Dünya

Libya’nın Terhune kentinde yaşanan katliamın acısı hala taze

Son haftada bulunan 3 mezardaki 12 cesetle, bu zamana kadar toplam 14 toplu mezardan 70 ceset çıkarıldı.

Libya’nın Terhune kentinde yaşanan katliamın acısı hala taze
16-10-2020 15:46
İstanbul

Libya ordusu tarafından ele geçirilmesinin üstünden 4 ay geçmesine rağmen, Terhune kentinde hala toplu mezarlar bulunurken, son haftada ortaya çıkarılan 3 mezardaki 12 cesetle, şimdiye toplam 14 toplu mezardan 70 ceset çıkarılmış oldu.

Ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin darbeci lideri Hafter’e bağlı milislerinin en acımasız ve gaddar grubu olarak bilinen 9. Tugay’ın bu kentten kaçarken ardında bıraktığı yıkım ve acı hala tazeliğini koruyor.

Terhuneliler bölge sakinlerinden 250’den fazla kişinin kayıp olduğunu her fırsatta yetkililere ifade ederken, Trablus yönetimi kent kırsalında araştırmalarını sürdürüyor. 9. Tugay’ın ağır silahlarından bazılarını bu bölgede kamufle etme ihtimalini de araştıran Libya hükümeti, kent kırsalında 3 toplu mezar daha buldu.

Son bir haftada ortaya çıkarılan 3 mezardaki 12 cesetle birlikte, bu zamana kadar toplam 14 toplu mezardan 70 ceset çıkarıldı. Bir konteynerin içinde yakılmış cesetlerin yanı sıra hastanelerde ele geçirilen cesetlerle birlikte Trablus’un güneyinden Terhune’ye kadarki 90 kilometrelik mesafede toplam 250’den fazla ceset bulundu.

Libya hükümeti bu bölgede işlenen insanlık suçları hakkında uluslararası girişimlerde bulundu ve Hafter milislerini Terhune’de soykırım yapmakla suçlayarak BM İnsan Hakları Komisyonu’na müracaat etti.

Uluslararası kuruluşlar devrede

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Terhune’nin ele geçirilmesinin ardından, burada bulunan bir dizi toplu mezar hakkındaki raporları "korkunç" olarak nitelendirdi.

Ciddi endişelerini dile getiren UNSMIL, "yargısız infazlar" hakkında "acil bir soruşturma" yapılması çağrısında bulundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ise Libya’daki son gelişmeler ve Terhune’de bulunan toplu mezarlar hakkında soruşturma başlatılacağını duyurmuştu.

UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 22 Haziran 2020’de yaptığı açıklamada, “Terhune’de bulunan toplu mezarlarda kadın ve çocukların cesetlerinin bulunduğuna dair kesin kanıtlar olduğunu” söylemişti.

BM tarafından Libya’daki durumla ilgili 3 bağımsız araştırmacının tayin edileceği de açıklanmıştı ancak henüz bir rapor yayınlanmadı.

Terhune’deki toplu mezarlardan sorumlu tutulan Kani milisleri ve kabilesi

Libyalılar Terhune’de işlenen insanlık dışı vahşeti Kani milislerinin işlediği söylüyor. Eylül 2019’da Hafter’in generali Abdulvehhab el-Makri’nin yanı sıra Muhsin el-Kani ve kardeşi Abdulazim’in öldürülmesinin ardından, Kani milislerinin intikam almak için Terhune’de katliam yaptığı tahmin ediliyor.

Kani milislerinin Terhune’de kontrolü ele geçirebilmek için En-Neaci gibi bazı kabileleri tamamen tasfiye ettiği, kentteki nüfuzlu ve zengin bazı ailelerin ileri gelenlerini ise rehin aldığı biliniyor.

Söz konusu milisler Terhune kentindeki Kani kabilesi üyeleri ve dışarıdan kendilerine katılan silahlı çetelerden oluşuyor.

2012 yılında bu kabileden birisinin silahlı bir grup tarafından öldürülmesinin ardından, kabilenin üyeleri intikam almak için bir milis grubu oluşturarak, diğer kabilenin kadınları ve çocuklarını dahi öldürdü.

Muhsin el-Kani ve diğer 5 kardeşinin önderliğindeki Kani milis grubu, kabilenin desteğini arkasına alarak, bölgede Kaddafi tarafından kurulmuş Sadıklar Tugayı’nın karargahını bastı.

O dönemde karargahta ağır ve hafif silahların hepsine el koyan Kani milisleri, diğer kanun kaçaklarının da kendilerine katılmasının ardından Terhune’de kontrolü tamamen ele geçirdi. Kendilerine karşı gelen kabilelere intikam saldırıları düzenleyerek korku saldı.

Libyalı görgü tanıkları, Kani milislerinin Nisan 2019’da Hafter milislerine katılana kadar, Terhune’de ve kırsalında bulunan 13 küçük kabileyi tamamen ortadan kaldırdığı birçoğunu da sürgüne zorladığını söylüyor.

Kani milislerinin başında Muhsin el-Kani (37) bulunuyordu. Abdulazim (23) ise onun yardımcısıydı.

Abdulhalık (57) milislerin kabilelerle irtibatını sağlarken, Muhammed (50) Medhali Selefilere mensup olduğu için Şeyh olarak isimlendirilmekteydi. Abdurrahim (40) ise iş adamı olarak grubun ekonomik durumundan sorumlu isimdi.

Abdurrahim Terhune düşmeden önce Trablus’a saldırı düzenleyen bir milis grubu daha kurmuş ve onların başına geçmişti.

Kani kabilesini devlet bünyesine alma girişimi

2017 yılı başlarında Kani kabilesini ehlileştirme ve devlet bünyesine alma girişimi başlatıldı. Savunma Bakanlığına bağlı 8. Tabur olarak görev yapmaları planlanıyordu. Bu şekilde bölünerek yönetilmeleri hedefleniyordu.

Başsavcılık 2017 yılı ortalarında kabileden 14 kişi hakkında yakalama emri çıkardı. Bunlar arasında Muhsin, Abdulazim ve Muhammed el-Kani kardeşler de bulunuyordu. Bu durum Kanilerin Trablus yönetimi ile aralarını açtı.

Eylül 2017'de Trablus’a saldıran Kani milisleri, Terhune kabilesi mensuplarının yoğunlukta yaşadığı başkentin güney bölgelerinde kontrolü ele geçirdi. Ekim 2018’de “Trablus’u Himaye Güçleri” Kani milislerini bölgeden çıkarsa da kontrolü sağlayamadı. 2019 Ocak ayında Kaniler başkentin güneyini tekrar işgal ettiler.

Trablus hükümeti için Kani milisleri Ocak 2019’dan sonra en büyük endişe kaynağı oldu. Çünkü Kaddafi’nin özel timlerinden General Muaziz 32. Taburu da onlara katılmıştı.

Kani milislerinin Hafter ile işbirliği

Trablus’u ele geçirmeyi hedefleyen darbeci Hafter, Kaniler ile iş birliği yapmak için harekete geçti. Güçlerini Cufra’da konuşlandıran Hafter, Kaddafi dönemi komutanlarından General Abdulvehhab el-Makri’nin komutanlığında 7. Tugay’ı kurdu. Yardımcılığına ise Muhsin el-Kani’yi atadı.

Hafter bu şekilde Kaddafi dönemi kalıntılarını tek çatı altında toplamak ve Kani milislerinin de desteği ile Trablus’u ele geçirmek istiyordu. 4 Nisan 2019 tarihinde Trablus’a saldırı emri verdiğinde en büyük dayanaklarından birisi Kani milisleriydi.

Trablus’un güney semtlerinden Kasr bin Gaşir ile başkentin güneyindeki Trablus Havaalanı’na yapılan ilk saldırıları Kani milisleri düzenledi.

Ancak Eylül 2019’da düzenlenen hava saldırısında General Abdulvehhab el Makri’nin yanı sıra Kani milislerinin başında bulunan Muhsin ve Abdulazim kardeşler öldürüldü.

Bu saldırıda Hafter’in parmağı olduğu, Kani milislerini kontrolü altına alabilmek için Kani kardeşleri tasfiye ettiği iddia edildi.

Hafter milislerinin, bu tarihten sonra Trablus’un doğusundaki en önemli karargahı Terhune oldu. Terhune’nin Haziran 2020’de düşmesinin ardından Libya ordusu için Sirte’nin yolu açıldı.

Terhune’deki Haravide, Deymi, Avaşiriyye ve Hamidi gibi kabileler Kanilerin zulmüne uğradı. Terhune’de yaşanan zulmün ortaya çıkarılmasının uzun yıllar süreceği tahmin ediliyor.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER