Dünya

Koronavirüs ve Keşmir'de yıkıma yol açan dinmek bilmeyen şiddet

Pakistan kontrolündeki Azad Cammu ve Keşmir Cumhurbaşkanı Mesud Han, salgın tehlikesiyle karşı karşıya olan Keşmir'de, 9 kişi için bir asker bulunmasına rağmen 3900 kişiye sadece bir doktorun düşmesi sıkıntıların iç yüzünü ortaya koyduğunu belirtti.

Koronavirüs ve Keşmir'de yıkıma yol açan dinmek bilmeyen şiddet
21-05-2020 14:52
Ankara

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının hızla yayılmasından duyduğu endişeyi dile getiren Pakistan kontrolündeki Azad Cammu ve Keşmir Cumhurbaşkanı Serdar Mesud Han, Hindistan'ın bu süreyi bölgedeki operasyonlarını artırmak ve Keşmir'i uluslararası gündemden düşürmek için kullandığını belirtti.

Han, video konferans aracılığıyla AA'ya verdiği röportajda, tartışmalı bölge Keşmir'i Pakistan ve Hindistan arasında fiilen ikiye ayıran kontrol hattının diğer tarafında salgın ve devam eden şiddet olaylarının yıkım ortaya çıkarmasından dolayı kaygı duyduğunu aktardı.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de salgın nedeniyle 10 ölüm ve 934 vaka bildirildi. Ancak mart ayından bu yana bölgede şiddet olayları sonucu 74 kişi hayatını kaybetti.

Han, bölgedeki yetersiz sağlık altyapısı ve ağır askerileşmeden endişe duyduğunu dile getirerek, bölgede 3 bin 900 kişi için sadece bir doktor olduğunu ancak dokuz kişiye bir asker düştüğünü belirtti.

Brexit, ABD Başkanı Donald Trump'ın azil süreci ve Kovid-19 kısıtlamaları gibi dış etkenlerin Keşmir'i uluslararası ilgiden uzaklaştırdığını kaydeden Han, Keşmir'in diplomatik gündeme tekrar gelmesinin sadece an meselesi olduğuna dikkati çekti.

Han, "Bazı ilerlemeler oldu ancak ardından Keşmir uluslararası gündemin radarından çıktı. Kovid-19, Hindistan tarafından Keşmir'i uluslararası diplomatik gündemden silmek için bir araç olarak kullanıldı. Kovid-19 kisvesi altında çok sayıda genç erkeği öldürdüler ve ikamet yasasını değiştirdiler." diye konuştu.

Hindistan'ın, topraklarına karşı bir askeri operasyon başlatabileceğini düşünen Han, Azad Cammu ve Keşmir halkının ve yönetiminin herhangi bir yanıltma operasyonuna karşı hazır olduğunu söyledi.

Han, "Ne tür bir saldırı olacağını bilmiyoruz. Nükleer bir savaş olamayacağını kesin olarak söyleyebilirim. Hintler nükleer eşiğin altında bir şeyler denemek istiyorlar. Bu yüzden tüm ihtimallara hazırız." dedi.

Azad Cammu ve Keşmir (ACK) olarak da bilinen Pakistan kontrolündeki Keşmir'de, Ravalakot'ta doğan Han, eski bir kariyer diplomatı ve haber spikeri. Han, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Türk toplumu ve düşünce kuruluşlarına Cammu ve Keşmir halkını bu zor zamanlarda yalnız bırakmadıkları için teşekkür etti.

Yeni haritalar ve hava durumu bültenleri

Hindistan, yeni bir Cammu ve Keşmir haritası çıkardıktan sonra, şimdi de Muzaffarabad ve Gilgit-Baltistan'ın hava bültenlerini yayınlamaya başladı. Bu siyasi anlamda ne ifade ediyor?

Hindistan'ın bu sahte haritaları geçen yıl ekim ayında yayınladığını hatırlarsınız. Bu, onların irredantizmini ileri sürmek için atmış oldukları ilk adım çünkü Azad Keşmir ve Gilgit Baltistan'ın Hindistan Birliğine ait olduğunu, Cammu ve Keşmir'in bir parçası olmadığını göstermeye çalışıyorlar. Ancak Cammu ve Keşmir bir parçadır ve hiç şüphesiz Gilgit Baltistan, Azad Keşmir, Ladakh, Cammu ve Keşmir'den oluşmaktadır.

Yaptıkları şey fesatlık. Pakistan'ın devlet medyası da tüm bölgenin hava durumu tahminlerini yayınlamaya başladı. Bunu geçmişte yapıyorlardı, ilk defa yapmıyorlar. Ancak bu sefer ayrıntılı şekilde olacak. Bence Hindistan'ın niyeti iyi değil. Çünkü özellikle Hindistan Halk Partisi (BJP) bakanlarının Azad Keşmir'e saldırmak ve Gilgit Baltistan üzerinde egemenlik iddia etmek gibi tehditleri söz konusu.

Bu, onların stratejisinin bir parçasıydı. Ama geri tepti çünkü attıkları bu adım ya da yanlış adım, Cammu ve Keşmir halkının kötü durumuna bir kez daha ışık tuttu.

Hindistan'ın Cammu ve Keşmir eyaletini lağvetmesinden bu yana dokuz ay geçti. Hindistan'ın Kemir sorununu çözmesi için diplomatik, ahlaki ve politik araçlar kullanma yaklaşımını vurguluyorsunuz. Şu ana kadar kaydedilen ilerleme nedir?

Biliyorsunuz, 5 Ağustos'tan hemen sonra dünya Keşmirlilerin kötü durumuna odaklandı. Bu bir ihlaldi. Yıllar boyunca uluslararası medya, parlamentolar, düşünce kuruluşları ve karar vericiler açıklamalarda bulundular ve bunun için bir destek artışı vardı. 50 yıl sonra BM Güvenlik Konseyinin herhangi bir açıklama yapmadığı halde gayriresmi bir oturumda toplandığını hatırlayacaksınız. Ama bu bir tür ilerlemeydi.

Ancak Brexit, ABD Başkanı Donald Trump'ın azil süreci ve şimdi Kovid-19 kısıtlamaları gibi iç ve dış faktörler nedeniyle bu süreç durduruldu. Yani, dikkat başka yöne çevrildi. Ancak Azad Keşmir halkı ve liderliği, Pakistan liderliği ve diaspora topluluğunun, dünyanın dört bir yanında enerji ve tutkuyla, Hindistan'ın hamlelerine karşı farkındalık ve kamuoyu oluşturmak için yarıştığını söyleyebilirim.

Kovid-19, Hindistan tarafından Keşmir'i uluslararası diplomatik gündemden düşürmek için bir araç olarak kullanıldı. Salgın kisvesi altında hamleler yaptılar. Sadece geçen ay, kuşatma ve arama operasyonlarında 40'tan fazla genç öldürüldü.

İkincisi ise Keşmirlilerin ülkesini ele geçirmek, Keşmirlileri siyasi ve sivil haklarından mahrum etmek, yerlerinden etmek ve tüm dünyadan getirdikleri Hinduları bölgeye yerleştirmek için gece yarısı, gizlice, kötü bir komplo olan ikamet kurallarını çıkardılar. Bu, uygulamaya başladıkları kötü niyetli bir plan.

Daha geniş kapsamlı çaba gerekiyor

Keşmir'de, halihazırda Hindistan'ın her yerinden yüz binlerce göçmen işçi var ve bunlar Batı Pakistan mültecilerinin sözde Hindu mültecileri. Burada demografik yapıyı değiştirmek için Keşmir'e yerleştirilecek milyonlarca insandan bahsediyoruz. Sanırım şu anda burada dile getirebileceğim çok iyimser bir senaryom yok. Kavgamız daha da zorlaştı, zorluklar daha da güçlendi ve bu nedenle hızımızı artırmamız, farklı alanlarda çalışmamız gerekiyor.

Mesela bu sadece diplomatik ve politik bir kampanya değil, sivil topluma, parlamentolara ulaşmalıyız. Anadolu Ajansına (AA) minnettarım. Cammu ve Keşmir halkı için bu karanlık günlerde büyük bir ses oldunuz. Bunun için hepinize minnettarız.

Şu anda karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk ve en büyük engel hükümetlerin, güçlü hükümet ve Batı hükümetlerinin ketum kalmasıdır. Keşmir hakkında fazla bir şey söylemiyorlar. Bu sessizliğin suçluluk olduğunu söyleyebilirim. Bu, işgal altındaki bölgede insanlığa karşı işlenen suçları desteklemekle aynıdır.

Bu ikamet yasası bölgenin demografisini nasıl etkileyecek ve hükümetinizin bunun etkilerini engellemek için aldığı önlemler nelerdir?

Uluslararası topluma ulaşmaya çalışıyoruz. Onları bu gelişme, bu uğursuz gelişme hakkında uyarmak üzereyim. Hindistan sadece işgal altındaki bölgenin demografisini değiştirmeye çalışmıyor, aynı zamanda kukla meclisteki Müslüman temsilcilerin sayısını azaltmaya çalıştıklarını biliyorsunuz. Çünkü bir kez daha orada yapay politik bir sınıf oluştururlarsa, belki de onlara bu mecliste temsil hakkı verirler. Hileye başvuruyorlar ve farklı seçim bölgelerindeki Müslümanların sayısını azaltmak için sınırlama süreci yürütüyorlar.

Uluslararası toplumu bilgilendiriyoruz. Protestolar yapılsa da, Pakistan Dışişleri Bakanlığı tarafından açıklamalarda bulunulsa da Hindistan ile doğrudan temas kurulmadı. BM Güvenlik Konseyi başkanına ve BM Genel Sekreterine yazıyoruz.

Pakistan hükümetinin gösterdiği çabaları takdir ediyoruz. Ama bence bu yeterli değil, çabalar çok daha geniş kapsamlı olmalı. İletişim sorunu nedeniyle sadece hükümet yetkilileri veya siyasi liderler değil, uluslararası sivil toplum, Keşmir diasporası ve Pakistan diasporası doğrudan BM Genel Sekreterine, BM Güvenlik Konseyi Başkanına, İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi Başkanına yazmalıdır. Bu iletişim mektuplar şeklinde olabilir. Bunlar bildiriler olabilir, aynı zamanda sosyal medya aracılığıyla da olabilir.

Keşmir ikametgah kuralları ve Nuremberg yasaları

İkametgah yasaları hakkında konuşurken, bu yasalar ve 1930'larda Hitler tarafından getirilen Nürnberg yasaları arasında bir karşılaştırma yapmak istediğimi de söyleyeyim. Bu yasalar, Yahudileri Alman kimliğinden mahrum bırakma ve sonrasında, onları yakılıp öldürüldükleri toplama kamplarına yerleştirme amacı taşıyordu. Keşmirliler için tam olarak aynı tür planlar hazırlandı. İlk olarak bölgelerine yabancılaştırıldılar, statüleri azaldı. O kadar stres yaratılır ki insanlar göç etmeye başlar ve dünyanın bazı bölgelerinde vatansız olurlar. İşte olan biten budur.

Kötü niyetli bir şeyin gerçekleştiği ve acele edip iddialı bir şekilde yanıt verme noktasında uyarıyorum, aksi takdirde çok geç olabilir. Uluslararası toplumun desteğine sahip olmazsak iki, üç yıl içinde Keşmir'de tamamen değişik bir senaryo görebiliriz. Aynı zamanda, esaslı duruşu için Türkiye'ye, bu zor şartlarda yanımızda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve tüm Türk milletine teşekkür ederim.

2005-2008 yılları arasında Keşmir'in iki bölgesinden insanların buluşmasına ve ticaret yapmasına izin vermek için birçok güven artırıcı önlemler alındı. Bu önlemlerin şu anki durumu nedir? Yeniden canlanma şansı var mı?

Keşmir işgal edildiği için bu güven artırıcı önlemler askıya alındı. Dolayısıyla, Srinagar ile Delhi arasında hiçbir güven kalmadı, İslamabad ile Delhi arasında hiçbir güven kalmadı. Diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürdük. Hindistan'ın geçen yıl ağustos ayında attığı adım bu güven artırıcı önlemlere büyük bir darbe oldu.

Şimdi tüm iletişim kanalları kapatıldı. Şu anda olan şey, Hindistan sık sık ateşkesi ihlal ediyor ve sivillere yönelik ağır silahlar kullanıyor. Onlarla çatışan ve onların askeri noktalarını hedef alan silahlı kuvvetlerimiz de var. Bu nedenle, güven artırma sürecinin aşındığını düşünüyorum.

Bu sürecin yeniden canlanıp canlanamayacağına ilişkin ise bildiğiniz gibi bir güven artırıcı süreci canlandırmak için doğru bir atmosfere sahip olmalısınız. Şu anda diplomatik bir sürecimiz yok. Hindistan'ın geçen yıl yaptığı şey, bu adımları bir iç mesele olarak nitelendirmekti. Eskiden, bunun Hindistan ve Pakistan arasında ikili bir mesele olduğunu söylerlerdi. Biz her zaman bu duruşu reddettik çünkü hayır derdik, bu üçlü bir konudur. Bu konu, Pakistan, Hindistan ile Cammu ve Keşmir halkı arasındaki bir mesele ve BM, Cammu ve Keşmir halkının kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesinin garantörüydü.

Mevcut durumda güven artırıcı önlemler bulunmuyor

Ancak son zamanlarda Hindistan bunun bir iç mesele olduğunu ve Keşmir hakkında Pakistan ile herhangi bir müzakere olmayacağını söylemeye başladı. Azad Keşmir'e saldıracaklarını söylüyorlar, bu tür kötü niyetli ortamlarda nasıl güven artırıcı süreçler inşa edebiliriz? Güven artırma ve diyalog hakkında konuştuğumuzda, diplomatik etkileşimin de önemini belirtmek isterim.

Hindistan savaş, çatışma, saldırı ve imha sözlüğünü kullanıyor. İmha zaten Hint işgali altındaki Cammu ve Keşmir'de gerçekleşiyor. Şu anda Cammu ve Keşmir'de bu tür bir atmosferde bir soykırım yaşanıyor. Güven artırma süreciniz olamaz. Bir katil ile öldürülen bir kişi arasında nasıl güven inşa edilebilir? Ne tür bir güven inşa etmeyi düşünüyoruz?

Pakistan Başbakanı İmran Han sık sık Hindistan'ın bazı operasyonlara hazırlandığını gündeme getiriyor. Yönetiminiz en kötü senaryo için herhangi bir hazırlık yapıyor mu?

Hindistan'ın kötü planlarını hayal kırıklığına uğratmak için biz de hazırız, Pakistan Silahlı Kuvvetleri, Pakistan ulusu ve Azad Keşmir'deki insanlar da hazır. Evet, Hindistan'ın bir şeyler planladığını gösteren bazı durumlar var. Bu yılın ocak ayından bu yana Keşmirlileri öldürüyorlar. Ayrıca, Kovid-19'dan sonra daha çok genç erkeği öldürmeye başladılar. Ateşkes ihlallerini artırdılar ve yalanlar uydurmaya başladılar.

Ayrıca, işgal altındaki bölgede yeni birlikler veya yeni, yerli örgütler olduğunu söylüyorlar. Önceden toplam militan sayısının 250 olduğunu söylerlerdi. Şimdi sayılarda ani bir artış olduğunu ve Pakistan tarafından desteklenen 350 militanın daha olduğunu söylüyorlar. Birkaç gün önce, Hint ordu komutanı, istihbarat müdürleri ve ulusal güvenlik danışmanları bir araya geldi ve bir komplo planladılar. Bu nedenle bir yanıltma harekatı operasyonu için hazırız.

Azad Keşmir topraklarına karşı bir saldırıyı göz ardı edemezsiniz çünkü ACK'ya saldıracaklarını basın konferanslarında açıkça söylüyorlar. Bu söylemler, savunma bakanından ve aynı zamanda Hindistan Başbakanı Narendra Modi'den geliyor. Bir Cumhuriyet Bayramı'nda, Pakistan'ı 10 gün içinde yok edebileceğini söyledi. Demek istediğim, bu tür saldırgan bir dil kullanılıyor. Hazırız ama daha fazlasını yapmamız gerekiyor. İnsanlara söylediğim şu; evet, orada silahlı kuvvetler var, ama daha iyi askeri operasyonlar ve sivil savunma için, nüfus düzeyinde hazır olmamız gerekiyor. Ne tür bir saldırı olacağını bilmiyoruz. Nükleer bir savaş olamayacağını kesin olarak söyleyebilirim. Hintler nükleer eşiğin altında bir şeyler denemek istiyorlar. Bu yüzden tüm ihtimallara hazırız.

Azad Cammu ve Keşmir'de salgına karşı savaş

Şu anda tüm dünya koronavirüs salgını nedeniyle şoka uğramış durumda. Sizin kontrolünüzdeki Keşmir'de durum nedir ve salgını ne kadar etkili bir şekilde kontrol ettiniz?

Çok şanslıyız çünkü tespit edilen vaka sayısı çok az. 88 vaka ve bir ölüm bildirildi. Bölgemizde en düşük sayıda koronavirüs vakası var. Size en başından itibaren çok etkili bir izolasyon uyguladığımızı da söyleyeyim.

Hükümet etkili adımlar attı. Başlangıçta bazı sorunlarımız vardı ama daha sonra solunum cihazları, kişisel koruyucu ekipmanlar, maskeler, dezenfektanlar aldık ama bu bir yönüydü. 60 yeni karantina merkezi kurduk ve 10 ilçede de izolasyon hastaneleri kuracağız. Doktorlar, hemşireler, sağlık görevlileri ile polisler ve idari görevliler harika bir iş çıkardılar, ön saflardalar.

Pakistan halkı ve Azad Keşmir halkı iş birliği yaptı, din alimleri de öyle. İnsanlara rehberlik ediyorlar. Bu, Azad Cammu ve Keşmir için çok başarılı bir deneydi. Diğer taraf hakkında konuşayım. Sanırım yeterli sayıda solunum cihazı veya kişisel koruyucu ekipmana sahip olmadıklarından şikayet ediyorlar. Doktor sayısının nüfusa oranı Hindistan'a kıyasla çok kötü. Demek istediğim, 3 bin 900 Keşmirli için 1 doktor var ama 9 Keşmirli için 1 asker bulunuyor. Bu rakam bir süre önce açığa çıktı ve çok tartışıldı. Bu, Hindistan kontrolündeki Keşmir'in durumunu ortaya koyuyor.

Ama gördüğüm kadarıyla, Modi virüsü Keşmir'deki koronavirüsten daha öldürücü ve şiddetli çünkü dört hafta içinde 40 kişi öldürüldü ve aynı dönemde dokuz kişi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Böylece, oranı karşılaştırabilirsiniz. 4G internet bağlantısının askıya alınması nedeniyle hastanelere Srinagar ve diğer bölümlerde tam destek verilemiyor. Birçok ölüm gerçekleşti ve insanlara doğru zamanda destek verilmedi.

İşin özü, 900 bin işgal kuvveti tarafından düşman olarak algılanan işgal altındaki bölge halkına ya da yetkililere Kovid-19 hastalarına verilmesi gereken bakım ve tedavi verilmemesidir. Bu felaketi, Keşmirlilere karşı makyavelist hamlelerini sürdürmek için bir kılıf olarak kullandılar. Aklıma gelen başka bir şey de cenazeleri vermemeleri. Bazı durumlarda Kovid-19 hastalarının cenazelerini ailelere bırakıyorlar ancak şehitlerin cenazelerini ailelerine vermiyorlar.

Akıl almaz iddialar

Medyada Pakistan'ın enfekte koronavirüs hastalarını ACK'ya, Mirpur'a sevk ettiğine dair haberler yer aldı. Gerçeklik nedir? Pakistan'ın komşu bölgelerindeki insanların Mirpur'da karantinaya alınmasına izin verdiniz mi?

Bu akıl almaz Hint iddiası gülünç. Pakistan'ın 10 Kovid-19 hastasını Azad Keşmir'e sevk ettiğini ve ardından ACK'nın da bu Kovid-19 hastalarını işgal altındaki bölgeye yönlendirdiğini söylüyorlar. Kovid-19 hastalarının bir grup insanla seyahat etmesini ve bu yüksek rakımları aşmasını bekleyemezsiniz. Engelleri geçip Keşmir'e ulaştıklarında, oradaki konuşlanmış askeri birliklere karşı rol oynayacak durumda olacaklar mı?

Bu, doğrudan Hitler'in propaganda bakanı Goebbels'in taktik kitabından bir yaprak. O, sık sık yalan söylersen, insanların buna inanmaya başlayacağını belirtirdi. Diğer birçok yalan söyledikleri gibi bunda da amaç Müslümanların bu koşullarda bile Cammu ve Keşmir halkını virüsle hedef almaya çalıştıkları konusunda bağnaz Hindutvaları ikna etmektir. Hindistan'da zaten tüm Müslümanları Kovid-19'u yaymakla suçluyorlar.

Birisi bana son zamanlarda öldürülen Riyaz Nalko'nun bir terörist mi veya özgürlük savaşçısı mı olduğunu sordu. Dedim ki Hint işgali altındaki Cammu ve Keşmir'de referandum yapın ve bu soruyu sorun. Bana referandum olmayacağı yönünde yanıt verdi. Ben de ama onların kalplerinde, zihinlerinde ve ruhlarında bu referandumun olacağını söyledim. Bu tür sömürgeleştirilmiş ulusları kurtarmak için verilen silahlı mücadeleye yaptırım uygulayan uluslararası hukuku bir kenara bırakın.

İkinci seçenek ise insanlara işgal güçlerinin komutanı General Bipin Rawat'ı bir kahraman mı yoksa bir terörist mi olarak gördüklerini sormaktır. Ve yine, bunun cevabını Cammu ve Keşmir halkının kalplerinde, zihinlerinde ve ruhlarında bulacaksınız.

Hindistan Keşmir'inde Kovid-19 vakalarında artış

Salgın kontrol hattının genelinde tahribat yarattı. Keşmir'de geçen ay görülen vakalarda altı kat artış oldu. 21 Mart'ta 4 pozitif vaka 900'ün üzerine çıktı. Nüfus oranı açısından bu çok büyük bir rakam. Oradaki insanlara yardım etme ihtimali veya çabası var mı?

Bazı haber portalları, Hindistan'ın koronavirüs hastalarıyla ilgili düzenlemelerinin zayıflığı nedeniyle Keşmirlilerin hayvanlar gibi öleceği konusunda başlıklar atmıştı. Altı uluslararası insan hakları örgütünün Modi'ye siyasi tutukluları serbest bırakması için çağrıda bulunduğunu hatırlayacaksınız. Hint bir kadın sivil toplum kuruluşunun (STK), Hindistan'ın yaklaşık 13 bin genç erkeği kaçırdığını ve hapsettiğini bildirdiğini hatırlayacaksınız. Erkek kelimesini kasten kullandım, 10-12 yaşlarındaki çocukları içeriyor. Bu çocukların kaderini bilmiyoruz.

Bu altı uluslararası örgüt, Delhi'deki Tihar hapishanesi ve işgal altındaki bölgede bulunan hapishanelerdeki siyasi liderler ve aktivistlerin serbest bırakılması yönünde Modi'ye ve işgal makamlarına çağrıda bulundu. Ancak Hindistan'dan bir yanıt gelmedi.

Dünya üzerinde birçok yerde yaşanan felaketlerin ülkeler arasındaki ilişkilerde yakınlaşma yaratmaya ve iş birliğini teşvik etmeye yardımcı olduğunu gördük. Son zamanlarda Yemen, Filipinler, Tayland ve Kolombiya'daki hükümetler ve silahlı gruplar, koronavirüs salgınında BM tarafından yapılan ateşkes çağrısına kulak verdi. Ancak tartışmalı Cammu ve Keşmir bölgesi barıştan çok uzak. Neden böyle?

Hindistan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve uluslararası insan hakları örgütlerinden gelen tüm çağrıları reddetti. Tabii ki biz barış arayışındayız ancak onlar tüm bunlara kulak asmıyorlar. İşgalci mantığı.

Delhi'de faşist bir hükümet olduğu için, BM Genel Sekreterinin evrensel ateşkes çağrısına ve tüm dünyada şiddetin evrensel olarak durdurulmasına ilişkin yapılan çağrılara yanıt vermediler. Aslında, Kovid-19 kisvesi altında Hindistan, Cammu ve Keşmir halkına yönelik vahşeti artırdı ve onlara karşı savaş ilan etti.

Arap devletleri uyandı

Müslümanların linç edilmesi ve Allah'a şükür Arap sokağı uyandı. Kuveyt uyandı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de. Bu ülkeler, Hindistan'ın Keşmir halkına karşı vahşiliği ya da Hint Müslümanlara karşı sistematik ayrımcılık ve şiddeti konusunda sessizdi.

Öncelikle Müslümanlara yönelik şiddet veya İslamofobinin yaygınlığı nedeniyle Hindistan'a çağrıda bulundular. Bu uyanışa Keşmir'i de dahil ettiler. Yani, bu bir anlamda Keşmir için iyi bir haber ancak Hindistan'ın Keşmir'de medyaya konuşmayı yasaklayan emirlerini sıkılaştırmaya çalıştığını söyleyebilirim. Çünkü yakın zamanda biliyorsunuz, birçok gazeteciyi hedef aldılar ve başkalarını bir şey söylemekten caydırması için Musarat Zehra Pirzada Ashiq'in tutulduğunu söyleyebilirim. Aslında Keşmir şu anda sivil özgürlüğün olmadığı bir hapishane.

Keşmir'de yaklaşık 90 bin insanın öldüğü 2005 depreminden kısa bir süre sonra, daha çok sizin kısımda, Hindistan ve Pakistan arasında bir tür iş birliği gelişti. Bu, kontrol hattını beş yerde açmaya yardımcı oldu ve kontrol hattı boyunca ticaretin başlamasıyla da devam etti. Kontrol hattı genelindeki insanlara yardım etmek için bu kez böyle bir iş birliği neden yok?

Ölüm olmadığında iş birliği gerçekleşebilir. Keşmir ve Pakistan, Hindistan tarafından dayatılan bir savaş halindeler. Kontrol hattı hassas. İşgal güçleri Keşmirlilerin topraklarını gasbediyor ve halkı temel haklarından mahrum bırakıyor. Bu koşullar altında 2005'teki iş birliği olamaz. Biliyorsunuz, bunun farklı bir dönem olduğunu hatırlamak zorundasınız. O zaman Pakistan ve Hindistan ihtimalları güven artırıcı önlemler yardımıyla araştırıyordu ve bu Keşmirliler tarafından destekleniyordu. ABD bölgedeki ülkeleri cesaretlendiriyordu. Ancak bu sefer Hindistan tüm kapıları kapattı ya da BJP ve RSS'nin (Ulusal Gönüllüler Organizasyonu) Cammu ve Keşmir'i ilhak etmek ve Pakistan'ı yok etmek istediğini söyleyeyim. Bu koşullarda nasıl bir iş birliği kurabiliriz?

ACK hükümet yetkileri

Salgın sırasında bile kontrol hattında herhangi bir azalma yerine daha fazla silahlı çatışma ve insan ölümü gördük. Ayrıca her iki ülkenin de ağır topları öne çıkardığı görülüyor. Her iki tarafta da büyük bir nüfusa ev sahipliği yapan kontrol hattı boyunca durum nedir?

Hindistan bu yılın ocak ayından beri kontrol hattını 900 kez ihlal etti ve bu tarafta sivil kayıplar var. Altyapımızı yok ettiler. Durum hiç de iyi değil. Bunu, Hindistan'ın işgali altındaki Cammu ve Keşmir'de uyguladığı insanlık suçları konusunda dikkatleri başka yöne çevirmek için yaptılar.

Hindistan ve dünyadaki birçok insan Muzaffarabad'daki hükümetinizin çok fazla yetkisinin olmadığını ve bağımsız kararlar almanıza izin verilmediğini söylüyor. Bu eleştirilere nasıl yanıt veriyorsunuz?

Bu eleştiri doğru değil. Bilirsiniz, ACK ile ilgili konular söz konusu olduğunda, tam bir özerkliğe sahibiz. Karar alabiliyoruz. Elbette Pakistan hükümeti ile iş birliği yapıyoruz, çok yakın bağlarımız var. Dört alanda yetki Pakistan'a atandı ve bunlar dış ilişkiler, bölgenin savunması, para birimi ve BM ile ilgili konular. Fakat yine de ACK Cumhurbaşkanı veya Başbakanının dünyanın geri kalanıyla iletişim kurması konusunda herhangi bir kısıtlama yok. Yani bu iddia yanlış ve asılsız.

Hindistan medyasında bölgenizdeki militan grupların Pakistan istihbaratı tarafından desteklendiğine ilişkin çokça haber var. Bu konudaki görüşünüz nedir?

İddia ettikleri gibi koronavirüs olsun ya da olmasın hiçbir militan ya da terörist kontrol hattı üzerinden geçmiyor, Azad Keşmir ya da Pakistan'da herhangi bir grup bulunmuyor. Radikalleşmeden uzaklaştırmaya yönelik bir kampanya başlattık. Keşmir halkının şikayetlerinden biri bu tür örgütlerin neden faaliyet göstermelerine izin verilmediğidir. Neden asimetrik savaş yeniden başlatılmıyor? Bu, Keşmirli ve çok sayıda Pakistanlının iddiası. Yani, yine bu suçlama yanlış ve uydurulmuştur.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER