ANKARA - Yasemin Kalyoncuoğlu
Türkiye'de resmi olarak 1927'de yayın hayatına başlayan ve eğitim, haberleşme, eğlence, reklam gibi içerikleriyle topluma geniş bir yelpazede yayın hizmeti sunan radyo, "bireyden bireye iletişim aracı" olarak, teknolojinin gelişmesiyle daha güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünce (UNESCO) 2011 yılında Paris'te alınan karar ile BM Radyosunun 1946'daki kuruluş tarihi 13 Şubat, "Dünya Radyo Günü" ilan edilmişti.
TRT Radyo Dairesi Başkanı Ahmet Akçakaya, 13 Şubat Dünya Radyo Günü dolayısıyla Türkiye'de radyoculuğun geldiği durumu ve TRT'nin misyonunu, tarihi Ankara Radyosu stüdyolarında AA muhabirine değerlendirdi.
Türkiye'de, radyoculuğun 6 Mayıs 1927'de, İstanbul Sirkeci Büyük Postane'nin üst katında "Sevgili dinleyiciler" anonsuyla başladığını aktaran Akçakaya, bu başlangıcın dünya radyoculuğundan çok uzak olmadığını bildirdi. Akçakaya, 1920'lerin başlarında İstanbul'da, Fransızların birkaç deneme yaptığını ama resmi olarak ilk yayının 1927'de gerçekleştirildiğini anlattı.
Atatürk, Ankara Radyosu inşaatı ile ilgilenmişAnkara Radyosunun 1928'de yayın hayatına başladığını belirten Akçakaya, "28 Ekim 1938'de şu anda içinde bulunduğumuz Ulus'taki binada Ankara Radyosu yayına devam ediyor. Mustafa Kemal Atatürk, buranın inşaatı ile bizatihi ilgileniyor. Çok sık gelip inşaatı tetkik ediyor ama hastalığın çok ağır dönemine rastladığı için son 7-8 ayını görmüyor. Atatürk'ün vefatından 12 gün önce 28 Ekim 1938'de bu binada yayına başlıyor ve hala devam ediyor." bilgisini aktardı.
"Radyo bireyden bireye iletişim aracı"Radyonun temelde insan sıcaklığını içine aldığını çünkü sesin kendisiyle var olduğunu dile getiren Ahmet Akçakaya, şu ifadeleri kullandı:
"Radyo, bir kitle iletişim aracı olarak sınıflandırılsa bile aslında bireyden bireye bir iletişim aracı. Çünkü televizyon ekranı çerçevesi içinde bir iletişim kodu oluşturulmuş. Kendi mesajını o sınırlar içinde veriyor. Radyoda ise ses herhangi bir görsel öge barındırmadığı için her bir dinleyicinin hafızasında canlanıyor ve yeni bir mesaj haline geliyor. Dolayısıyla her bir dinleyici, tek başına bir hedef kitle, bir hedef birey haline geliyor. Radyonun hem çok keyifli hem de zorlu tarafı bu."
"TRT ve Türkiye Radyoları Türkçenin bayraktarlığını yapıyor"Akçakaya, Türkiye Radyolarının, TRT Radyo 1, TRT Radyo 3, TRT Nağme, TRT Haber, TRT Türkü, TRT FM ve beş bölge radyosu ile başarılı yayınlarla bugün halen dimdik ayakta olduğunu bildirdi.
Bu yıl bölge radyolarının 50'nci yılını kutladıklarını ve bölge insanına hizmet verdiklerini dile getiren Akçakaya, "TRT olarak dünya radyocularına da eğitimler veriyoruz. Önderlik ve öncülük yapmaya çalışıyoruz. Dış Yayınlar Dairesi Başkanlığı çatısı altında radyomuz 40'ın üzerinde dilde yayın yapıyor. Dünyanın seçkin kamu yayıncıları arasındayız." dedi.
Akçakaya, teknolojinin gelişmesiyle radyodaki materyallerin dijitalleştiğini belirterek, "Ama her şeye rağmen radyo bir şeyden vazgeçmedi, vazgeçemez. O da en temel varlığı, ses. Sesin krallığından ödün vermedi. TRT ve Türkiye Radyoları hala Türkçenin bayraktarlığını yapıyor. " değerlendirmesinde bulundu.
Dünyada gençlerin radyo dinleme oranı düştüTürkiye'de bin 300'ün üzerinde ulusal, bölgesel ve yerel radyo bulunduğunu, bu sayının radyo iletişimindeki konumu görmenin açık bir göstergesi olduğunu ifade eden Akçakaya, 1990'larda özel radyoların açılması ile bu zenginliğin daha hızlı yakalandığını söyledi.
Gelişmiş ülkelerin radyolarında, klasik radyoculuk algısının dışına taşma gayreti olduğunu belirten Akçakaya, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde gençlerin, radyo dinleme oranlarının hızla düştüğüne dair araştırmalar yapıldığını aktardı.
Akçakaya, genç nüfusun radyo alıcısından yayınları dinleme oranının düştüğünü ancak cep telefonu aplikasyonları aracılığıyla bunun yapılabildiğini kaydederek bu durumun radyonun güncelliğini koruduğunun bir işareti olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'de de benzer bir durum olduğunu ama henüz o kadar ciddi bir durum ortaya çıkmadığını vurgulayan Akçakaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İnternet radyoculuğuyla birlikte kimi dünya radyoları, kendilerini bir adım geriye atmış durumdalar. YouTube radyoları oluşturarak, görüntüyü radyo stüdyolarına taşımak gibi bir durumu deniyorlar. Görüntünün olduğu yerde radyoculuk bitti demektir. Türkiye'de radyoculuk ise bu noktada dimdik ayakta. O avaz bu gök kubbede var oldukça elbette bu toplumda hoşgörü de barış da iletişim de açık olacak. Radyo, sesin var olduğu yerde var. Ses, nefesin var olduğu sürece var. Bu şu demek, kıyamet kopmadıkça radyo var olacak."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com