Ekonomi

"Kıdem tazminatı hakkının..."

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Bütün işçilerimizin kıdem tazminatı hakkının garanti altına alınması lazım. Ben bu konuyu bu çerçeveden görüyorum" dedi.Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "2016-2018 Orta Vadeli Programı"...

"Kıdem tazminatı hakkının..."
11-01-2016 18:05
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Bütün işçilerimizin kıdem tazminatı hakkının garanti altına alınması lazım. Ben bu konuyu bu çerçeveden görüyorum" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "2016-2018 Orta Vadeli Programı" açıkladı. Toplantıya, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın yanı sıra kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticileri de katıldı. Şimşek, "Küresel büyüme kriz öncesi seviyelerin oldukça altında toparlanma yavaş olacaktır. Küresel büyümeye katkıya baktığımız zaman gelişmekte olan ülkelerin katkısı güçlü olmakla birlikte yavaşlamaktadır. 2002-2007 dönemine baktığımız zaman önümüzde 4.7’lik büyümenin 3.3 puanı gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanıyordu. Bu da yaklaşık yüzde 70’ine tekabül ediyor" diye konuştu.
"Önümüzdeki dönemde Avro bölgesinde büyümenin toparlanmasını bekliyoruz" ifadesini kullanan Şimşek, "Bunda 3 faktör etkileyici olacaktır. Bir tanesi Avro’daki değer kaybı. Bir diğeri petrol fiyatlarındaki düşüş ama en önemlisi Avrupa Merkez Bankası’nın genişleyici para politikasıdır. Bu da Türkiye için olumlu bir haber. Çünkü AB Türkiye’nin en büyük ticaret ortağıdır. Önümüzdeki dönemde muhtemelen Avrupa’daki toparlanmayla birlikte işsizlik rakamlarında bir iyileşme öngörülebilir. Küresel anlamda enflasyon düşük seyretmektedir" dedi.

"DÜŞÜK EMTİA FİYATLARI BİZİM İÇİN BİR AVANTAJDIR"
Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi etkileyecek küresel ekonomik gündem hakkında ise Şimşek, şunları kaydetti:
"Gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama çok önemli bir husustur. Çünkü yavaşlamayla risk iştahı azalmaktadır. Düşük emtia fiyatları bizim için bir avantajdır. Fakat emtia ihraç eden ülkelerdeki talep düşüklüğü bizi dolaylı olarak etkilemektedir. Gelişmiş ülke para politikaları arasında bir ayrışma söz konusudur. Amerika’da bir faiz artışı sürecinin başındayız fakat Japonya’da Avrupa’da henüz parasal genişleme devam ediyor. Orada faiz artışından bahsetmek için çok erken. Senkronize bir faiz artışının olmaması olumlu bir gelişme. Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında ciddi bir yavaşlama var. Bu da bütün ülkeleri etkilemektedir. Jeopolitik gerginlikler ve siyasi belirsizlikler Türkiye’de bir siyasi belirsizlik yok ama bölgemizdeki jeopolitik gerginlikler etkili olmaktadır. 2016-2018 döneminde küresel ticaret hacminin yüzde 4.4 düzeye çıkması beklenmektedir. Petrol fiyatlarındaki düşüş çok önem arz etmektedir. OPEC’in bu konuda herhangi bir arz kısıntısına gitmemesi etkisiyle ciddi bir arz fazlası oluşmuş, fiyatları ciddi bir şekilde aşağı çekmiştir. Emtia fiyatlarında da ciddi bir gerileme söz konusu. Emtia fiyatlarındaki bu gerileme 2014 yılının ikinci yarısından itibaren de hızlanmıştır. Bunda Çin ekonomisindeki zayıflama en belirleyici faktördür. Çünkü genel anlamda küresel ekonomide bir yavaşlama söz konusu. Ama geçtiğimiz 10 yıllık dönemde Çin’deki yüksek büyüme, yüksek emtia talebi emtia fiyatlarında süper bir dönemi ortaya çıkarmıştır."

"OVP’DE ENFLASYONUN TEKRAR 5-7 ARALIĞINA VE YÜZDE 5’E DOĞRU DÜŞÜRÜLMESİNE YÖNELİK ÇOK CİDDİ ÇABA İÇERİSİNE GİRECEĞİZ"
OVP’nin amaçlarının istikrarlı kapsayıcı niteliğiyle büyümeyi arttırmak olduğunu bildiren Şimşek, "Enflasyonu düşürmek bizim için çok öncelikli bir alandır. Enflasyon geçen sene Türk Lirasındaki değer kaybı ve gıda fiyatlarındaki nispeten yüksek artışlar nedeniyle hedefin oldukça üzerinde gerçekleşmiştir. Biz bunu ciddiye alıyoruz. OVP’de enflasyonun tekrar 5-7 aralığına ve yüzde 5’e doğru düşürülmesine yönelik çok ciddi çaba içerisine gireceğiz. Enflasyonu aşağı çekecek, verimliliği yukarı çıkartacak işin yapısal kısmına odaklanacağız. Mali disiplinin kalitesini artırmak ve kamu maliyesini daha da güçlendirmek en temel amaçlardan bir tanesidir" ifadelerin kullandı.

"BÜYÜME 2016 YILINDA YÜZDE 4.5’E ULAŞACAK"
Fed’in faiz artırımlarının tedrici olacağını belirten Şimşek, "Fed’in atacağı adımların Türkiye ekonomisine yansımalarının o anlamda sınırlı kalabileceğini öngörüyoruz. Büyümenin finansmanında yurtiçi tasarruflar ön plana çıkacak. 2014 yılında Türkiye yüzde 2.9 büyüdü. 2015 yılında biz büyümenin yüzde 4 olacağını öngörüyoruz. Büyüme 2016 yılında yüzde 4.5’e ulaşacak. 2016 yılında yüzde 4.5’lik büyümeye nasıl ulaşacağız? Her şeyden önce siyasi belirsizlik azalmıştır. Gelirler politikasıyla yurtiçi talepte bir canlanma olacaktır. Dış talepte AB ayağında bir iyileşme öngörüyoruz. 2017 ve 2018 yıllarına baktığımız zaman yüzde 5’lik bir büyüme hedefimiz bulunmaktadır. Orta vadeli dönemde büyümeyi destekleyecek unsurlar üretken alanlara yönelik yatırımlar. Hem kamu ayağında hem özel sektör ayağında yatırımlarda toparlanma bekliyoruz. Yurtiçi tasarruflar bir yükseliş trendinde, bunun devam edeceğini öngörüyoruz. Yüzde 5’lik büyümeye yatırımlar ve verimlilik artışı üzerinden ulaşmayı hedefliyoruz" açıklamasında bulundu.
Cari işlemler açıkla ilgili ise Şimşek, "Cari açığın 2018 yılında yüzde 3,5’lik gibi daha sürdürülebilir düzeye ulaşacağını öngörüyoruz. 2014 yılında yüzde 15 olan yurtiçi tasarruf oranının 2018 yılında yüzde 18 civarına ulaşacağını öngörüyoruz" şeklinde konuştu.
İşsizlik oranının yüksek seyrettiğini söyleyen Bakan Şimşek ,"Önümüzdeki dönemde işsizliğin azalma eğilimine gireceğini öngörüyoruz. 2015 yılında yüzde 10,2’ye ulaşacağını öngördüğümüz işsizlik oranı dönem sonunda yüzde 9,6’ya düşecektir" değerlendirmesinde bulundu.

ENFLASYON HEDEFİ YÜZDE 7,5
Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Enflasyon 2015 yılında yüzde 8.8’e çıkmıştır. Bunda TL’deki değer kaybı ve gıda fiyatlarının etkisi de söz konusudur. Önümüzdeki dönemde enflasyonun yüzde 5’e doğru inmesi için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Gıda fiyatlarında artışın sebepleri incelenmiştir. Bu konuda ne tür tedbir gerekiyorsa bu alınacaktır. Biz önümüzdeki sene enflasyonun yüzde 7,5’e doğru gerilemesinde piyasalarda göreceli bir istikrarın bu anlamda da küresel fon çıkışının geçen sene kadar olmayacağını ve gelişmekte olan ülkelerinin para birimlerinin geçen sene kadar baskı altına girmeyeceğini varsayıyoruz."

BÜTÇE RAKAMLARI
Şimşek, bütçe rakamlarını açıklayarak, “Bütçe açığındaki 0.1’lik artışa odaklanabilirsiniz ama gelişmekte olan ülkelerin bütçe açık ortalamasının yüzde 4’ler üzerinde seyrettiği bir dönemden bahsediyoruz. Türkiye bu anlamda büyük bir başarı hikayesidir. 2017’den itibaren vaatlerin etkisinin özellikle de asgari ücretten aldığımız yükün sistemden çıkmasıyla birlikte tekrar aşağı yönlü bir trend öngörmekteyiz. 2015 yılında 0.4’lük bir faiz dışı fazla söz konusudur. 2016 yılında göreceli bir düşüş var. 2017’den itibaren yükseliş trendine girecektir" dedi.
Önümüzdeki dönemde reform programının uygulanmasının söz konusu olduğunu anlatan Şimşek, şöyle konuştu: "Bunun içinde kaynak gerekmektedir. Program sonunda biz program tanımlı faiz dışı fazlanın yüzde 1’e çıkmasını öngörüyoruz. 2015 yılında kamu kesiminde dengeyi elde ettik. Yani Türkiye genel dengede 0 açık vermiştir. Kamu kesimi genel dengesinin 2016’da GSYH yüzde 0.3’lük bir borçlanma gereğini ortaya çıkartacağını öngörüyoruz. AB tanımlı kamu borç stoku milli gelire oran olarak yüzde 33.5 olan 2014’ten geçen sene yüzde 32.6’ya düştüğünü öngörüyoruz. Bu düşüş trendi devam edecektir. 2018 yılında kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 29.5 seviyesine ineceğini öngörüyoruz.”
Yapısal reform gündemine değinen Başbakan Yardımcısı Şimşek, yapısal reform gündeminin 3 boyutu olduğunu, bunların birinci boyutunun 25 öncelikli dönüşüm programı yani sektörel dönüşüm, açıklanan eylem planı ve AB süreci olduğunu anlattı.
Şimşek, reform programının esas amacının Türkiye’ye tekrar sınıf atlatmak, sürdürülebilir büyümeyi yakalamak olduğunu ifade etti.
Orta üst teknolojik yatırımların, ürünlerin Türkiye’de üretilmesini sağlamak için ilave tedbirlerin çalışılacağını söyleyen Şimşek, “Üretim ve ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payı bu dönemde artacaktır” dedi.
Konuşmaların ardından Başbakan Yardımcısı Şimşek, Bakan Yılmaz ve Bakan Ağbal basın mensuplarının sorularını cevapladı.

“MALİYE POLİTİKASINDA SIKI DURUŞ DEVAM EDİYOR”
Enflasyonda düşüşün nasıl sağlanacağının sorulması üzerine Şimşek, enflasyonda gelinen noktayı çok önemsediklerini mutlaka tekrar hedeflere paralel bir patikaya oturtacaklarını ifade etti.
Kısa vadede bir takım yukarı doğru baskıların bulunduğunun bir gerçek olduğunu söyleyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Önümüzdeki dönemde çerçeve şu; Maliye politikasında sıkı duruş devam ediyor. Bugünkü Orta Vadeli Programda, 2016 bütçesi perspektifi çok net olarak ortada. Emtia fiyatlarında ciddi bir düşüş söz konusu. Eğer küresel ekonomide baz senaryomuz, daha doğrusu, IMF’nin, Dünya Bankasının şu anda öngördükleri senaryo gerçekleşirse, emtia fiyatları düşük seyretmeye muhtemelen devam edecek. Yani güçlü bir yükseliş trendine en azından girmesi beklenmiyor. Dolayısıyla aşağı yönlü buradan destek alınabilir diye düşünüyoruz. Burada en önemli konu tabii ki yapısal reformlar. Özellikle verimliliği artıracak, üretilen ürünlerin birim maliyetlerini aşağıya çekecek reformlar ön plana çıkıyor.”
Gıda Komitesine ilişkin bir soruya karşılık da Şimşek, Komite’yi daha işlevsel hale getireceklerini belirterek, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı ile görüştüklerini, bu alandaki çalışmaların yakında kendilerine sunulacağını bildirdi.
Şimşek, üretim paketiyle ilgili soruya ilişkin şunları söyledi: “Bugüne kadar bölgesel teşvik sistemi uygulandı. Biz şimdi OECD sınıflandırmasını baz alarak bu çerçevede acaba orta-yüksek teknolojiyi de yine daha güçlü bir şekilde destekleyebilir miyiz? Bir parçası bu. Birçok diğer boyutu var ama bu çalışmalar belli bir noktaya geldikten sonra Ar-Ge’de olduğu gibi paylaşmanın daha doğru olacağı kanısındayım."

“GÖNÜLLÜLÜK ESASI DEVAM EDECEK”
Yurt içi tasarrufları artıracak ilave ne tür tedbirler olduğunun sorulması üzerine Şimşek, bireysel emeklilik sisteminde otomatik katılım hususunu çalıştıklarını, bunun en önemli unsurlardan biri olabileceğini ifade etti. Yine gönüllülük esasının devam edeceğini kaydeden Şimşek, ancak herkesin otomatik olarak katılacağını, bunun önemli bir husus olduğunu bildirdi.
Şimşek, şunları kaydetti:
"Bir diğer husus da hükümet programımızda zaten yerini buldu, hatta bazıları konusunda ikincil düzenlemeleri yaptık. Çeyiz hesabı gibi, konut edindirme anlamında yapılacak tasarruflara katkı anlamında zaten yine bir takım adımlar attık, atıyoruz. İstihdam oranındaki artış bağımlılık oranını aşağıya çekerek, hane halkının tasarruflarına olumlu etkide bulunabilecektir.”
Büyüme vizyonunu ortaya koyarken en önemli etkinin iç talepten geleceğine değinen Şimşek, gelirler politikasının iç talebi destekleyici olduğunu kaydetti.

“JEOPOLİTİK GERGİNLİKLERİN YOK OLMASINI FALAN BEKLEMİYORUZ”
Siyasi belirsizliğin azalması, reformların devreye girecek olmasının da yatırımları etkileyeceğini söyleyen Şimşek, şöyle konuştu:
"AB’nin toparlanması dış talep etkisini belki bir miktar güçlendirecektir. Jeopolitik gerginliklerin biz bir anda yok olmasını falan beklemiyoruz. Sadece şu anki son gelişmelere bakarsanız, Irak’ta olsun, özellikle Irak’ta tabi ki DAEŞ’a yönelik bir takım başarılar var. Bu önemli çünkü Irak bizim önemli bir ticaret pazarımız. Oradaki ticaret kanallarının tıkanmaması çok önemlidir. Suriye konusuna ilişkin olarak da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı karar var. Bir yol haritası var. En azından şu son yıllardaki kadar bu gerginliklerin üst düzeyde olmamasını bekliyoruz, varsayımımızın esasını bu oluşturuyor"
Şimşek, yatırım çekmek için yatırım ortamını iyileştireceklerini, bu konuda da bir takım ipuçlarını verdiklerini hatırlattı.

“SATIN ALMA GÜCÜ PARİTESİ İLE 2015 VE 2016’DA DA TÜRKİYE’NİN SIRALAMASI 17’İNCİ”
"Satın Alma Gücü Paritesi (SAP) ile 2015 ve 2016’da da Türkiye’nin sıralaması 17’inci” diyen Şimşek, “Dolayısıyla orada bir değişiklik söz konusu değil. Cari piyasa kuruyla yapılan hesaplarda ileriye dönük bir projeksiyon yapabilmemiz için bütün diğer ülkelere de bakmak gerekiyor ama orada da tabii ki bakacağız, çünkü kurla yakından ilişkilidir, şu anda da epey bir volatilite söz konusu olduğu için. Esas olan burada Satın Alma Gücü Paritesiyle Türkiye’nin konumunda bir değişiklik olmayacağıdır" diye konuştu.

“BÜTÜN ATAMALARIMIZDA LİYAKATİ ESAS ALACAĞIZ”
Ne Merkez Bankasında ne de Hazine’de bir boşluk söz konusu olmadığını söyleyen Şimşek, Hazine Müsteşarlığında mükemmel bir uyumla, ilgi alanı içerisinde işlerin yürüdüğünü ifade etti. Şimşek, Merkez Bankasıyla ilişkin spekülasyonlar için de son derece erken olduğunu anlatarak "Şunun altını net olarak çizmek istiyorum. Bütün atamalarımızda liyakati esas alacağız, önemli olan husus budur. Bugüne kadar böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır" dedi.
BES’e katılımların ne düzeyde olduğunun sorulması üzerine de Şimşek, bireysel emeklilik sisteminin büyük bir "başarı hikayesi" olduğunu söyleyerek, 2013’ten sonra büyük bir ivme kazandığını, katılımcı sayısının 6 milyonu bulduğunu, fon miktarının da 50 milyar liraya dayandığını ifade etti. Şimşek, bunu daha ileriye taşımaları gerektiğini söyledi.

“ÇİN BUNU YAPARKEN BİR SERT DÜŞÜŞ RİSKİNİ YÖNETMEK DURUMUNDA”
Başbakan Yardımcısı Şimşek, "2016 yılına dönük temel risklerin ne olduğu" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Küresel para politikasındaki normalleşmede gelişmiş ülkelerin ayrışmasından tutun, emtiaya dayalı komşu ülkelerimizdeki talep gibi hususlar var. Jeopolitik gerginlikleri siz çok iyi biliyorsunuz. Burada iki tane bence çok önemli konu var, bütün ülkeler için, Türkiye dahil. Çin’deki yavaşlama. Bu yavaşlama yönetilebilir. Çin yatırım ihracat eksenli bir büyümeden daha çok iç talep eksenli bir büyümeye doğru yeniden dengelenme sürecine girmiş durumda. Çin bunu yaparken bir sert düşüş riskini yönetmek durumunda. Bu sert düşüş riskini yönetmek için de şu anda ciddi teşviklerle bu işi götürüyor. Dolayısıyla Çin’de biz yavaşlamanın devam edeceğini ama bunun kademeli olacağını, yine Fed faiz artışı çok önemli bir risk herkes için, orada da artışın kademeli olacağını, sınırlı olacağını öngörüyoruz. Buralarda herhangi bir beklenmeyen durum çıkarsa, tabii ki diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’yi de etkileyebilir."

