İstanbul
Türkiye'de yaklaşık 10 aydır yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele eden sağlık çalışanları, salgının kendilerinde yarattığı fiziksel ve psikolojik yorgunluğu hiçe sayarak, hayatları onlara "emanet" olan hastalara şifa dağıtmak için gecelerini gündüzlerine katarak çalışmaya devam ediyor.
Dünya, birçok bilinmez yönüyle 2019'da Çin'de ortaya çıkan Kovid-19 salgınına karşı mücadelesini aralıksız sürdürüyor.
7'den 77'ye her yaştan vatandaşın yaşam anlayışını değiştiren ve sosyal hayatını sekteye uğratan Kovid-19'un sona ermesi için verilen mücadelenin başaktörlerini ise kuşkusuz sağlık çalışanları oluşturuyor.
Hekiminden hasta bakıcısına kadar tüm sağlık çalışanları, birçok kişinin kısa süreliğine dahi takmakta zorlandığı maskenin yanı sıra koruyucu ekipmanlardan biri olan tulumun içerisinde saatler geçiriyor, virüs yüküyle karşı karşıya kalıyor, hastalansalar da iyileşip görevlerinin başına döndüklerinde aynı şevkle hizmet veriyorlar.
Öte yandan, salgının fiziksel ve psikolojik açıdan en çok yorduğu kişiler olan sağlık çalışanları, tüm yorgunluklarını bir kenara bırakarak, canlarını kendilerine emanet bildikleri hastalarının iyileşip sevdiklerine kavuşması için verdikleri mücadeleyi bir an olsun bırakmayı düşünmüyor.
Kovid-19 riskini evlerine taşımamak için yakınlarından uzak kalan sağlık çalışanları, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide gözü gibi baktıkları hastaların ise adeta ailesi oluyor.
"Eve gittiğimizde bile aklımız hastalarımızda kalıyor"
Salgın döneminde 45 günde inşa edilerek hizmete açılan 1008 yataklı Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi'nde görev yapan sağlık çalışanları, Kovid-19 ile mücadelelerini ve salgın sonrası değişen yaşamlarını anlattı.
Diyaliz Hemşiresi Ezgi Selçuker, 5 ay önce göreve başladığı hastanede, Kovid-19 tanılı diyaliz hastalarıyla ilgilendiğini söyledi.
Salgın servisinde çalışmanın zorlukları olduğuna değinen Selçuker, şöyle konuştu:
"Hem psikolojik olarak hem de bedenen çok fazla yoruluyoruz. 'Hastalara nasıl daha fazla yararlı olabiliriz, onları nasıl daha iyi duruma getirebiliriz?' diye sorguluyoruz. Eve gittiğimizde bile aklımız hastalarımızda kalıyor.
Onlarla sürekli diyalog halindeyiz. İnşallah bu süreci güzel bir şekilde atlatacağız, bunları sadece anı olarak hatırlayacağız."
Askeri personel olan eşiyle görevi nedeniyle ayrı şehirlerde bulunduklarını aktaran Selçuker, "Salgın sürecinde 4 yaşındaki çocuğumuza bakmak için annemle babam geldi. Onlar da yaşlı.
Kalp, astım ve KOAH hastaları. Çocuğumun da alerjik astımı var. Eve gittiğimde 'Çocuğuma virüs bulaştırır mıyım? Anne ve babama süper taşıyıcı olur mu?' diye sarılamıyorum." ifadesini kullandı.
Kendisinin de Kovid-19'a yakalandığını, evde başlayan tedavisinin durumunun ağırlaşması üzerine hastanede devam ettiğini anlatan Selçuker, bu süreçte çocuğundan ayrı kalmasının, iyileşip eve döndüğünde dahi ona sarılamamasının, ailesine virüs taşıma endişesiyle yaşamasının kendisini psikolojik açıdan çok yorduğunu dile getirdi.
Salgın sürecinde sağlık çalışanlarının kıymetinin daha iyi anlaşıldığını, dayanışmanın ne kadar önemli olduğunun ve devletin sağlık çalışanlarına ne kadar sahip çıktığının öğrenildiğini belirten Selçuker, Türkiye'nin önerisiyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2021'in "Sağlık Çalışanları Yılı" ilan edilmesinin de kendilerine özel ve değerli hissettirdiğini kaydetti.
"Hastalar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide size emanet"
Yoğun Bakım Hemşiresi Havvanur Doğan, 5,5 yıldır icra ettiği görevini Türkiye'de Kovid-19 vakasının tespit edildiği mart ayından bu yana Kovid-19 yoğun bakımında sürdürdüğünü söyledi.
"Bu süreç bizim için zorlu geçiyor ama üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. 24 saat hastalarımızın başındayız.
Kaliteli bakım vermeye devam ediyoruz." diyen Doğan, yoğun bakımda tedavi gören hastaların adeta aileleri gibi her ihtiyaçlarını karşıladıklarını, yemeklerini yedirdiklerini, tedavi ve bakımlarını yaptıklarını anlattı.
Salgının bu boyuta ulaşabileceğini hayal etmediklerini, vaka ve yoğun bakımda yatanların sayısının artacağını düşünemediklerini dile getiren Doğan, yine de özveriyle tüm güçleriyle çalışmaya devam ettiklerini vurguladı.
Fiziksel yorgunluktan ziyade psikolojik yorgunluklarının daha çok olduğunu aktaran Doğan, şöyle devam etti:
"Kız kardeşimle yaşıyorum. Ailem Mersin'de. Onları çok uzun zamandır görmüyorum. Biz burada her ne kadar evde kalamasak da onlara 'Evde kalın.' diye söylüyoruz. Özledik, gidemiyoruz.
Psikolojik olarak yıprandık ama yine de devam ediyoruz.
Eve gittiğim zaman kız kardeşime de bulaştırmamak için elimden geleni yapıyorum. Her gün maske, sosyal mesafe ve temizlik kurallarına uyduğum için içim rahat.
Her ne kadar yoğun bakımda da çalışsam bir şekilde dikkat etmeye çalışıyoruz."
Yoğun bakımda çalışmanın kendisi için kesinlikle yük olmadığının altını çizen Doğan, "Hep yoğun bakımda çalıştım ve her zaman da yoğun bakımda çalışmak isterim.
Orada hastalar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide size emanetler. Elimizden geldiğince özveriyle çalışmaya devam ediyoruz.
Yoğun bakımdan başka bir yerde hemşirelik yapamam." şeklinde konuştu.
"Buradan başka bir yerde çalışmak istemiyorum"
Kovid-19 Yoğun Bakım Temizlik Personeli Mehmet Kandaz, Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi'nde 6 aydır görev yaptığını söyledi.
Temizlik personelinin yoğun şekilde çalıştığını anlatan Kandaz, şöyle konuştu:
"Yoğun bakımda temizlik yaptığımız kadar hemşirelere yardım da ediyoruz. Hastaların kişisel bakımları, sakal tıraşları yapılırken hemşirelere yardımcı oluyoruz. Hasta temizlenirken fiziksel olarak 1 kişi yetmeyebiliyor çünkü çevrilmesi gerekiyor.
Orada devreye biz giriyoruz, hastayı çeviriyoruz. Bu hastaneye geldiğimde direkt yoğun bakımda çalışmaya başladım.
Evet, en zoru hastanede, yoğun bakımda çalışmak ama buradan başka bir yerde de çalışmak istemiyorum."
Özveriyle çalıştıklarının altını çizen Kandaz, bazen yemek yiyecek, kişisel ihtiyaçlarını karşılayacak zaman bulamadıklarını ifade etti.
Hastanede işe başladığında ailesine virüs bulaştırma endişesi yaşadığından bahseden Kandaz, "Ancak, yaşadıkça gördüm ki dikkat ettiğiniz, kurallara uyduğunuz zaman problem olmuyor.
Süreç aslında kişisel ilerliyor. Herkes dikkat etse, kurallara uysa sorun olacağını düşünmüyorum. Şu an çocuklarıma da sarılıyorum. İlk zamanki gibi değil yaklaşımım çünkü daha rahatız." dedi.
Mehmet Kandaz, sokağa çıkma kısıtlamaları başladığından beri yoğun bakımda yatan hasta sayısının gözle görülür şekilde azaldığına işaret ederek, hastalıktan kurtulmak için aşıdan umutlu olduğunu sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com