Antalya’da, kocasının yüzüne ve kollarına döktüğü kızgın yağ ile ölümden dönen Zeliha Acar, tedavi sonrası yapayalnız kaldı.
Yetiştirme yurduna bıraktığı iki çocuğunu düşünerek hayata sımsıkı bağlanan acılı kadın, gündelik iş, servis şoförlüğü ve oto yıkamacılık yaparak hayatını sıfırdan kurdu. Çocuklarını yurttan alan Acar, şimdilerde akıllı ticaretten kazandığı paralarla mutlu bir yaşam sürüyor.
Manavgat ilçesinde yaşayan Zeliha Acar, ailesinin önerisiyle 16 yıl önce Ali G. ile evlenerek İstanbul’a yerleşti. Çift, İstanbul’da gündelik işlerden kazandıkları para ile geçimleri sağlarken, 4 yıl sonra Antalya merkeze taşındı. Aralarında maddi imkansızlık nedeniyle hep sorun çıkan çift tartışmaya başladı. Genç kadın gündelik işlerde çalışıp para kazanırken, kocanın çalışmaması ve sık sık İstanbul’a gitmesi ailedeki geçimsizliği daha da büyüttü. 2007 yılındaki boşanma sürecinin ardından çift arasındaki gerginlik daha da büyüdü. 2009 yılının eylül ayında eşine Antalya’da devamlı bir iş bulduğunu söyleyen Zeliha Acar, büyük bir şiddete maruz kaldı. 9 Eylül gecesi, evde büyük bir tartışma yaşandı. O gece Ali G., sabaha karşı mutfağa girip bir tencere yağı ısıttı ve uyuyan Zeliha Acar’ın üzerine döktü. Yüzünün yarısı yorgan ile örtülü olan Acar, çığlık eşliğinde yataktan fırlayarak buzdolabına yöneldi. Dolaptaki soğuk suyu bulamayan Acar, ardından gözleri kapalı şekilde kendini, ’yardım edin’ diyerek sokağa attı. Komşuları tarafından hastaneye kaldırılan acılı kadın hemen yanık ünitesinde tedaviye alındı. Yüzünde ve kollarında yanık oluşan kadına doktorlar, ‘Biraz geç getirilseydi, böbreklerini kaybedebilirdi’ dedi. Ardından ailesinin ve eşinin sahip çıkmadığı acılı kadın 8 ve 9 yaşlarındaki iki çocuğuyla kimsesiz kaldı. Yapayalnız ortada kalan Acar, iki çocuğunu bakan olmadığı için çocuk esirgeme kurumuna bıraktı. 21 gün yanık servisinde özel bir odada tedavi gören genç kadın, yüzünde iz kalmaması için dua etti. Kolları ve yüzünde yanıklar oluşan Acar, çocuklarını düşünerek hayattan kopmadı. Hastaneden çıktıktan sonra yapayalnız sokakta kalan şiddet mağduru kadın, yakın arkadaşının desteği ile servisle işçi taşıma işine başladı. Kısa süre sonra kendi aracını alan Acar, maddi durumunu düzeltince sıfırdan kurduğu yuvasına çocuklarını da getirmek istedi. Yurt yetkilileri tarafından yapılan keşif sonucu Acar’ın kendi çocuklarına bakabileceği tespit edildi. 3.5 yıl sonra çocuklarına kavuşan Acar, o gün kendi tabiriyle dünyanın en mutlu insanı oldu. 2012 yılından 2014 yılına kadar da oto yıkamacılık yapan fedakar anne Acar, iki çocuğu için herkesten daha fazla çalışması gerektiğini düşünerek, akıllı ticaret işine atıldı. Hayata hala tek başına tutunmaya çalışan Acar, gece gündüz çalışarak çocuklarının geleceğini hazırlamaya çalışıyor. Yüzünde olmasa da kollarında yanız izleri taşıyan Acar, her ne olursa olsun hiçbir kadının şiddeti hak etmediğini kaydetti.
Kepez ilçesinde kirada çocuklarıyla mutlu bir yaşam süren 44 yaşındaki Zeliha Acar, görücü usulü ile evlendiğini ve evliliği boyunca bir gün olsun mutlu olamadığını aktardı.
“KIZGIN YAĞLA YAKILDI”
Hayata yeniden 4 elle sarılan Acar, o günleri ise şöyle anlattı: "9 Eylül 2009 tarihinde eşimin sorumsuzluğu nedeniyle en büyük kavgamızı yaptık. Gece eşime ya sorumluluğunu kabul edersin yolumuza devam ederiz ya da benden bu kadar diye son cümleyi kurmuştum. O da gece artık nasıl bir şeyler tasarladıysa sabah ben kalkıp işime gideceğim zaman tencerede yağı kızartıyor. Ben uyurken gelip başımdan aşağıya döküyor. Ben o anda bana dediği hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Sadece kendi çığlığım ve canımın acıdığını hatırlıyorum. Kapıya yöneldiğim anda ise kapının kilitli olduğunu varsayıyorum o an acıyla bilmiyorum. Kapıdan da çıkamadım dışarıya. Can havliyle mutfağa yürüdüm. Mutfağa yürüdüğüm an dolaba elimi attım, bu esnada da gözümü açamıyorum. Dolapta suyun nerede olduğunu biliyordum zaten ama o esnada suyu da bulamadım. Bulamayınca da lavaboya yöneldim. Lavaboda suyu yüzüme attım. Suyu yüzüme attığım anda su bana yüzümden daha sıcak geldi. Dışarıya çıkmalıydım ve tekrar kapıya yöneldim. Bu sefer de kapının açık olduğunu anladım. Hemen dışarıya çıktım."
“TIRNAKLARINA KADAR YANDI”
Sabaha karşı sokakta acı içinde bağırmaya başladığını hatırlatan Acar, “‘Bana yardım edin, beni hastaneye götürün’ diyorum. Sokakta gidiyorum ama nereye gidiyorum, nasıl gidiyorum onu bilmiyorum. Can havliyle gidiyordum öylece. O anda komşumun dışarıya çıktığını gördüm, bana ‘Ne oldu’ diye seslendi. O seslenince ben de ona doğru yürümeye başladım. Ona yandığımı söyleyince bana bir şişe buz getirdi. Şişedeki buzu da yüzüme sürdüm. İnsanlar da uykudan yeni uyandıkları için hala durumun farkında değillerdi. Hastaneye götürülüyorum ve kapıda bayılıyorum. Eğer ki hastaneye 10-15 dakika geç götürülmüş olsam böbreklerimi de kaybedecektim. Yanık ünitesinde yaklaşık olarak 21 gün kaldım. Yüzüm, kollarım, tırnak uçlarına kadar yanıklar oluştu. Ayağa kalktığım anda yukarıdan aşağıya doğru kaynamış yağlar akıyordu. Bazı yerler iyileşti ama hala bazı yerlerde yanık izleri var. Benim için en güzeli yüzümde yanık izlerinin kalmaması oldu” dedi.
ZORLU 21 GÜN
Hastanede 21 günün çok zor geçtiğini dile getiren Acar, “Tedavimi yarım bırakıp, çocuklarımı yurda bıraktım. Tedavime devam ettim. Daha sonra ev tedavisine çıkarıldım. Ondan sonra yeni bir hayat. Her şeye sıfırdan başladım. Cüzdanımda 25 kuruş bile yoktu. Ailem zaten kalmamıştı. Çocuklarım yurtta, psikolojik olarak zaten bitmiştim. Yüzünüz yanık, insan içine çıkamıyorsunuz, yüzüm hemen böyle bu halini almadı. Sokağa çıkıyorsunuz yüzünüz kıpkırmızı, değişik bir model. Tanımadığım insanlar bana bakmasın diye yüzümü kapatıyordum. Yüzümü şapkayla gizleyerek dolaştım bir süre ortalıkta. Ölsem belki daha iyiydi ama bir şeyler yapmalıydım. Yaşıyorsanız bir şeyler yapmalısınız ve başarmalısınız” diye konuştu.
“30 EYLÜL 2009 İKİNCİ DOĞUMUM”
Yüzünün iyileştiği 30 Eylül’ün ikinci doğum günü olduğunu kaydeden Acar, "İnsan içine çıkamayacağımı düşünmüştüm. Elimi yüzüme attığım zaman yüzümdeki derilerin avucuma yığıldığını görmüştüm. Yüzünüzde sadece kemiklerin kaldığını düşünüyorsunuz. Bunlar bir daha yerine gelmez diye düşünmüştüm o anki acıyla. Eylülün 9’unda öldüm, 21 gün sonra yüzüm iyileştiğinde tekrar doğdum. 30 Eylül benim ikinci doğum günüm oldu" dedi.
“HAYATA TUTUNMAM İÇİN 2 SEBEP”
‘Hayata tutunmam için 2 sebebim vardı’ diyen Acar, “2 çocuğum vardı. Onları yurttan almalıydım. Hayatta hiç kimseleri yoktu. Halası, teyzesi, amcası, dayısı kimseleri yoktu. Sadece ben vardım. Ben de onlar için ayakta durmalıydım ve onları oradan almalıydım. Onlara öyle söz vermiştim bırakırken. Ondan sonra servis şoförlüğüne başladım. 2,5 yıl çocuklarım yuvada kaldı. Çocuklarıma iyi bakılıyordu ama anne şefkati almaları gerekiyordu. Hafta sonları çocuklarımı evime götürüyordum. Onları tekrar yuvaya götürdüğüm zaman ise bana işkence oluyordu. Daha çok çalışmam gerekiyordu. Herkes 10 saat çalışıyorsa ben 15-16 saat çalışmalıydım. Bir şekilde çocuklarımı yuvadan almalıydım. Çocuklarımı almak için başvuru yaptım. İnceleme yapıldı ve çocuklarımı aldım” ifadelerine yer verdi.
ÇOCUKLARINA DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIYOR
Servis şoförlüğünde çocuklarına zaman ayıramadığını fark eden Acar, “Servis arabamı satıp, oto yıkama dükkanı açtım. 2.5 yıl yıkamacılık yaptıktan sonra akıllı ticaretle tanıştım. Birçok kişisel gelişim uzmanlarından eğitim aldım. Bu durum benim psikolojimi de düzeltti. Akıllı ticaretin içinde kendimi çok daha iyi hissettim. Çocuklarıma zaman ayırabiliyor, 5 yıldızlı otellere dahi tatile götürebiliyordum. Hayat benim için artık çok güzeldi” dedi.
“UMUTSUZLUĞA DÜŞMESİNLER”
Şiddete uğrayan kadınlara da önerilerde bulunan Acar, “Kendilerini odaya kapatmasınlar. Bunu çok yaşıyorlar. Ben de bu durumu çok yaşadım. İnsanlardan uzaklaşmasınlar. İnsanlarla haşır neşir olsunlar o insanlarla mutlu olmuyorlarsa yeni insanlar tanımaya çalışsınlar. İnanın ki psikolojik bunalımdan kurtulmanın güzel yolu budur diye düşünüyorum. Ben yapıp başardıysam, birçok kadın bunu yapabilir. Kesinlikle umutsuzluğa kapılmasınlar. Hayatına son vermek zayıfların işi diye düşünüyorum. Hayatına son veren insan bence zayıf insandır. Kendine güvenemeyen insandır. Yapamam, başaramam diye düşünmesinler” diye konuştu.
HAYATINI ÇOCUKLARINA ADADI
Koca şiddetinin ardından hayatta kalmayı ve güçlü olmayı öğrendiğinin altını çizen Acar, şu an en büyük mutluluğunun çocuklarıyla zaman geçirmek ve mutlu bir yuvasının olması olduğunu kaydetti.
Hayatını çocuklarına adadığını belirten Acar, onlara güzel bir gelecek hazırlamak için daha fazla çalıştığını söyledi.
“ŞİDDET YAPAN AĞIR CEZA ALMALI”
Kadına şiddet uygulayanlara cezaların yetersiz olduğundan yakınan Acar, “Kanun burada biraz katı olmalı. Bugün benim bir kızım var. Yarın şiddete maruz kalanlardan birisi olabilir. Kimseye güvenemiyorsunuz. Devletin burada kurallarının daha katı olmasını istiyorum. Bana yapılan ölüme tam teşebbüstü ama cezası 5 yıldı. Hafifletilmiş cezası 3,5 yıldı. Yarın benim kızım böyle bir duruma maruz kaldığı zaman 5 yılla cezalandırılmasını asla istemem. Ölümle yargılanmasını isterim. İnsanların özgürlüğü elinden alınmamalı. Ya benim yüzüm yara bere içinde kalsaydı. İyileşmeseydi. Ne olacaktı. Televizyonda şiddet olayı gördüğüm zaman benim 15 gün psikolojim bozuluyor. Sürekli kafamda niye öyle oldu diye düşünüyorum” dedi.
Öte yandan, 5.5 yıl hapis cezasına çarptırılan Ali G.’nin, iyi hali göz önünde bulundurularak, 3.5 yıl yattıktan sonra tahliye olduğu öğrenildi.
(İHA)
Yetiştirme yurduna bıraktığı iki çocuğunu düşünerek hayata sımsıkı bağlanan acılı kadın, gündelik iş, servis şoförlüğü ve oto yıkamacılık yaparak hayatını sıfırdan kurdu. Çocuklarını yurttan alan Acar, şimdilerde akıllı ticaretten kazandığı paralarla mutlu bir yaşam sürüyor.
Manavgat ilçesinde yaşayan Zeliha Acar, ailesinin önerisiyle 16 yıl önce Ali G. ile evlenerek İstanbul’a yerleşti. Çift, İstanbul’da gündelik işlerden kazandıkları para ile geçimleri sağlarken, 4 yıl sonra Antalya merkeze taşındı. Aralarında maddi imkansızlık nedeniyle hep sorun çıkan çift tartışmaya başladı. Genç kadın gündelik işlerde çalışıp para kazanırken, kocanın çalışmaması ve sık sık İstanbul’a gitmesi ailedeki geçimsizliği daha da büyüttü. 2007 yılındaki boşanma sürecinin ardından çift arasındaki gerginlik daha da büyüdü. 2009 yılının eylül ayında eşine Antalya’da devamlı bir iş bulduğunu söyleyen Zeliha Acar, büyük bir şiddete maruz kaldı. 9 Eylül gecesi, evde büyük bir tartışma yaşandı. O gece Ali G., sabaha karşı mutfağa girip bir tencere yağı ısıttı ve uyuyan Zeliha Acar’ın üzerine döktü. Yüzünün yarısı yorgan ile örtülü olan Acar, çığlık eşliğinde yataktan fırlayarak buzdolabına yöneldi. Dolaptaki soğuk suyu bulamayan Acar, ardından gözleri kapalı şekilde kendini, ’yardım edin’ diyerek sokağa attı. Komşuları tarafından hastaneye kaldırılan acılı kadın hemen yanık ünitesinde tedaviye alındı. Yüzünde ve kollarında yanık oluşan kadına doktorlar, ‘Biraz geç getirilseydi, böbreklerini kaybedebilirdi’ dedi. Ardından ailesinin ve eşinin sahip çıkmadığı acılı kadın 8 ve 9 yaşlarındaki iki çocuğuyla kimsesiz kaldı. Yapayalnız ortada kalan Acar, iki çocuğunu bakan olmadığı için çocuk esirgeme kurumuna bıraktı. 21 gün yanık servisinde özel bir odada tedavi gören genç kadın, yüzünde iz kalmaması için dua etti. Kolları ve yüzünde yanıklar oluşan Acar, çocuklarını düşünerek hayattan kopmadı. Hastaneden çıktıktan sonra yapayalnız sokakta kalan şiddet mağduru kadın, yakın arkadaşının desteği ile servisle işçi taşıma işine başladı. Kısa süre sonra kendi aracını alan Acar, maddi durumunu düzeltince sıfırdan kurduğu yuvasına çocuklarını da getirmek istedi. Yurt yetkilileri tarafından yapılan keşif sonucu Acar’ın kendi çocuklarına bakabileceği tespit edildi. 3.5 yıl sonra çocuklarına kavuşan Acar, o gün kendi tabiriyle dünyanın en mutlu insanı oldu. 2012 yılından 2014 yılına kadar da oto yıkamacılık yapan fedakar anne Acar, iki çocuğu için herkesten daha fazla çalışması gerektiğini düşünerek, akıllı ticaret işine atıldı. Hayata hala tek başına tutunmaya çalışan Acar, gece gündüz çalışarak çocuklarının geleceğini hazırlamaya çalışıyor. Yüzünde olmasa da kollarında yanız izleri taşıyan Acar, her ne olursa olsun hiçbir kadının şiddeti hak etmediğini kaydetti.
Kepez ilçesinde kirada çocuklarıyla mutlu bir yaşam süren 44 yaşındaki Zeliha Acar, görücü usulü ile evlendiğini ve evliliği boyunca bir gün olsun mutlu olamadığını aktardı.
“KIZGIN YAĞLA YAKILDI”
Hayata yeniden 4 elle sarılan Acar, o günleri ise şöyle anlattı: "9 Eylül 2009 tarihinde eşimin sorumsuzluğu nedeniyle en büyük kavgamızı yaptık. Gece eşime ya sorumluluğunu kabul edersin yolumuza devam ederiz ya da benden bu kadar diye son cümleyi kurmuştum. O da gece artık nasıl bir şeyler tasarladıysa sabah ben kalkıp işime gideceğim zaman tencerede yağı kızartıyor. Ben uyurken gelip başımdan aşağıya döküyor. Ben o anda bana dediği hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Sadece kendi çığlığım ve canımın acıdığını hatırlıyorum. Kapıya yöneldiğim anda ise kapının kilitli olduğunu varsayıyorum o an acıyla bilmiyorum. Kapıdan da çıkamadım dışarıya. Can havliyle mutfağa yürüdüm. Mutfağa yürüdüğüm an dolaba elimi attım, bu esnada da gözümü açamıyorum. Dolapta suyun nerede olduğunu biliyordum zaten ama o esnada suyu da bulamadım. Bulamayınca da lavaboya yöneldim. Lavaboda suyu yüzüme attım. Suyu yüzüme attığım anda su bana yüzümden daha sıcak geldi. Dışarıya çıkmalıydım ve tekrar kapıya yöneldim. Bu sefer de kapının açık olduğunu anladım. Hemen dışarıya çıktım."
“TIRNAKLARINA KADAR YANDI”
Sabaha karşı sokakta acı içinde bağırmaya başladığını hatırlatan Acar, “‘Bana yardım edin, beni hastaneye götürün’ diyorum. Sokakta gidiyorum ama nereye gidiyorum, nasıl gidiyorum onu bilmiyorum. Can havliyle gidiyordum öylece. O anda komşumun dışarıya çıktığını gördüm, bana ‘Ne oldu’ diye seslendi. O seslenince ben de ona doğru yürümeye başladım. Ona yandığımı söyleyince bana bir şişe buz getirdi. Şişedeki buzu da yüzüme sürdüm. İnsanlar da uykudan yeni uyandıkları için hala durumun farkında değillerdi. Hastaneye götürülüyorum ve kapıda bayılıyorum. Eğer ki hastaneye 10-15 dakika geç götürülmüş olsam böbreklerimi de kaybedecektim. Yanık ünitesinde yaklaşık olarak 21 gün kaldım. Yüzüm, kollarım, tırnak uçlarına kadar yanıklar oluştu. Ayağa kalktığım anda yukarıdan aşağıya doğru kaynamış yağlar akıyordu. Bazı yerler iyileşti ama hala bazı yerlerde yanık izleri var. Benim için en güzeli yüzümde yanık izlerinin kalmaması oldu” dedi.
ZORLU 21 GÜN
Hastanede 21 günün çok zor geçtiğini dile getiren Acar, “Tedavimi yarım bırakıp, çocuklarımı yurda bıraktım. Tedavime devam ettim. Daha sonra ev tedavisine çıkarıldım. Ondan sonra yeni bir hayat. Her şeye sıfırdan başladım. Cüzdanımda 25 kuruş bile yoktu. Ailem zaten kalmamıştı. Çocuklarım yurtta, psikolojik olarak zaten bitmiştim. Yüzünüz yanık, insan içine çıkamıyorsunuz, yüzüm hemen böyle bu halini almadı. Sokağa çıkıyorsunuz yüzünüz kıpkırmızı, değişik bir model. Tanımadığım insanlar bana bakmasın diye yüzümü kapatıyordum. Yüzümü şapkayla gizleyerek dolaştım bir süre ortalıkta. Ölsem belki daha iyiydi ama bir şeyler yapmalıydım. Yaşıyorsanız bir şeyler yapmalısınız ve başarmalısınız” diye konuştu.
“30 EYLÜL 2009 İKİNCİ DOĞUMUM”
Yüzünün iyileştiği 30 Eylül’ün ikinci doğum günü olduğunu kaydeden Acar, "İnsan içine çıkamayacağımı düşünmüştüm. Elimi yüzüme attığım zaman yüzümdeki derilerin avucuma yığıldığını görmüştüm. Yüzünüzde sadece kemiklerin kaldığını düşünüyorsunuz. Bunlar bir daha yerine gelmez diye düşünmüştüm o anki acıyla. Eylülün 9’unda öldüm, 21 gün sonra yüzüm iyileştiğinde tekrar doğdum. 30 Eylül benim ikinci doğum günüm oldu" dedi.
“HAYATA TUTUNMAM İÇİN 2 SEBEP”
‘Hayata tutunmam için 2 sebebim vardı’ diyen Acar, “2 çocuğum vardı. Onları yurttan almalıydım. Hayatta hiç kimseleri yoktu. Halası, teyzesi, amcası, dayısı kimseleri yoktu. Sadece ben vardım. Ben de onlar için ayakta durmalıydım ve onları oradan almalıydım. Onlara öyle söz vermiştim bırakırken. Ondan sonra servis şoförlüğüne başladım. 2,5 yıl çocuklarım yuvada kaldı. Çocuklarıma iyi bakılıyordu ama anne şefkati almaları gerekiyordu. Hafta sonları çocuklarımı evime götürüyordum. Onları tekrar yuvaya götürdüğüm zaman ise bana işkence oluyordu. Daha çok çalışmam gerekiyordu. Herkes 10 saat çalışıyorsa ben 15-16 saat çalışmalıydım. Bir şekilde çocuklarımı yuvadan almalıydım. Çocuklarımı almak için başvuru yaptım. İnceleme yapıldı ve çocuklarımı aldım” ifadelerine yer verdi.
ÇOCUKLARINA DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIYOR
Servis şoförlüğünde çocuklarına zaman ayıramadığını fark eden Acar, “Servis arabamı satıp, oto yıkama dükkanı açtım. 2.5 yıl yıkamacılık yaptıktan sonra akıllı ticaretle tanıştım. Birçok kişisel gelişim uzmanlarından eğitim aldım. Bu durum benim psikolojimi de düzeltti. Akıllı ticaretin içinde kendimi çok daha iyi hissettim. Çocuklarıma zaman ayırabiliyor, 5 yıldızlı otellere dahi tatile götürebiliyordum. Hayat benim için artık çok güzeldi” dedi.
“UMUTSUZLUĞA DÜŞMESİNLER”
Şiddete uğrayan kadınlara da önerilerde bulunan Acar, “Kendilerini odaya kapatmasınlar. Bunu çok yaşıyorlar. Ben de bu durumu çok yaşadım. İnsanlardan uzaklaşmasınlar. İnsanlarla haşır neşir olsunlar o insanlarla mutlu olmuyorlarsa yeni insanlar tanımaya çalışsınlar. İnanın ki psikolojik bunalımdan kurtulmanın güzel yolu budur diye düşünüyorum. Ben yapıp başardıysam, birçok kadın bunu yapabilir. Kesinlikle umutsuzluğa kapılmasınlar. Hayatına son vermek zayıfların işi diye düşünüyorum. Hayatına son veren insan bence zayıf insandır. Kendine güvenemeyen insandır. Yapamam, başaramam diye düşünmesinler” diye konuştu.
HAYATINI ÇOCUKLARINA ADADI
Koca şiddetinin ardından hayatta kalmayı ve güçlü olmayı öğrendiğinin altını çizen Acar, şu an en büyük mutluluğunun çocuklarıyla zaman geçirmek ve mutlu bir yuvasının olması olduğunu kaydetti.
Hayatını çocuklarına adadığını belirten Acar, onlara güzel bir gelecek hazırlamak için daha fazla çalıştığını söyledi.
“ŞİDDET YAPAN AĞIR CEZA ALMALI”
Kadına şiddet uygulayanlara cezaların yetersiz olduğundan yakınan Acar, “Kanun burada biraz katı olmalı. Bugün benim bir kızım var. Yarın şiddete maruz kalanlardan birisi olabilir. Kimseye güvenemiyorsunuz. Devletin burada kurallarının daha katı olmasını istiyorum. Bana yapılan ölüme tam teşebbüstü ama cezası 5 yıldı. Hafifletilmiş cezası 3,5 yıldı. Yarın benim kızım böyle bir duruma maruz kaldığı zaman 5 yılla cezalandırılmasını asla istemem. Ölümle yargılanmasını isterim. İnsanların özgürlüğü elinden alınmamalı. Ya benim yüzüm yara bere içinde kalsaydı. İyileşmeseydi. Ne olacaktı. Televizyonda şiddet olayı gördüğüm zaman benim 15 gün psikolojim bozuluyor. Sürekli kafamda niye öyle oldu diye düşünüyorum” dedi.
Öte yandan, 5.5 yıl hapis cezasına çarptırılan Ali G.’nin, iyi hali göz önünde bulundurularak, 3.5 yıl yattıktan sonra tahliye olduğu öğrenildi.
(İHA)