Londra
Kuzey İrlanda'daki parlamento seçimlerini, İngiltere'den ayrılığı savunan Sinn Fein'in kazanmasının ardından, seçimlerden ikinci çıkan Demokratik Birlik Partisinin (DUP), "Kuzey İrlanda Protokolü'nde önemli değişiklikler olmadıkça yeni hükümetin kurulmasına izin vermeyeceğini" açıklaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Seçimlerin ardından İngiltere ile AB arasında uzun süredir devam eden protokol krizi de yeniden gündeme taşındı.
İngiltere, Galler ve İskoçya'da halk, 5 Mayıs'ta yerel yönetimler seçimleri için sandığa gitti ve 4 yıllığına yeni belediye meclis üyelerini belirledi. Kuzey İrlanda'daki seçimlerde ise halk yerel parlamentonun yeni üyelerini belirlemek için oyunu kullandı.
Kuzey İrlanda'da 8 Mayıs'ta kesinleşen seçim sonuçlarına göre, İngiltere'den ayrılıp İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeyi savunan Sinn Fein, parlamentoda 27 sandalye kazanarak birinci parti oldu, karşıt görüşteki DUP ise 24 sandalyeyle ikinci parti seçildi.
İki parti arasında "başbakan adayı" ve "protokol" anlaşmazlığı
Bu sonuçla, bölgenin 100 yıllık tarihinde ilk kez İrlanda milliyetçisi bir parti, seçimde ilk sırayı alarak başbakan çıkarma şansını elde etti. Ancak, Kuzey İrlanda'ya özel yetki paylaşımı anlaşmasına göre, birinci ve ikinci partilerin bölgeyi birlikte yönetmesi gerekiyor.
DUP, Sinn Fein'in Kuzey İrlanda'daki lideri Michelle O'Neill'in başbakan olması durumunda başbakan yardımcılığı için herhangi bir isim önermeyeceğini bildirdi. Böyle bir durumda bölgede herhangi bir hükümet kurulması da mümkün görülmüyor.
Sinn Fein ve DUP arasındaki tek anlaşmazlık, yeni hükümette başbakanın kim olacağı konusunda yaşanmıyor. Birleşik Krallık'ın parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticareti düzenleyen Kuzey İrlanda Protokolü'ne ilişkin anlaşmazlıklar da iki partinin önündeki en büyük sorunlardan biri olarak değerlendiriliyor.
DUP: Protokol, Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallık'taki yerinin geleceği için "varoluşsal tehdit"
DUP, Kuzey İrlanda'nın AB'nin gümrük birliği kurallarına tabi olmaya devam etmesi ve İngiltere'nin geri kalanından Kuzey İrlanda'ya ithal edilen belirli mallar için yeni kontrol ve evrak işlerini içeren protokolle ortaya çıkan ticari bariyerin, Kuzey İrlanda ekonomisine zarar verdiğini savunuyor. Ayrıca, protokolü, Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallık'taki yerinin geleceği için de "varoluşsal tehdit" olarak görüyor.
Parti, protokolde önemli değişiklikler olmadıkça, Kuzey İrlanda'da yeni bir hükümetin kurulmasına izin vermeyeceği yönündeki kararlılığını da sürdürüyor.
İngiltere: Çözüm bulunamaması halinde harekete geçeceğiz
İngiltere, ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit ettiği gerekçesiyle, protokolde geniş ölçüde değişiklik yapılması yönündeki ısrarını sürdürürken, AB ise protokolün yeniden müzakere edilmesinin söz konusu olmadığını belirtiyor.
Kuzey İrlanda'daki seçimlerin, "protokolün mevcut haliyle sürdürülebilir olmadığını" daha fazla gösterdiğini, "durumun artık çok ciddi olduğunu" söyleyen İngiltere Başbakanı Boris Johnson, protokolü düzeltmek için aylarca tekrarlanan çabalarına rağmen Avrupa Komisyonu'nu, sahadaki ekonomik ve siyasi bozulmanın ele alınmasına yardımcı olmak için gerekli adımları atmamakla suçluyor.
Johnson ayrıca, çözüm bulunamaması halinde İngiliz hükümetinin, Kuzey İrlanda'da barışı ve siyasi istikrarı korumak için harekete geçeceği konusunda uyarıyor.
Anlaşma şartlarında tek taraflı değişiklik yapmayı ve anlaşmadan çekilmeyi mümkün kılan 16. maddeyi sıklıkla gündeme getiren İngiliz yetkililerin, AB'ye uzun süredir devam eden müzakerelerde "yolun sonuna gelindiğini" söylemeye hazırlandığı da kulislerde konuşuluyor.
AB, protokolü değiştirmeden de sorunların giderilebileceği görüşünde
Öte yandan, AB ise Brexit Anlaşması'nın parçası olan protokolün, "uluslararası bir anlaşma olduğu, yeniden müzakere edilmesinin söz konusu olmadığını" savunuyor.
Protokolün, İrlanda Adası'nda fiziki sınır uygulanmasını önlediğini ve AB Tek Pazar bütünlüğünü koruduğunu belirten Birlik, İngiltere'nin protokole ilişkin atacağı tek taraflı olası adımın, çözümler üzerindeki çalışmayı daha da zorlaştıracağı uyarısında bulunarak, protokolü değiştirmeden de sorunların giderilebileceğini öne sürüyor.
Ayrıca, İngiltere'nin suçlayıcı ifadelerini reddeden AB, sürecin başından beri protokolün nasıl uygulanması gerektiği konusunda Birlik'in esneklik gösterdiğini ve sorunlara yaratıcı çözümler önerdiğini belirtiyor.
AB üyesi İrlanda ise İngiliz hükümetinin, protokolü baltalayan tek taraflı bir eylemde bulunması halinde, AB'nin yasal işlem başlatabileceği ve İngiltere'ye karşı önlemler uygulanabileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.
Ancak, İngiltere Başbakanı Johnson, Kuzey İrlanda'nın AB ekonomisinin sadece yüzde 0,4'ünü oluşturduğu göz önüne alındığında, Birlik'in sınır kontrolleriyle ilgili endişeler üzerine bir ticaret savaşı başlatmasının "çılgınca" olacağı görüşünü savunuyor.
Tartışmalı Kuzey İrlanda Protokolü
Brexit anlaşmasının bir parçası olan protokol, Birleşik Krallık'ın parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticareti düzenliyor.
Protokole göre, Brexit'e rağmen Kuzey İrlanda, AB'nin gümrük birliği kurallarına tabi olmaya devam ediyor. Birleşik Krallık'ın geri kalanıyla ticareti ise Kuzey İrlanda limanlarında gümrüğe tabi tutuluyor.
Katolik ayrılıkçılar ile İngiltere'yle birlik yanlısı Protestanlar arasındaki savaşı sona erdiren Belfast Anlaşması (Hayırlı Cuma Anlaşması) gereği, kontrollerin yapılabildiği fiziki bir kara sınırı oluşturulamıyor. Bu yüzden kontrollerin ancak denizde yapılması kararlaştırılsa da uygulanmasında sorunlar yaşanıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com