“BU HUSUSU ÇALIŞACAĞIZ"
Zorunlu trafik sigortasıyla ilgili soruya Şimşek, geçmişte hasarı olan araç sahiplerinin trafik primlerinde yüksek bir artışın söz konusu olduğunu bildirdi. İkinci olarak bedeni hasarların tahmini konusunda belirsizlik bulunduğuna dikkati çeken Şimşek, bunun da prim artışlarındaki diğer önemli bir faktör olduğunu ifade etti. Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Kasko ile zorunlu trafik sigortası birleştirilebilir mi veya kasko yapana zorunlu trafik sigortası yükümlülüğü kaldırılabilir mi, bu konu, bunlar yapısal bir çerçevede Hazine Müsteşarlığı tarafından çalışılır, biz de bu konulara bakarız. Dolayısıyla bu hususu çalışacağız diyelim bu aşamada" şeklinde konuştu. Şimşek, "Kıdem tazminatıyla" ilgili bir soruya şöyle karşılık verdi:
"Kıdem tazminatı olsun, iş gücü piyasası reformunun tamamı olsun, bunlar hakikaten Türkiye için önemli reformlardır. Tabii ki bütün kesimlerle istişare içerisinde, elimizden geldiğince uzlaşma içerisinde bu reformları hayata geçirmek istiyoruz ama bu ülkede istihdamın artması lazım, bu ülkede bütün işçilerimizin kıdem tazminatı hakkının garanti altına alınması lazım. Ben bu konuyu bu çerçeveden görüyorum."

“2016’DA 155 MİLYAR DOLARI AŞACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ”
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da, 2002 yılında kamu özel sektör yatırımlarının 39,8 milyar dolar olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“2015 yılında bu rakam 149 milyar dolara ulaşmıştır. 2016’da 155 milyar doları aşacağımızı düşünüyoruz. Yatırımlarımızın ortalama tamamlanma süresi 8,5 yıla kadar çıkmıştı. 40 yılı aşkın ortalama yatırım süresi vardı. Bugün geldiğimiz noktada kamu yatırımlarında ortalama tamamlanma süresi 4 yıla kadar düşmüş durumda. Bu da hizmet kalitesini, bereketini arttırmış oluyor. Son 13 yıldır geliştirdiğimiz kamu özel işbirliği modelini yaygın olarak kullanmamız. 198 kamu özel işbirliği projesini uygulama sözleşmesini imzalamış bulunuyoruz.”
Yılmaz, Ar-Ge harcamalarının ticarileşmesi ve katma değere dönüşmesinin önemini de anlattı.

“İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ MÜKELLEFE DÖNDÜREN BİR PERSPEKTİFİ ZATEN BİZİM KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL”
Maliye Bakanı Naci Ağbal ise, 2014 yılı Ocak-Aralık döneminde 23.4 milyar lira açık veren bir bütçe olduğunu belirterek, “2015 yılı Ocak Aralık döneminde bu bütçe açığını 23.4 milyar liradan 22.6 milyar liraya çekmiş olduk. 2014 yılı içerisinde 26.5 milyar lira faiz dışı fazla verilmişken bu sene 2015 yılında 26.5 milyar liradan 30.4 liraya faiz dışı fazla çıkmış oldu” diye konuştu.
Vergi usul kaynağına ilişkin ise Ağbal, “Vergi usul kanunu çalışmasıyla ilgili olarak ispat yükümlülüğü bağlamında bir değerlendirme oldu. Şuanda vergi usul kanununun tasarı taslağının taslağını kamuoyu ile değil de sivil toplum örgütleriyle paylaştık. Tasarıyı bakanlık olarak değerlendirmeye tabi tutacağız. Gerekli tavsiye ve önerilerle bu konuda mutfak çalışmasının şekillenmesini isteyeceğiz. Bu anlamda sivil toplum örgütleriyle bu aşamada paylaşılması yeni bir şey. Vergi usul kanunu sanıldığı gibi teknik bir kanun değil. Vergilemeyi, ekonomiyi etkileyen önemli bir kanun. İspat yükümlülüğünü mükellefe döndüren bir perspektifin zaten bizim kabul etmemiz mümkün değil. Tasarıda bu yönde bir düzenleme olmaması gerekir” diye konuştu.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER