Çevre-Hayat

'Mahremiyet eğitimi' 3 yaşından itibaren verilmeli'

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca, çocuklara mahremiyet bilinci kazandırılması için neler yapılabileceği amacıyla düzenlenen raporda, mahremiyet bilincinin okul öncesi döneminden (3-6 yaş) itibaren çocuğa kazandırılması gerektiği ifade edildi.

'Mahremiyet eğitimi' 3 yaşından itibaren verilmeli'
06-06-2018 15:02

ANKARA 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının katılımıyla düzenlenen "Mahremiyet Eğitimi Çalıştayı"nın sonuç raporu yayımlandı.

Raporda, mahremiyet eğitimlerinde, bedensel mahremiyet, mekan ve eşya mahremiyeti, zaman mahremiyeti, dijital mahremiyet ile duygusal ve düşünsel mahremiyet olmak üzere 5 mahremiyet alanının ele alındığı belirtildi. Çocuğa 4 temel gelişim dönemine göre farklı mahremiyet eğitimleri verilmesine vurgu yapıldı.

Bebeklik döneminde (0-3 yaş) bebeğin kendini koruması ve bu alanda eğitilmesinin söz konusu olmadığı, mahremiyet bilincinin bu dönemden itibaren çocuğa kazandırılması gerektiği ifade edildi.

Raporda, bebekleri severken dudaktan öpme ve mahrem yerlerinin sevilmesi gibi cinsel içerikli kabul edilebilecek davranışların çocuğa sevgi gösterme amaçlı kullanılmaması, anne-babanın çocuğu nasıl yetiştirmek istiyorsa çocuğa aynı şekilde davranması, çocuğun ebeveynlerini kadın-erkek olarak değil anne-baba olarak görmesinin sağlanması gerektiğine yer verildi.

Çocuğun yaşadığı ortamda çocuğa ait özel bir mekanın bulunması veya ortak kullanılan bir mekanda bir bölümün çocuğa ait olmasının, çocuğa aidiyet ve mülkiyet duygusu verme ve çocuğun benlik duygusunun gelişimi açısından önemli olduğu aktarıldı.

Öz bakım becerilerinin zamanında gelişiminin sağlanmasının yabancıların çocuğun mahremiyet alanına girmesini kısıtlayacağı vurgulandı.

Okul öncesi mahremiyet eğitimi döneminde (3-6 yaş), çocuğa sorumluluk verilerek, plan ve tercih yapma imkanları sunularak çocuğun öz güveninin geliştirilmesi gerektiği anlatıldı.

Kimlerden yardım isteyebilir?

Çocuğa bedeninin dokunulmazlık sınırlarının öğretilmesinin önemine değinildi. Çocuğun yabancılarla birebir temasına, toplu taşıma aracında çocuğu yabancının kucağına verme, yabancı kişi aracılığıyla çocuğu tuvalete gönderme gibi durumlara izin verilmemesi gerektiği kaydedildi.

Çocuğun iyi dokunma-kötü dokunma ve ikisi arasındaki farkı ayırt etmesinin sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekilen raporda, çocuğa istemediği bir davranışa karşı "Hayır" diyebilme becerisinin kazandırılması gerektiği vurgulandı.

Haklarını koruma ve başkasının haklarına saygı gösterme bilincinin yerleştirilmesinin, gerektiğinde kimlerden yardım isteyebileceğiyle ilgili eğitim verilmesinin önemine işaret edildi.

Sosyal medya kullanım süresi sınırlandırılmalı...

Raporda, ilkokul döneminde mahremiyet eğitiminde (6-12 yaş), çocuğun hayır diyebilme becerisi, çocuğun kendisini tanıması, kendi sorumluluklarını, ödevlerini bilmesi ve kendisinin farkında olmasının ilkokul ders program içeriklerinde yer alması istendi.

Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Ailenin çocuğun arkadaşlık yaptığı kişileri de iyi bilmesi ve çocuğun öğretmeniyle iletişim halinde olması gerekiyor. Çocuğun sosyal medya kullanım süresi ve bazı sitelere erişimi sınırlandırılmalıdır.

Hem aileye hem de çocuğa kişisel bilgilerin sosyal medyada paylaşılmaması gerektiği konusunda eğitim verilmelidir. Çocuğun duygusal veya düşünsel olarak yalnız kalmak istediği zamanlara ebeveynlerin saygı göstermesi gerekir.

Çocuğun aidiyet duygusunun gelişmesi için çocuğa özel mekan oluşturulması, ev içerisinde bir köşe veya mümkünse oda oluşturulması, kız ve erkek çocukların odalarının/uyku mekanlarının ayrılması hususlarına dikkat edilmesi gerekir."

Çocuk yargılayıcı bir tavırla dinlenmemeli...

Raporda, ortaöğretim düzeyindeki çocuğun ise (13-18 yaş) fiziksel, duygusal ve düşünsel olarak değişim sürecinde olduğu, kimlik karmaşası yaşadığı, aileyle çatışmalar, arkadaşlık ilişkilerinde ve öz güvende çalkalanmalar yaşadığı bir dönem geçirdiği belirtildi.

Aileler tarafından ergenlik döneminin normları bilinirse normlardan sapmaların tespit edilebileceğine yer verilen raporda, şu ifadelere yer verildi:

"Çocukların verebilecekleri farklı davranışlar hakkında aileler bilgilendirilmeli, aile çocuğunun yanında olmalı, anlattıklarına inanmalı ve çocuğunu yargılayıcı bir tavırla dinlenmemelidir.

Ayrıca çocuğa daha öncekine göre daha fazla sorumluluk verilmesi, çocuğun güçlendirilmesi, öz güveninin geliştirilmesi, kendi seçimlerini yapabilmesi sağlanmalı, kendisi hakkında doğru karar alma konusunda rehberlik edilmesi önem arz etmektedir."

Çocukların cinsel gelişimlerinin diğer dönemlere göre daha farklı olduğu bir dönem olduğu, bu dönemde bilginin çocuğa doğrudan verilmesi gerektiği vurgulanarak cinsel gelişimi ile ilgili eğitimlerin vücuttaki değişim ve gelişmeler başlığı altında doktorlar tarafından verilebileceği belirtildi.

Ailelere verilecek eğitimlere ilişkin öneriler...

Ailelere verilecek eğitimlere ilişkin önerilerin de yer aldığı raporda, ailelere hazırlanacak eğitimlerde öncelikle mahremiyet kavramının önemi ile ilgili farkındalığın artırılması, aileler içindeki mahremiyet ihlallerinin çocuklar üzerinde nasıl etki bıraktığı konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi gerektiği bildirildi.

Ebeveynlerin çocuklarla geçirdiği zaman azaldığı için anne-baba merkezli uygulamalara geçilmesinin faydalı olacağı aktarıldı.

Ailelerin sosyal medyada çocuğunu teşhir etmemesi gerektiği bilincine sahip olması, kendisi ve çocuklarının özellerini paylaşmaması gerektiği kaydedildi.

"Dijital mahremiyet..."

Çalıştay katılımcılarının ortak görüşleriyle hazırlanan raporda, "dijital mahremiyet" konusuna ilişkin, yeni bilişim ve sosyalleşme biçimi olan sosyal medyayı yadsımak yerine faydalı hale getirilmesi gerektiği vurgulandı.

Sanal ortamda paylaşılan içeriklerin etkili, verimli ve bilinçli bir şekilde kullanımını sağlamak üzerine bilinçlendirme ve farkındalık çalışmalarının yapılması gerektiği aktarılan raporda, çocukların sosyal medya kullanımında dikkat edilmesi gerekenlere yönelik şu tavsiyelerde bulunuldu:

"Dijital kimlik ile gerçek hayattaki kimliklerin aynı olduğu düşünülerek gerçek hayatta sorumluluklarımız ve ceza alabileceğimiz durumların da sanal ortamda benzer biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.

Sosyal medyanın insanın görünür olma, bilinme, beğenilme gibi psikososyal ihtiyaçlarını karşıladığı göz önüne alınmalı, bununla beraber 'var olmak' ile 'görünür olmak' arasındaki ilişki ve ayrım ortaya konulmalıdır. Görünür olma ihtiyacı çerçevesinde mahremiyet sınırları çizilmelidir."

Medya okuryazarlığı derslerinde sosyal medya kullanımına yönelik rehberlik çalışmalarının yapılması gerektiği aktarılan raporda, "Dijital mahremiyet ile ilgili yazılı görsel basında, kamu spotları, kısa filmler, broşürler ve sosyal medyada ebeveynlere yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır.

Ailelere verilecek eğitimlerde sosyal medya ve teknolojinin kullanımı hususunda en önemli rol modelin kendileri olduğu vurgulanmalıdır." önerisi getirildi.

"İstismarı uygulayan çocukla da çalışma yapılmalı..."

Raporda lise düzeyindeki rehber öğretmenlerin iş yükünün temel eğitime göre daha fazla olduğuna işaret edilerek, şunlar kaydedildi:

"Rehber öğretmenlere yönelik hazır sunular kullanılmalı ve lisans eğitimlerine mahremiyet ve istismar konuları da dahil edilmelidir. Mağdur çocuk ile ilgili olduğu kadar istismarı uygulayan çocukla da çalışma yapılmalıdır. İstismarı uygulayan çocuğun da geçmişte istismar mağduru olduğu bazı vakalarda görülmektedir."

Çocuklarla ilgili işlerde çalışan tüm personelin çocuğun mahremiyetini koruyan bilinçte hareket etmesi, istismar suçlarında bildirim yükümlülüğünün bulunduğunu bilmesi ve mahremiyeti çocuk hakları temelinde ele alması açısından eğitilmesi gerektiği aktarıldı.

"Mağdura Yaklaşım Kılavuzu oluşturulsun..."

Raporda, Adalet, Aile ve Sosyal Politikalar, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor, Sağlık Bakanlıkları ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na çocukların mahremiyet eğitimleri konusunda öneriler getirildi.

İstismarla mücadele çalışmaları kapsamında Adalet Bakanlığınca mağdur haklarına ilişkin hazırlanan kanun tasarısının önemine vurgu yapılan raporda, şunlara yer verildi:

"Adalet Bakanlığınca ayrıca 'Mağdura Yaklaşım Kılavuzu' ve benzeri materyaller oluşturulmalı. İstismar mağduru çocuklarla çalışan meslek gruplarına mağdura yaklaşım eğitimleri verilmeli, mağdura yaklaşım kılavuzları da her meslek grubuna özel olarak hazırlanmalıdır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca ailelere verilen eğitimlerde çocuklarda mahremiyet bilincinin oluşturulmasına yönelik eğitim içeriklerinin düzenlenmesi gerekmektedir. Bakanlık tarafından yapılan çalışmaların ve verilen eğitimlerin denetimi yapılmalıdır. Reklam, klipler ve kamu spotları aracılığı ile toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir."

Diyanet İşleri Başkanlığının da Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile ortaklaşa farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirmesinin önemli olduğu aktarılan raporda, "Kuran kursları, cuma hutbeleri ve hizmet içi eğitimlerde mahremiyet vurgusu yapılmalıdır.

Edep, haya, müstehcen sır gibi kavramlara değinilmelidir. Yaş ve diğer özelliklerin dikkate alınacağı içerikler hazırlanmalı, vaazlar yoluyla bu konulara değinilmelidir." önerisinde bulunuldu.

"Etik sözleşmesi içerisinde mahremiyete yer verilmeli..."

Raporda, MEB'in mahremiyet eğitimini okul öncesi dönemden başlayarak, müfredata eklemesi, çocukların gelişim dönemlerine göre farklı derslerin içinde bu konuyu işlemesi gerektiği vurgulandı.

"MEB etik sözleşmesi içerisinde mahremiyetle ilgili hususlara yer verilmelidir." tavsiyesinde bulunulan raporda, şu değerlendirme yapıldı:

"Özellikle hayat bilgisi, sosyal bilgiler ve hatta fen bilgisi gibi derslerde söz gelimi vücudumuz ünitesinin işlenişi sırasında mahremiyete yer verilmesi, özellikle ayrı bir ünite olarak yer verilmesinden çok daha yararlı olacaktır.

Vücudumuzla ilgili bilgiler verilirken, öğrencilere mahremiyet ve mahremiyetin nasıl korunacağı ile ilgili bilgiler verilebilir. Din eğitimi kapsamında edep ve haya kavramları çerçevesinde mahremiyet eğitimi verilmelidir.

Rehberlik öğretmenlerinin yanında diğer öğretmenler de sürece dahil edilmelidir. Vaka ortaya çıkmadan müdahale edebilme mekanizmaları geliştirilmelidir. Öğretim tek başına mahremiyeti sağlamada yetersiz kalabilir.

Bunun temel nedeni toplumdaki veya okul dışındaki yaşamın mahremiyete bakışıdır. Bunu okulla uyumlu hale getirebilmek için öncelikle ailelerle iş birliği yapılmalıdır. Zaman zaman velilere de mahremiyet ve özellikle çocuk mahremiyetinin sağlanması konusunda seminerler verilmelidir."

Raporda, RTÜK ve BTK'nın medyada ve internette mahremiyet konusuna hassasiyet gösterilmesine yönelik çalışmalar yapması, Halk Sağlığı Kurumu'nun toplum eğitimleri kapsamında mahremiyet farkındalığı ve bilinci kazandıracak eğitimler de vermesine ilişkin öneriler sıralandı.

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER