ziraat mühendisi paspas yapmaz.' diye bir şey olmadığını öğrendim. Ayıp bir şey değil."

Kendileriyle aynı durumda olanlara içlerine kapanmamasını tavsiye eden Karabay, hastalığı kabullenmenin başlangıçta zor olduğunu ancak kabullenilmesinin durumu daha kolaylaştırdığını kaydetti.

Karabay, Almanca öğrendiğini ve bir arkadaşına da kurs verdiğini ifade ederek, "Burada öğretmeyi öğreniyorum. Hedeflerim var, çevirmen olmak istiyorum ama biraz çaba gerektiriyor." dedi.

Çalışanlardan 33 yaşındaki Ali Ateş ise 3,5 yıldır hayatında olan kafenin kendisine iyi geldiğini, tiyatro çalışmaları yaptığını anlattı. Ateş, "Evde durmaktansa buraya gelmeyi tercih ediyorum. İnşallah burası hep var olsun. Buradan çok memnunum." ifadelerini kullandı.

Kafede yazlık ve kışlık ikinci el kıyafet satıldığını belirten Ateş, uygun fiyatla tost, mantı, kurabiye yapıldığını söyledi.

"O kadar güzel bir yer ki her an bir şey öğreniyorsun"

57 yaşındaki Cemal Bülent Ordulu, kafede hastalıkla yaşamayı öğrendiğini belirterek, "Burası o kadar güzel bir yer ki her an bir şey öğreniyorsun. 28 yıllık evliyim, 3 torunum var. Arkadaşlarım çok değerli. Burada yaptığımız en güzel şey, şizofreniyi olduğu gibi herkese tanıtmak. Gelen buradan hayretle ayrılıyor, hakkımızdaki düşüncelerin ne kadar yanlış olduğunu öğreniyorlar." diye konuştu.

Mavi At Kafe çalışanı 47 yaşındaki Volga Taşkent de kumaş boyasıyla yaptığı tişörtleri burada çok uygun fiyata sattığını söyledi. Taşkent, tişörtlerden elde ettiği gelirin yüzde 10'unu da kafeye bağışladığını dile getirdi.

"Kızım da kafeyi çok seviyor"

Kafenin sürekli müşterisi Sevgi Demir, Mavi At Kafe'de çok canlı ve samimi bir ortam bulunduğunu, çalışanların çok sıcak kanlı olduğunu dile getirdi. Demir, kafeyi çok seven kızının da her gün buraya gelmeyi istediğini ifade etti.

Sevgi Demir'in kızı 8 yaşındaki Ceren Demir de kafeye gelip resim yaptığını, oyuncaklarla oynadığını, buranın en çok kurabiyesini beğendiğini anlattı.

Müşterilerden psikolojik danışman Zeynep Cansın Sönmez ise kafenin kendisine iyi geldiğini belirterek, "İnsanlar buraya gelip giderlerse korkulacak bir şey olmadığını, keyifli zaman geçirilebildiğini görecekler. Böylece bir ön yargıyı da kırmış olacaklar" dedi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER