Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) tarafından düzenlenen “Medya Okulu Sertifika Töreni”ne katıldı.
Meyra Palace Otel’de düzenlenen sertifika törenine Kurtulmuş’un yanı sıra Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve çok sayıda vatandaş katıldı. Kurtulmuş, yeni Türkiye yürüyüşünde bir yeni medyaya ihtiyaç olduğunu belirterek, “Medya bir ülkenin en önemli göstergelerinden biridir. O ülkenin ne kadar gelişmiş olduğunu sadece yolları, köprüleri, gayri safi milli hasılası gibi kriterler ile ölçemeyiz. Bunun yanında bir ülkenin ne kadar geliştiği o ülkenin medyasının gücü ve medyasının niteliğiyle de ölçülür. Dolayısıyla yeniden güçlü Türkiye istikametinde yol alacaksak Türkiye’de güçlü bir medyanın varlığı, gelişmesi ve bu medyanın halk üzerinde ortaya koyduğu etkilerdir” diye konuştu.
Kurtulmuş, medyanın sahip çıkmak durumunda olduğu en önemli meselelerden birisinin demokrasinin standartlarının yükseltilmesi, çoğulculuğun bütün prensipleriyle Türkiye’de etkin kılınması olduğunu ifade ederek, “Çok şükür 5 tane büyük darbeyi geçirmiş olmasına rağmen bu millet halen yeni Türkiye istikametinde yürüyebilecek gücü buluyorsa bunun en temel nedenlerinden birisi ortada her şeye rağmen sandığın olması, Türkiye’de milli iradenin etkin ve söz sahibi olmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN SIRTLARINI SIVAZLAYANLAR OLMASA TERÖRİSTLERİN BİR GÜN BİLE AYAKTA KALMASI MÜMKÜN DEĞİL”
“Yeni Türkiye yürüyüşünün önüne geçmek isteyen bir takım unsurlar olduğunu biliyoruz” diyen kurtulmuş şunları söyledi:
“Türkiye’de 27 Mayıs’ta darağaçlarını ortaya koyanlarla, 12 Eylül’de partileri kapatıp parlamentoyu lav edenlerle mantık olarak Türkiye’nin önüne terörü çıkararak vakit kaybettirenler arasında hiçbir fark yoktur. Bugün hendekler kazarak, çukurlar kazarak Türkiye’ye vakit kaybettiren terör örgütlerinin zihniyetleri arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisinin de ortak noktası, milletin iradesini örtmek, milletin iradesini geçersiz kılmaktır. Her ikisinin ortak tarafı da milli irade üzerinde yükselen güçlü Türkiye’nin önüne geçmektir. Hep beraber terör örgütlerinin yapmış olduğu bütün bu faaliyetlere karşı ortak bir zemin oluşturacağız. Terör örgütlerinin dünyada zarar veremeyeceği hiçbir ülke yoktur. Türkiye olarak 40 yıldır PKK terör örgütüne, son dönemde de eş zamanlı olarak DAEŞ, DHKPC gibi terör örgütüne birlikte verdiğimiz mücadelelerde çoğu zaman yalnız bırakıldığımızı üzülerek söylüyorum. Terör örgütlerinin sırtlarını sıvazlayanlar olmasa teröristlerin bir gün bile ayakta kalması mümkün değil. Terörle mücadelede sadece askeri ve güvenlik açısından değil çok taraflı mücadele veriyoruz. Medya alanında da, kamu diplomasisi alanında da çok taraflı uluslararası mücadele veriyoruz.”
“PKK VE DAEŞ GİBİ TERÖR MAŞALARIYLA TÜRKİYE’NİN YOLUNUN KESİLMEK İSTENMESİ ASLA VE ASLA BAŞARACAKLARI BİR İŞ DEĞİLDİR”
Terörün bölgesel olarak da devam ettiğine dikkat çeken Kurtulmuş, “Adına da estetik bir laf söylediler ‘vekalet savaşları’ çok estetik bir söz. Açık söyleyeyim kalleşçe, iblisçe terör örgütlerini destekleme savaşı demektir bunun adı. Savaşların en alçakçasıdır, en aşağılığıdır. Bu vekalet savaşları dediğiniz şey Suriye’de 450 bin insanın ölmesine 3 milyon Suriyelinin Türkiye’de muhacir olmasına neden oldu. Bu vekalet savaşlarının arkasındaki bütün güçleri şiddetle lanetliyor, en büyük insanlık düşmanlığı içerisinde olduğunu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin vekalet savaşları yoluyla bir köşeye sıkıştırılmak istenmesi, bunun bir uzantısı olarak PKK ve DAEŞ gibi terör maşalarıyla Türkiye’nin yolunun kesilmek istenmesi asla ve asla başaracakları bir iş değildir. Bu millet elinde sonunda terör örgütü ve terör örgütünün sırtını sıvazlayanlara rağmen millet kazanacak, terör mağlup olacak” dedi.
Terör örgütünün en büyük finans kaynağı olan uyuşturucu trafiğine de değinen Kurtulmuş, “Bugün terör örgütleri maalesef narko-terör icra etmektedir. PKK’nın üst düzey yöneticilerinin uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı içerisinde yer aldığını gösteren uluslararası raporlar mevcut. Uluslararası alanda bu çerçevede yılda narkotikten elde edilen gerilin 1.3 trilyon dolarlık büyük bir pazara sahip. Terör örgütleri bu pazarın en önemli alıcı ve satıcılarıdır. Böylesine büyük bir pazara sahip olan diğer uyuşturucu tüccarları ve baronları bu kadar büyük karı elde etmek için neler yapmazlar ki? Suikastlar yaparlar, istedikleri örgütlere silah verirler, şirketler kurarlar. Bu çerçevede narko-teröre karşı mücadele etmek uluslararası camianın büyük sorumluluklarından birisidir” eleştirisinde bulundu.
“HAKİKATİ SÖYLEYEN GAZETECİLERE İHTİYAÇ VARDIR”
UMED’in haber alma özgürlüğünün sağlanması, haberlerin gerçek ve doğru verilmesinde önemli bir rolü olduğunu belirten Memur-Sen Başkanı Yalçın ise, “UMED önemli bir eksikliği tamamlayacak diye düşünüyorum. Medya faaliyetinin değerler üzerinden yükseleceği, gazetecilik etik ilkelerinin ihlal edilmeyeceği, millete yaslanan bu tip yaklaşımlara Türkiye’nin her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Çünkü geçmişte yaşadığımız birçok travmanın, ülkedeki demokrasinin türbülansa çekilmesi süreçlerinde en fazla ihtiyaç duyulan şey hakikati söyleyen gazetecilere ihtiyaç vardır. Bu ülkede yaşanan sıkıntılar sadece siyasetçilerin dirayetsiz olmasından kaynaklanmıyor, topyekün olarak toplumda bir dejenerasyon vardı, bütün sosyal oluşumlar bu anlamda bundan payını aldılar” diye konuştu.
Darbe dönemlerinde medyanın en kötü sınav veren sektörlerin başında geldiğini vurgulayan Yalçın, “Türkiye’nin bölgesinde güçlü bir ülke olarak üzerinde tanıştığı kadim medeniyetin yükünü taşıyan ve misyonunu yerine getiren, 2023-2071 gibi geleceğe hedef koyan bir ülkenin geleceği ihya etmesinde herkese sorumluluk düşüyor. Medya’da dilini buna göre inşa etmek zorunda. Dünyayı okurken dış güçlerin diliyle okuyan medya değil Türkiye’den dünyayı okuyan ve buradan mesaj veren bilinçli bir medya ve medya mensuplarına ihtiyaç var. Bu anlamda UMED’i son derece kıymetli çalışmalar içerisinde görüyorum” ifadelerini kullandı.
“Türkiye ayağa kalkması istenmeyen bir ülke, ayağa kalktığında bunun ne anlama geldiğini kapitalistler çok net bir şekilde biliyorlar ve görüyorlar” diyen Yalçın şunları kaydetti:
“Onun için 17-25 Aralık, gezi olayları yaşadık ve Danıştay saldırısı gibi bu ülkede çok enteresan toplum mühendislikleriyle karşı karşıya kaldık. Çünkü 10 yılda bir yaptıkları düzeneği aynı şekilde devam ettirelim ve sıfır noktasından başlayacak bir Türkiye’yi yeniden kurgulayalım istiyorlar. Ama bunun karşısında şapkasını alıp kaçan siyasetçiler değil, muhtıra geldiğinde kürsüye geçen ve muhtıraya karşı muhtıra veren siyasetçiler var. Türkiye’de darbe dönemlerinde ırgatlık yapan, uşaklık yapan emek örgütlenmeleri değil, bu süreçlere ilişkin seslerini ve sözünü yükselten, millet iradesinin yanında duran emek örgütleri var. 1 milyon sayısına ulaşmış Memur-Sen var. Tetikçilik yapan karargah medyacılığının bu ülkede medyacılık olarak baz alan, topuk selamıyla gazetecilik yapanlara inat yeni kuşaklar olaylar görüyor, arka planları görüyoruz diyen yeni genç gazeteciler var. Bu yürüyüş bu anlamda son derece önemli. Onun için UMED’in yaptığı çalışmalara psikolojik destek vermekten Memur-Sen ailesi olarak mutlu olduğumuzu ifade etmek istiyorum.”