CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriyelilerin geri gönderilmesi gerektiğini yineleyerek, “Suriyelilerin daha maliyetlerinin farkında değiliz. Yarın göreceksiniz bu insanlardan yeraltı dünyasının önemli aktörleri çıkacak. Bütün düzenimiz bozulacak. Bana inanmıyorsanız gidin Gaziantep’e validen, emniyet müdüründen dinleyin” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) tarafından düzenlenen 72. Ege Toplantısı’na katıldı. Toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriyeli mülteciler konusunda kendisinin eleştirildiğini belirterek, “Suriyelilere geri gönderin deyince vay efendim nasıl dersin? Suriyelilerin daha maliyetlerinin farkında değiliz. Yarın göreceksiniz bu insanlardan yeraltı dünyasının önemli aktörleri çıkacak. Bütün düzenimiz bozulacak. Bana inanmıyorsanız gidin Gaziantep’e validen, emniyet müdüründen dinleyin. Dört tür Suriyeli yaşar. Birincisi kamplarda, ikincisi maddi durumu iyi olan, üçüncüsü sokakta dilenen, dördüncü İzmir’i geçiş güzergahı görüp adalara giden Suriyeliler. Bu insanlık dramının tek sorumlusu biziz, Türkiye’dir. Durup dururken Esad’ı düşman ile ettik. Neymiş demokrasi yok. Sizin ülkenizde var mı? Buna Suriyeliler karar verir. Yarın bir gün biri gelip ‘sizde demokrasi yok’ dediğinde, içimizde savaş başlatırlarsa neden Suriye’ye itiraz etmediniz dediğinde ne diyeceğiz. O kadar büyük açmazlarımız var ki. Bütün itibarımız sadece Ortadoğu’da değil dünyada sıfırlanmış durumda” diye konuştu.
“TÜRKİYE TAMPON ÜLKE Mİ?”
Sorunun Türkiye sorunu olmaktan çıkıp bir dünya sorunu haline geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeyi Suriye batağına soktuk, bakın bütün Avrupa ne halde. Şimdi bize bir şeyler dayatıyorlar. Suriyelileri, Afganları, Pakistanları göndereceğiz. Niye gönderiyor? Kayseri pazarlığı yapıyoruz. Gönderdiğimiz her Suriyeli için bir kişi alacaklarmış. Okumuşu, mühendisi, doktoru alacak, e diğerleri sen bak. Türkiye tampon bir ülke mi? Ben de şunu söyledim; ‘Biz size verelim 6 milyar Euro hepsini alın. Biz bunu böbürlenerek anlatıyoruz. İnsanlar arasında seçim yapılmaz. Bu insan haklarına aykırıdır. Hem Avrupa hem Türkiye’nin yönetimi insan haklarında sınıfta kalmıştır. Sahile vuran Aylan bebeğin sorumlusu kim? Ege Denizi’nde binlerce insan yatıyor sorumlusu kim?” dedi.
“TÜRKİYE MÜLTECİ KONUSUNDA ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMIŞTIR”
Mülteci konusunda Türkiye’nin üstüne düşeni yaptığını kaydeden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Doğruya doğru, eğriye eğri. Milyonlarca Suriyeliye az veya çok bakmıştır. Avrupalı seyretmiştir. Ne zaman ki göçler başladı, o zaman sesleri çıkmaya başladı. Suriye’de savaş çıkarken neden araya girmedin, müdahale etmedin? Bunları Avrupa’ya gittiğimde de söyledim. Türkiye’nin hangi sorunu varsa o sorunun çözümü konusunda çözümüz vardır. Her konuda görüşümüz vardır. Eksik, yanlış diyebilirsiniz. Ama bizim muhalefet olarak her konuda görüşümüz var” ifadelerini kullandı.
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya’nın konuşmasında bir gün tarih yaşanılan bu günleri yazacaksa muhalefetin de sorumluluğunun yazacağını söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Hepimizin en çok ihtiyaç. Duyduğu demokrasi ve özgürlük. Bir şey daha var. Eper tarih bir gün bu günleri yazacaksa iktidar partisinin sorumluluğu kadar muhalefetin de sorumluluğunu yazacaktır. Biz bu sorumluluğun bilincinde olarak sadece iktidarı eleştirme kolaylığı içine düşmüyoruz. Sorunumuz şu önerilerimiz çoğu kez halk tarafından duyulmuyor, çünkü buna izin verilmiyor. Bu yüzden halk bunların hiç mi önerileri yok diye soruyorlar. Buraya gelince bizim sesimiz kesiliyor. Önce biz siyasal iktidarın geleceğe yönelik bir stratejisi olması lazım. Örneğin ülkenin 50 yılı şu hedeflerimiz var demelidir. Bana hiç kimse şunu söyleyemez. ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’nin stratejisi şudur’ bunu kimse anlatamaz. Bizzat başbakandan, ekonomi bakanından böyle bir strateji duymadım. 3 yıllık plan yaparlar, hiçbir plan tutmaz.”
TÜRKİYE’NİN SÖZ SAHİBİ OLMA STRATEJİLERİNİ ANLATTI
Türkiye’nin büyümesi ve dünyada söz sahibi olması için izlemesi gerektiği stratejiler olduğunu da belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Birinci ayağı eğer bir ülkede demokrasi, hukuk üstünlüğü yoksa her şeyi unutun. Yargının bağımsızlığı can ve mal güvenliğinin teminatı. Daha biz birinci maddede sınıfta kalmışız. Çünkü dünyada demokrasinin gelişmediği hiçbir ülkenin geliştiği görülmez yok öyle bir şey. Eğer düşünce özgürlüğünü toplum elinden alırsanız bütün büyüme dinamiklerini yok etmiş olurusunuz. Stratejinin ikinci ayağı üreteceksiniz. Bir ülke sadece tüketiyorsa o ülkenin gelecekle ilgili kaygısı vardır. Peki ne üreteceksiniz? 21. yüzyılın Türkiye’si katma değeri yüksek ürün üretmek zorundadır. Bu aynı zamanda ülkenin bilgi toplumuna taşınması demektir. Katma değeri yüksek ürün nasıl üreteceğiz? Bunun bilinen tek yolu, o da eğitimdir. Bir ülkeye kötülük yapmak istiyorsanız savaşlar çıkarmanıza gerek yok, eğitimi alt üst edersiniz. Biz neden üniversitelerin özerkliği üzerinde duruyoruz. O dinamizmi yakalamak için. Peki Türkiye’nin üniversiteleri bilgi üretiyor mu? İran üniversitelerin bilgi üretme sayısı Türkiye’yi geçti. Düne kadar biz öndeydik, şimdi onlar geçiyor. Lafa gelince övünüyoruz. Övünmenin yolu, benimle yola çıkanları geçiyorsam övünürüm. Stratejinin üçüncü ayağı, güçlü bir sosyal devlet. Bunu yaratamazsanız refah devletini yaratamazsınız. Bu hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir ortamdır. Herkesin rahat ettiği, iç çatışmaların olmadığı, geliri yüksek bir Türkiye olursa o Türkiye’nin adı huzurlu bir Türkiye’dir. Dördüncü ayağı bu ilk üç maddenin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. ABD’yi güçlü kılan sürdürülebilirliğidir. Biz daha önce yakaladığımız başarıların bile gerisinde kaldık. Cumhuriyeti kuranlar 1925’te uçak fabrikasının temelini atmışlardır. Bugüne gelin neyimiz var bizim, katma değeri yüksek hangi ürünü üretiyoruz? Otomobil üreteceğiz dediler, eski bir otomobil markası aldılar geldiler. Bunlarla olmaz. Yapacaksanız satabileceğiz otomobil üreteceksiniz.”
Anayasa’nın değişmesi konusunda olur verdiklerini ancak darbe hukukunun yasakların kaldırılması gerektiğini ilettiklerin anlatan Kılıçdaroğlu, “Meclis başkanına 1,5 sayfa mektup yazdım. Darbe hukukunu değiştirmesek bu çalışmalardan bir sonuç çıkmaz dedim. ‘Basın sansür edilemez’ diyor Anayasa’da. Türkiye’de basın yok mu Allah aşkın? Biz oturduk şimdi Anayasa’ya aynı şeyi yazacağız. Medya özgürdür yazacağız. Ama olay bu değildir, siz darbe hukukunu yasaklamaları getiren yasakları değiştirmezseniz bu Anayasa’dan bir şey çıkmaz” dedi.
“BENİM BABAM, DEDEM BU ÜLKEYİ KURARKEN BEDEL ÖDEDİ BEDEL”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendisini 3 bakanıyla birlikte ziyarete geldiğini aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Dedim ki ‘Sayın Başbakan bu Anayasa’dan dolayı görevinizi engelleyen bir düzenleme var mı?’ ‘Hayır, herhangi bir sorun yok’ dedi. Bu Anayasa’da diyor ki hiç kimseden izin almadan yürüyüş yapılabilir. Dedim ki bırakın izin almayı, 5 kişi yan yana yürüyemiyor. Biz bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getireceksek samimi olmalıyız. Kafamızın arkasında bir plan olmamalıdır. Birinci sınıf demokrasiye sahip olmalıyız. Kişi haklarını engelleyen ne varsa gelelim hep beraber değiştirelim. Bir daha medyaya sansür uygulanmasın. Anayasa’nın ilk dört maddesine dokundurtmayız. Efendim değiştireceğiz. Niye değiştiriyorsunuz. Birinci madde Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir. Neyini değiştireceksiniz? İkinci madde, cumhuriyetin nitelikleri, toplumun huzuru adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik bir sosyal devlettir. Neyi değiştireceksiniz? Üçüncü madde; Türkiye Devleti ülkesiyle bölünmez bir bütündür, dili Türkçedir? Neyi değiştireceksiniz? Şimdi İzmir’den Sayın Davutoğlu’na açık ve net soru soruyorum. Siz bu maddelerin nesini değiştireceksiniz? Hadi bana anlatmıyorsunuz ama millete anlatın. Kendilerine söyledik bunlar kırmızı çizgilerimizdir. Bu irade altın tabak içinde toplumun önüne konan irade değil, şehitlerin kanlarının, acılarının olduğu iradedir. Sen buna dokunamazsın, bunu söyledik. Hala meclis kapanış konuşmasında hiçbir önyargı olmasın. Niye? Benim babam, dedem bu ülkeyi kurarken bedel ödedi bedel. Seçimle geldim her şeyi yaparım. Olmaz öyle kural yoktur, hiçbir demokraside öyle kural yoktur.”
“AMERİKA’DA EN ZAYIF HALKA BAŞKANDIR”
Başkanlık sistemini de eleştiren Kılıçdaroğlu, “Türk tipi başkanlık nedir? Söyleyin, öğrenelim diyoruz yok. Kişiye göre bir ülkenin rejimi değişir mi? Bir ülkenin rejimi siyasal koşullar, tarihi belirler. Amerika’da uygulanıyor ama en zayıf halka başkandır. Misafirini ağırlarsa ödemek zorunda. Amerika vergiyi dilediği gibi kullanmaz. Sen sarayda oturacaksın hiç hesap vermeyeceksin. Davutoğlu, ilkokul öğrencisi anlayacağı dilden soruyorum. Bu sarayın maliyeti nedir? Siz de bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum. Parlamentoda hiçbir milletvekili bilmiyor, böyle demokrasi mi olur. En büyük günahı işleyeceksin, sonra zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmış bir tablo. Pervin Buldan hükümet bize özerklik sözü verdi diyor. Bir başka HDP’li de aynı şeyi söylüyor. Başkanlık sisteminin arkasında acaba başka bir şey var mı onu bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Güçlendirilmiş bir parlamento ve yargı bağımsızlığı istediklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, yargısı bağımsız olmayan bir ülkede demokrasi, can ve mal güvenliğinin olmayacağını dile getirdi.
“ANAYASAYI KORUYORUM DİYOR, ALLAH ESİRGESİN SEN KORUMA”
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama siz ben yargı kararına uymayacağım. ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duyuyorum ama uymayacağım’ diyor. Kim? Ülkenin başındaki kişi. Şimdi ‘Anayasa’yı koruyorum’ diyor. Allah esirgesin sakın sen koruma kardeşim. Telefon et sabah akşam para nasıl sıfırlanır? Senin uzmanlık alanın o demokrasi değil. İkincisi medya özgürlüğü istiyoruz. Şu gazeteleri al şunu alma diyorlar. Sayın Davutoğlu’nun teklif ettim ‘dördüncü güç olarak Anayasa’ya medya yazalım’ dedim. ‘Hayır’ dedi. Üç; milletin vekillerini millet seçsin. Lider suntasına son verelim. Demokrasilerde böyle garip bir şey yok. Örnek de verdim KKTC’yi getirin uygulayalım. Bunu engelleyen ne darbe hukukudur. Milli irade TBMM’ye tam yansımalı. Sabah akşam milli irade diye bağırırlar. Madem mili irade diyorsunuz neden seçim barajı getiriyorsun. Düşüncesini sokakta konuşacağına mecliste açıklasa daha iyi olmaz mı?”
MUHALEFET OLARAK TALEPLERİNİ SIRALADI
İktidar partisinden Türkiye için taleplerini sıralamaya devam eden Kılıdaçroğlu, şöyle konuştu:
“4,5 milyon vatandaşın mecliste temsilcisi yok. Oy kullanıyorlar ama seçilme hakları yok. Madem ki herkesi temsil eden parlamento istiyoruz, oradan seçilsin gelsin parlamentoda derdini anlatsın. Bir diğeri düşünceyi açıklama özgürlüğü. Bu yoksa baştan sınıfta kalmışsınız demektir. Aydınlar kalktılar bir bildiri yayınladır, polis bastı gel karakola diye. Adam düşüncesini açıklamış, sizi de kalkarsınız eleştirirsiniz. Bunu yaptı Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur. Dünyaya rezil olduk. Bir diğeri toplanma hakkı. Meydanlar enerjilerin boşaltıldığı yerdir. Kentlerin böyle bir özelliği vardır, siz kalkıp bunu yasaklıyorsunuz. İyi de o meydanı niye yapıyorsunuz zaman? Gençler eylem yapacak yasak, kadınlar yasak, yaşlılar gene yasak. Biber gazı, tomar bunlar doğru değil. Siyaset kurulu onları dinlemelidir. Neden itiraz ediyorlar diye? Siz onlara engel olursanız, onları zorla yasa dışı alanlara itmiş olursunuz. Üniversite özerkliği yoksa bilgi üretilemez. Mali ve bilimsel özerklik olmalı. Bir başka konu örgütlenme özgürlüğü. İster kanarya sevenler derneği ister kadın dayanışma derneği olsun ne kadar çok dernek olursa bütün o dernekler demokrasinin güvenesi olurlar. Derneklerin önüne engel örmemeliyiz. Siyasette ahlak. En güvenilmez adam kim deyin siyasetçi gelir. Hırsız adam oralarda ihale takip edenler, adam kayıranlar yolsuzluk yapanlar hepsi orada bu tabla halka güven verir mi 50 kez teklif yaptık. Siyasi ahlak yasası çıkaralım dedik. Japonya’da 4 saat su akmayınca belediye bakanı istifa ediyor. Bizde 5 gün akmadı kimseden ses gelmedi. Siyasette kirlenen adamlar daha iyi yere gelmiş, dürüst adamlar arkada kalmış ve becerisizlikle suçlanmıştır. Böyle bir yozluğa Türkiye sürüklenmekte bundan kurtulunmalıdır. İç barışın sağlanması için güçlü bir sosyal devlet olması gerekiyor. Doğa haklarına saygılı olmalıyız. Toplum önünde kadın-erkek eşitliği olmalıdır.”
“BUNUN ADI YARDIM YATAKLIK YAPMAK DEĞİL MİDİR?”
Toplumsal barışın sağlanması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Defalarca uyardık ben kendim gitti, 3,5 sayfalık yazıyı dönemin başbakanı verdim. Bu yolla çözemezsiniz dediler. Çözerseniz ben gelip kutlayacağım dedim. Türkiye kan gölüne döndü. Bu kentlere silah depolanırken iktidar neredeydi? Valilere neden talimat verdiler dokunmayın bunlara diye? Tüneller kazdılar neden ses çıkarılmadı? Bunu adı terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmak değil midir? Devletin valisine bildiriliyor, resmi yazı yazılıyor. Müdahale etmeyin diyorlar. Bu asla affedilemez” ifadelerini kullandı.
Hukuk sisteminde organ mahkemesi eksikliği olduğunu ifade eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sağlıklı işleyen demokrasilerde güçler ayrılığında sorun çıkarsa organ mahkemesinin devreye girebildiğini belirtti.
“YÜZ KEZ DİLİMDE TÜY BİTTİ”
Ortadoğu bataklığından çıkılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bu dış politikayla kaybediyoruz ve kaybedeceğiz. Yüz kez dilimde tüy bitti. Ama hala ısrar ediyorlar umarım vazgeçilir. Biz iktidar kadar muhalefetin de bugünün tarihinde yerini alçağını biliyoruz. Biz bunun bilincinde olduğumuz için kanun teklifleri verdik. Tarihin hiçbir döneminde ‘siz görevinizi yapmadınız’ diye bize hiç kimse söyleyemez. Ben muhalefetin başkanıyım, ama iktidara önerilerimi de yapıyorum. Sorun sadece bizim değil, Türkiye’nin sorumluluğudur. Ben ne kadar sorumluysam tek tek bireyler olarak sorumluluğunuz var. Madem ki bu ülke hepimizin ülkesi bu ülkeye birinci sınıf demokrasi gelmek zorunda, güven içinde üretim yapılması gerekiyor, o zaman oturup beraber düşünmek zorundayız.”
“KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI OLMALIDIR”
Kılıçdaroğlu, sade vatandaşların yargılandığını siyasetçinin yargılanmadığını ifade ederek, “Siyasetçi hangi gerekçeyle yargılanmaz devletin kasasını boşaltma, suç işleme özgürlüğü var mıdır? Kürsü demokrasisine düşünce özgürlüğüne saygılıyız, kürsü dokunulmazlığı olmalı. Yolsuzluk yapan adamın dokunulmazlığı mı olur Allah aşkına. Dünyaya rezil oluyoruz” dedi.
“ÜLKEM ADINA ÜZÜLÜYORUM”
Toplantının soru bölümünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Can Dündar ve Erden Gül’ün tahliyesinin ardından sarf ettiği söylemlerinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Beni bu tür adamlarla muhatap etmeyin. Nesini yorumlayacağım? Hukuku uymayanı, Anayasa’ya uymayana ben ne söyleyeyim? Bizim Anadolu’da bir söz vardır; zalimlere ‘zulmün artsın’ denir. Bir an önce git. Geldiğimiz nokta bu, ülkem adına üzülüyorum. Siz halkınıza hesap veremiyorsanız, konuşma hakkınız yok. Oturdunuz sarayın maliyetini gizliyorsan, o sarayda rahat uyuyamazsın. Benim paramla yapacaksınız, hangi demokrasi de var? Seni cumhuriyet getirecek. O makama, başlarken tarafsızlığını koruyacağını, ‘namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum’ diyeceksin, sonra unutacaksın. Bu namus ve şeref pazarda mı satılıyor Allah aşkına? Bunları söylerken rahatsızlık duyuyorum. En tepedeki insan toplumun önderidir, iyi örnek olmalıdır kötü değil. Ben cumhuriyet tarihinde böyle bir şey görmedim, tanık da olmadım. Mahkeme kararları elbette eleştirilir ama bir makama olan saygıyı koruma sınırları içinde olmalıdır. Eğer siz makama uymayacak, karar veren yargıcı vatan haini ilan edeceksiniz. Zaten bütün dünya gülüyor. Anadolu’da bir güzel laf daha vardır; ‘Delidir ne yapsa yeridir.’ O noktadayız.”
“TARİH MUHALEFETİ DE YARGILAYACAKTIR”
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya ise şöyle konuştu:
“İç ve dış tehditler altındaki ülkemiz ağır bedelleri ödemektedir. Bir yandan KK ile mücadele ederek bir yandan IŞİD saldırıları ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir yandan mülteci krizi sürüyor. Bizler genç işadamları olarak hak ve özgürlüklerin anayasal teminle gerçek anlamda korunduğu bir ülke özlemini duyuyoruz. Bağımsız bir yargı bir gün herkesin ihtiyacı olacaktır. Muhalefet partilerinin hassas dönemde iç çekişeler yerine halka umut vermeleri gerekmektedir. Bugüne kadar iş dünyası olarak istihdam yaratmaya devam edebilmek için istikrar vurgusu yaptık. Ama istikrarın yanı sıra daha demokrasi, barış ve özgürlüğün hakim olduğu bir Türkiye istiyoruz. Bu süreçte Türkiye demokratik toplumsal mutabakattan, katılımcı ve çok sesli karar alma mekanizmasından uzaklaşıldığı, kuvvetler ayrılığı prensibinin hiçe sayıldığı, bağımsız ve tarafsız yargı erkinin zedelendiği bir dönemi yaşıyor. Bu koşullarda bütün demokratik kitle örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Ülke yönetiminde millet bir partiye iktidar sorumluluğunu verirken en az onun kadar hatta bazen ondan da daha büyük bir sorumluluğu muhalefet partilerine vermektedir. Bu sorumluluğu layıkıyla yerine getiren muhalefet; iktidarın yanlış icraatlarına karşı bir denge mekanizması işlevi görmektedir. İleride tarih bugünü değerlendirirken iktidar gibi muhalefeti de yaptıkları ve yapamadıkları için yargılayacaktır. O nedenle, muhalefet partilerinin bu hassas dönemde iç çekişmeler ve hizipleşme yerine sağlam ve tutarlı politikalar üreterek halka umut ve güven vermeleri gerekmektedir.”
