TRABLUS (AA) - Devrimin üzerinden geçen 9 yıla rağmen Libyalılar hâlâ güvenlik, istikrar, demokrasi ve daha fazla özgürlük için mücadeleye devam ediyor.
Muammer Kaddafi'nin 42 yıl boyunca demir yumrukla yönettiği Libya'da devrimin dokuzuncu yılı kutlanırken, halk şimdi de darbeci General Halife Hafter'e karşı büyük bir özgürlük mücadelesi veriyor.
Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen halkın mücadele azminin kırılmadığı gözleniyor.
Bütün devlet kurumlarının önündeki hoparlörlerden ve cuma günleri camilerin minarelerinden tekbir getirilerek halka moral verilmeye çalışılıyor.
Ülkenin içinde bulunduğu durum başkent Trablus'taki cuma hutbelerinde de yoğun bir şekilde işleniyor. Bazı camilerde imamlar, Türkiye'nin Libya'ya verdiği desteği anlatıyor. Ankara'nın Libyalıların yanında yer aldığını belirten imamlar, Türkiye’ye minnettar olduklarını söylüyor.
Cuma günleri Trablus'un Şehitler Meydanı'nda düzenlenen geniş katılımlı gösterilerde de sık sık Türkiye’ye teşekkür sloganları yükseliyor.
Ekonomik durum kötüleşiyorÜlkede çatışmalar devam ederken, başkent Trablus'ta akşam saatlerinde hayat neredeyse durma noktasına geliyor. Günde 8 saate kadar çıkan elektrik kesintileri nedeniyle sokak lambaları bile yanmıyor. Esnaf dükkanlarını açık tutabilmek için akaryakıtla çalışan jeneratörleri devreye sokuyor.
Geceleri karanlığa gömülen sokaklarda, İsrail ablukası altındaki Gazze'dekine benzer jeneratör kirliliği yaşanıyor. Neredeyse her dükkanın önünde çalınmaması için demir parmaklıklarla korumaya alınmış bir jeneratör var.
Başkent Trablus'ta iç savaşın yorgunluğu her tarafa yansımış durumda. Petrol zengini ülkedeki benzin istasyonlarında uzun araç kuyrukları göze çarpıyor.
Günlerdir toplanmayan çöp yığınları da başkentteki diğer bir sorun.
Hafter'e karşı direniş sürüyorLibya'da Kaddafi'nin devrilmesinden bu yana belki de en kritik günler yaşanıyor.
Kaddafi'nin memleketi Sirte'de kontrolü ele geçiren ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde meşru Libya yönetimi olan Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) elindeki Misrata ve başkent Trablus'a gözünü dikmiş durumda.
Güney ve batıdan kıskaca alınan Trablus'ta kontrolü elinde bulunduran UMH ise Türkiye’nin de desteğiyle direnmeye devam ediyor.
Bununla birlikte ülke ekonomik olarak da zor bir dönemden geçiyor. Darbeci Hafter'in, ülkenin güneyindeki en büyük petrol sahası Şerare'den gelen petrol boru hattının vanalarını kapatması nedeniyle petrol ihracatı durdu.
Libya Merkez Bankasından yapılan açıklamaya göre, Ocak 2020'de petrolden hiç gelir elde edilemedi. UMH Başbakanı Fayiz es-Serrac, petrol ihracatı yapılamadığı için bankanın 1,4 milyar dolar zarar ettiğini söyledi.
Libya'daki darbe girişimi ikinci iç savaşın başlangıcı olduLibya'da Kaddafi iktidarı 2011'de sona erdi ancak istikrar bir türlü sağlanamadı.
Kaddafi dönemi subaylarından Halife Hafter, 14 Şubat 2014'te meşru hükümete darbe girişiminde bulundu.
Hafter, ele geçirdiği devlet televizyondan yayımlanan konuşmasında, parlamentoyu, hükümeti ve anayasayı askıya aldığını duyurdu.
Libya'nın doğusundaki Tobruk kentinde bulunan parlamentonun desteğini alan Hafter, kendisine arka çıkan Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerin de yardımıyla Bingazi'yi ele geçirerek iç savaşın fitilini ateşlemiş oldu.
Halife Hafter, başkent Trablus'a da 4 Nisan 2019'da saldırı emri verdi.
UHM buna askeri olarak "Öfke Volkanı Operasyonu" ile karşılık verdi. Bir yıla yakın süredir devam eden çatışmalarda Hafter, Trablus’u ele geçirmeyi başaramadı. Ülkede Kaddafi'nin devrilmesi sürecinden sonraki ikinci iç savaşın 4 Nisan 2019'da fiilen başladığı değerlendiriyor.
Ne olmuştu?Tunus'ta bir gencin kendini ateşe vermesiyle başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte önce Zeynel Abidin bin Ali iktidarı, ardından da Mısır'da 30 yıldır süren Hüsnü Mübarek yönetimi devrildi.
Bu arada bölgedeki halk hareketleri Libya'ya sıçradı. Libyalıların 17 Şubat 2011'de başlattıkları gösteriler sonucunda ülkeyi 42 yıldır yöneten Muammer Kaddafi devrilen üçüncü Arap lider oldu.
Kaddafi sonrasında ülkede oluşan yönetim boşluğunu, yıllardır sürgünde bulunan demokrasi ve özgürlük hareketleri ile dini akımların ileri gelenleri doldurmaya çalıştı.