CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hırsızların önüne yattılar mı yatmadılar mı? Biliyorum yine kıyameti koparacaklar, Kılıçdaroğlu bunu niye söyledi. Kim hırsızın önüne yatarsa karşısında beni bulur. Benim vicdanım rahat” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. “Şehitlerin, gazilerin hesabını bu iktidar verecek. Şehirler silah deposu haline getirilirken, ‘Aman sakın dokunmayın’ diyenler bunun hesabını verecek” diyen Kılıçdaroğlu, “Kamyonda kalaşnikof silahlar Nusaybin’de dağıtılırken seyrediyorlar. Her gün şehidimiz geliyor, sorulmayacak mı bunun hesabı. Vatandaşlar Kilis’te her gün onlarda diken üstündeler; acaba bomba nerede patlayacak diye. Bu memleketi bu hale kim getirdi Allah aşkına. Sabah akşam CHP’yi suçluyorlar, insaf denen bir şey var ya, insanda biraz vicdan olur vicdan. İktidarda sizsiniz kardeşim, bütün belalardan kendinizi sıyırıyorsunuz. Ne kadar sorumluluğunuz varsa, sorumluluğu alıp bir başka yere götürüyorsunuz. Şehitlerimiz geliyor, sorumlusu PKK. Sen nesin kardeşim. Sen Türkiye Cumhuriyeti Devletini onunla meşru hale getirmedin mi, aynı masaya oturmadın mı? 14 yıldır bu ülkeyi kim bu hale getirdi sorsunlar vicdanlarına” ifadelerini kullandı.
“KURUMLARDA GÖRÜLEN YETERSİZLİKLER, BÜYÜK ORANDA YÜRÜTME ORGANIN ŞEFFAFLIK SİSTEMİ ÜZERİNE DÜŞEN KOYU GÖLGESİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR”
İşsizlik sorunu konusunda iktidara eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“İktidara emin olun gittiğim her yerde ceplerim dolu, iş istiyorlar. İktidara gidin, ‘iş yok, nasıl bulacağız biz işi. Gencecik çocuklar, üniversiteyi bitirmiş çocuklar taşeron işçi olmaya razı, asgari ücretle bir yerde çalışayım diyor en azından, evime ekmek götüreyim, babamın eline muhtaç olmayayım. Bu Ankara’daki beylerin çocukları bir elleri yağda bir elleri balda. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti için hayırlı sonuçlar değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin soyulduğunu artık herkes biliyor. Geçen hafta Uluslararası Şeffaflar Derneği Türkiye analizi yayınladı. Yolsuzluk araştırması yaptılar. Yolsuzlukla etkin mücadele yapılıyorsa kurumların en az 60 puan almaları lazım. 60’ın altındaysa demek ki o ülkede kurumlar yolsuzlukla mücadele etmiyorlar. Türkiye’de en düşük puan olan 60’ın üstünde hiçbir kurum yok. Meclis, 100 üzerinden 42 puan almış. Dosyayı kapatan Meclis 42 puan iyi almış. Savcılar, iktidarın emrinde olan savcılar 100 üzerinden 40 almış. Yargı 100 üzerinden 39, AKP hükümeti 100 üzerinden 33, basın, 100 üzerinde 26. Raporda Türkiye’nin bu hale nasıl geldiği de anlatılıyor. Beş madde halinde Türkiye’nin neden bu tabloyu dünyaya gösterdiğini açıklıyor. Tüm sistemi etkileyen başlıca sorunların biri kuvvetler ayrılığı ilkesine uyulmaması yani yasama, yürütme ve yargının görevini yapmaması. Eğer kuvvetler ayrılığı ilkesi olsaydı böyle bir tablo çıkmazdı. İkinci olarak yürütme organının yani hükümetin, Anayasal sınırlara saygı göstererek, yetkilerini bu sınırlar içerisinde kullanması gerekmektedir. Hükümet yetkilerini Anayasal sınırlar içerisinde kullanmıyor. Yürütme organının yani hükümetin, yasama, medya, kamu denetçileri gibi kurumlar üzerindeki nüfusu ülkedeki denge ve denetleme mekanizmalarının devlet işi olmasına yol açmaktadır. Ülkede denge kalmadı. Yürütme organı, hem yasama hem de yargı organını baskı altına alıyor ve bu iki kurum görevini yapamaz haldedir. Gücün yürütme organında merkezileşmesi, yani hükümetin bütün bu gücü elinde tutması, medya, sivil toplum gibi sivil aktörlerin yolsuzlukla mücadelesini zayıflatmaktadır. Kimse korkudan yolsuzluk var diyemiyor. Kurumlarda görülen yetersizlikler, büyük oranda yürütme organın şeffaflık sistemi üzerine düşen koyu gölgesinden kaynaklanmaktadır. Uluslararası bir kuruluş, Türkiye’yi böyle görüyor. Eğer yolsuzluklarla, hırsızlıklarla mücadele edilseydi böyle bir tablo ortaya çıkmazdı.”
“SİYASİ AHLAK YASANI ÇIKMALI, SİYASET KİRLİLİKTEN ARINMALI”
Dokunulmazlıklar konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlık söz konusu olduğunda, yolsuzluk yapan bakanlarla ilgili bunlara dokunmayın. Hiçbir sorun yok diyor. Ya yolsuzluk yaptı. Olsun diyor, o bizdendir yapabilir diyor. 4 Bakanın dosyasını böyle kapadılar. Bütün dünya bunu biliyor, bizde biliyoruz, Mısır’daki sağır sultanda biliyor ama hesabını soramıyor çünkü parlamento hükümetin emrini almış durumda. Medya mı diyorsunuz; eğer hükümetten yanaysanız bütün kamu bankalarını ilanları gelir. Her türlü reklam gelirlerini elde edebilirsiniz. Değilseniz, her türlü ceza ve baskı üzerinizde olur. Bunu dünya biliyor mu? Elbette biliyor. Yargı mı diyorsunuz; ne diyor AKP’li milletvekili ‘Başkanlık sitemine ne gerek var’ diyor, ‘Yasama, yürütme ve hükümet bizim elimizde, biz zaten istediğimizi yapıyoruz. O zaman neden bunlar bu kadar itiraz ediyorlar. Bir gerçeğin bu kadar net ifade dildiği ilk kez Türkiye’de uygulandı. Ben yasama ve yargı organını kendi emrimde tutuyorum dolayısıyla bana hiçbir güç dokunamaz. Böyle bir tablo ortaya çıkınca ahlaki erozyon da doğal olarak ortaya çıkıyor. Ahlaki yozlaşma hiç bu kadar yüksek düzeye çıkmamıştı. İlk kez 14 yıl din üzerinden siyaset yapan bir iktidar döneminde ahlaki yozlaşma yüzde 100 artmıştır. Yapanın yanına kar kalıyor ama milletime sözüm söz, siz kul hakkı yiyenlerden hesap sormak istiyorsanız tek bir adresiniz vardır; CHP. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum kul hakkı yiyenden hesap sorun diyorsanız, bu İslamiyet’ten en büyük günahtır diyorsanız, bu günahın gereğinin yerine getirilmesini istiyorsanız, gelin CHP’ye bu düzeni kökten değiştirelim. Ahlak çok önemli bir kavram. Ahlakın olmadığı hiçbir toplum yoktur 21. Yüzyılın dünyasında. Eğer siz ahlakı yozlaştırırsanız ülkeyi yozlaştırırsınız sonunu getirirsiniz bu ülkenin. Ahlak kavram olarak pek çok kültürden beslenir. 21. Yüzyılın dünyasında bütün mesleklerin neredeyse ahlaki kuralları vardır. Hangi alanda ahlaki kural yok; sadece siyasette. Siyasette ahlaki kurallar yok. O nedenle her fırsatta söylüyorum, siyasi ahlak yasanı çıkmalı, siyaset kirlilikten arınmalı. Bu olursa Türkiye kurtulur. Ahlak bütün inançların, dinlerin ortak temelidir. Ahlak inançları düzeltir, insanı yüceltir, görkemli kılar” değerlendirmelerinde bulundu.
“KİM HIRSIZIN ÖNÜNE YATARSA KARŞISINDA BENİ BULUR”
“İslamiyet’te de ahlak çok önemli. Kime nasıl davranıldığını anlatan bir örnek anlatacağım” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Kime nasıl davranıldığını açıklayan bir örnek. Mekke’nin ileri gelenlerinden bir kadın hırsızlık yapar, yakalanır. Kadın ileri gelen ailelerden olduğu için birisini araya koyuyorlar, gidin sevgili Peygamberimize söyleyin bu kadını affetsin. Götüren kişi Usame bin Zeyd; Sevgili peygamberimizin cenazesini yıkayan bir kişi. Seni sevgili peygamberimiz kırmaz, git ailenin affedilmesini iste ve Usame gider sevgili Peygamberimize ricada bulunu; bu kadını affet. Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun İslam Ansiklopedisi bölümünde bu olayla ilgili cümlelerini aynen okuyorum: Sevgili Peygamberimiz Usame’ye bu talebi üzerine öfkelenir. Geçmiş ümmetlerin helak olmasının başlıca sebeplerinden birinin cezaların sadece fakir ve zayıf kimselere tatbik edilip, zengin ve güçlülerin affedilmesi olduğunu söyler. Peygamberimiz, ‘Allah’a yemin ederim ki eğer hırsızlık yapan Muhammed’in kızı Fatma olsaydı onun da elini keserdim’ diyerek cezayı uyguluyor. İşte erdem budur, işte ahlak budur, işte güzellik budur. İşte adamına göre muamele budur. Bunlar sabah akşam din üzerinden siyaset yapıyorlar değil mi? Allah peygamber diyorlar değil mi? Din iman diyorlar değil mi? Kendi hırsızlarını korudular mı korumadılar mı? Hırsızların altına yattılar mı yatmadılar mı? Biliyorum yine kıyameti koparacaklar, Kılıçdaroğlu bunu niye söyledi. Kim hırsızın önüne yatarsa karşısında beni bulur. Benim vicdanım rahat. Sevgili Peygamberimizin güzel bir sözü vardır; ‘Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’ der. Ahlak bu kadar önemli. Ahlaka bu kadar değer veriyoruz biz. Toplumda her kesimin ahlaklı olmasını istiyoruz. Ahlaki kuralların yüceltilmesini istiyoruz. Adamına göre muamele değil, eşit muamele istiyoruz.”
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. “Şehitlerin, gazilerin hesabını bu iktidar verecek. Şehirler silah deposu haline getirilirken, ‘Aman sakın dokunmayın’ diyenler bunun hesabını verecek” diyen Kılıçdaroğlu, “Kamyonda kalaşnikof silahlar Nusaybin’de dağıtılırken seyrediyorlar. Her gün şehidimiz geliyor, sorulmayacak mı bunun hesabı. Vatandaşlar Kilis’te her gün onlarda diken üstündeler; acaba bomba nerede patlayacak diye. Bu memleketi bu hale kim getirdi Allah aşkına. Sabah akşam CHP’yi suçluyorlar, insaf denen bir şey var ya, insanda biraz vicdan olur vicdan. İktidarda sizsiniz kardeşim, bütün belalardan kendinizi sıyırıyorsunuz. Ne kadar sorumluluğunuz varsa, sorumluluğu alıp bir başka yere götürüyorsunuz. Şehitlerimiz geliyor, sorumlusu PKK. Sen nesin kardeşim. Sen Türkiye Cumhuriyeti Devletini onunla meşru hale getirmedin mi, aynı masaya oturmadın mı? 14 yıldır bu ülkeyi kim bu hale getirdi sorsunlar vicdanlarına” ifadelerini kullandı.
“KURUMLARDA GÖRÜLEN YETERSİZLİKLER, BÜYÜK ORANDA YÜRÜTME ORGANIN ŞEFFAFLIK SİSTEMİ ÜZERİNE DÜŞEN KOYU GÖLGESİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR”
İşsizlik sorunu konusunda iktidara eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“İktidara emin olun gittiğim her yerde ceplerim dolu, iş istiyorlar. İktidara gidin, ‘iş yok, nasıl bulacağız biz işi. Gencecik çocuklar, üniversiteyi bitirmiş çocuklar taşeron işçi olmaya razı, asgari ücretle bir yerde çalışayım diyor en azından, evime ekmek götüreyim, babamın eline muhtaç olmayayım. Bu Ankara’daki beylerin çocukları bir elleri yağda bir elleri balda. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti için hayırlı sonuçlar değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin soyulduğunu artık herkes biliyor. Geçen hafta Uluslararası Şeffaflar Derneği Türkiye analizi yayınladı. Yolsuzluk araştırması yaptılar. Yolsuzlukla etkin mücadele yapılıyorsa kurumların en az 60 puan almaları lazım. 60’ın altındaysa demek ki o ülkede kurumlar yolsuzlukla mücadele etmiyorlar. Türkiye’de en düşük puan olan 60’ın üstünde hiçbir kurum yok. Meclis, 100 üzerinden 42 puan almış. Dosyayı kapatan Meclis 42 puan iyi almış. Savcılar, iktidarın emrinde olan savcılar 100 üzerinden 40 almış. Yargı 100 üzerinden 39, AKP hükümeti 100 üzerinden 33, basın, 100 üzerinde 26. Raporda Türkiye’nin bu hale nasıl geldiği de anlatılıyor. Beş madde halinde Türkiye’nin neden bu tabloyu dünyaya gösterdiğini açıklıyor. Tüm sistemi etkileyen başlıca sorunların biri kuvvetler ayrılığı ilkesine uyulmaması yani yasama, yürütme ve yargının görevini yapmaması. Eğer kuvvetler ayrılığı ilkesi olsaydı böyle bir tablo çıkmazdı. İkinci olarak yürütme organının yani hükümetin, Anayasal sınırlara saygı göstererek, yetkilerini bu sınırlar içerisinde kullanması gerekmektedir. Hükümet yetkilerini Anayasal sınırlar içerisinde kullanmıyor. Yürütme organının yani hükümetin, yasama, medya, kamu denetçileri gibi kurumlar üzerindeki nüfusu ülkedeki denge ve denetleme mekanizmalarının devlet işi olmasına yol açmaktadır. Ülkede denge kalmadı. Yürütme organı, hem yasama hem de yargı organını baskı altına alıyor ve bu iki kurum görevini yapamaz haldedir. Gücün yürütme organında merkezileşmesi, yani hükümetin bütün bu gücü elinde tutması, medya, sivil toplum gibi sivil aktörlerin yolsuzlukla mücadelesini zayıflatmaktadır. Kimse korkudan yolsuzluk var diyemiyor. Kurumlarda görülen yetersizlikler, büyük oranda yürütme organın şeffaflık sistemi üzerine düşen koyu gölgesinden kaynaklanmaktadır. Uluslararası bir kuruluş, Türkiye’yi böyle görüyor. Eğer yolsuzluklarla, hırsızlıklarla mücadele edilseydi böyle bir tablo ortaya çıkmazdı.”
“SİYASİ AHLAK YASANI ÇIKMALI, SİYASET KİRLİLİKTEN ARINMALI”
Dokunulmazlıklar konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlık söz konusu olduğunda, yolsuzluk yapan bakanlarla ilgili bunlara dokunmayın. Hiçbir sorun yok diyor. Ya yolsuzluk yaptı. Olsun diyor, o bizdendir yapabilir diyor. 4 Bakanın dosyasını böyle kapadılar. Bütün dünya bunu biliyor, bizde biliyoruz, Mısır’daki sağır sultanda biliyor ama hesabını soramıyor çünkü parlamento hükümetin emrini almış durumda. Medya mı diyorsunuz; eğer hükümetten yanaysanız bütün kamu bankalarını ilanları gelir. Her türlü reklam gelirlerini elde edebilirsiniz. Değilseniz, her türlü ceza ve baskı üzerinizde olur. Bunu dünya biliyor mu? Elbette biliyor. Yargı mı diyorsunuz; ne diyor AKP’li milletvekili ‘Başkanlık sitemine ne gerek var’ diyor, ‘Yasama, yürütme ve hükümet bizim elimizde, biz zaten istediğimizi yapıyoruz. O zaman neden bunlar bu kadar itiraz ediyorlar. Bir gerçeğin bu kadar net ifade dildiği ilk kez Türkiye’de uygulandı. Ben yasama ve yargı organını kendi emrimde tutuyorum dolayısıyla bana hiçbir güç dokunamaz. Böyle bir tablo ortaya çıkınca ahlaki erozyon da doğal olarak ortaya çıkıyor. Ahlaki yozlaşma hiç bu kadar yüksek düzeye çıkmamıştı. İlk kez 14 yıl din üzerinden siyaset yapan bir iktidar döneminde ahlaki yozlaşma yüzde 100 artmıştır. Yapanın yanına kar kalıyor ama milletime sözüm söz, siz kul hakkı yiyenlerden hesap sormak istiyorsanız tek bir adresiniz vardır; CHP. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum kul hakkı yiyenden hesap sorun diyorsanız, bu İslamiyet’ten en büyük günahtır diyorsanız, bu günahın gereğinin yerine getirilmesini istiyorsanız, gelin CHP’ye bu düzeni kökten değiştirelim. Ahlak çok önemli bir kavram. Ahlakın olmadığı hiçbir toplum yoktur 21. Yüzyılın dünyasında. Eğer siz ahlakı yozlaştırırsanız ülkeyi yozlaştırırsınız sonunu getirirsiniz bu ülkenin. Ahlak kavram olarak pek çok kültürden beslenir. 21. Yüzyılın dünyasında bütün mesleklerin neredeyse ahlaki kuralları vardır. Hangi alanda ahlaki kural yok; sadece siyasette. Siyasette ahlaki kurallar yok. O nedenle her fırsatta söylüyorum, siyasi ahlak yasanı çıkmalı, siyaset kirlilikten arınmalı. Bu olursa Türkiye kurtulur. Ahlak bütün inançların, dinlerin ortak temelidir. Ahlak inançları düzeltir, insanı yüceltir, görkemli kılar” değerlendirmelerinde bulundu.
“KİM HIRSIZIN ÖNÜNE YATARSA KARŞISINDA BENİ BULUR”
“İslamiyet’te de ahlak çok önemli. Kime nasıl davranıldığını anlatan bir örnek anlatacağım” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Kime nasıl davranıldığını açıklayan bir örnek. Mekke’nin ileri gelenlerinden bir kadın hırsızlık yapar, yakalanır. Kadın ileri gelen ailelerden olduğu için birisini araya koyuyorlar, gidin sevgili Peygamberimize söyleyin bu kadını affetsin. Götüren kişi Usame bin Zeyd; Sevgili peygamberimizin cenazesini yıkayan bir kişi. Seni sevgili peygamberimiz kırmaz, git ailenin affedilmesini iste ve Usame gider sevgili Peygamberimize ricada bulunu; bu kadını affet. Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun İslam Ansiklopedisi bölümünde bu olayla ilgili cümlelerini aynen okuyorum: Sevgili Peygamberimiz Usame’ye bu talebi üzerine öfkelenir. Geçmiş ümmetlerin helak olmasının başlıca sebeplerinden birinin cezaların sadece fakir ve zayıf kimselere tatbik edilip, zengin ve güçlülerin affedilmesi olduğunu söyler. Peygamberimiz, ‘Allah’a yemin ederim ki eğer hırsızlık yapan Muhammed’in kızı Fatma olsaydı onun da elini keserdim’ diyerek cezayı uyguluyor. İşte erdem budur, işte ahlak budur, işte güzellik budur. İşte adamına göre muamele budur. Bunlar sabah akşam din üzerinden siyaset yapıyorlar değil mi? Allah peygamber diyorlar değil mi? Din iman diyorlar değil mi? Kendi hırsızlarını korudular mı korumadılar mı? Hırsızların altına yattılar mı yatmadılar mı? Biliyorum yine kıyameti koparacaklar, Kılıçdaroğlu bunu niye söyledi. Kim hırsızın önüne yatarsa karşısında beni bulur. Benim vicdanım rahat. Sevgili Peygamberimizin güzel bir sözü vardır; ‘Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’ der. Ahlak bu kadar önemli. Ahlaka bu kadar değer veriyoruz biz. Toplumda her kesimin ahlaklı olmasını istiyoruz. Ahlaki kuralların yüceltilmesini istiyoruz. Adamına göre muamele değil, eşit muamele istiyoruz.”
(İHA)