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) tarafından düzenlenen 72. Ege Toplantısı’na katıldı. Toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriyeli mülteciler konusunda kendisinin eleştirildiğini belirterek, “Suriyelilere geri gönderin deyince vay efendim nasıl dersin? Suriyelilerin daha maliyetlerinin farkında değiliz. Yarın göreceksiniz bu insanlardan yeraltı dünyasının önemli aktörleri çıkacak. Bütün düzenimiz bozulacak. Bana inanmıyorsanız gidin Gaziantep’e validen, emniyet müdüründen dinleyin. Dört tür Suriyeli yaşar. Birincisi kamplarda, ikincisi maddi durumu iyi olan, üçüncüsü sokakta dilenen, dördüncü İzmir’i geçiş güzergahı görüp adalara giden Suriyeliler. Bu insanlık dramının tek sorumlusu biziz, Türkiye’dir. Durup dururken Esad’ı düşman ile ettik. Neymiş demokrasi yok. Sizin ülkenizde var mı? Buna Suriyeliler karar verir. Yarın bir gün biri gelip ‘sizde demokrasi yok’ dediğinde, içimizde savaş başlatırlarsa neden Suriye’ye itiraz etmediniz dediğinde ne diyeceğiz. O kadar büyük açmazlarımız var ki. Bütün itibarımız sadece Ortadoğu’da değil dünyada sıfırlanmış durumda” diye konuştu.
“TÜRKİYE TAMPON ÜLKE Mİ?”
Sorunun Türkiye sorunu olmaktan çıkıp bir dünya sorunu haline geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeyi Suriye batağına soktuk, bakın bütün Avrupa ne halde. Şimdi bize bir şeyler dayatıyorlar. Suriyelileri, Afganları, Pakistanları göndereceğiz. Niye gönderiyor? Kayseri pazarlığı yapıyoruz. Gönderdiğimiz her Suriyeli için bir kişi alacaklarmış. Okumuşu, mühendisi, doktoru alacak, e diğerleri sen bak. Türkiye tampon bir ülke mi? Ben de şunu söyledim; ‘Biz size verelim 6 milyar Euro hepsini alın. Biz bunu böbürlenerek anlatıyoruz. İnsanlar arasında seçim yapılmaz. Bu insan haklarına aykırıdır. Hem Avrupa hem Türkiye’nin yönetimi insan haklarında sınıfta kalmıştır. Sahile vuran Aylan bebeğin sorumlusu kim? Ege Denizi’nde binlerce insan yatıyor sorumlusu kim?” dedi.
“TÜRKİYE MÜLTECİ KONUSUNDA ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMIŞTIR”
Mülteci konusunda Türkiye’nin üstüne düşeni yaptığını kaydeden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Doğruya doğru, eğriye eğri. Milyonlarca Suriyeliye az veya çok bakmıştır. Avrupalı seyretmiştir. Ne zaman ki göçler başladı, o zaman sesleri çıkmaya başladı. Suriye’de savaş çıkarken neden araya girmedin, müdahale etmedin? Bunları Avrupa’ya gittiğimde de söyledim. Türkiye’nin hangi sorunu varsa o sorunun çözümü konusunda çözümüz vardır. Her konuda görüşümüz vardır. Eksik, yanlış diyebilirsiniz. Ama bizim muhalefet olarak her konuda görüşümüz var” ifadelerini kullandı.
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya’nın konuşmasında bir gün tarih yaşanılan bu günleri yazacaksa muhalefetin de sorumluluğunun yazacağını söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Hepimizin en çok ihtiyaç. Duyduğu demokrasi ve özgürlük. Bir şey daha var. Eper tarih bir gün bu günleri yazacaksa iktidar partisinin sorumluluğu kadar muhalefetin de sorumluluğunu yazacaktır. Biz bu sorumluluğun bilincinde olarak sadece iktidarı eleştirme kolaylığı içine düşmüyoruz. Sorunumuz şu önerilerimiz çoğu kez halk tarafından duyulmuyor, çünkü buna izin verilmiyor. Bu yüzden halk bunların hiç mi önerileri yok diye soruyorlar. Buraya gelince bizim sesimiz kesiliyor. Önce biz siyasal iktidarın geleceğe yönelik bir stratejisi olması lazım. Örneğin ülkenin 50 yılı şu hedeflerimiz var demelidir. Bana hiç kimse şunu söyleyemez. ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’nin stratejisi şudur’ bunu kimse anlatamaz. Bizzat başbakandan, ekonomi bakanından böyle bir strateji duymadım. 3 yıllık plan yaparlar, hiçbir plan tutmaz.”
TÜRKİYE’NİN SÖZ SAHİBİ OLMA STRATEJİLERİNİ ANLATTI
Türkiye’nin büyümesi ve dünyada söz sahibi olması için izlemesi gerektiği stratejiler olduğunu da belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Birinci ayağı eğer bir ülkede demokrasi, hukuk üstünlüğü yoksa her şeyi unutun. Yargının bağımsızlığı can ve mal güvenliğinin teminatı. Daha biz birinci maddede sınıfta kalmışız. Çünkü dünyada demokrasinin gelişmediği hiçbir ülkenin geliştiği görülmez yok öyle bir şey. Eğer düşünce özgürlüğünü toplum elinden alırsanız bütün büyüme dinamiklerini yok etmiş olurusunuz. Stratejinin ikinci ayağı üreteceksiniz. Bir ülke sadece tüketiyorsa o ülkenin gelecekle ilgili kaygısı vardır. Peki ne üreteceksiniz? 21. yüzyılın Türkiye’si katma değeri yüksek ürün üretmek zorundadır. Bu aynı zamanda ülkenin bilgi toplumuna taşınması demektir. Katma değeri yüksek ürün nasıl üreteceğiz? Bunun bilinen tek yolu, o da eğitimdir. Bir ülkeye kötülük yapmak istiyorsanız savaşlar çıkarmanıza gerek yok, eğitimi alt üst edersiniz. Biz neden üniversitelerin özerkliği üzerinde duruyoruz. O dinamizmi yakalamak için. Peki Türkiye’nin üniversiteleri bilgi üretiyor mu? İran üniversitelerin bilgi üretme sayısı Türkiye’yi geçti. Düne kadar biz öndeydik, şimdi onlar geçiyor. Lafa gelince övünüyoruz. Övünmenin yolu, benimle yola çıkanları geçiyorsam övünürüm. Stratejinin üçüncü ayağı, güçlü bir sosyal devlet. Bunu yaratamazsanız refah devletini yaratamazsınız. Bu hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir ortamdır. Herkesin rahat ettiği, iç çatışmaların olmadığı, geliri yüksek bir Türkiye olursa o Türkiye’nin adı huzurlu bir Türkiye’dir. Dördüncü ayağı bu ilk üç maddenin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. ABD’yi güçlü kılan sürdürülebilirliğidir. Biz daha önce yakaladığımız başarıların bile gerisinde kaldık. Cumhuriyeti kuranlar 1925’te uçak fabrikasının temelini atmışlardır. Bugüne gelin neyimiz var bizim, katma değeri yüksek hangi ürünü üretiyoruz? Otomobil üreteceğiz dediler, eski bir otomobil markası aldılar geldiler. Bunlarla olmaz. Yapacaksanız satabileceğiz otomobil üreteceksiniz.”
Anayasa’nın değişmesi konusunda olur verdiklerini ancak darbe hukukunun yasakların kaldırılması gerektiğini ilettiklerin anlatan Kılıçdaroğlu, “Meclis başkanına 1,5 sayfa mektup yazdım. Darbe hukukunu değiştirmesek bu çalışmalardan bir sonuç çıkmaz dedim. ‘Basın sansür edilemez’ diyor Anayasa’da. Türkiye’de basın yok mu Allah aşkın? Biz oturduk şimdi Anayasa’ya aynı şeyi yazacağız. Medya özgürdür yazacağız. Ama olay bu değildir, siz darbe hukukunu yasaklamaları getiren yasakları değiştirmezseniz bu Anayasa’dan bir şey çıkmaz” dedi.
“BENİM BABAM, DEDEM BU ÜLKEYİ KURARKEN BEDEL ÖDEDİ BEDEL”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendisini 3 bakanıyla birlikte ziyarete geldiğini aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Dedim ki ‘Sayın Başbakan bu Anayasa’dan dolayı görevinizi engelleyen bir düzenleme var mı?’ ‘Hayır, herhangi bir sorun yok’ dedi. Bu Anayasa’da diyor ki hiç kimseden izin almadan yürüyüş yapılabilir. Dedim ki bırakın izin almayı, 5 kişi yan yana yürüyemiyor. Biz bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getireceksek samimi olmalıyız. Kafamızın arkasında bir plan olmamalıdır. Birinci sınıf demokrasiye sahip olmalıyız. Kişi haklarını engelleyen ne varsa gelelim hep beraber değiştirelim. Bir daha medyaya sansür uygulanmasın. Anayasa’nın ilk dört maddesine dokundurtmayız. Efendim değiştireceğiz. Niye değiştiriyorsunuz. Birinci madde Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir. Neyini değiştireceksiniz? İkinci madde, cumhuriyetin nitelikleri, toplumun huzuru adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik bir sosyal devlettir. Neyi değiştireceksiniz? Üçüncü madde; Türkiye Devleti ülkesiyle bölünmez bir bütündür, dili Türkçedir? Neyi değiştireceksiniz? Şimdi İzmir’den Sayın Davutoğlu’na açık ve net soru soruyorum. Siz bu maddelerin nesini değiştireceksiniz? Hadi bana anlatmıyorsunuz ama millete anlatın. Kendilerine söyledik bunlar kırmızı çizgilerimizdir. Bu irade altın tabak içinde toplumun önüne konan irade değil, şehitlerin kanlarının, acılarının olduğu iradedir. Sen buna dokunamazsın, bunu söyledik. Hala meclis kapanış konuşmasında hiçbir önyargı olmasın. Niye? Benim babam, dedem bu ülkeyi kurarken bedel ödedi bedel. Seçimle geldim her şeyi yaparım. Olmaz öyle kural yoktur, hiçbir demokraside öyle kural yoktur.”
“AMERİKA’DA EN ZAYIF HALKA BAŞKANDIR”
Başkanlık sistemini de eleştiren Kılıçdaroğlu, “Türk tipi başkanlık nedir? Söyleyin, öğrenelim diyoruz yok. Kişiye göre bir ülkenin rejimi değişir mi? Bir ülkenin rejimi siyasal koşullar, tarihi belirler. Amerika’da uygulanıyor ama en zayıf halka başkandır. Misafirini ağırlarsa ödemek zorunda. Amerika vergiyi dilediği gibi kullanmaz. Sen sarayda oturacaksın hiç hesap vermeyeceksin. Davutoğlu, ilkokul öğrencisi anlayacağı dilden soruyorum. Bu sarayın maliyeti nedir? Siz de bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum. Parlamentoda hiçbir milletvekili bilmiyor, böyle demokrasi mi olur. En büyük günahı işleyeceksin, sonra zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmış bir tablo. Pervin Buldan hükümet bize özerklik sözü verdi diyor. Bir başka HDP’li de aynı şeyi söylüyor. Başkanlık sisteminin arkasında acaba başka bir şey var mı onu bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Güçlendirilmiş bir parlamento ve yargı bağımsızlığı istediklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, yargısı bağımsız olmayan bir ülkede demokrasi, can ve mal güvenliğinin olmayacağını dile getirdi.
“ANAYASAYI KORUYORUM DİYOR, ALLAH ESİRGESİN SEN KORUMA”
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama siz ben yargı kararına uymayacağım. ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duyuyorum ama uymayacağım’ diyor. Kim? Ülkenin başındaki kişi. Şimdi ‘Anayasa’yı koruyorum’ diyor. Allah esirgesin sakın sen koruma kardeşim. Telefon et sabah akşam para nasıl sıfırlanır? Senin uzmanlık alanın o demokrasi değil. İkincisi medya özgürlüğü istiyoruz. Şu gazeteleri al şunu alma diyorlar. Sayın Davutoğlu’nun teklif ettim ‘dördüncü güç olarak Anayasa’ya medya yazalım’ dedim. ‘Hayır’ dedi. Üç; milletin vekillerini millet seçsin. Lider suntasına son verelim. Demokrasilerde böyle garip bir şey yok. Örnek de verdim KKTC’yi getirin uygulayalım. Bunu engelleyen ne darbe hukukudur. Milli irade TBMM’ye tam yansımalı. Sabah akşam milli irade diye bağırırlar. Madem mili irade diyorsunuz neden seçim barajı getiriyorsun. Düşüncesini sokakta konuşacağına mecliste açıklasa daha iyi olmaz mı?”
MUHALEFET OLARAK TALEPLERİNİ SIRALADI
İktidar partisinden Türkiye için taleplerini sıralamaya devam eden Kılıdaçroğlu, şöyle konuştu:
“4,5 milyon vatandaşın mecliste temsilcisi yok. Oy kullanıyorlar ama seçilme hakları yok. Madem ki herkesi temsil eden parlamento istiyoruz, oradan seçilsin gelsin parlamentoda derdini anlatsın. Bir diğeri düşünceyi açıklama özgürlüğü. Bu yoksa baştan sınıfta kalmışsınız demektir. Aydınlar kalktılar bir bildiri yayınladır, polis bastı gel karakola diye. Adam düşüncesini açıklamış, sizi de kalkarsınız eleştirirsiniz. Bunu yaptı Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur. Dünyaya rezil olduk. Bir diğeri toplanma hakkı. Meydanlar enerjilerin boşaltıldığı yerdir. Kentlerin böyle bir özelliği vardır, siz kalkıp bunu yasaklıyorsunuz. İyi de o meydanı niye yapıyorsunuz zaman? Gençler eylem yapacak yasak, kadınlar yasak, yaşlılar gene yasak. Biber gazı, tomar bunlar doğru değil. Siyaset kurulu onları dinlemelidir. Neden itiraz ediyorlar diye? Siz onlara engel olursanız, onları zorla yasa dışı alanlara itmiş olursunuz. Üniversite özerkliği yoksa bilgi üretilemez. Mali ve bilimsel özerklik olmalı. Bir başka konu örgütlenme özgürlüğü. İster kanarya sevenler derneği ister kadın dayanışma derneği olsun ne kadar çok dernek olursa bütün o dernekler demokrasinin güvenesi olurlar. Derneklerin önüne engel örmemeliyiz. Siyasette ahlak. En güvenilmez adam kim deyin siyasetçi gelir. Hırsız adam oralarda ihale takip edenler, adam kayıranlar yolsuzluk yapanlar hepsi orada bu tabla halka güven verir mi 50 kez teklif yaptık. Siyasi ahlak yasası çıkaralım dedik. Japonya’da 4 saat su akmayınca belediye bakanı istifa ediyor. Bizde 5 gün akmadı kimseden ses gelmedi. Siyasette kirlenen adamlar daha iyi yere gelmiş, dürüst adamlar arkada kalmış ve becerisizlikle suçlanmıştır. Böyle bir yozluğa Türkiye sürüklenmekte bundan kurtulunmalıdır. İç barışın sağlanması için güçlü bir sosyal devlet olması gerekiyor. Doğa haklarına saygılı olmalıyız. Toplum önünde kadın-erkek eşitliği olmalıdır.”
“BUNUN ADI YARDIM YATAKLIK YAPMAK DEĞİL MİDİR?”
Toplumsal barışın sağlanması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Defalarca uyardık ben kendim gitti, 3,5 sayfalık yazıyı dönemin başbakanı verdim. Bu yolla çözemezsiniz dediler. Çözerseniz ben gelip kutlayacağım dedim. Türkiye kan gölüne döndü. Bu kentlere silah depolanırken iktidar neredeydi? Valilere neden talimat verdiler dokunmayın bunlara diye? Tüneller kazdılar neden ses çıkarılmadı? Bunu adı terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmak değil midir? Devletin valisine bildiriliyor, resmi yazı yazılıyor. Müdahale etmeyin diyorlar. Bu asla affedilemez” ifadelerini kullandı.
Hukuk sisteminde organ mahkemesi eksikliği olduğunu ifade eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sağlıklı işleyen demokrasilerde güçler ayrılığında sorun çıkarsa organ mahkemesinin devreye girebildiğini belirtti.
“YÜZ KEZ DİLİMDE TÜY BİTTİ”
Ortadoğu bataklığından çıkılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bu dış politikayla kaybediyoruz ve kaybedeceğiz. Yüz kez dilimde tüy bitti. Ama hala ısrar ediyorlar umarım vazgeçilir. Biz iktidar kadar muhalefetin de bugünün tarihinde yerini alçağını biliyoruz. Biz bunun bilincinde olduğumuz için kanun teklifleri verdik. Tarihin hiçbir döneminde ‘siz görevinizi yapmadınız’ diye bize hiç kimse söyleyemez. Ben muhalefetin başkanıyım, ama iktidara önerilerimi de yapıyorum. Sorun sadece bizim değil, Türkiye’nin sorumluluğudur. Ben ne kadar sorumluysam tek tek bireyler olarak sorumluluğunuz var. Madem ki bu ülke hepimizin ülkesi bu ülkeye birinci sınıf demokrasi gelmek zorunda, güven içinde üretim yapılması gerekiyor, o zaman oturup beraber düşünmek zorundayız.”
“KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI OLMALIDIR”
Kılıçdaroğlu, sade vatandaşların yargılandığını siyasetçinin yargılanmadığını ifade ederek, “Siyasetçi hangi gerekçeyle yargılanmaz devletin kasasını boşaltma, suç işleme özgürlüğü var mıdır? Kürsü demokrasisine düşünce özgürlüğüne saygılıyız, kürsü dokunulmazlığı olmalı. Yolsuzluk yapan adamın dokunulmazlığı mı olur Allah aşkına. Dünyaya rezil oluyoruz” dedi.
“ÜLKEM ADINA ÜZÜLÜYORUM”
Toplantının soru bölümünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Can Dündar ve Erden Gül’ün tahliyesinin ardından sarf ettiği söylemlerinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Beni bu tür adamlarla muhatap etmeyin. Nesini yorumlayacağım? Hukuku uymayanı, Anayasa’ya uymayana ben ne söyleyeyim? Bizim Anadolu’da bir söz vardır; zalimlere ‘zulmün artsın’ denir. Bir an önce git. Geldiğimiz nokta bu, ülkem adına üzülüyorum. Siz halkınıza hesap veremiyorsanız, konuşma hakkınız yok. Oturdunuz sarayın maliyetini gizliyorsan, o sarayda rahat uyuyamazsın. Benim paramla yapacaksınız, hangi demokrasi de var? Seni cumhuriyet getirecek. O makama, başlarken tarafsızlığını koruyacağını, ‘namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum’ diyeceksin, sonra unutacaksın. Bu namus ve şeref pazarda mı satılıyor Allah aşkına? Bunları söylerken rahatsızlık duyuyorum. En tepedeki insan toplumun önderidir, iyi örnek olmalıdır kötü değil. Ben cumhuriyet tarihinde böyle bir şey görmedim, tanık da olmadım. Mahkeme kararları elbette eleştirilir ama bir makama olan saygıyı koruma sınırları içinde olmalıdır. Eğer siz makama uymayacak, karar veren yargıcı vatan haini ilan edeceksiniz. Zaten bütün dünya gülüyor. Anadolu’da bir güzel laf daha vardır; ‘Delidir ne yapsa yeridir.’ O noktadayız.”
“TARİH MUHALEFETİ DE YARGILAYACAKTIR”
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya ise şöyle konuştu:
“İç ve dış tehditler altındaki ülkemiz ağır bedelleri ödemektedir. Bir yandan KK ile mücadele ederek bir yandan IŞİD saldırıları ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir yandan mülteci krizi sürüyor. Bizler genç işadamları olarak hak ve özgürlüklerin anayasal teminle gerçek anlamda korunduğu bir ülke özlemini duyuyoruz. Bağımsız bir yargı bir gün herkesin ihtiyacı olacaktır. Muhalefet partilerinin hassas dönemde iç çekişeler yerine halka umut vermeleri gerekmektedir. Bugüne kadar iş dünyası olarak istihdam yaratmaya devam edebilmek için istikrar vurgusu yaptık. Ama istikrarın yanı sıra daha demokrasi, barış ve özgürlüğün hakim olduğu bir Türkiye istiyoruz. Bu süreçte Türkiye demokratik toplumsal mutabakattan, katılımcı ve çok sesli karar alma mekanizmasından uzaklaşıldığı, kuvvetler ayrılığı prensibinin hiçe sayıldığı, bağımsız ve tarafsız yargı erkinin zedelendiği bir dönemi yaşıyor. Bu koşullarda bütün demokratik kitle örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Ülke yönetiminde millet bir partiye iktidar sorumluluğunu verirken en az onun kadar hatta bazen ondan da daha büyük bir sorumluluğu muhalefet partilerine vermektedir. Bu sorumluluğu layıkıyla yerine getiren muhalefet; iktidarın yanlış icraatlarına karşı bir denge mekanizması işlevi görmektedir. İleride tarih bugünü değerlendirirken iktidar gibi muhalefeti de yaptıkları ve yapamadıkları için yargılayacaktır. O nedenle, muhalefet partilerinin bu hassas dönemde iç çekişmeler ve hizipleşme yerine sağlam ve tutarlı politikalar üreterek halka umut ve güven vermeleri gerekmektedir.”
(İHA)