Uzmanlar AA muhabirine, 1980’lerdeki İran-Irak savaşının etkileri, ABD yaptırımları ve koronavirüs salgını darbesi ile sarsılan İran'ın, ekonomik, politik ve sosyal bir krizin eşiğinde olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, yönetimin başarısızlığı ve uluslararası baskılar nedeniyle İran'ın koronavirüs salgınıyla mücadelede ciddi sıkıntılar yaşadığını söyledi.
Ülkenin salgın öncesinde birçok bölgede yürüttüğü savaşlar ve ambargolar nedeniyle yeterince zorlandığını aktaran Uysal, "Eski ABD Başkanı Barack Obama zamanında başlayan ambargolar, Trump döneminde katlanarak devam ediyor. Ambargolar, petrol fiyatlarındaki düşüş ve salgın konusundaki başarısızlık hem ekonomik hem de siyasi anlamda İran'ı vahim bir duruma sürükledi. Salgın dönemindeki başarısızlığın İran'a yansıması önümüzdeki süreçte daha da kötü boyutlara varacaktır." diye konuştu.
Prof. Dr. Uysal ekonomik kriz, salgının halen kontrol altına alınmaması ve yaptırımların İran'nın bölge politikasında değişimlere neden olabileceğini kaydederek, şu görüşleri aktardı:
"Bölgede dominant güç olma hevesinde olan İran, eskisi gibi bölgedeki çatışmaları, savaşları, özellikle Yemen'de, Suriye'de, Irak'ta ve Lübnan'da Hizbullah gibi vekillerini finanse etmekte zorlanıyor. Bu da İran açısından ciddi bir sıkıntı yaratıyor. Körfez’deki gerginlik azalır mı? Çok azalmaz bence çünkü burada genel bir fay hattı var veya bir soğuk savaş var. Bu da sadece İran ile ilgili değil, Körfez Arapları da bu konuda oldukça İran karşıtı bir tutum sergiliyorlar ve bu çok değişmez. Bugün Yemen'de Suudi Arabistan'ın başarısızlığından dolayı İran'ın kazanıyor gibi görünmesi onu anlaşmaya yanaşmaya engel olur. Zaten bu çatışmaları sürdürmek için gizli lobiler var."
"Koronavirüs salgını ile beraber İran'ın etkisi gittikçe azalıyor"Prof. Dr. Ahmet Uysal, Tahran yönetiminden geçen günlerde "Suriye'de 30 milyar dolar para harcadık." itirafı geldiğini hatırlatarak, İran'ın Türkiye'ye karşı da PKK ile el altından diyaloğu devam ettirdiğini, en azından Türkiye'yi uğraştıracak şekilde davrandığını anlattı.
İran'ın Suriye'de eskisi kadar güçlü olamayacağını çünkü buraya para aktarma konusunda artık zorlanacağını savunan Uysal, "Bu arada Astana süreci hala işliyor ama bir yandan da İdlib'de daha çok Rusya, İran ve Esed milisleri Türkiye'nin aleyhinde çalışıyorlar. Dolayısıyla İdlib’de karmaşık bir durum söz konusu. Ama şu bir gerçek ki bölgede koronavirüs salgını ile beraber İran'ın etkisi gittikçe azalıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Uysal, ABD'nin, seçimlere giderken İran ve Çin karşıtı söylemlerinin sertleşeceğini ve baskılarını da artıracağını iddia ederek, şunları söyledi:
"İran ile olan gerilimin stabil kalacağını düşünüyorum. Halihazırda ABD, İran'a yönelik tüm yaptırımları maksimum düzeyde uyguluyor zaten. Trump geldikten sonra 'İran'a saldıracak, rejimi devirecek' gibi beklentiler vardı özellikle Körfez Arapları arasında. Ama Trump'ın İran rejimini düşürmek gibi bir niyetinin olmadığı anlaşıldı. Bu da belki yeni bir durum, yeni bir uzlaşma zemini ortaya çıkabilir.
İran-Irak savaşı, Hizbullah ve Husilere verdiği savaşma desteği... İlk günden beri İran halkı stresli yaşamaya alıştı. Rejim de kendini biraz bununla meşrulaştırıyor. Çok normal bir hayatı da tercih etmiyorlar doğrusu. Daha önce Rafsancani, Hatemi gibi 'Dünyayla daha iyi geçinelim.' diyen isimler var. Şu andaki yönetimde ise normalleşme, herkesle uzlaşalım gibi bir anlayış söz konusu değil. İran'da dönem dönem halk ayaklanmaları yaşansa da İran yönetimi bu hareketleri her ne pahasına olursa olsun bastırıyor. İran bu konuda epey de ustalaştı. Dolayısıyla İran'da tabandan gelecek çok ciddi bir hareket beklememek lazım. "
"Türkiye ile İran ilişkileri makul düzeyde sürüyor"Türkiye ile İran ilişkilerinin makul düzeyde sürdüğünü belirten Uysal, şöyle devam etti:
"Çünkü iki taraf da birbirine muhtaç olduğunu biliyor. İran bunu şimdi daha çok anladı. İran, Astana sürecine biraz gönülsüz katılım göstermişti. İran Türkiye'nin iyi niyetini biraz daha iyi anladı. Bugün sıkışınca iş birliği yapmaya niyetliler ama yine de görüş ayrılıkları ve bir anlamda da kıskançlık ve güçlü bir Türkiye istememe gibi bir durumları var. Yaptıkları yayınlardan da bunu görüyoruz. İran medyası Türkiye'nin yaptığı olumlu şeyleri görmezden geliyor ve olumsuzlukları büyütüyorlar. Ama iki ülke gerek Suriye'de gerek Irak'ta makul bir ilişki de sürdürmek istiyor ve buna da mecburlar. Çatışma değil birbiriyle temkinli bir ilişki yürütme anlayışı var. İkisi de birbirinin ayağına basmak istemiyor."
"ABD-İran gerginliği Irak siyasetinde rol oynamaya devam edecek"Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi ve İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Dış Politika Koordinatörü İsmail Sarı, koronavirüs krizinin Tahran yönetimini kendi iç sorunlarına daha fazla yoğunlaştıracağı beklenirken, bölgede tehditkar ve agresif davranışlarının daha fazla arttırdığını söyledi.
Irak'taki saldırılar, Yemen'deki savaş ve Suriye'de Beşşar Esed'in Tahran yönetimi tarafından desteklenmesinin hız kesmediğini aktaran Sarı, "Bölgede artan etkinliğini göstermek ve ülke içinde aşınan siyasi güveni pekiştirmek için Tahran yönetimi bir taraftan Körfez’de ABD donanmasına ait gemileri taciz ederken diğer taraftan da bu süreçte uzaya askeri bir uydu fırlattı. Koronavirüsle mücadelenin getirdiği yük ve petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle ABD yaptırımları ile zaten zor günler yaşayan İran ekonomisi önümüzdeki aylarda daha büyük bir krizin içine girebilir. Bu da İran'ın Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan'daki vekillerine kaynak aktarımında sorun yaşamasına neden olacaktır." ifadelerini kullandı.
Dr. Öğretim Üyesi Sarı, İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi Haşmetullah Felahetpişe'nin, ülkesinden Beşşar Esed rejimine 20-30 milyar dolar finansal destek verildiğini ve Şam yönetiminin bu parayı İran'a ödemesi gerektiğini söylediğini hatırlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu durum sadece bir örnek, İran halkında da Suriye’ye, Irak’a, Yemen’e, Lübnan’a aktarılan paralar dolayısıyla ciddi bir rahatsızlık var. Bunların hepsi bir araya geldiğinde İran’ın bölgedeki vekilleriyle ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerekebilir. İran’ın etki alanındaki ülkelerle yürüttüğü ilişkilerin her birinin kendine özgü koşulları var. Örneğin Irak, İran ile ABD arasındaki gerilimin yüzleşme ve hesaplaşma alanıdır denilebilir. Yeni dönemde de ABD-İran gerginliği Irak siyasetinde rol oynamaya devam edecek ve bu gerilimin seyri Irak’ı da doğrudan etkileyecektir.
Suriye’ye bakacak olursak, iç savaş boyunca bu ülkedeki İran ile Rusya arasındaki örtülü rekabetin ve güç mücadelesinin görünür olmaya başladığını ve Esed rejiminin de tercihini stratejik müttefiki İran’dan yana koyduğunu söyleyebiliriz. Ancak İran’ın içinde bulunduğu ekonomik kriz ve Suriye’nin güneyinde İran varlığına yönelik Rusya’nın da göz yumduğu yoğun İsrail hava saldırıları, İran’ı bu ülkede daha da zayıflatabilir. Esed rejiminin Rusya’nın desteğiyle değiştirilmesi durumunda ise İran ile Suriye arasındaki uzun müttefiklik ilişkisinin kopması kaçınılmazdır.
Yemen’e bakacak olursak, İran Dışişleri Bakanlığı, BM Genel Sekreteri'nin koronavirüs salgını sırasında silahlı çatışmalarda küresel ateşkes çağrısını memnuniyetle karşıladı ve ülkesinin Yemen’de savaşı sona erdirecek her türlü girişimi desteklediğini söyledi. Ancak İran’ın Yemen ekseninde Suudi-BAE cephesiyle bir uzlaşıya varması ABD ile ilişkilerinde bir yumuşama olmadan zor görünmektedir."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com