Dünya

Küresel yoksullukta 'küçük' ve 'yönetilebilir sorular' dönemi

Nobel Ekonomi Ödülü'nün, bu yıl, küresel yoksullukla mücadele alanında çalışmalar yapan 3 iktisatçıya verilmesi, küresel yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik ekonomi politikaları ve modellerinin yeniden şekillendirilmesini gündeme getirdi.

Küresel yoksullukta 'küçük' ve 'yönetilebilir sorular' dönemi
15-10-2019 14:22

Berlin

Nobel Ekonomi Ödülü'nün, bu yıl, küresel yoksullukla mücadele alanında çalışmalar yapan 3 iktisatçıya verilmesi, dünyada giderek artan ticaret savaşları ve belirsizliklerin ortasında, küresel yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik ekonomi politikaları ve modellerinin yeniden şekillendirilmesini de gündeme taşıdı.

Son yıllarda küresel olarak eşitsizliklerin artması; küresel ekonomi politikaları, kalkınma modelleri ve finansal sistemin sürdürülebilirliğine yönelik tartışmaları da beraberinde getirdi.

Bu yıl Nobel Ekonomi Ödülü'ne, küresel yoksullukla mücadele alanında yaptıkları çalışmalar dolayısıyla Hint asıllı Amerikalı iktisatçı Abhijit Banerjee, Fransız asıllı Amerikalı iktisatçı Esther Duflo ve Amerikalı iktisatçı Michael Kremer layık görüldü.

Nobel Ekonomi Ödülü'nün Banerjee, Duflo ve Kremer'e verilmesi, küresel yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik ekonomi politikaları ve modellerin yeniden şekillendirilmesini de tekrar gündeme getirdi.

Söz konusu iktisatçıların çalışmaları küresel yoksulluğa karşı yürütülen mücadeleye katkı sunarken, deney tabanlı yaklaşımlarının da son yıllarda ekonomideki gelişmelerde bir dönüşüm sağlaması dikkati çekiyor.

3 iktisatçının yaklaşımı

Nobel Ekonomi Ödülü'nün kazananları, küresel yoksullukla mücadelede güvenilir sonuçlar elde etmek için en iyi yolları bulma konusunda yeni bir yaklaşım geliştirdi. Bu yaklaşım; yoksulluk gibi karışık sorunları daha "küçük" ve "yönetilebilir" şekilde bölerek çözmeyi kolaylaştırıyor.

Nobel Komitesi, ödül kazanan iktisatçıların çalışmalarının başarısına örnek olarak, "5 milyondan fazla Hintli çocuğun okullarda etkili ders programlarından yararlanması ve birçok ülkede koruyucu sağlık hizmetleri için yüksek sübvansiyonların açıklanmasını" gösterdi.

Eğitim ve sağlıkta "dev" sorunlar devam ediyor

Son 20 yıldır insanların yaşam standartları dünyanın hemen hemen her yerinde gözle görülür şekilde iyileşirken, kişi başına düşen gelir 1995-2018'de en yoksul ülkelerde ikiye katlandı. Çocuk ölümleri 1995 yılına göre yarı yarıya azalırken, eğitimlerine devam eden çocukların oranı yüzde 56'dan yüzde 80'e yükseldi.

Gelir, sağlık ve eğitimdeki ilerlemeye karşın "dev" sorunlar devam ediyor. Dünyada 700 milyondan fazla insan hala son derece düşük gelirle yaşamını sürdürüyor. Her yıl 5 milyon çocuk, tedavisi basit ve ucuz hastalıklardan dolayı ölüyor. Dünyadaki çocukların yarısı temel okuryazarlık ve sayısal beceriler edinmeden okulu terk etmek zorunda kalıyor.

Söz konusu sorunları gören Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Banerjee, Duflo ve Kremer'in ilk çalışmaları da eğitim ile ilgili oldu.

3 iktisatçı, "Hangi müdahaleler eğitimin çıktısını en düşük maliyetle artırmaktadır? Düşük gelirli ülkelerde, ders kitapları kısıtlı ve çocuklar genellikle okula aç gidiyor. Daha fazla ders kitabına erişebilselerdi öğrencilerin başarısı düzelir miydi? Yoksa onlara ücretsiz yemek vermek daha etkili olur muydu?" sorularını yanıtlamak için araştırmalarının bir bölümünü ABD'deki üniversitelerden Kenya'ya taşıdı. İktisatçılar, Kenya'da sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa birkaç saha deneyi yaparak bu sorulara yanıt aradı.

Maliyet etkinliği olan önlemler

Kenya'da saha araştırmasından çıkan sonuçlar; "müfredat ve öğretimin öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olmadığı, öğretmenler arasında devamsızlık düzeyinin yüksek olduğu ve eğitim kurumlarının genellikle zayıf kaldığı" şeklinde oldu. "Öğretimi öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun hale getiren reformların çok değerli olduğu, okul yönetiminin iyileştirilmesi ve işini yapmayan öğretmenlerin hesap vermesinin" maliyet etkinliği olan önlemler olarak sıralandığı belirtildi.

Sağlık alanında ise fakir insanların koruyucu sağlık hizmetlerinin fiyatı konusunda son derece hassas olduğu ortaya çıkarılırken, "fakir ülkelerde hizmet kalitesinin düşük kalması, yoksul ailelerin koruyucu önlemlere neden bu kadar az yatırım yaptıklarının bir başka açıklaması" olarak gösterildi.

Aşılardan sorumlu sağlık merkezlerinde çalışanların işe gelmemesinin yüksek olduğu yerlerde, mobil aşı kliniklerinin bu sorunu çözüp çözemeyeceği araştırıldı. Bu kliniklere erişim için rastgele seçilen köylerde aşılama oranları yüzde 6'den yüzde 18'e çıktı. Bu oran, çocuklarını aşılayan ailelere hediye olarak bir torba mercimek verilmesi durumunda yüzde 39'a yükseldi. Seyyar kliniğin yüksek maliyeti olmasına ve mercimeklerin ek maliyet oluşturmasına karşın aşılama başına toplam maliyet yarı yarıya indi.

Deneysel sonuçlar fakir insanların hayatını değiştiriyor

Nobel Ekonomi Ödülü sahibi 3 iktisatçının ortaya çıkardığı sonuçların, kamu kurumları ve özel kuruluşların çalışma şeklini değiştirerek dolaylı bir etkiye sahip olması dikkati çekti.

Daha iyi kararlar almak için küresel yoksullukla mücadele eden örgütler, yeni önlemleri değerlendirmeye alarak kullanmaya başladı.

İktisatçıların deneysel sonuçlarının, dünyadaki en fakir insanların yaşamlarını daha da iyileştirmek için büyük bir potansiyeli ortaya çıkarması da dikkati çekiyor.

Günlük 5,50 dolardan daha azla geçinenlerin oranı yüzde 46

Dünya Bankası satın alma gücü paritesine göre, dünyada kişi başı günlük 1,90 dolardan daha az rakamla geçinenlerin oranı yüzde 10'a düşmesine karşın günlük 3,20 dolardan daha az rakamla geçinenlerin oranı yüzde 26,3 ve günlük 5,50 dolardan daha az rakamla geçinenlerin oranı da yüzde 46 olarak belirlendi. Bu da yoksulluğun halen dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak varlığını sürdürdüğünü ortaya koyuyor.

Dünya Eşitsizlik Raporu'nun 2018 bulgularına göre, dünyadaki eşitsizlik bölgeden bölgeye ciddi farklılıklar gösteriyor. 2016'da ülkenin en çok kazanan yüzde 10'luk kesiminin (en üst yüzde 10'luk gelir dilimi) toplam ulusal gelirden aldığı pay Avrupa'da yüzde 37, Çin'de yüzde 41, Rusya'da yüzde 46, Kanada ve ABD'de yüzde 47, Sahraaltı Afrika, Brezilya ve Hindistan'da ise yüzde 55 düzeyinde bulunuyor.

Orta Doğu’da ise en üst yüzde 10'luk kesimin, ulusal gelirin yüzde 61'ine sahip olması dikkati çekiyor.

Öte yandan, küresel gelirin en üst yüzde 1'lik dilimi, 1980'den bu yana küresel gelirdeki büyümeden en yoksul bireylerden oluşan yüzde 50'lik kesimin aldığının iki katını alırken, küresel orta sınıfın geliri de daraldı.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER