CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bedel ödemek varsa bedel ödemekten çekinmeyeceğiz. İşçinin bedel ödediği bir yerde milletvekili neden bedel ödemesin. Ödeyeceğiz” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılmak istenmesiyle ilgili olarak Kılıçdaroğlu, “Daha 1 Mayıs kutlaması için harekete geçilmedi ama 1 Mayıs Taksim’de kutlanmak isteniyor. Şimdiden bir yasak, bir sürü laflar, bir sürü haberler çıkmaya başladı. İlk kez 1923 yılında resmi olarak 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Dönem değişti askeri dönem geldi, diktatörlükler geldi 1 Mayıs’ı yasakladılar ama daha sonra 22 Nisan 2009’da parlamento 1 Mayıs’ı emek bayramı olarak, işçi bayramı olarak kabul etti. Bütün dünyada 1 Mayıs kutlanıyor. Amerika’da da kutlanıyor, Japonya’da da kutlanıyor, Avustralya’da da kutlanıyor, Rusya’da da kutlanıyor. Eğer bir kesim emek harcıyorsa, alın teri döküyorsa, işçiler haklarını almak istiyorlarsa, o günü kendi bayramı olarak görmek istiyorlarsa, bir demokraside olması gereken onların önünü açmaktır. İşçilerimiz diyorlar ki Taksim’de kutlamak istiyoruz. Taksim’in de onlar için ayrı bir önemi var. Türk siyasi tarihi açısından da Taksim’in ayrı bir önemi var. 1 Mayıs 1977’de 34 yurttaşımız orada hayatını kaybetti. Ne zaman? 1 Mayıs Bayramı’nda kaybetti. Bu meydanın bizim için ayrı bir önemi var. 34 canımız burada gitti. Biz hem burada bir bayram havası içerisinde 1 Mayıs’ı kutlamak istiyoruz, aynı zamanda 34 vatandaşımızı da yad etmek istiyoruz. Orada bir heykel var, oraya çiçek koymak istiyoruz, onları anmak istiyoruz. Bundan daha doğal ne olabilir. Hayır diyorlar yasak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var diyor ki; ‘Yasaklayamazsınız bu doğru değil ama biz yasak getirdik. 2013, 2014, 2015’te mahkeme kararı var yasaklayamazsınız’ diyorlar. ‘Hayır biz mahkeme kararlarını tanımayız’ diyorlar. Ben size 2015’te 21. Asliye Ceza Mahkeme’nin verdiği kararın bir bölümünü okuyorum; ‘Somut ve geçerli olgulara dayanmadan, Anayasa ve kanunlarında geçen kimi kelimeleri tekrar etme ve genel ifadeler kullanmak suretiyle yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak demokratik bir devlet yönetimiyle bağdaşmaz. Demokratik yönetimlerinde kamu idaresinin öncelikli görevi kişi hak ve hürriyetlerinin kullanılmasının önündeki engelleri kaldırmak, bu hak ve hürriyetlerin en geniş şekliyle ve güvenli bir şekilde kullanılması için gerekli önlemleri almak olup, somut nedenlere dayanmayan ya da günlük yaşamda her zaman karşılaşılan trafik yoğunluğu, otellerin faaliyetlerinin devamının sağlanması, turizmin olumsuz etkilenmesi gibi gerekçelere dayandırarak bu hakları sınırlandıramazsınız. Yargıyı da, mahkemeyi de, hakimi de yürekten kutluyoruz. Anayasa’ya atıf yapıyor daha neylesin. Diyorlar ya; ’Anayasa, demokrasi, demokrasi, demokrasi’. Anayasa’nın 34’üncü maddesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili meşhur madde. ‘Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’, bitti daha ne desin. Üstelik bu Anayasa, darbeciler döneminde yürürlüğe giren bir anayasa. Halkın oylarıyla kabul edilmiş. Niye yasak getiriyorsunuz? Siz güvenliği alıp, vatandaşın can güvenliğini tehlikeye atan varsa yakalayın, sorgulayın, yargının önüne çıkarın. Var mı bir itirazımız. Hayır hiçbir itirazımız yok ama bayramı da bir bayram havası içerisinde bırakın işçiler kutlasınlar” ifadelerini kullandı.
“ONLARIN BİR ELİ YAĞDA BİR ELİ BALDA, TAŞERON İŞÇİLERİ İSE ‘AKŞAM EVE EKMEĞİ NASIL GÖTÜRECEĞİM’ ONUN DERDİNDE”
Taşeron işçilerin kadroya alınması konusuna değinen Kılıçdaroğlu, “2016’da işçilerin geldiği duruma bir bakalım. 1 milyonu aşkın taşeron işçisi kamuda çalışıyor. Hiçbir iş güvencesi yok bunların. Ömür boyu asgari ücrete mahkum. Göreve gidip gelmesi bir kişinin iki dudağına bağlı. Yarın sabah gelme dediği zaman işi bitmiş olur. Bu adam evli, çoluk çocuğu var, kimsenin ekmeğiyle oynanmaz bari bir iş güvencesi ver. Seçim meydanlarının tamamında bu sorunu dile getirdim. Taşeron işçisi kardeşlerime söz verdim. CHP iktidarında size kadro sözü veriyorum, siz de sendikalı, toplu sözleşmeli, kadro hakkına sahip olacaksınız dedim. Sonra bunlarda dediler ki bizde aynı hakları vereceğiz. İyi verin, bizde gelip sizi tebrik edelim. Şimdi nasıl vereceklerini bilmiyorlar. Çünkü onlar alın terinin, emeğin ne olduğunu bilmezler, bir taşeron işçisinin asgari ücretle çocuklarını hangi zor şartlar ile geçindirdiğini bilmezler. Onların bir eli yağda bir eli balda, taşeron işçileri ise ‘akşam eve ekmeği nasıl götüreceğim’ onun derdinde” şeklinde konuştu.
“SİZLERLE BERABER BÜTÜN MEYDANLARA İNECEĞİM”
“Kıdem tazminatlarına el atmak istiyorlar. Bunu da bir şekilde çözmek istiyorlar” diyen Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
“Kıdem tazminatı işçinin uzun mücadeleler sonucu elde ettiği bir haktır. Eğer bu hakkı ellerinden alırlarsa bütün işçi kardeşlerime sözüm var; sizlerle beraber bütün meydanlara ineceğim. Hangi şartlarda işçiler 1 Mayıs’ı kutluyor. İş kazası ölümlerinde Avrupa’da 1’inci ülkeyiz, dünyada da 3’üncü ülkeyiz. Ne eksiğimiz var, neden bizim işçilerimiz iş kazalarında ölüyor; yerin yüzlerce metre altında bu insanlar canlarını kaybediyor? Başka ülkelerde olmuyor da neden Türkiye’de oluyor? Bütün bu sorunları çözeceklerine bütün dertleri şu; 1 Mayıs’ı nasıl yasaklarım. Kardeşim sen 1 Mayıs’ı yasaklayamazsın, dünya nasıl kutluyorsa bizim işçilerimizde aynı özgür ortamda kutlayacaktır. Sivas Demir-Çelik’te işçiler haklarını alamadılar, kim onlara sahip çıkacak? Bu Ankara’daki beyler mi sahip çıkacak. O beylerin sahip çıkacağı yok. Onların böyle bir derdi de yok. Bütün işçilerin haklarına sahip çıkmak benim namus borcumdur, onlara sahip çıkacağım.”
“İŞÇİNİN BEDEL ÖDEDİĞİ BİR YERDE MİLLETVEKİLİ NEDEN BEDEL ÖDEMESİN”
Ekonomik Sosyal Konsey’in 3 ayda bir toplanması gerektiğini ancak 7 yıldır toplanmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Bir sürü kanun geliyor Meclis’e işçilerle ilgili. Normalde bu kanunların tasarıya geçmeden önce ekonomik Sosyal Konsey’de görüşülmesi lazım. Ekonomik Sosyal Konsey anayasal bir kurum. Anayasa’nın düzenlemesi yapılmış, 3 ayda bir Başbakan’ın başkanlığında toplanır diyor. İşçi kardeşlerime sesleniyorum, sendika liderlerine sesleniyorum 3 ayda bir toplanması gereken Ekonomik Sosyal Konsey en son 5 Şubat 2009’da toplandı. 7 yıldır toplanmıyor. Hangi sorunu çözecekler, hangi sosyal sorunu çözecekler? Anayasa’ya kendileri uymuyorlar, Anayasa’yı kendileri ihlal ediyorlar. İşçinin, emeklinin, köylünün haklarına sahip çıkmıyorlar. ‘Biz kanunu yazarız, nasıl olsa çoğunluğumuz var istediğimizi yaparız’. Kardeşim sen istediğini yapamazsın, çünkü unutma karşında Cumhuriyet Halk Partisi var. Mücadeleyse mücadele, sonuna kadar gideceğiz. Bedel ödemek varsa bedel ödemekten çekinmeyeceğiz. İşçinin bedel ödediği bir yerde milletvekili neden bedel ödemesin. Ödeyeceğiz” diye konuştu.
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılmak istenmesiyle ilgili olarak Kılıçdaroğlu, “Daha 1 Mayıs kutlaması için harekete geçilmedi ama 1 Mayıs Taksim’de kutlanmak isteniyor. Şimdiden bir yasak, bir sürü laflar, bir sürü haberler çıkmaya başladı. İlk kez 1923 yılında resmi olarak 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Dönem değişti askeri dönem geldi, diktatörlükler geldi 1 Mayıs’ı yasakladılar ama daha sonra 22 Nisan 2009’da parlamento 1 Mayıs’ı emek bayramı olarak, işçi bayramı olarak kabul etti. Bütün dünyada 1 Mayıs kutlanıyor. Amerika’da da kutlanıyor, Japonya’da da kutlanıyor, Avustralya’da da kutlanıyor, Rusya’da da kutlanıyor. Eğer bir kesim emek harcıyorsa, alın teri döküyorsa, işçiler haklarını almak istiyorlarsa, o günü kendi bayramı olarak görmek istiyorlarsa, bir demokraside olması gereken onların önünü açmaktır. İşçilerimiz diyorlar ki Taksim’de kutlamak istiyoruz. Taksim’in de onlar için ayrı bir önemi var. Türk siyasi tarihi açısından da Taksim’in ayrı bir önemi var. 1 Mayıs 1977’de 34 yurttaşımız orada hayatını kaybetti. Ne zaman? 1 Mayıs Bayramı’nda kaybetti. Bu meydanın bizim için ayrı bir önemi var. 34 canımız burada gitti. Biz hem burada bir bayram havası içerisinde 1 Mayıs’ı kutlamak istiyoruz, aynı zamanda 34 vatandaşımızı da yad etmek istiyoruz. Orada bir heykel var, oraya çiçek koymak istiyoruz, onları anmak istiyoruz. Bundan daha doğal ne olabilir. Hayır diyorlar yasak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var diyor ki; ‘Yasaklayamazsınız bu doğru değil ama biz yasak getirdik. 2013, 2014, 2015’te mahkeme kararı var yasaklayamazsınız’ diyorlar. ‘Hayır biz mahkeme kararlarını tanımayız’ diyorlar. Ben size 2015’te 21. Asliye Ceza Mahkeme’nin verdiği kararın bir bölümünü okuyorum; ‘Somut ve geçerli olgulara dayanmadan, Anayasa ve kanunlarında geçen kimi kelimeleri tekrar etme ve genel ifadeler kullanmak suretiyle yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak demokratik bir devlet yönetimiyle bağdaşmaz. Demokratik yönetimlerinde kamu idaresinin öncelikli görevi kişi hak ve hürriyetlerinin kullanılmasının önündeki engelleri kaldırmak, bu hak ve hürriyetlerin en geniş şekliyle ve güvenli bir şekilde kullanılması için gerekli önlemleri almak olup, somut nedenlere dayanmayan ya da günlük yaşamda her zaman karşılaşılan trafik yoğunluğu, otellerin faaliyetlerinin devamının sağlanması, turizmin olumsuz etkilenmesi gibi gerekçelere dayandırarak bu hakları sınırlandıramazsınız. Yargıyı da, mahkemeyi de, hakimi de yürekten kutluyoruz. Anayasa’ya atıf yapıyor daha neylesin. Diyorlar ya; ’Anayasa, demokrasi, demokrasi, demokrasi’. Anayasa’nın 34’üncü maddesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili meşhur madde. ‘Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’, bitti daha ne desin. Üstelik bu Anayasa, darbeciler döneminde yürürlüğe giren bir anayasa. Halkın oylarıyla kabul edilmiş. Niye yasak getiriyorsunuz? Siz güvenliği alıp, vatandaşın can güvenliğini tehlikeye atan varsa yakalayın, sorgulayın, yargının önüne çıkarın. Var mı bir itirazımız. Hayır hiçbir itirazımız yok ama bayramı da bir bayram havası içerisinde bırakın işçiler kutlasınlar” ifadelerini kullandı.
“ONLARIN BİR ELİ YAĞDA BİR ELİ BALDA, TAŞERON İŞÇİLERİ İSE ‘AKŞAM EVE EKMEĞİ NASIL GÖTÜRECEĞİM’ ONUN DERDİNDE”
Taşeron işçilerin kadroya alınması konusuna değinen Kılıçdaroğlu, “2016’da işçilerin geldiği duruma bir bakalım. 1 milyonu aşkın taşeron işçisi kamuda çalışıyor. Hiçbir iş güvencesi yok bunların. Ömür boyu asgari ücrete mahkum. Göreve gidip gelmesi bir kişinin iki dudağına bağlı. Yarın sabah gelme dediği zaman işi bitmiş olur. Bu adam evli, çoluk çocuğu var, kimsenin ekmeğiyle oynanmaz bari bir iş güvencesi ver. Seçim meydanlarının tamamında bu sorunu dile getirdim. Taşeron işçisi kardeşlerime söz verdim. CHP iktidarında size kadro sözü veriyorum, siz de sendikalı, toplu sözleşmeli, kadro hakkına sahip olacaksınız dedim. Sonra bunlarda dediler ki bizde aynı hakları vereceğiz. İyi verin, bizde gelip sizi tebrik edelim. Şimdi nasıl vereceklerini bilmiyorlar. Çünkü onlar alın terinin, emeğin ne olduğunu bilmezler, bir taşeron işçisinin asgari ücretle çocuklarını hangi zor şartlar ile geçindirdiğini bilmezler. Onların bir eli yağda bir eli balda, taşeron işçileri ise ‘akşam eve ekmeği nasıl götüreceğim’ onun derdinde” şeklinde konuştu.
“SİZLERLE BERABER BÜTÜN MEYDANLARA İNECEĞİM”
“Kıdem tazminatlarına el atmak istiyorlar. Bunu da bir şekilde çözmek istiyorlar” diyen Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
“Kıdem tazminatı işçinin uzun mücadeleler sonucu elde ettiği bir haktır. Eğer bu hakkı ellerinden alırlarsa bütün işçi kardeşlerime sözüm var; sizlerle beraber bütün meydanlara ineceğim. Hangi şartlarda işçiler 1 Mayıs’ı kutluyor. İş kazası ölümlerinde Avrupa’da 1’inci ülkeyiz, dünyada da 3’üncü ülkeyiz. Ne eksiğimiz var, neden bizim işçilerimiz iş kazalarında ölüyor; yerin yüzlerce metre altında bu insanlar canlarını kaybediyor? Başka ülkelerde olmuyor da neden Türkiye’de oluyor? Bütün bu sorunları çözeceklerine bütün dertleri şu; 1 Mayıs’ı nasıl yasaklarım. Kardeşim sen 1 Mayıs’ı yasaklayamazsın, dünya nasıl kutluyorsa bizim işçilerimizde aynı özgür ortamda kutlayacaktır. Sivas Demir-Çelik’te işçiler haklarını alamadılar, kim onlara sahip çıkacak? Bu Ankara’daki beyler mi sahip çıkacak. O beylerin sahip çıkacağı yok. Onların böyle bir derdi de yok. Bütün işçilerin haklarına sahip çıkmak benim namus borcumdur, onlara sahip çıkacağım.”
“İŞÇİNİN BEDEL ÖDEDİĞİ BİR YERDE MİLLETVEKİLİ NEDEN BEDEL ÖDEMESİN”
Ekonomik Sosyal Konsey’in 3 ayda bir toplanması gerektiğini ancak 7 yıldır toplanmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Bir sürü kanun geliyor Meclis’e işçilerle ilgili. Normalde bu kanunların tasarıya geçmeden önce ekonomik Sosyal Konsey’de görüşülmesi lazım. Ekonomik Sosyal Konsey anayasal bir kurum. Anayasa’nın düzenlemesi yapılmış, 3 ayda bir Başbakan’ın başkanlığında toplanır diyor. İşçi kardeşlerime sesleniyorum, sendika liderlerine sesleniyorum 3 ayda bir toplanması gereken Ekonomik Sosyal Konsey en son 5 Şubat 2009’da toplandı. 7 yıldır toplanmıyor. Hangi sorunu çözecekler, hangi sosyal sorunu çözecekler? Anayasa’ya kendileri uymuyorlar, Anayasa’yı kendileri ihlal ediyorlar. İşçinin, emeklinin, köylünün haklarına sahip çıkmıyorlar. ‘Biz kanunu yazarız, nasıl olsa çoğunluğumuz var istediğimizi yaparız’. Kardeşim sen istediğini yapamazsın, çünkü unutma karşında Cumhuriyet Halk Partisi var. Mücadeleyse mücadele, sonuna kadar gideceğiz. Bedel ödemek varsa bedel ödemekten çekinmeyeceğiz. İşçinin bedel ödediği bir yerde milletvekili neden bedel ödemesin. Ödeyeceğiz” diye konuştu.
(İHA)