Şanlıurfa
Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Erzurum, Bingöl, Elazığ ve Muş yaylalarında yaz mevsimini geçiren göçerler, kış mevsimi diğer illere göre daha ılık olan Şanlıurfa'yı tercih ediyor.
Hayvancılığa uygun kentin farklı bölgelerinde kurdukları çadırlarda kış ve ilkbahar mevsimini geçiren göçer aileler, internet, elektrik ve su gibi pek çok günümüz şartlarından yoksun şekilde yaşam sürüyor. Enerji ihtiyaçlarını daha çok güneşten, suyu uygun yerlerden taşımayla karşılayan göçerler, günün büyük bölümünü de "ailenin ferdi" diye nitelendirdikleri sürüleriyle geçiriyor.
Göçerler, yetiştirdikleri hayvanlarla ülkedeki hayvancılık sektörüne önemli katkı sunuyor.
Dedelerinin izinden gidiyor
Elazığ'dan sürüsüyle Şanlıurfa'ya gelen göçerlerden Ali Dağdelen, AA muhabirine, yılın 6 ayını Erzurum veya Elazığ yaylarında, geri kalanını da Şanlıurfa'da geçirdiklerini söyledi.
Ata mesleği hayvancılığı kendilerine geçim kaynağı olarak seçtiğini belirten Dağdelen, her yıl Doğu ve Güneydoğu'nun bazı illerinden yüzlerce ailenin, binlerce hayvanıyla Şanlıurfa'ya gelip konakladığını kaydetti.
Hayatlarını sürülerine adadıklarını anlatan Dağdelen, şöyle konuştu:
"Yaz mevsiminde genellikle yüksek bölgeleri tercih ediyoruz. Orada havalar serin olduğu için hayvanlar daha gelişiyor ve sıcaktan etkilenmiyor. Kış mevsiminin yaklaşmasıyla, sürülerimiz kışı daha sıcak geçirecek, diye Şanlıurfa'ya geliyoruz. Dedelerim de bu mesleği yapıyordu. Ailece uzun yıllardan beri besicilik yapıyoruz. Ailemle yaklaşık 50 yıldır bu bölgeye geliyoruz. Hilvan, Viranşehir gibi, meraları fazla bölgelere gidiyoruz. Burada kış daha yumuşak geçiyor ve hayvanlarımız olumsuz hava koşullarından etkilenmiyor. Bu yıl kar, bölgede iyi yağdı. Meraların baharda iyi olacağının göstergesi. Şu anda istediğimiz gibi değil fakat yağışlarla birlikte daha iyi olacak inşallah. Burada yüzlerce kuzumuz doğuyor. Onları burada büyütüyoruz."
Günün büyük bölümünü hayvanlarıyla geçirdiğini aktaran Dağdelen, "Güneş doğmadan sürülerimizin içinde oluyoruz. Gün doğmadan hayvanları otlatmaya kaldırıyoruz, öğlen suya götürüyoruz. Gün içerisinde kuzuları 2 sefer anneleriyle buluşturuyoruz. Akşama doğru da çadırlarımıza getiriyoruz. Gece yarısı tekrar kalkıyoruz. Hayvanlarımızı yemliyoruz. Baharın gelmesiyle yemlemeyi bırakıp bütün gün meralarda olacağız İnşallah. Bu yüzden işimiz daha da zorlaşacak. Bir an önce meraya çıkarıp hayvanların gelişmesi için çabalayacağız. Meralarda ot durumuna göre süt verimi de artar." diye konuştu
Hayvanlarımıza çocuklarımız gibi bakıyoruz
40 yaşındaki göçer Sultan Dağdelen ise yıllardan beri ailesiyle birlikte göçerlik yaptığını ve yaşantısının çok zor olduğunu belirtti.
Sürüleri de ailenin birer ferdi olarak gördüklerini dile getiren Sultan Dağdelen, şunları kaydetti:
"Çok zahmetli bir hayat sürdürüyoruz. 4 çocuğum var, hem onlara hizmet ediyorum hem de sürüye hizmet ediyorum. Bütün günümüz hayvanlarla geçiyor. Hayvanlara iyi bakmazsan gelir az oluyor. Onlara çocuklarımız gibi bakıyoruz çünkü onlar da evin birer ferdi. Eşim Ali ile 20 yıldır evliyiz. Eşim en büyük destekçim. O da hem hayvanlara bakıyor hem de ev işlerinde bana yardımcı oluyor. Çoğu zaman sobayı dolduruyor, kahvaltıyı hazırlıyor. Birbirimize yardımcı oluyoruz."
"Her yıl yüzlerce kuzu yetiştiriyoruz"
Erzurum'dan gelen göçer 35 yaşındaki Melih Dalgıç da yaklaşık 4 ay önce 4 arkadaşıyla Erzurum'dan sürüsünü Hilvan ilçesine getirdiğini söyledi.
Bu yıl bereketli bir yıl beklediklerini belirten Dalgıç, şöyle devam etti:
"Yaptığımız meslek çok zor ve zahmetli. Bir kuzuyu bir koyunu yetiştirmek, bebekten farkı yok. Bu mesleği yapmamızın tek sebebi hayvanlarımıza duyduğumuz sevgidir. Birkaç yıldır hayvancılığın geliri çok düştü. Şu anda konakladığımız yerde kuzularla yaklaşık 4 bin küçükbaş hayvan var. Burada her yıl yüzlerce kuzu yetiştiriyoruz. Onları baharda bu meralarda büyütüyoruz. Allah devletimizden razı olsun, desteğini veriyor. Tüccarların arpa fiyatlarını yükseltmesini engelledi. Devletimizden talebimiz masrafları biraz daha düşürmesi."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com