CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emeklilerle ilgili vaadi için noter tasdikli taahhütname hazırladı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda partililere seslendi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki tartışmaya ilişkin düşüncelerini açıkladı.
Sözlerine taşeron işçilerin sorularıyla başlayan Kılıçdaroğlu, "8 bine yakın taşeron işçisi var Karayolları’nın, dava açtılar, Yargıtay’dan davayı kazandılar, ’bunların kadrolu işçisi olması gerekir’ diye. Tam 3.5 yıl geçti işçiler atanmıyorlar. Buradan Van’daki bütün işçi kardeşlerime sesleniyorum. 8 Haziran’a kadar sabredin. 8 Haziran’da Türkiye değişecek, dünya değişecek. 8 Haziran’da hepiniz kadrolu işçi olacaksınız. Taşeron belasından Türkiye’yi kurtaracağız. Herkesin işi herkesin aşı olacak, kuralımız bu bizim. Herkesi sendikası olacak. Dolayısıyla hepimiz çalışacağız, oturarak iktidar olmak yok, çalışarak iktidar olacağız. Gücümüzü toplumun tüm dokularına hissettireceğiz. Çünkü biz Türkiye’nin şansıyız. CHP, gerçek anlamda demokrasinin öncüsü olacak" ifadelerini kullandı.
"BUNLARI İKTİDAR YAPIYOR"
Hükümetin ekonomi politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, "En son Merkez Bankası’yla kavga ettiler, hiç yoktan. Faturası ne oldu 90 milyon lira. Dolar fırladı, kim ödeyecek. Bu ülkenin vatandaşları ödeyecek. Taksi şoförü, kamyon şoförü, manav, tuhafiyeci, sanayici, emekli, işçi herkes ödeyecek. Kim ödemeyecek, iktidardakiler ödemeyecek, dolar sahipleri ödemeyecek ama bu ülkenin emeklisi, garibanı, garip gurebası bu faturayı ödeyecek. Bunların bilinmesi lazım. İktidar yapıyor bunları... Bugün 90 milyon lirayla ne yapılırdı. 2 Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), 40 derslikli 9 bin okul yapılırdı, 58 bin 500 ortaokul, 5 bin 500 kongre merkezi, 200 yataklı 2 bin 25 hastane, eğer 90 milyon lirayla vatandaşa yatırım yapsalardı o zaman işsizlikte olmazdı" şeklinde konuştu.
"İktidarda bir akıl tutulması var" diyen Kılıçdaroğlu, "Ne demek akıl tutulması, kendi kişisel çıkarlarını ülke çıkarları üzerinde görmektir. Seni Başbakanlık koltuğuna, seni Cumhurbaşkanlığı koltuğuna bu ülkede kargaşa çıkar diye oturtmadı millet, ülkeyi adam gibi yönet diye oturttu. Sen yönetemiyorsun, yönetme gücünü kaybettin. O kadar ciddi bir akıl tutulması var ki düşünün kayıp-kaçak, bir devlet ne yapar, kayıpları önler, kaçak varsa kim çalıyorsa yakasına yapışır. Kural budur. Peki bunlar ne yapıyorlar. Kayıp ve kaçağı önleyemiyorlar. Faturayı elektrik kaçakçılığı yapmayan vatandaşa ödettiriyorlar. AKP zihniyeti yüzde yüz budur işte. Yani kayıp ve kaçağı önleyen değil kaçakçının yanında duran bir AKP zihniyeti. Niye önlemiyorsun kardeşim. Vatandaş hakkını arıyor, mahkemeye başvuruyor peki AKP ne yapıyor. Madem sen davayı kazandın, ben de Meclis’e kanun getireceğim, kayıp-kaçağı senden söke söke alacağım. Biz de diyoruz ki söke söke o kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz" açıklamasında bulundu.
Türkiye’deki işsizliğe ilişkin bazı rakamları paylaşan Kılıçdaroğlu, "AKP Hükümeti işsizliği çözme konusunda bir şey yapıyor mu? Güzel bir şey yapıyor. Vatandaşlarımız bilsin diye soruyorum, TBMM’ye bir kanun teklifi getirdiler. Biz de direniyoruz. Nedir kanun teklifi, yabancılara Türkiye’de iş bulacağız. Yahu sen kendi çocuğuna, gencine iş bulamıyorsun, kanun getiriyorsun, yabancılara iş vereceğiz diye. Bu hükümette bir akıl tutulması var, bu iktidarda akıl yok. 6 milyon gencimiz işsiz. Suriyeliler hariç, 2 milyon da Suriyeli kardeşimiz var. Bunlar bu ülkeyi yönetemezler. Anonim şirket gibi yöneteceklerdi çünkü Türkiye’yi babalarının çiftliği sanıyorlar. Kimse unutmasın, Mustafa Kemal’in ülkesi kimsenin çiftliği olamaz" ifadelerini kullandı.
KILIÇDAROĞLU’NDAN EMEKLİLERE İADELİ TAAHHÜTLÜ İKRAMİYE VAADİ
Hayatının 27.5 yılını devlette geçirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Siyasete atıldığım gün malvarlığımı kendi internet siteme koydum. Bütün mal varlığım kendi alın terimdi. Hesabını veremeyeceği hiçbir kuruşum yoktu. Devleti de böyle yöneteceğiz. Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey olmayacak" dedi.
Hükümetin sağlık politikasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Diyelim ki adamın borcu var, sağlık hizmeti vermiyorsun. Karısı hasta, bakmakla yükümlü olduğu annesi babası var, ’ona da sağlık hizmeti vermeyeceğim’ diyor. Kim diyor bunu AKP, ’borçlusunuz, size sağlık hizmeti vermeyeceğim’ diyor. Ben de borcun olsun olmasın size sağlık hizmeti vermek benim boynumun borcudur diyorum" ifadelerini kullandı. Emekli vatandaşlara yönelik "Ramazan ve Kurban Bayramı’nda birer maaş ikramiye" taahhüdüne yönelik ’yapamazsın’ eleştirilere cevap veren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Noter’den bir taahhütname hazırladık. Okuyorum, 4 maddelik bir taahhütname. Tüm emeklilere dini bayramlarda birer maaş ikramiye verilmesi için gereken yasal düzenlemelerin bir ay içinde yapılmasını sağlayacağımı, 2015 yılı için tüm emekli vatandaşlarımız için en geç Ramazan Bayramı’nın birinci günü olan 17 Temmuz 2015 tarihine ve Kurban Bayramı’nın birinci günü 24 Eylül 2015 tarihine kadar birer maaş tutarında ikramiyenin emeklilerimizin banka hesaplarına yatırılmasını temin edeceğime, emeklilere yıllık iki maaş tutarında ikramiye verilmesini, başbakanlık görevinde bulunduğum her yıl muntazaman sürdüreceğimi, mevcut iktidar çevrelerinin emeklilerimize verdiğim ikramiye müjdesine karşı yapacakları karanlık kampanyalara karşı şimdiden ilan ediyorum ki şayet bu sözümü tutmazsan başbakanlıktan ve genel başkanlıktan derhal istifa ederek siyaseti bırakacağım."
ARINÇ-GÖKÇEK TARTIŞMASI
Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki tartışmaya ilişkin düşüncelerini açıkladı.
"Hükümette itiraflar dönemi başladı" diyen Kılıçdaroğlu, "Biliyorsunuz suç organizasyonlarında itiraflar çok önemlidir. 17-25 Aralık’ta neyi gördük, bir hükümetin bir devlet nasıl soyduğuna tanık olduk. Şimdi ilk itiraf Erdoğan Bayraktar’dan gelmişti. Ne demişti, ’bana istifa et diyorlar. O talimat verdi, ben yerine getirdim. Eğer istifa etmesi gereken birisi varsa ben değilim, Erdoğan’dır’ demişti. Sonra omurga eksikliğinden ötürü çark etti.
İkinci itiraf, Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Askerlere yaptığı bir konuşmada diyor ki, ’Bizi kandırdılar, askerlerin çoğunun hapiste olmaması gerekirdi.’ 77 milyon yurttaşıma sesleniyorum. Biz o davaların doğru olmadığını söyledik. Ben genel başkan olarak iki kez Silivri’ye gittim. Biz oraya gittiğimizde, orada haksızlık, hukuksuzluk yapılıyor dediğimiz zaman ’ey CHP, sen darbecisin’ diyordu. Şimdi aklın başına geldi mi, kim darbeciymiş. Eğer bir darbeci alıyorsan o da darbeci AKP hükümetidir, ilk darbeyi de emeklilere yapmıştır. ’Refahtan emekliler pay alamaz’ demiştir, kanun çıkartmıştır. Sonra askerlere darbe yaptılar, aldılar içeriye attılar.
Ben sormak istiyorum, ’Ben o davaların savcısıyım’ diyen kimdi. Ne diyorum, bir akıl tutulması var. ’Beni kandırdılar’ sen çocuk musun, aklın yok mu senin, devlet yönetme erkin, istihbarat örgütlerin, polisin, MİT’in yok mu senin.
CHP olarak defalarca ’burada bir kumpas var’ dedik. Neden bizi dinlemedin. Çünkü sende akıl yok, aklını kullanamıyorsun. İşin Türkçesi budur" ifadelerini kullandı.
"DÜRÜST VE NAMUSLU İNSANSAN NEDEN 8 HAZİRAN’I BEKLİYORSUN"
Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki tartışmaya yönelik, "Ve bir başka itiraf, o itiraf da ilginç tabi. Sayın Bülent Arınç dün çıktı, bizim dahi kullanmakta zorlandığımız, kullanamadığımız ağır ifadeler kullandı. Bir hükümet düşünün, hükümetin sözcüsü televizyonlarda, canlı yayınlarda kendi partisinden bir büyükşehir belediye başkanını en ağır ifadelerle suçluyor" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Hafızalar yenilensin diye okuyayım, ’Bu terbiyesizce bir açıklamadır’ yani o adam terbiyesizin biridir diyor. ’Haysiyetli bir insan değil’ diyor, yeni keşfettiysen günaydın tabi. ’Biz kimin nerede havlayacağını çok iyi biliriz’ diyor, havlamaktan söz ediyor. ’Ankara’yı parsel parsel satmıştır, imar planlarında değişiklikler yapmıştır’ diyor. Yani açıkça yolsuzluk yapmıştır diyor. Birilerine parselledi ve satmıştır diyor.
Ama işin bir garip tarafı var, ’Gökçek ile ilgili yüz konuyu 8 Haziran’dan itibaren ömrüm vefa ederse açıklamak isterim’ diyor, rakam da veriyor. Soru şu, ahlaklıysan, kul hakkı yemekten korkuyorsan, dürüst ve namuslu bir insansan neden 8 Haziran’ı bekliyorsun?
Bir hükümet ve sözcüsünü düşünün, televizyonların başına geçiyor, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’yla ilgili en ağır suçlamalarda bulunuyor. Biz bunu defalarca dile getirdiğimizde koruyorlardı. İkinci soru şu, sen bunların tamamını biliyordun da neden bugüne kadar konuşmadın, hangi gerekçeyle konuşmadın. Yolsuzluk yapana, bu kadar eleştiriler getirdiğin bir adama hangi gerekçeyle sahip çıkıyorsun, sana dokundu diye mi, sana ’istifa et’ dedi diye mi. Ne dedim, bunlar ülkeyi yönetemezler" şeklinde konuştu.
"ARAZİ OLDU"
"Suç ortaklığı ağır ağır çıkıyor ortaya, birbirlerini suçlamaya başladılar" şunları kaydetti:
"Önümüzdeki süreçte bunu göreceğiz. Daha önemli bir şey var. Bütün bu olaylar oluyor bir kişi hiç konuşmuyor, kayıp. Kim, Ahmet Davutoğlu yani Ahmet Kayıpoğlu, ne olduğu belli değil. Ahmet Kayıpoğlu’na sormak isterim, Erdoğan Merkez Bankası Başkanı’nı suçladı, onu vatan haini ilan etti, niye konuşmuyorsun. Ben bu kürsüde 77 milyon yurttaşın fişlendiğini iddianameyi göstererek açıkladım. Tık yok, konuşmuyor, tam Kayıpoğlu, hiç yok ortada. İzleme Heyeti dolayısıyla Arınç’la yine aralarında bir tartışma yaşandı. Onda da bir omurga eksikliği var, çünkü o da sonradan bizim Cumhurbaşkanına saygımız var, şudur budur deyip hafif kıvırmaya başladı ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Ağızdan söz çıktığı andan itibaren siz o sözünüzün esirisiniz artık, vazgeçerseniz itibar kaybedersiniz. Zaten itibarı olmayan bir süreci yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir. Bir hükümetin sözcüsü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra medyanın önüne çıkıp açıkça suçluyor. Bizim Davutoğlu’ndan yine haber yok, tam Kayıpoğlu, niye konuşmuyor, tık yok. Bugün grubu vardı, ordan da arazi oldu. Biliyorsunuz 4 bakanla ilgili oylama vardı, oradan da arazi oldu, yurt dışına gitti. Neden arazi oluyorsun çünkü sen ülkeyi yönetemiyorsun, çünkü sen vesayet altındasın. Vesayet altında birisi koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetemez. Sözüm söz, 77 milyona söz, benim hesabını vereceğim tek bir organ vardır o da yüce Türk milletidir."
(İHA)